hesabın var mı? giriş yap

  • banyodan müzik sesi geliyor, gidip baktığımda 3 tane ak sakallı dedeyi duş alırken görüyorum.

  • atatürk döneminde kurulmuş tüm cumhuriyet şirketlerini "devlet şirket sahibi olmaz" argümanı ile satıp bitiren siyasal islamcılar ın domates, biber, ucuza peynir, soğan, patates satma girişimlerine bir örnektir.

  • ne zaman düşünsem tüylerim diken diken..

    geçen hafta dolan otuz beş yıldan beri otuz beş kuruşla ev geçindiriyorlar. üç çocuk büyütmüşler, okutup adam etmişler. üç çocuklarına da aynı sevgi ile bakmışlar hep, gözlerinde hala o sevgi. hani olmaz da, göstermek istemeseler bile ele verecekler kendilerini, naif bir sevgi sızıyor gözlerinden. işe gitmek için evden çıkarken, arkamdan usulca aralanan perdenin arkasındaki annemin gözünde görüyorum, her sabah.

    nasıl başladığı değil nasıl yaşandığı önemli; onca yıl nasıl büyüdüğü, bizi büyüttüğü. onlar dolu dolu da yaşamışlar, damdan düşer gibi de. tepeden tırnağa sevdalılar, sevda nedir biliyorlar çünkü.

    çünkü yaşamışlar, yaşıyorlar bu hayatı. tüpsüz kalmışlar, vesikayla ekmek almışlar, kuru üzümle çay içmişler herkes gibi. kaç ihtilal kaç kriz görmüşler. ve hala, sabahın yedisinden gecenin körüne kadar haberlerde gördükleri "dünyaya" üzülüyorlar. yirmi dokuz yıldır onları sabır ve umut ederken gördükçe tüylerim diken diken oluyor benim.

    keyif almasını da bilmişler. uğrak lokantası’nda kızarmış yarım piliç ve haydari ile içmişler rakıyı, tam cam kenarındaki masada hem de. bizim gibi rakının yanına pırasa getiren, fasıl diye taverna müziği çalan, damsız girilemeyen yerlere, olmadığı gibi görünen insanların arasındaki masada birkaç arkadaş mahkum kalmamışlar. en son ne zaman sinemaya gitmişler hatırlamıyorlar, dilleri dönmüyor hatırlayınca da zaten filmin adını. o akşam televizyonda ne varsa, bir bardak da çay yanına, en seyredilir eser oluyor o akşam.

    bu sevgiyi anlamak istiyorsanız, görmeniz lazım. birbirine güzel söz söylemez, çarçur etmezler iltifatlarını. sevgilim, bir tanem bunlar sahte laflar, yer yok onların lugatında. her gün milyonlarcası gırla giden gerçek sevgi sözleriniz gerçek kıymetini biliyorlar.

    yıllarca işten gelirken kesik ankara soğuğunda yüzü kızaran emekli memur babam gibi yüzüm, aşk hakkında düşünürken, utancımdan. hayat bana daha ne öğretebilir? onlarla karşılaştırınca, hokkabazın ağzındaki yalancı alev gibi yabancıyım aşka. oysa onlar, birbirlerine sarılıp kenetlenmişler. ve kalbime bıçak sokar gibi kirpikleri bana, bize doğru dönmüş soruyorlar:

    "ya siz?"

  • 6. gün arama kurtarma çalışmaları da sonuçsuz kaldı. bizim medyamız 24 saat geriden bilgilendiriyor maalesef.

    ben 6. gün gelişmelerini aktarayım :

    - dün çin uydusunun basına verdiği , enkaz parçasına benzeyen görüntüler çok speküle edildi. hem vietnam hem de malezya kuvvetleri bugünün erken saatlerinde bahsi geçen bölgede hiçbir ize rastlayamadıklarını açıkladı.

    -nbc'nin raporladığına göre, uçak radardan kaybolduktan sonra abd uydularından birisi sinyal yakalamış. tabi bu bilgiyi doğrulatmak için abd hükümetiyle iletişime geçildi hemen. hükümet de, bu şekilde bir sinyal alınmadığını açıkladı. abd uyduları uçak havada infilak ederse bunu parlama şeklinde görüntüleyebiliyor. soğuk savaş döneminde sovyetlerin saldırılarını öngörebilmek amacıyla kurmuş oldukları bir sistemmiş. 1996'da havada infilak eden twa airlines uçağınınn patlamasını uydu üzerinden parlama olarak görüntülemişler. 1997'de kendilerine ait bir jet afrika semalarında paramparça olmuş , onu da görüntülemişler. bununla birlikte yanardağ patlamaları, atmosferik patlamalar vs ne varsa iz olarak beliriyormuş sistemlerinde. yine bugünlerde çok alıntı yapılan 2009 air france kazasında da abd'ye başvurulmuş. uçak radardan kaybolduktan sonra havada infilak etmiş olabilir mi düşüncesiyle bölgeyi kontrol eden abd hükümeti herhangi bir anormal duruma rastlamamış. ( zaten uçak havada infiılak etmemişti, okyanusa çakılmıştı ) bu bilgi, uçağın havada infilak etmediğini anlatıyor.

    - günün ilk saatlerinde wall street journal çok ilginç bir makale yayınladı, detaylarını bu sabah yazdım isteyen okuyabilir. ( (bkz: #41103908) ) uçağın motorları yarım saatlik süreçle güncel raporlarını merkeze iletebiliyormuş. bu raporda, hız, yükseklik vs gibi bilgiler de yer alıyormuş. rapora göre uçak radardan kaybolduktan sonra 4 saat daha uçmuş. ancak bu raporun basına servis edilmesi yasak olduğu için rolls royce açıklama yapmayı reddetmiş. bu haberin kaynağı ise , amerika'daki güvenlik şirketleri ve kaza araştırmacıları. günün ilerleyen saatlerinde malezya sivil havacılık dairesi, uçağın radardan kaybolduktan sonra4 saat daha uçtuğunu yalanladı ama net bir dille değil : uçağın 4 saat daha havada kaldığını düşünmüyoruz'' gibi bir yalanlama yaptılar. haliyle bu konu da, malezya'nın şeffaflık konusundaki sıçışları yüzünden muallakta kaldı yine.

    bu madde icin edit: motorlarin yarim saatte bir merkeze bilgi aktarmasi dogru degilmis. bilgi rolls royce'a gitmemis. ucak belli araliklarla uyduya "ping" yapmis. uyduya giden sinyaller de ucagin 4 saat daha uctugunu gosteriyormus. bu giden bilginin iceriginde "konum, hiz , yukseklik var" diyen de var , yok diyen de. ama bilgiye gore ucak 4 saat daha havada kalmis ve su uzerindeyken uyduya ping yapmis.

    - washington post, wall street journal'da yayınlanan makale hakkında eski ntsb ( dünyadaki uçak kazalarını araştıran ekip bu ) başkan yardımcısı bob francis'in görüşlerini yayınlamış:

    --- spoiler ---

    andy pasztor'un wall street journal'da yayınladığı makale hakkında fikirlerimi soruyorsunuz, kesinlikle dikkate değer bir makale. andy pasztor'u çok uzun zamandan beri tanırım, havacılık konusunda herkesten çok bilgi sahibidir. eğer uçağın motorları bilgileri otomatik olarak rolls royce'a aktarıyor demişse , bu doğrudur. andy pasztor'un malezyalılar gibi politik kaygıları da yoktur. bu yüzden ben de onun söylediklerinin arkasındayım. uçak radardan kaybolduktan sonra 4 saat daha uçtu.

    --- spoiler ---

    - terör saldırısına dair çeşitli iddialar ortaya atıldı. ''ayakkabı bombası'' gibi. ayakkabı bombasının mucidi diyeyim, saajid muhammad badat daily stara konuşmuş, ayakkabı bombasıyla malezya'ya yönelik saldırının olabileceğinden bahsetmiş. ( herif hala tutuklu bu arada )

    -yine uçuş kazası uzmanlarından brisi şmyle bir iddia ortaya atmış: eğer terör saldırısı için kokpite girildiyse ve pilot uyarı veremeden terörist tüm iletişimi kesmeyi başardıysa, uçağı hong kong merkezinde bir binaya çakmayı da düşünmüşse, daha sonrasında pilotun eğitildiği kurallar üzere yapabileceği tek şey var : uçağı okyanusa çakmak. pilotlar çaresiz kalmışsa, süreç bu şekilde gerçekleşmiş olabilir.

    - polisin uçaktaki yolcuların ve kabin ekibinin evini araştırdığı iddiası yalanlandı. şimdilik böyle bir adım atılmayacakmış ancak yolcuların geçmişi ve bağlantıları araştırılmaktaymış.

    - malezya airlines, mh370 ve mh371 uçuş kodlarını, uçaktakilere olan saygısından dolayı emekliye ayırdığını açıkladı.

    - malezya sivil havacılk dairesi aramaların yavaşladığı şeklinde çıkan haberleri yalanladı, bilakis daha da genişletildiğini açıkladı.

    - malezya sivil havacılık dairesi, uçakta bulunan yolcular arasında uçağı kullanabilecek yeterlikte kimse olmadığını açıkladı.

    - abd, uçağın hint okyanusuna iniş yapmayı deneyebildiğine, ya da çakıldığına dair belirtilerin olduğunu açıkladı. bu yüzden malezya'dan hint okyanusu üzerinde arama yapılması için izin istediğini açıkladı. ancak malezya bu konuda çekimser kalmış. uçağın hint okyanusu ya da başka bir yerde değil, radardan kaybolduğu yer olan güney çin denizinde aramaya odaklandığını söylemiş. bununla birlikte askeriyenin radarını da dikkate alarak ters yönde de bir arama kurtarma yapıldığını açıklamış.

    - yolcuların yakınları malezya havayollarını değil, malezya devletini dava edeceklerini açıklamışlar. bu süreçte birçok çelişkili bilgi verilmesi ve net konuşulmaması yüzünden dayanma sınırını geçtiklerini söylemişler. ayrıca yolcularının yakınları çin devlet başkanıyla görüşmek için çaba sarfediyormuş. '' şu anki durumdan daha önemli ne işi olabilir ? sayın başkan, siz kendi eşinizin o uçakta olduğjunu düşünün, nasıl hissederdiniz ? ''

    tüm bu gelişmelerin ışığında gerçek olan tek bir şey var; uçak hala kayıp ve hiçbir iz yok.

    http://i.telegraph.co.uk/…aysia-target_2850569c.jpg

    http://i.telegraph.co.uk/…alaysia-pray_2850918c.jpg

    http://i.telegraph.co.uk/…ysia-drawing_2850567c.jpg

    https://www.dropbox.com/…259482_13946686951641n.jpg

    http://l.yimg.com/…_rtrmadp_3_malaysia-airlines.jpg

    http://l.yimg.com/…dp_3_malaysia-airlines-china.jpg

  • hep diyorum ver parasını tut müşahit, yoksa eğer yeterli yapılanman, bilmem kaç milyar lira seçim yardımı alıyorsun 80% oy aldığın beşiktaş kadikoye fln iki bayrak az as, git sandığa parasıyla adam yerleştir.

  • cehalet anlaşılmadan oldukça yüzeysel kalacak özelliklerdir. genel olarak bilgi eksikliği ya da düşük entelektüel seviye olarak ele alınabilse de cehalet genel kavramı çok da kolay yapılabilecek bir kavram değildir.

    1) rasyonel davranış eksikliği kaynaklı güven erozyonu

    öte yandan, gelişen ilk insan türlerinden bugüne gelecek olursak ve insan ırkının fiziksel özelliklerini dikkate alırsak bugün dünya'da kuşkusuz hakimiyetini kurmuş olan insan ırkı bunu tamamen bir arada yaşayabilme becerisine borçludur. bugün bakıldığında bazı ülkelerde yaşayan insanlar diğerlerinden daha yüksek refah seviyesinde yaşayabiliyorsa işin özünde demek ki bir arada yaşayabilme becerisinin bir adım ileriye taşınabilmiş olması yatıyor denebilir.

    birileri yine çıkıp diyecek ki o ülkeler başka ülkeleri sömürdükleri için bugün daha fazla refah içindeler yanlış düşünüyorsunuz. oysaki gerçeğin bu durumla bir alakası yok. bir ülkenin başka bir ülkeyi sömür(ebil)mesi için zaten teorik olarak o ülkeden başlangıçta daha yüksek refah seviyesine sahip olması gerekirdi. aksi takdirde mesela fransa senegal'i değil senegal fransa'yı sömürüyor olurdu. başlangıçtaki bir arada yaşayabilme becerisinden gelen ilk farkın bir refah seviyesi farklılığı getirmesi ve bu farkın bir noktadan sonra sömürü sistemi üzerinden giderek artan refah farklılığına yol açması apayrı bir konudur.

    şimdi genel anlamda cehaletin içine hapsolmuş toplumların diğerlerinin çok gerisinde kaldığını düşünecek olursak, cahil insanlardan oluşan toplumların birbirlerine güvenmesinin ve bir arada yaşayabilmesinin daha zor olduğu sonucunu çıkarabiliriz.

    oyun teorisi ya da prisoner's dilemma konusunu duymuş olanlar zaten bilecektir. bu probleme göre, yakalanan iki suçlunun toplamda en az ceza alacağı seçenek ikisinin de suçunu inkar etmesi olacakken, suçunu inkar eden eğer karşı taraf itirafçı olursa daha fazla ceza alma riskini göre alamaz ve iki taraf da itirafçı olur.

    bu aslında yaşamın hemen her alanında farklı bir şekilde yaşadığımız bir problemin özüdür. tıpkı iki kişi arasında karşılıklı güven oluştuğunda o iki kişinin çok daha güçlü olması gibi birbirine güvenebilen toplumlarda da toplumsal ilerleme daha hızlı olacaktır.

    şimdi tekrar mahkum ikilemi problemindeki mahkumlardan birisi olduğunuzu ve itirafçı olmak ya da olmamak kararını vermek üzere olduğunuzu düşünelim. iki tarafın da çıkarına olan senaryo iki tarafın da inkar etmesi olacaktır. diyelim ki siz bunun farkındasınız fakat karşı tarafa güvenebilmeniz için karşı tarafın da bunun farkında olmasına ve rasyonel davranacağına olan inancınıza ihtiyacınız var.

    şimdi şu aşamada karşı tarafın rasyonel davranabilmesi için cahil olmaması gerekiyor ama güvenebilmek için gerek şart olsa da yeter şart değil. yine de bu kısmı şimdilik geçiyorum.

    işte cahil insanların en temel ortak özelliklerinden birisi güvenilmez olmasıdır. çünkü hayatta her zaman olmasa da çoğu zaman rasyonel olan seçenek tektir ama mantık dışı olan birçok seçenek vardır ve öngörülemeyen davranışlar karşısında güven gelişemez.

    2) neden sonuç ilişkisi kurma noksanlığı

    neden sonuç ilişkisi kurabilme yeteneği kazanabilmek için her ne kadar zeka bir ön şart olsa da, buna ek olarak asıl şart başkalarının kurduğu neden sonuç ilişkisini öğretim yoluyla edinmek gerekir. bunu farklı alanlarda edinebildikten sonra kişi herhangi bir hareketinin, eyleminin olası sonuçlarını da ele alarak düşünebilme yetisi kazanmaya başlar.

    özellikle toplumsal ilişkilerde ve genel toplum düzeni içinde bu yeti bireye empati yeteneği de kazandırır. bunu yaparsam ne olur sorusu doğa için sorulabilirken, bunu şu kişiye yaparsam nasıl bir tepki alırım sorusu insan ilişkileri için sorulabilir. aslında empati yeteneği bu sorunun sorulmasıyla başlar.

    bu durumda cahil insanın düşük entelektüel birikimi nedeniyle neden sonuç ilişkisi kurmakta zorlanması ve bunun da empati yeteneğinin gelişmesini engellemesi olağandır.

    bunu en berrak şekilde görebileceğimiz ortam ise şehir içi trafiktir. emniyet şeridini sıkışık trafiği baypas etmek için kullanmak ya da sola dönüş cebini sola dönmek için değil de yine trafiği baypas etmek için kullanmak empati yeteneği gelişmemiş ve bir sonraki hamleyi düşünme farkındalığına bile sahip olmayan insanların ortak özellikleridir.

    aslında bu da birinci maddedeki gibi bu insanların bir arada yaşayabilme yeteneğinin kısıtlı olmasının başka bir tezahürüdür.

    3) korkunun getirdiği fanatizm

    neden sonuç ilişkisi kurmakta başarısız olan kişiler bilgi birikimlerini artırmakta da başarısız olurlar. çevrelerindeki herkesi kendilerine benzetebilirlerse, bu korkunun şiddeti azalacaktır. bunun için de aralarında kendilerini rahat hissedecekleri topluluklarda ve bu topluluklarda kutsallaştırılmış birtakım değerlere ihtiyaç duyarlar.

    bu kimi zaman bir din, bir siyasi parti, bir futbol takımı, bir ırk ya da bir ideoloji taraftarlığı olabilir. hayatında kendini arayışı sırasında başarılar ortaya koyma ümidi kalmamış insanlar, kendilerini kendilerine direkt olarak faydası olmayan bir kavrama adamaya teşnedirler. çünkü dış dünyaya karşı taşıdıkları korkuyla başka bir şekilde baş edebileceklerine inanmazlar.

    4) fanatizmin getirdiği nefret

    fanatizm çoğu zaman kendini bir karşıtlık üzerinden tanımlar. özellikle bu fanatizmden çıkarı olan odakların da desteğiyle kitleleri bir arada tutabilmek için cehalet gerekir. nefret, öfke, haset gibi duygular için gelişmemiş bir frontal kortekse ihtiyaç vardır. gerisini limbik sistem kendisi halleder zaten.

  • dinden soğuduk dinsiz olduk, ısırıldık kovalandık köpeklerden soğuduk, 7 milletten insanlar girdi insandan soğuduk nasıl bir döneme geldik lan biz.

  • "mümin çiftçi, küpçüler mahallesi’ne geldiğinde, kırmızı ışıkta duran araç sürücüsü resul ankıt’ın (26) yavaş kalkış yapmasına sinirlendi. aracından inen mümin çiftçi, resul ankıt ve yanındaki davut bilgin’e (29) silahla ateş etti. resul ankıt olay yerinde, davut bilgin ise kaldırıldığı sakarya üniversitesi eğitim ve araştırma hastanesi’nde yaşamını yitirdi."

    oğlum bu şaka mı? gta mı lan bu? adam kırmızı da yavaş kalktı diye 2 kişiyi öldürüyor biz nasıl ruh hastalarıyla yaşıyoruz? biz harbiden iyi hayatta kalıyoruz bu ülkede.

    tanım: ruh hastasının harman olduğu memlekette yaşanmış olay.

  • + bak babacım bi sumuklubocek bide salyangoz cizdim.
    - aferin kızıma, cok guzel olmus.. sumuklubocekle salyangoz arasında ne fark var peki kızım?
    + sumukleri akana sumuklubocek, salyaları akana salyangoz denir.