hesabın var mı? giriş yap

  • 130 saatin ardından, zelda tears of the kingdom'u geçtiğimiz hafta bitirmiş bulunuyorumç aslında bitmek de değil. son boss'u geçmek. yoksa oyun bitecek bir oyun değil.

    oyunu merak edenler, oynayanlar veya oynayacaklar için, spoiler vermeden, çok kısa birkaç görüşümü paylaşacağım;

    - oyun 130 saatimi almış gibi görünse de, bu oyalanılmış bir süre. öyle ki kalpleri toplamaya çalıştım. bataryaları fulledim. haritanın çoğu yerinde keyfi olarak keşif yaptım. yer altının bile yarısına kadarını açmaya çalıştım. bol bol silah, item, aksesuar vs topladım. yani çok daha kısa sürede de rahat biterdi.

    - oyundaki crafting sistemi ile oyunda yapabilecekleriniz gerçekten sınırsız. en azından hayal gücünüzle sınırlı. birçok puzzle'ı, shrine'ı birden fazla yöntemle çözebilirsiniz. oyunun sizden istediklerini, bu crafting sayesinde birkaç saniyede de yapabilirsiniz. ayrıca crafting'de kullandığınız her parça ve aksesuarların fizik kurallarına uyumu müthiş. aynı şeyleri gerçek hayatta yapsanız, nesneler nasıl tepki verecek ise, oyunda da aynı tepkileri göreceksiniz.

    - shrine'lar ilk oyuna göre çok daha kolay. %80'i birkaç dakikada çözülecek şekilde tasarlanmış. zaten belli bir sayıdan sonra eliniz ve zihniniz alışıyor ve girdiğiniz shrine'ın mantığını, sanki daha önce yapmış gibi birkaç saniyede çözüyorsunuz. basit olsa da oldukça keyifli bu arada.

    - oyunun haritası çok büyük. yer altı, yer üstü ve gök yüzü olmak üzere 3 harita mevcut. oyundaki keşif hissi inanılmaz. görevleri bırakıp onlarca saat keşif yapabilirsiniz. her karede ayrı bir detay, ayrı bir macerada var. çok çok fazla yan görev mevcut.

    - son boss bana kolay geldi. hoş, link gereğinden fazla hazırlıklı bir halde gelmişti, bunun da etkisi mevcuttur ama düşündüğümden çok daha kolay geldi boss. ipucu vermem gerekirse kalkan + a tuşuna doğru zamanda basmanız zaten boss'u yenmeniz için yeterli olacak.

    - master sword candır. son boss'ta başka silah kullanmadım. oysa bir sürü güçlü silah hazırlamıştım.

    - korok seed'ler ilk oyuna göre çok daha kolay bulunur olmuş. toplamakla kalmayıp, hazne geliştirmelerde mutlaka kullanın. fakat 1000 tane korok seed'i toplamak insan işi değil. ömür boyu da oynasam yapılacak bir şey değil.

    - 130 saatte oyunu %47 seviyesinde tamamlamışım. oyunu bitirmenizin ardından tamamlama yüzdesi de açılıyor.

    - oyunda bol bol yiyecek, item vs toplayacaksınız. ama hiçbir zaman tamamı bitmeyecek. o yüzden toplarken de harcarken de çekinmeyin.

    - keşif hissinin inanılmaz olduğunu söylemiş miydim? oyunda gözünüzün gördüğü her yere gidin. gökyüzüne bakın ve 'oraya da çıkılmaz' dediğiniz her yere çıkın. keşfettiğiniz her karede ayrı bir detay, ayrı bir macera göreceksiniz.

    oyuna 130 saatimi vermeme rağmen, bir yandan çok şey yapmış, bir yandan da hiçbir şey yapmamış gibi hissediyorum. çünkü oyunda yapılacak çooook fazla şey var. 20 kere de bitirsem, binlerce saat de harcasam görmediğim şeyler mutlaka olacak. o yüzden bu oyun 'zamanlı' bir oyun değil.

    oyun hakkında hiçbir şey yazmadım bu arada. çünkü oyunda yazılacak, çizilecek, anlatılacak çok şey var. sabaha kadar yazsam bitmez.

    bu arada 130 saatin 1 dakikasında dahi sıkılmadığımı da belirteyim.

  • şu kötü günlerde biraz olsun bizi mutlu eden bir haber.

    "bir oy neyi değiştirir ki?" diyenlere gelsin. evet türkiye ve dünya bir anda çiçek böcek olmaz, bataklık tamamen kurumaz ama 25 tane dinci yurtta binlerce çocuğun ve gencin beyinlerinin iğdiş edilmesinin önüne geçebilir.

    ve her gün neden kuduz köpekler gibi trollerin imamoğlu'na, yavaş'a saldırdığını, saldırtıldığını da bize gösterir.

    düşünün bir de genel iktidar değişirse ve değiştiğinde neler neler olacak. bu sebeple başta kendimiz sonra da o bilmediğimiz, tanımadığımız çocuklar ve gençler için herkesin elinden gelen mücadeleyi devam ettirmesi gerek.

  • hayvanlıkta sınır tanımadığımı gösteren paket.

    sabah işe diye evden çıktım gittim. işe gelince sabah haberleri niyetine sözlüğü açmamla birlikte bugün satışa çıkacağını unuttuğumu fark ettim.

    eşimi aradım. dedim durum bu. çocuğu komşunun birine bırak bim'e git. 2 aylık çocuğu sağa sola bıraktırıp eşimi bim'e gönderip star wars action figure paketi arattırdım sizin yüzünüzden. sizinde payınız var yani bunda. darth vader ve stormtrooper gelmiş sadece. onları da aldırdım. star wars'u sadece hafta sonlarında cnbce'de yayınlanan çizgi filmden bilen eşime bu ikiliyi anlatmam ise ayrı bir dizi film konusu.

    son olarak eve gidince whatsapp'tan resmini gönder, seni seviyorum diyip telefonu kapattım.

    kızımın resmini göndermiş. diyemedim ki darth vader'ı gönder. o kadar da hayvan değilim galiba.

  • ahmet ümit yeni kitabı (bkz: kayıp tanrılar ülkesi)nde türk yerine türkiye kökenli yazmış.
    aynı cümlede alman'a alman diyebilen ahmet ümit türk'e hangi saikle türkiyeli diyebilmektedir.

    kaynak:sf.142; “(…) alman olsun,türkiye kökenli olsun,arjantinli olsun kimseyi tehdit edemezsiniz (…) “

    türk halkı,alman kimliğini oluşturan germen halkı gibi tarihe damgasını vurmuş olmasına karşın;ahmet ümit bu gerçeğe karşın,türk kimliğini ispanyol ve amerika yerli halkının karışımı olan arjantinli gibi bir kavram ile eşdeğer göstermeye çalışmaktadır.

    çektiği ve rol aldığı saçma belgeselden sonra şu tanımlama ile ahmet ümit tam bir hayal kırıklığı.

    (bkz: bdp'nin 2010 referandumunu boykot etmesi)

    ahmet ümit'in 2010 referandumundaki tutumu ; odatv ;ahmet ümit'i yandaş medya nasıl kullandı?

    ne mutlu türküm diyene!

  • baba 135 kilo olmuştur. yani yarım dünya diye tabir edilen safhayı atlamış, kendi çapında ufak bir gezegen olma safhasına gelmiştir. bu muhabbetin konu edildiği bir akşam yemeğinden sonra meyve yemek için bir elma alan atrin mutfakta ayakta televizyon izleyen babayla karşılaşır. elmayı alıp babanın göbeğinin yanından yere bırakır ve bu işlemi 2 3 kere tekrar eder...

    baba: napıyosun lan?
    atrin: kontrol ediyorum.
    baba: neyi kontrol ediyosun? yıkasana lan elmayı?
    atrin: dur yahu elma büyük geldi ama mandalin kesin olur.
    baba: ne olur?
    atrin: yörüngene oturur ya..

    babanın gözlerinin yörüngeden çıkmasının akabinde atrin'in elindeki elmayı kapar ve kapıdan kaçmakta olan atrin'in yörüngesine *çot* sesi ile oturtur. hala acıyo lan sırtım.

  • google görsellere emekli yazdığınızda çıkan görseller ile retired (emeklinin ingilizcesi) yazdığınızda çıkan görsellerin karşılaştırması...

    emekli

    retired

    retired yazıldığında çıkan görsellere bakınca insanın emekli olası gelirken, emekli yazıldığında çıkan sonuçlara bakınca maaş kuyruklarındaki mutsuz yaşlılar ve sürekli para görselleri ile mücadele içinde bir emeklilik gözde canlanmakta. çalışırken çile, emekliyken çile. toplumumuza küçük bir ayna.