hesabın var mı? giriş yap

  • televizyonu parcalamaya giderken fakir olduğunu hatırlayıp yari yolda vazgeçen abi yarmistir.*

  • mistik ögelerle süslü bir öykü, masalsı çizimler ve renkler ve de kelt ezgileriyle kulak okşayan müzikler... belki o kadar iddialı bir yapım değil, ama kendine has bir hoşluğu sevimliliği var bu animasyon filmin. pangur ban'i ise bizim van kediciklerinden biri canlandırıyor sanki. o kadar şirin, o kadar güzel ki kedicik, insan karelerden kaçırıp kendine saklamak istiyor.

    ve tabii büyülü melodilerle süslü "aisling song"... müziğiyle darmadağın ediyor bünyeyi.

  • "ama alkolden alınan vergilerle hizmet yapılır, maaş ödenir......." diye devam ederse ancak mantığa kavuşabilecek olan önerme.

  • birisine kendi seçmeni bile rte diyor, birisine kendisinden nefret eden seçmen bile ata diyor. varsın neler döndüğü belli olmayan, sonucunu mal sürüsü cahillerin belirlediği seçimi rte kazansın. aslında nihayetinde kimin galip olduğu başlıktan bile anlaşılıyor.

    zorunlu edit: başlığı açan troll entrysini sildiği için başıma kalmış bu utanç verici başlık. tanım yazalım da adet yerini bulsun: karşı devrimci göd kıllarının kendi kendilerini tatmin etmek için uydurdukları en son kavramlardan birisi. gülücüğe odaklanın ipneler.

  • yavaş ol şampiyon onu yapan kendi çocuğun bile olabilir. bu kadar değer vermeyin eşyaya.

    şimdi şöyle bir anımı anlatayım.

    üç kuruş fazla olsun kırmızı olsun deyip x markanın en janjanlı paketini aldım.
    araba kırmızı ışıl mı ışıl yanıyor. ilk arabam olması nedeni ile ayrı bir sevgi besliyorum ona.
    park ettiğimde mahallenin çocukları etrafına toplanır arabayı incelerdi. hatta tanımadığım
    insanların gelip satıyor musun fiyatı nedir? gibi sorularıyla karşılaştım. hafiften gururum okşanmadı değil.
    hayır bana ne oluyosa beğenilen araba ama g.tü kalkan ben. gerçi arabam hatchback di haliyle oda g.tü kalkık sayılır.
    neyse konuya gelelim. günlerden bir gün çok sevgili arabamın yanına doğru yaklaşınca arabada bir gariplik olduğunu fark ettim. iyice yaklaştım. arabanın sol tarafı boydan boya tabloya dönüştürülmüş.
    evet bildiğiniz tablo. bildiğiniz ev resmedilmiş, el ele iki çocuk, dereye benzer bir kazıntı, sonra bob abinin dediği gibi şurada bir ağaç olsun diye düşünülüp derenin kenarına ağaç yerleştirilmiş.
    derenin evin kapısıyla birleşmesi bir sürrealist çalışma gibi geldi bana.
    kan beynime sıçradı resmen. nasıl ya kim neden yapmış derken. komşunun 4 yaşındaki oğlu mehdi'yi elinde demir çubukla arabanın bir kaç metre ilerisinde gördüm. her şey anlaşılmıştı. bizim komşu ressamlığa heves etmiş bunu da benim arabam üzerinde denemiş.
    itiraf etmeliyim ki o yaşa ve ilk denemeye göre oldukça başarılır bir eser çıkarmıştı ortaya. çocuğa baktım dövsen dövülmez, sövsen sövülmez.
    sen mi yaptın sorusuna hayır cevabı aldım. ama elindeki suç aleti onu yalanlıyordu.
    neyse boynumu büküp arabaya bindim.
    sonra o çok sevdiğim arabanın komşu çocuğunun sanat sevgisinden daha önemli olmadığına kanaat getirdim. ertesi gün bizim ufaklığı yakaladım. bir daha yapacak mısın dedim, hayır abi söz yapmıycam dedi.
    ve bir daha da yapmadı gerçekten.
    bende bizim minik mehdi'nin hatırına onun eserini boyatmadım.
    araba perte çıkana kadar 4 yaşındaki sürrealist ressamın tablosuyla dolaştım.
    kim bilir belki de o kazadan sağ çıkmam kırmadığım o küçük kalbin duası sayesinde oldu.

    şimdi bir araba için sövüp sayan bu zat-ı muhtereme söyleyeceğim şey; eşyaya bu kadar değer verme.
    bir kaza geçirirsin gelen keşke mala gelseydi dersin.

    ve ayrıca kim bilir belki de bizim küçük mehdi ile komşu olmuşsundur ve o çizikler asıl tablonun sadece başlangıcıdır.

    edit:imla

    tanım: mahallenin dahi çocuğu

  • uçak korkusunun genelde nedeni alışılmışın dışına çıkılması durumundan geliyor. yani, bir kere kontrol sende değil. araç olsa tren olsa kurtulma şansın var. uçak düşerse yok gibi bir şey. tamam, uçak daha güvenli ama bir kere işler ters gitti mi şansın çok az.

    bu nedenle meseleyi alışılmış kılmak gerekiyor. böylelikle korkunun üstesinden gelinebilir. madde madde kendi yöntemimi yazayım.

    1) öncelikle kazaların çoğu kalkış ve iniş sırasında olur. bunun dışında uçağın en yüksek konumda bulunduğu, yolculuğun büyük kısmını alan periyot çok daha güvenlidir.

    2) uçakta ikaz lambaları çok şey anlatır. eğer bir tehlike durumu yoksa emniyet kemeri işareti görmezsiniz. kalkış ve iniş sırasında prosedür gereği (güvenlik gereği) bu işareti görürsünüz.

    emniyet kemeri işareti olmadığı zamanda uçağı etkileyen bir riskten de bahsetmek mümkün olmaz. bu nedenle ikaz ışığı yanmıyorsa rahat olun.

    3) eğer türbülans varsa ve uçağı etkileyecek boyuttaysa kaptan uçağın rotasını değiştirebilir. eğer etkileyecek boyutta değilse endişe etmeye de gerek yok. emniyet kemerinizi takıp devam edersiniz.

    4) unutmayın ki sizin için ekstrem olan bir olay uçuş ekibi için günlük bir aktivite.

    5) genelde ön sıraları tercih edin. yine koridor tarafı daha makul olacaktır. orta koltuklardan ve arka sıralardan kaçının.

    6) acil çıkış koltukları ayak mesafesi nedeniyle sevilir ama siz uçaktan korkan birisi olduğunuz için bence tercih etmeyin. binlerce metre yüksekte giderken hemen yanınızda bir kapı ve kapı kolu görmek sinir bozucu olabiliyor.

    7) ve bence altın tavsiye. uçuştan önce uçuş kodunuzu not edin. tk283 gibi bir ibare olacaktır. sonra flightradar gibi bir siteden premium üyelik alın. (haftalık 15tl gibi bir fiyattı en son)

    devamında uçuş kodunuzu yazın ve incelemeye başlayın. makine gibi işleyen bir sistem göreceksiniz.

    aynı uçak aynı hatta yaptığı seferler karşınıza çıkacaktır. bu insanı rahatlatan bir eylem. sizin için uçağa binmek özgün ve zorlayıcı bir deneyim olabilir ama uçağın kendisi ekibiyle birlikte bu hattı zaten hafta içinde en az üç kez gidip gelmiştir.

    hatta tek tek o haftaki, geçen haftaki uçuş kayıtlarına bakın. birbirinin kopyası bir uçuş yüksekliği, uçuş hızı grafiği göreceksiniz.

    dilerseniz bunu not dahi edebilirsiniz:

    30 dakika sonra maksimum yüksekliğe çıkacak, 45 dakika sonra hızı biraz azaltacak, 75 dakika sonra inişe geçecek gibi.

    böylelikle siz uçarken dakikası dakikasına ne olacağını bilirsiniz. zira uçak önceki seferlerinde dakikası dakikasına bu şekilde uçmuştur.

    uçaklar aslında trenlere benziyor. ekstrem bir durum olmadıkça aynı rotada aynı süratta aynı hız ve yükseklik değişmeleri ile ilerliyor.