hesabın var mı? giriş yap

  • bu sayfanın paylaşımlarını beğenen ve paylaştıklarına yorum yapan arkadaşlarım olduğundan uzun zamandır haberdarım bu olaydan. kızlar bi de paylaşılan evin fotoğraflarına yorum yapıp üzerinde tartışıyorlar. hatta geçen lüks sayılabilecek bir ev gördüklerinde kadının kocası ne iş yapıyor diye yorumlar vardı. yine böyle bir sayfada kızın biri 20 yaşındaymış kendisini isteyen adam 30 yaşında olduğunu anlatıp yardım istiyordu sizce ne yapmalıyım, evlenmeli miyim diye.

    toplumun çürümesi tam da böyle bir şey. öncelikle bu genç kızlar sanki hayatlarının en büyük amacının hemen evlenip güzel bir evde oturmakmış gibi olması umut kırıcı. eğitim, kendi ayaklarının üzerinde durmak gibi şeylerden habersizler. diğer bir konu ise özel yaşamlarını herkes ile paylaşarak hem fikir almak hem de güzel evleriyle nispet yapmaları var ki beni benden alıyor.

    ülkede o kadar hırsız, katil, vicdansız varken bu genç arkadaşlar mı göze batıyor diyenler olacaktır elbet. lakin neden daha 20 yaşına gelmemiş gençler ev kurmak çocuk yapmak için bu kadar çabalıyor anlam veremiyorum. gördüklerim içinde en azından üniversite bile akıllarında yok. ben kendi adıma üzülüyorum açıkçası.

  • altı ay tıbbi tanıtım temsilcisi olarak çalışmış biri olarak söyleyebilirim ki; bir doktorun egosundan daha büyük olan şey, iki doktorun egosudur. oldu gibi duruyor ama sanki olmadı gibi.

    (bkz: looney tunes)

  • anormal psikoloji(abnormal psychology), bir zihinsel bozukluğu tetiklediği anlaşılabilen veya anlaşılmayan olağan dışı davranış, duygu ve düşünce kalıplarını inceleyen psikolojinin dalıdır. pek çok davranış anormal olarak kabul edilebilmesine rağmen, bu psikoloji dalı tipik olarak davranışla klinik bağlamda ilgilenir.

    anormallik kavramı kesin değildir ve tanımlanması zordur. anormallik örnekleri, birçok farklı biçim alabilir ve farklı özellikler içerebilir. bu nedenle, ilk bakışta oldukça makul tanımlamalar gibi görünen şeyler oldukça sorunlu hale gelir. neyin "normal" olduğuna dair fikirlerimizin aksine "anormal" i tanımlamanın mümkün olduğu birkaç farklı yol vardır.

    anormalliğin tanımları;

    istatistiksel sıklık:

    bu anormallik tanımına göre; bir kişinin özelliği, düşüncesi veya davranışı, nadir veya istatistiksel olarak sıradışı ise anormal olarak sınıflandırılır.

    bu tanımla, bir özelliği veya davranışı anormal olarak sınıflandırmadan önce ne kadar nadir olması gerektiği konusunda net olmak gerekir. örneğin, toplumdaki ortalama iq seviyesinin altında veya üstünde bir iq'ya sahip bir kişinin anormal olduğu söylenebilir.

    sosyal normların ihlali:

    bu tanıma göre; bir kişinin düşünmesi veya davranışı, sosyal çevrenin beklentilerini veya yazılı olmayan davranış ile ilgili kuralları ihlal ediyorsa, anormal olarak sınıflandırılır. davranışları başkaları için anlaşılmaz olabilir veya başkalarını tehdit altında veya rahatsız hissettirebilir.

    her kültürün kabul edilebilir davranış için belirli standartları veya sosyal olarak kabul edilebilir normları vardır. normlar, bir toplumda çoğunluğa göre beklenen davranış biçimleridir ve bir toplumun diğer herkes gibi düşünmeyen ve bu normları ihlal eden üyeleri, genellikle anormal olarak tanımlanır.

    yeterli olamama:

    bu tanıma göre; bir kişi günlük hayatın talepleriyle baş edemiyorsa anormal kabul edilir. örneğin; öz bakım, bir işi bırakma, başkalarıyla anlamlı bir şekilde etkileşime girme, kendilerini anlamalarını sağlama vb.

    rosenhan ve seligman (1989), yeterince işlev görememeyi tanımlayan aşağıdaki özellikleri belirtir:

    - sürekli acı çekme,
    - uyumsuzluk,
    - kendini kontrol edememe,
    - mantıksızlık / anlaşılmazlık,
    - ahlaki / sosyal standartları ihlal etme gibi.

    ideal ruh sağlığından sapma:

    anormallik, ideal ruh sağlığından sapma olarak tanımlanabilir. bu, psikologların neyin anormal olduğunu tanımlamak yerine normal/ideal akıl sağlığını tanımladıkları ve bundan sapan her şeyin anormal olarak kabul edildiği anlamına gelir.

    bu, ruh sağlığı için gerekli olduğunu düşündüğümüz özelliklere karar vermemizi gerektirir. jahoda (1958), akıl sağlığının ölçülebileceği kriterleri şöyle tanımladı:

    - kendine olumlu bakış
    - büyüme ve gelişme yeteneği
    - özerklik ve bağımsızlık
    - gerçekliğin doğru algılanması
    - olumlu arkadaşlıklar ve ilişkiler
    - çevresel uzmanlık/günlük durumların değişen taleplerini karşılayabilme

    bu yaklaşıma göre, bu kriterlerden ne kadar fazlası karşılanırsa, birey o kadar sağlıklıdır.

    anormal psikolojinin perspektifleri;

    davranışsal perspektifi

    davranışçılar, eylemlerimizin bilinçsiz güçlerin altında yatan patolojiden ziyade, büyük ölçüde hayatta sahip olduğumuz deneyimler tarafından belirlendiğine inanırlar. bu nedenle anormallik, birey için uyumsuz (yani zararlı) kabul edilen davranış kalıplarının gelişimi olarak görülür.

    davranışçılık, tüm davranışların (anormal de dahil olmak üzere) çevreden öğrenildiğini (yetiştirme) ve öğrenilen tüm davranışların da 'belirsiz' olabileceğini belirtir (anormal davranış bu şekilde tedavi edilir).

    davranışsal yaklaşımın vurgusu, çevre ve klasik koşullanma, edimsel koşullanma ve sosyal öğrenme yoluyla anormal davranışın nasıl elde edildiği üzerinedir.

    klasik koşullanmanın fobilerin gelişimini açıkladığı söylenir. korkulan nesne (ör. örümcek veya sıçan) geçmişte bir zaman bir korku veya endişe ile ilişkilidir. koşullu uyaran daha sonra, korkulan nesneden kaçınma ve nesneyle her karşılaşıldığında korku duygusu ile karakterize edilen güçlü bir korku tepkisi uyandırır.

    öğrenme ortamları, problemli davranışları (edimsel koşullanma) güçlendirebilir. örneğin; bir birey, panik atak geçirdiği için ailesinden ve arkadaşlarından ilgi görerek istenmeden ödüllendirilebilir. bu, davranışının daha sonraki yaşamda güçlenmesine ve artmasına yol açar.

    toplumumuz ayrıca çocukların özdeşleşip taklit edeceği sapkın uyumsuz modeller de sağlayabilir (sosyal öğrenme teorisi).

    bilişsel perspektifi

    bilişsel yaklaşım, bir şahsın düşündüğü davranışlarından dolayı sorumlu olduklarını varsayar. model, bilginin beyinde nasıl işlendiğini ve bunun davranış üzerindeki etkisini ele alır.

    temel varsayımlar şunlardır:

    *uyumsuz davranış, hatalı ve mantıksız bilişlerden kaynaklanır.
    *zihinsel bozukluklara neden olan, sorunun kendisinden ziyade; bir sorun hakkında düşünme şeklinizdir.
    *bireyler, daha uygun bilişleri kullanmayı öğrenerek ruhsal bozuklukların üstesinden gelebilir.

    birey, aktif bir bilgi işlemcisidir. davranış üzerinde etkisi olan şey, olayların kendisinden ziyade kişinin olayları nasıl algıladığı, öngördüğü ve değerlendirdiğidir.

    psikolojik sorunları olan kişilerde bu düşünce süreçleri olumsuz olma eğilimindedir ve yapılan bilişler (yani atıflar, bilişsel hatalar) yanlış olacaktır. bu bilişler de, kişinin olayları görme şeklinde çarpıklıklara neden olur.

    tıbbi / biyolojik perspektifi

    tıbbi model psikopatoloji bozuklukları organik veya fiziksel nedenlere inanmaktadır. bu yaklaşımın odak noktası genetik, nörotransmiterler, nörofizyoloji, nöroanatomi, biyokimya vb. şeylerdir.

    örneğin; biyokimya açısından, yüksek dopamin seviyelerinin şizofreni semptomlarıyla ilişkili olduğunu savunuyor.

    bu yaklaşım ayrıca zihinsel bozuklukların beynin fiziksel yapısı ve işleyişi ile ilgili olduğunu savunuyor. örneğin, şizofreni hastalarında beyin yapısındaki farklılıklar (frontal ve pre-frontal korteksteki anormallikler, genişlemiş ventriküller) tespit edilmiştir.

    psikodinamik perspektifi

    ana varsayımlar, freud'un anormalliğin fiziksel nedenlerden ziyade psikolojik nedenlerden geldiğine, id, ego ve süperego arasındaki çözülmemiş çatışmaların hepsinin anormalliğe katkıda bulunabileceğine olan inancını içerir, örneğin:

    zayıf ego: iyi ayarlanmış insanlar, her birinin uygun zamanlarda kendini ifade etmesine izin vererek hem id hem de süperegonun talepleriyle başa çıkabilen güçlü bir egoya sahiptir. bununla birlikte, ego zayıflarsa, o zaman ya id ya da süperego, hangisi daha güçlü ise, kişiliğe hükmedebilir.

    kontrol edilmeyen id dürtüleri: kimlik dürtüleri kontrol edilmezse, kendi kendini yok eden ve ahlaksız davranışlarda ifade edilebilir. bu, çocuklukta davranış bozuklukları ve yetişkinlikte psikopatik (tehlikeli derecede anormal) davranış gibi bozukluklara yol açabilir.

    çok güçlü süper ego: çok güçlü ve bu nedenle ahlaki değerlerinde çok sert ve esnek olmayan bir süper ego, kimliği o kadar kısıtlayacaktır ki; kişi sosyal olarak kabul edilebilir zevklerden bile mahrum kalacaktır. freud'a göre bu, fobiler ve takıntılar gibi anksiyete bozukluklarının semptomlarında ifade edilebilen nevroz yaratacaktır.

    alternatif bakış açıları;

    1960'lardan beri anti-psikiyatristler, tüm anormallik veya zihinsel bozukluk kavramının sadece toplum tarafından kullanılan sosyal bir yapı olduğunu tartıştı. dikkate değer anti-psikiyatristler; michel foucault, rd laing, thomas szasz ve franco basaglia gibi isimlerdir. yapılan bazı gözlemler:

    *akıl hastalığı, doktorlar tarafından oluşturulan sosyal bir yapıdır. bir hastalık nesnel olarak kanıtlanabilir bir biyolojik patoloji olmalıdır, ancak psikiyatrik bozukluklar böyle değildir.

    *akıl hastalığı kriterleri belirsiz, öznel ve yanlış yorumlama kriterlerine açıktır.

    *tıp mesleği, çeşitli etiketler kullanır. depresif, şizofren gibi. etiketler ve dolayısıyla tedavi, kötüye kullanılabilir.

    *ilaç şirketleri ve sigorta şirketleri ile finansal ve profesyonel bağlar nedeniyle teşhis tıbbi ve etik bütünlük sorunlarını ortaya çıkabilir.

    kaynaklar: jahoda, m. (1958). pozitif ruh sağlığının güncel kavramları.
    rosenhan, dl ve seligman, mep (1989). abnormal psychology second edition. new york: ww norton.

  • maşallah herkes lisede en arkada oturup başarıdan başarıya koşmuş. geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ederken öğrendim, bizimkilerden birisi sihirbaz olmuş. bakınca gördüm ki kendi çapında epey ünlü.

    vay amk. milletin sınıf arkadaşı yale’de cambridge’de bi de bizimkine bak.

  • ilk dakikasindan son dakimasina kadar kufur yemenize sebep olur.

    şu arabalari istanbul bok çukurunda kullandiginiz gibi kullanmayin.

    emniyet şeridine dalmayin,
    aralara kaynayip şerit sayisini arttirmayin,
    ondeki araca yakin takip yapmayin
    ondeki araci taciz etmeyin
    hiz limitinde giden öndeki araca habire sellektor yapmayin,
    ana yola çikarken gelen arabayi göre göre aniden yola atlamayin,
    serit degistirirken arkadaki araca sıfır geçmeyin, en az 2 metre mesafe birakarak degistirin.

    kisacasi insan olun. bu olaylari bok çukurunuza donunce doya doya yaparsiniz ama egede yapmayin. alişik degiliz bunlara.

    34 plakanin egede karizmasi sifirdir. gene geldi a. koduklarim denir sadece.

  • herkes yöneticidir, mühendistir demiş (eyvallah onlar da kazanıyor bu paraları, ona itirazım yok) ama siz mahalledeki tekel, semt merkezindeki fast food büfenin aylık geliri ne kadar biliyor musunuz?

  • uçakta zaten hostesler 700-800 km hızla koştukları için birisinin kafasına konması yeterlidir. boşa yorulmasın.