hesabın var mı? giriş yap

  • 20 senedir ssk örnekleri vererek bu dönemi kötüleyenler bir gidin artık.

    hadi o zaman ben sayayım sizin döneminizi.
    suriyeli terörist mülteciler yoktu.
    ülke toprakları araplara peşkeş çekilmemişti.
    tarım ve hayvancılık vardı.
    samanı bile yurtdışından ithal etmiyorduk.
    türk ordusuna fetöcüler doldurulmamıştı.
    kiralar emekli maaşından daha yüksek değildi.
    emekli ikramiyesiyle ev araba alınabiliyordu.
    okullarda andımız okunuyordu.
    türklük ayaklar altına alınmamıştı.
    ingiltere nin çöpü satın alınmiyordu.
    televizyonlarda kaynım bana atladı programları yoktu.
    her yer apaçi rapçi dolu değildi.
    para karşılığı vatandaşlık satılmıyordu.
    devlet kurumlarını tarikatlar yönetmiyordu.
    kağıt, sigara, içki fabrikaları vardı.
    okulu biten gençler yurtdışına kaçmıyordu.
    pkk ile gizli anlaşmalar yapılmıyordu.
    cihatçı örgütler ülkede bomba patlatmıyordu.
    araptaparlık yoktu.
    cuma hutbelerinde atatürk e küfredilmiyordu.
    üniversite bitirmenin bir değeri vardı, diplomalı kasiyerler yoktu.

    edit: bana faili meçhuller demeyin; muhsin yazıcıoğlu, kaşif kozinoğlu, sinan ateş der olayı kapatırım.

  • aşkın, nefessiz kalmış bir aşkın son çırpınışlarını anlatan kim ki duk filmi. sessiz bir aşk bu kadar çığlık çığlığa aktarılabilirdi. baş karakter boynuna üç kez nefesini durdurmak için plastik deliciyi soktuğunda sessiz mahkumun çığlığı bu kadar etkileyici olabilirdi. konuşmayan iki baş karakter *ve tüm o sessizliğe rağmen kendini izletmeyi başarıyor bu film. hele hapishanedeki mahkumların pandomim gösterisi tadındaki sahneleri gerçekten etkileyici.

    diğer taraftan nedense banaiklimler'le bağlantı kurma hissi doğurdu bu film. fazla düz bir mantıkla yaklaşmış olabilirim belki ama iklimlerdeki mevsim aşk metaforu bu filmde de kendine yer buluyor. farklı bir şekilde olsa da.

  • maaşı asgari ücretten gösterip vergi kaçıran ama hicbir cuma namazını kaçırmayan patronlarımızın şark kurnazlıklarından biri ...

  • aynı zamanda kupadaki en ruhsuz ve zevk vermeyen takımdır.

    kuzey makedonya, macaristan, finlandiya gibi nispeten zayıf takımlar bile çok güzel mücadele veriyor.

    edit: yalnız bizimkilerin de hakkını vermek lâzım, reklâmlarda hepsi süper oynuyor.

    ulan her şey para mı bee!

    debe editi: babalar gününde debeye girdik madem,adet yerini bulsun. babam başta olmak üzere tüm babaların günü kutlu olsun.**

  • elini kolunu sallaya sallaya giren milyonlarca mülteci ve aralarındaki tetikçiler değil de istiklal'deki banklarmış problem. tüm sorunlarımız çözüldü çok şükür.

  • benim de yavaş yavaş inanmaya başladığım hadise.

    olay şöyle cereyan etti;

    bi kaç sene önce ailecek istanbuldan kayseriye doğru yola çıkmıştık. geredeye yaklaştığımızda hafif karnımız acıktı. o bölge full otoban olduğundan belki yol üstünde bi yer buluruz diye bilecik tabelasının olduğu yöne saptık. biraz ilerledik yol döndü döndü ve biz tekrar gerede otobanındaydık. aklımız almadı. babam hırs yapıp bi şekilde sapağı buldu ve tekrar döndük sonuç yine aynıydı. o zaman tabii bilecik diye bir yerin aslında var olmadığını hiç düşünmemiştik. şimdi bu bilgi komplo teorisi bile olsa beni ürpertiyor.

    (bkz: true story)

  • istiklal marşı'nın yokuşaşşağı en hız aldığı yerdir. "o be"'den hemen sonra tam gaz geldiği rampadan fırlamış havada süzülen bir araba hayal ediyorum. o havadayken tam bir sessizlik, hafif rüzgar. sonra "niimm milleettimin" ile zemine yumuşak bir iniş yapıp yoluna toz kaldıra kaldıra devam ediyor.

  • az düşününce cevabı bulduğum sorudur.

    albert: doğum gününü bilmiyor. fakat bernard'ın bilmediğini biliyor. bunu nasıl bilebilir. şöyleki: albert düşünür. bernard'a hangi rakamlar verilebilir.
    14-15-16-17-18-19
    kendisine mayıs dense 19 doğru gün olabilir, olursa bernard bilir deyip kesin yargıya varamaz
    haziran dense 18 denebilir.
    temmuz dense olabilir.
    ağustos dense olabilir.
    bernard: doğumgününü bilmiyor.fakat albert böyle diyince temmuz veya ağustos olduğunu anlıyor.
    bildiğine göre bildiği günün temmuz ve ağustos'ta ortak olmaması lazım. ve ikisinden birinde olması lazım.
    14-15-16-17 günlerinde olabilir. bu günlere bakalım.
    14 olsa bilemez zaten,
    15 olsa bilebilir.
    16 olsa bilebilir.
    17 olsa bilebilir.
    tekrar albert'e dönersek.
    albert chery bildikten sonra bunları düşündü.
    15-16-17 olabilir dedi. fakat albert bizim bilmediğimiz birşeyi biliyor. hangi ay olduğunu, temmuz mu ağustos mu. bunu bildiğimizde doğru sonuca ulaşmamız lazım.
    ağustos olsa albert bilemezdi. 15 ve 17 var. ağustos 15 veya ağustos 17 diyebilir, kesin bir yargıya varamaz. biliyorum dediğine göre temmuzdur.
    15-16-17 olabilir demiştik.
    16 temmuz cherly'nin doğum tarihidir.

    madalyamı verebilirsiniz.

  • muazzez ersoy'un kendisine ithafen seslendirdigi parcadan bir kisim..

    ...
    sakın bir söz söyleme,
    yüzüme bakma sakın
    sesini duyan olur...