hesabın var mı? giriş yap

  • netflix'te denk geldiğim dizi. kitabını okumadım, yorumları ve üstüne elijah beyi görünce başlayayım dedim. ilk iki bölüm su gibi geçti. bir diziye ilk bölümlerden bağlanmak benim içi bir hayli güç olmasına rağmen, diziyi çok sevdiğimi söylemeliyim. tabii ki dizinin 3.sezonu olmayacağını öğrenince tarlası yanmış dayı moduna girmedim desem yalan olur. ve hikaye ne noktada kaldı bilmiyorum ama çekimler, oyunculuklar şimdilik tatmin etti. ya laf aramızda görüntü yönetmeni çok önemli benim için, hele ki dizilerde. saatlerce ekrana bakılan bir yapımda insan estetik adına bir şeyler görmek istiyor. tamam biliyorum senaryo çöpse zaten hiçbir şey kurtaramaz ama senaryo vasatken bile çekimlerle işi bir üst kademeye yükseltmek mümkün.

    önceki entry'lerde bahsedildiği gibi hayvan gibi utopia tadı aldım. ki utopia'daki sarı ve yeşil tonlara adeta aşıktım; kısaca utopia'yı çok severdim, bence harika bir yapımdı ama o da yarım bırakılmıştı. "ah ah toplum benim beğendiğim şeyleri beğenmiyor, hiç mainstream olamıyorum canım diye..." dert yanmak isterdim de akabinde artistlik yaptığımı öne sürerek bana laf atanlar olurdu, çekemem*. izlemeye devam edeceğim, belki buralara bir edit bile gelebilir.

  • 2022 huzur hakkı üst sınırı 276.019tl’dir. bu da aylık hesaplayınca 23.001tl net ödemeye denk gelmektedir. brüt olarak da 30.000tl yapmaktadır. yani ortada yalan bir beyan yoktur. hatta adam en üst dilimden belirtmiştir.

    bir de kar dağıtımı vardır. bunu şirketiniz kar etmiyorsa çekemezsiniz. kar ediyorsanız da illa çekeceksiniz diye bir şey yok. şirketinizi büyütmek, kendinizi büyütmekten öncelikli olabilir. özetle kar dağıtımı düzenli bir gelir değildir.

    o yüzden aylık geliriniz nedir sorusunun doğru cevabı huzur hakkıdır.

  • bir aydınlanma halidir ve bu hal başta kısa süreli bir yıkım getirse de sonradan yerini ‘’olsun lan, ben böyle iyiyim’’ demeye bırakıyor. en azından benim hayatımda böyle tezahür etti.

    bir arkadaşımla konuşuyoruz, diyor ki ‘’hatırlıyor musun hani erdal vardı, o da seninle aynı dönem mezun oldu. işte o sonra mimarlığın üstüne antropoloji okudu şu anda meksikada’da zapatistalarla ilgili araştırma yapıyor’’ mideme bir yumruk iniyor ama hala nefes alıyorum.

    başka gün okuldan birine rastlıyorum, ne var ne yok rutininden sonra, nerde çalışıyorsun soruları başlıyor. ben nihayet mesai saatleri insani, maaşı iyi bir işe girmişim, yıllarımı nasıl beş paraya ziyan ettiğimi anlatıyorum, o ‘’evet haklısın, ben de sonunda kendime geldim ve gelecek ay kanada’da sinema okumak için yola çıkıyorum’’diyor. ben buldumcuk olmuşken o bıkmış bile. yolunu çizmiş, hedefe nişan almış. ben hala aybaşına kaç gün kaldığını hesaplıyorum. o an sırtıma bir bıçak saplandı. zar zor çektim, yaşamaya devam ettim.

    en son da bir arkadaşın amerika’da bir üniversitede ders vermeye başladığını öğrendim. benden iki yaş küçük bu adam şu an orda ben de burada onun yazdığı makaleyi okuyorum. bir an kendimden geçmişim.

    ilk şoku atlattıktan sonra, durdum düşündüm. ne ki bu şimdi? tamam, onlar özel ama ben de harika punch yaparım mesela. içen cennete gider gelir. birkaç kişiyi gülmekten işetmişliğim vardır, hep anlatırlar. ne işe elimi atsam öyle veya böyle tamamlamışımdır. belki çok sıradan şeyler bunlar, belki benim gibi milyonlar var ama huzurluyum olduğum yerde.(sanırım hala prozacların etkisindeyim) canım istese ben de giderim*ama ben burada olmayı seçtim. sıradan insanlar ordusunun yıkılmaz bir neferiyim artık. mutfakta punch yapıyorum.

  • “zavallı” diyorum çünkü müşteriden paket iptali için fax istemek için baya düşmüş olmak lazım.

    bir paketi iptal edeceğim. telefon ettim digiturk’e. kimliğimin fotokopisiyle dilekçeyi faxlamam gerektiğini söylediler. email olmuyormuş. hayır, memlekette fax diye bir şey kalmadı. işi yokuşa sürüp zaman kazanacaklar akılları sıra. 3 saattir fax makinesi arıyorum.

    her zaman yavşak bir işletmeydiniz. hiç de bir şey değişmedi.

    edit: hellofax.com digiturk’un numarasını kara listeye almış. gönderemiyorsunuz. digiturk hellofax’ı satın almışsa şaşırmam.

  • bitmeyen fıkra

    patron, sekreterine talimat verir:
    - bir haftalığına iş için yurt dışına çıkacağız. ona göre hazırlan...
    sekreter kocasını arar :
    -patronla bir haftalığına yurt dışına çıkacağız. sen başının çaresine
    bakarsın artık...
    kocası sevgilisini arar:
    -karım bir haftalığına yok. bu haftayı beraber geçirelim.
    sevgili, özel ders verdiği minik çocuğu arar :
    -bu hafta sana ders veremeyeceğim. gelmene gerek yok.
    minik çocuk dedesini arar :
    - dedeciğim, bu hafta dersim yok. öğretmenim yok. bu haftayı beraber geçirelim.

    dede (1.bölümdeki patrondur) sekreterini arar:
    -bu haftayı torunumla geçireceğim. gezimiz iptal oldu. gidemeyeceğiz...
    sekreter kocasını arar:
    -gezimiz iptal oldu. gidemeyeceğiz!
    koca sevgilisini arar:
    -bu hafta beraber olamayacağız. karımın gezisi iptal oldu.
    sevgilisi ders verdiği minik çocuğu arar:
    -bu hafta sana ders verebileceğim. işlerim iptal oldu.
    minik çocuk, dedesini arar :
    -dedeciğim, öğretmenimin işleri iptal oldu. bu hafta beraber
    olamayacağız. çok üzgünüm!
    dede sekreterini arar:
    -merak etme! bu hafta yurt dışına çıkabileceğiz.

    debe editi: bir çok mesaj aldım. ilginize teşekkür ederim. fıkraların devamı gelecek... :)

    edit: bu fıkra mükerrerdir...

  • gerçekten de hayatımda gördüğüm en inanılmaz mantık hatası olabilir. "iyi bir çocuk olursanız, bir gün siz de şirinler'i görebilirsiniz" şartına rağmen gargamel isimli koca herif şirinler'i görebilmektedir. adam hem çocuk değil, hem de iyi değil. yaa yaa.