hesabın var mı? giriş yap

  • liseyi bitirdikten sonra diplomayı almak için okula tekrar gidilir. diplomayı verme işi de tatile çıkan müdür yardımcısı yerine müdüre kalmıştır. öss türkiye derecesi olan bir arkadaş ve ortalama puana sahip bir arkadaş müdürün odasına girerler. müdür hangi üniversiteye girildiğini sorar ve ona göre diploma parası almayacağını söyler.

    m: söyle bakalım evladım nereye girdin?
    a1: istanbul iktisat hocam.
    m: çok güzel oğlum afferim, buyur diploman. peki sen nereye girdin?
    a2: odtü elektrik elektronik hocam.
    m: ankaradaydı di mi odtü?
    a2: evet hocam
    m: istanbul'a puanın yetmedi demek. neyse sağlık olsun seninki de fena değilmiş.

  • bugün başıma ikinci kez geldi.

    ilkinde altı yedi yaşındaydım. babamın yanında çalışanlardan biri beni caddeden karşıya geçirecekti. ona elimi uzattım, abdestliyim dedi ve elimi tutmadı. nasıl bir travma yaratmışsa bende, bunca yıl unutamadım. adamın giydiği mavi gömleği bile hatırlıyorum.

    neyse bugün yine aynı şeyle karşılaştım. bir görüşme yapıyordum iş ile ilgili. odaya kim olduğundan emin olamadığım birisi girdi. benimle birlikte gelen iki beye hoşgeldiniz dedi ellerini sıktı, ben de doğruldum elimi uzattım. adam abdestliyim dedi. acayip bozuldum. altı yaşında ne hissettiysem, aynısını hissettim. döndüm ona kıçımı oturdum.
    tamam inançtır saygı duyarım ama bir insanı bu şekilde bozacağına, bence abdestini bir daha alsa daha çok sevaba girerdi.

  • check in genellikle 1 saat önce kapanır çünkü:
    yolcu sayısı ve bagaj sayısı sabit hale getirilip, bagajların uçağın kargo bölümlerine nasıl yükleneceği hesaplanır. bu hesaplamalar, uçağın ağırlık merkezinin uygun limitlerde çıkması için gereklidir ve her uçuştan önce yapılması gereken legal işlemdir. uçak tam dolu değil ise yolcuların check in yaptıkları koltukları dahi değiştirmek durumunda kalabilirler ki ağırlık merkezini korumak adına dağılım düzgün yapılsın.

    bu hesaplamalar en son kaptan tarafından kontrol edilir ve gerekirse müdahale edilerek düzeltilir.

    bunların tamamı için zamana ihtiyaç vardır. çünkü bagajların yüklenmesi, gerekirse farklı kargo bölümüne alınması zaman alan bir işlemdir.

    geniş gövdeli yani çift koridorlu büyük uçaklarda yolcu sayısı daha fazla olduğu için ve boarding daha fazla vakit alacağı için boarding'in bir saat önceden başladığı bile olur. böyle durumlarda check in daha önceden kapatılabilir.

    dolayısıyla "uçak orada duruyor, daha kalkmadı ama beni almadılar." tamamen cahilce bir önermedir.

    sözlük yazarlarına saygılarımla...

  • gün itibariyle geçen bir haber. ki garipliğini geçtim, sanırım bir üniversitede olup olabilecek en saçma sapan olaydır. üniversite, besyo'yu yedekten kazanan 22 öğrenciyi "asıllar kayıt olmadı, gelin" diye çağırıp, 1.5 ay okuttuktan sonra "ya asıllar kayıt yaptırmış aslında, bilememişiz biz" deyip ilişkilerini 1 günde kesmiştir. ve aslında işin cidden acı tarafı bu 22 öğrencinin tamamı başka okulları kazanmış olmalarına rağmen kayıtlarını sildirip ege'ye geçmiş olmalarıdır. şimdi bu öğrencilerin tamamı hem eski kazandıkları okullardan olmuşlar, hem de 1 seneleri tamamen çöpe gitmiştir. düşündükçe sinirlerim zıplıyor.

    hayır bir de bu üniversite daha geçenlerde üniversite kalite ödülü almamış mıydı? neyin kalitesi bu? ki üniversite hakkında sözlükte yazılanlar bile ne kadar acemice ve de lakayt bir şekilde yönetildiğinin de kanıtı gibi duruyor.

    olayla ilgili geniş haber için: http://www.cnnturk.com/…ip.olay/634865.0/index.html

    http://gundem.milliyet.com.tr/…fault.htm?ref=fblike

    edit: aslında baştan yazmak istememiştim ama artık yazmak istiyorum. bu 22 öğrenciden biri de kardeşimdir. çocuk o kadar zorlukla girdi ki şimdi ne yapacağını bilemiyor. pazartesi dava açacaklarmış. askere gidicem davadan sonuç çıkmazsa diyor. yaktınız gül gibi çocuğun hayatını. ulan küfredicem ama edemiyorum.

  • bu konuyla alakalı literatürde sonsuz bir kargaşa var ve sözlüğe yansıması da çok doğal. ama bana göre, bizzat bu konuyu çalışan bir neuroscience uzmanının başına gelen bir olayla tartışmaya nokta konmuştur.

    sinir-bilimci jim fallon, psikopat katillerin beyin taraması sonuçlarına bakarken orbital kortekslerinde bir hareketsizlik tespit ediyor. bir süre sonra kişisel bir proje sebebiyle kendi ailesinin alzheimer durumunu kontrol etmek için ailesinin ve kendisinin beyin taramaları sonuçlarını alıyor.

    tarama sonuçlarına bakarken jim, ailesinin ok'sinin aktivitesini normal olarak tespit ediyor. ama kendisininkini ile psikopatlar arasında aynı aktivite eksikliği var. sonra annesi jim'e aile geçmişini araştırmasını tavsiye ediyor. ve jim, ilki 1673 yılına uzanan ve anne katili olarak üzere ailesinde tam 7 tane katil buluyor!

    jim bütün kan testlerinde "katil adayı" olarak çıkıyor, öyle ki o zamanki genetikçiler bu durumu peşpeşe 15 düşeş atmaya benzetiyorlar, jim'in şimdiye kadar katil olmaması garipsenmeye bile başlanıyor. düşünsenize bütün gen haritanız sizi "katil" gösterirken siz şaşkın şaşkın etrafa bakıyor durumunda gibisiniz.

    sonuç olarak jim, katil olmuyor ama korkudan kimseyle güçlü duygusal bir bağ da kuramıyor. ileride bir gün şiddetli bir duygusal sarsılma yaşayacağından ürküyor bir yandan.

    bu konu için çok fazla haber yazıldı, şu ayrıca isteyenler için okunabilir: http://www.wsj.com/articles/sb125745788725531839

    defalarca söylendiği üzere, gen size bir "eğilim" verebilir, ancak hiçbir gen sizi tek başına katil yapmaz (xyy bile olsa), suç davranışı çevreden de doğrudan etkilenir.

    her zaman söyleniyor ama biz bunu bir türlü yerleştiremedik, yine ve yeniden: (bkz: nature vs. nurture)

  • durmaksızın yeni yerleşim yerleri inşa ediliyorken sanki yeni insanlara yer varmış gibi görünüyor bu şehir. halbuki ne kaldıracak yolları, ne de yetecek oksijeni, hacmi var. peki bu yapılaşmayı durduracak olan kimse var mı? planlamayla sorumlu kişiler bunu biraz olsun gözetiyor mu? tabii ki hayır.

    örneğin zaten trafiğin tıklım tıkış olduğu bir yere kocaman binalar dikildiğinde kimse bu binalarda ikamet edecek yüzlerce kişinin arabalarının bu trafiğe nasıl gireceğini düşünmüyor.

    mesela manhattan'a dındırık bi inşaat şirketinin gelip eski binaları yıkıp bilmem kaç katlı ev yaptığını düşünebiliyor musunuz? adamların nüfusu zerre kadar artmıyor çünkü şehrin kapasitesi sabitlenmiş. çünkü orada devlet insanına değer veriyor. buradaysa insanlar için şehrin gitgide yaşanmaz bir hal alışı, herkesin saatlerini trafikte geçiriyor oluşu, suçun artıyor olması ve insan kalitesinin gitgide düşüyor olması kimsenin umrunda değil. tek umurlarında olan rant ve para.