hesabın var mı? giriş yap

  • amsterdam'da bir cafe'de oturmusuz arkadasla. geceyarisi olmus artik ve kalkmak uzereyiz. derken arka masamizda oturan hatunlardan biri koklaya koklaya boynuma kadar geldi. ve "parfumun cok hos la, markasi nedir?" diye sordu. hatun fransizdi o yuzden la dedi sanirim.
    benim de basima ilk kez boyle bisey geldigi icin sasirdim ve de acikcasi o parfumu ilk kez almistim. ilkin adi aklima gelmedi. sonra kiza dondum "victor hugo" dedim.
    "sahi mi? emin misin? victor hugo bizim bi vatandas ama ilk kez adina parfum duydum erkek arkadasima onerecem de" dedi.
    "cidden la, yalan borcumuz mu var la sana, victor hugo'dur parfumun adi" dedim.
    ben de ankarali oldugum icin la dedim sanirim.
    sonra kizlar peki tesekkur ederiz deyip kalktilar. telefonu cikardim ulan neydi harbiden adi diye baktim. viktor rolf cikti amk. viktor rolf & spicebomb. onceki parfumum de hugo boss oldugu icin benim beyin free style takilip viktor hugo diye bir parfum uretmis. mantiksiz da degil hani dusununce kizamiyorum da kendime o yuzden.
    yine de kotu bi izlenim birakmayayim diye kizin pesinden kostum ve parfumun adi viktor rolf'mus ya kusura bakma dedim. bu fransiz kiz da hemen oracikta birak simdi parfumu chàpchàlle deyip dudaklarima yapisti demek isterdim ama degil malesef ok deyip gitti.

    au revoir!

  • üç gün önce sabah saatinde motora yetişmeye çalışıyorum. geç kaldığım için büyük panik içerisindeyim. motor kalkmak üzere. koşuyorum. yetiştim yetişicem. görevli acele etmemizi söylüyor. "evet! yetiştim! başardım! yetiştim!" derken... dodidotdodidot!!! akbilim boş... içimden burada yazamayacağım cümlecikler geçiyor. henüz turnikeden geri adım atmamışken biri akbilini basıyor. "geç abla." diyor arkamdan. arkamı dönüp bakıyorum. omzuma bile gelmeyen küçük bir çocuk. o an durumu algılayamıyorum. "geç abla!" diyor tekrar. geçiyorum. çocuğun içine miroğlu kaçmış. yağız bir delikanlı edasıyla cool cool akbilini basıp motora ilerliyor. elimi çantama atıyorum "dur bekle, sana parasını veriyim.". elini talk to the hand edasıyla kaldırıyor ve "gerek yokk." diyor. "teşekkür ederim canım." diyip açık alana geçiyorum.
    aklıma geldikçe hala gülüyorum. centilmenliğiyle saniye bile düşünmeden bana yardım edip, gururundan ağzıma sçarak benden para almayan çocuk... utançla sevinci bana bir arada yaşatan çocuk... yolun açık olsun! üsküdar-beşiktaş hattı seninle gurur duyuyor!

  • 2019da bile pek çok şey değişmemiş, nasıl olur ya fake mi acaba diye düşünenlere gelsin : paris'in şehirleşmesi konusunda fransızlar çok hassastır ve katı yasalarla korunur. old town tabir edilen,hani bizdeki kaleiçi - suriçi diye tanımladığımız eski ve tarihi yapıların bulunduğu şehir merkezindeki bir eve ufak tadilatlar yapmak bile ciddi izinlere tabidir. şehirleşme merkezden itibaren salyangoz formunu andıran sarmal bir şekilde devam ettirilir. gidenler görmüştür, havalimanından çıkışta geçtiğiniz çevreyolunda yeni yapıları görebilirsiniz. hadımköy'e benzetirim ben hep. giydirme cepheli, çelik konstrüksiyonlu yapılarla ancak şehrin çeperlerinde karşılaşırsınız. 50lerden sonra inşa edilmiş toplu konutlarla da banliyölerde. fransızlar kültürel değerleri konusunda milliyetçidir, muhafazakardır. çünkü kültürel birikimin elde edilmesi de tavra yansıması da yıllar alır, ve bunun etkilerinden sadece biri parisienne gibi bir kalıptır mesela.

    edit : pompidou center gibi modern mimarlığın örneklerinden olan istisnalar şehir merkezinde sayılabilir, ama belirttiğim gibi istisnadır. az katlıdır, ve simgesel bir yapıdır. kültürel ve turistik değeri vardır.

  • bugün kendisi ile mahallemde karşılaştım. önce bir an inanamadım karşımda görünce meğer bir dizi çekiyorlarmış şimdi adını söyleyip spoiler vermeyeyim fakat yabancı bir yapım. kendisi bizi gördü selam verdi, muhabbet etti. inanılmaz mutlu oldum. yanımda oğlumu da sevdi. harika bir insan ne kadar da mütevazı diye geçirdim içimden.

    usta oyunculuğunun yanında müthiş de nezaketli biri. hakkında yanılmamışım demek. teşekkürler sevgili haluk bilginer, biz seni çok sevdik.

  • kurtulu$ sava$i'nda hamile haliyle cepheye giden kadin buyuk kahraman, eyleme hamile giden ve ugradigi saldiri sonucu bebegini kaybeden kadin "ne bicim anne".

    sava$ta ermeniler bizim kadinlarimizin karnindaki bebekleri kiliclarinin ucunda sallandirmi$ hikayeleri anlatmak on puan, polis hamile kadini tekmeleyince "o da orada olmasaydi".

    hrant dink'in oldurulmesi tabi cok kotu bir $ey, ama o da neden oyle seyler yaziyordu?

    taciz edilmek tabi cok ayip bi$ey, ama gecenin o saatinde orda ne i$in var?

    kadina $iddet ne de tu kaka bi olay, ama kari koca arasina girilmez tabi.

    boyle bir olay i$te.

  • bir miktar yükselen kur. yükseledebilir, düşedebilir, yorumlarımızı ekşiye yazıyoruz.

    ak kardeşler rahatsız olmuş bundan. milleti gaza getirmeyin de spekülasyon yapmayın da. ulan piyasayı hareket ettirecek kadar parası olan adam mı var burada. parası olan adam, bilhassa yabancı yatırımcı da gelip buraya mı bakıyor yatırım kararı verirken! "oh john do u know what they say about dolar in eksi? best advices for investment are there.."

    kendi kendimize yorum yapıyoruz. yatırım tavsiyesi değildir john...

  • birini dışarda bi yere davet ettiğinde hesabı daveti yapan öder. eğer davet ettiği şahıs tek gelmemiş ise diğer hesapları da daveti yapan kişi öder. malesef böyle :(

  • bir çok suserin söylediğinin aksine bir genelleme değil olumsuz tat koşullanmasıdır. yediği yemek sonrası (bitişiklik ilkesine uygun olmak zorunda değil, zaten bitşikliğe tepki olarak doğmuştur) midesi bulanan organizmanın o yemeği tekrar gördüğünde veya düşündüğünde, yemek yediği mekanı gördüğünde midesinin bulanması örnek teşkil eder.

    ayrıca hamileyken midesi bulanan birey o an içinde tepkide bulunduğu şeye karşı da tat koşullanması yaşayabilir. örneğin dinlediği şarkı sırasında midesi bulanan birey o şarkıyı her duyduğunda midesi bulanabilir.