hesabın var mı? giriş yap

  • izledik stres olduk tamam. gittim içeri tabi dizinin etkisindeyim düşünüyorum neler oldu diye. lan dedim o anda "evreka"

    burada gerçekten son zamanlarda gördüğüm (hatta hayatımda gördüğüm) en iyi ürün yerleştirmeyi kullanmış vodafone'a bir tebrik iletiyorum.
    bence ödül almalı (ciddiyim)
    neden mi?

    hatırlayalım: (hafif spoiler)

    kuzey'in telefonu çalışmaz ve taksiciden telefonunu ister. taksicinin telefonunda cemre'yi arar. cemre numaraya uzun uzun bakar ve açıp açmamakta tereddüt eder. ekranda 3-4 saniye boyunca kocaman bir 0549 lu numara gözükür (vodafone).
    cemre'nin açmamasını anlarız çünkü o anda kuzey'in onu çağırması onu büyülü bir dünyaya çağırmıştır. hiç bir şeyin bu anı bozmasına izin vermez.
    sonunda açar telefonu.

    ama asıl olay burda kopar: taksici arkasına döner ve der ki: "tünele giriyoruz" (yani telefon çekmeyebilir anlamında)
    sen, ben, evdeki herkes, nilgün teyze, fatma yenge hepimiz "ayayaaaa aaaaay ayy gelme diyemicek beykoz korusuna.. ay ay ay kız ölecek" diye tırsarız. ve gerçekten de doğal bir şekilde tırsarız.
    ama gel gör ki vodafone her yerde, tünelde bile çeker.

    tünelin içinde bile çok net duyar kuzey'i cemre.
    zeynep'i arar, haber verir.

    vodafone'a alkışlar gelir kanımca.
    bu kadar güzel reklam yerleştirme yapınca da alttaki hashtag'li saçma twitter mesajlarını da artık çekebilirsin vodafone.

    elini sıktık. tebrik ettik.

  • latife hanim dedigin kadin senin turkce olarak kuramadigin su cumleyi 6 ayri dilde kurabiliyor.
    onu bulmus olabilir mi ha amin feryadi seni?

  • bayram süresince kapıma gelip bayram harçlığı isteyen çocukları tabii tuttuğum sınav.
    ezbere okuyamayanlara harçlık vermedim. ezbere okuyabilenlere de vermedim.

    ama ezbere okuyanlar ne kazandı? sevap kazandı. ben ne vermedim? para vermedim.

    iki taraf da kazançlı çıktı yani. ben kazandım, çocuk kazandı, türkiye kazandı.

  • ekmek almaya giderken ya yetmezse diye bozuk paraları devamlı saydığınızı anladığınız anlar bütünüdür.

  • yepyeni bir dil, çok farklı bir ifade tarzı.

    twitter, facebook, ekşi sözlük, friendfeed... gibi ortamlarda yazarken kullanılan dil. kullanılan platformun teknik özelliklerinden kaynaklanan sınırlar var bir yanda. misal twitter'daki 140 karakter, friendfeed'deki 350 karakter sınırı gibi. öte yandan özel hayatı ifşa etmenin de herkes için farklı sınırları var.

    sanırım en tanınanı facebook etkinliğine yurtdışında olacağım yazmak. ama onla da kalmıyor. doğruyu tam olarak ifade etmeye platformun şartları el vermeyince, gerçeği kırpmak zorunda kalıyorsun. işte gerçeği neresinden kırpacağın da sana kalıyor. zaten seni çok iyi tanımayan insanlar var ortamda. eğer makası doğru yere vurursan, hem yalan söylememiş oluyorsun, hem de bu hiç tanımadığın insanlara hava basabiliyor, şanslıysan prim yapabiliyorsun.

    birkaç örnek vereyim:

    "italyancamı ilerletecek zaman bulabilsem keşke."
    takipçinin düşünmesi beklenen: italyancası var. oh oh şahane.
    gerçek: bon corno prinçipessa ve yemek isimleri dışında italyanca tek kelime bilmiyorum.

    "istemediğimi anlatmak için daha ne yapabilirim? bunaldım."
    takipçinin düşünmesi beklenen: vaaaay, peşinde köpek olan erkek/kadın var desene. ben de kimse senle ilgilenmez zannediyordum. peşinde koşanın olduğuna göre fark edemediğim bi şey olmalı. dur az da ben koşayım.
    gerçek: turkcell yeni kampanyasını tanıtacak diye günde 10 tane mesaj atıyor.

    "insan çalıştırmak çok yorucu. o kadar laf anlatacağıma kendim yaparım dediğim oluyor ki bu çok yanlış.
    takipçinin düşünmesi beklenen: ooo adam yöneticiymiş. müdür mü, şef mi neyse artık.
    gerçek: yurtiçi kargo'dan paket gelmedi hala. gidip kendim alasım da yok. öfff.

    "millet kafileler halinde amsterdam'a gidiyor. gidin gidin. benim bulamadığım bir şey bulursunuz belki orada."
    takipçinin düşünmesi beklenen: amsterdam'a gitmiş. beğenmemiş. demek ki daha güzel yerler de görmüş.
    gerçek: değil amsterdam'a, izmit'e bile gitmedim.

    "mmmm kendi tarifimle gnocchi yaptım. nefis."
    takipçinin düşünmesi beklenen: uu hem italyan mutfağını biliyor, hem değişiklik yapabilecek kadar hakim mutfak işlerine.
    gerçek: üç tane patatesi duru suda haşladım. çatalla ezip üstüne tuz biber ektim de yedim.

  • kitaplardan çok bu kitapları okumayı seçen insanlar yanlış yönlenmiş durumda. bazı insanlar travmalarına kişisel gelişim kitaplarıyla çözüm arıyor. haliyle olmuyor. biraz niye olmuyoru anlatmaya çalışacağım.

    bir sorununuz var diyelim, kişisel gelişim alıp çözüm bulmaya çalışıyorsunuz. kitap size şunu öğütler:
    "bunu bunu yaparsan, gelişirsin, şunu yaparsan şu hale gelirsin, planlı ol, hayal et... vs vs."

    insanların psikolojik olarak bilmediği en temel konu: özellikle travma esaslı rahatsızlıkların motivasyonla değil sebep olan gerçek kaynağın ne olduğunu bulduğunuzda çözülmesidir.

    kıscası terapi sizde şunu yapar:
    "kötü hissetmene sebep olan gerçek sebep nedir?" bunu ancak bol bol konuşarak ve anlatarak hatırlayabilir, ilişkilendirebilir ya da terapist sayesinde bulmayı başarabilirsiniz. bu yüzden seanslar uzun sürebilir.

    kısacası terapide amaç "gerçeği" bulmaktır. gerçek ortaya çıktığı anda semptomlar kaybolur. örneğin birine aşıksın, ayrılık acısı çekiyorsun fakat gereğinden fazla uzun sürdü ve sende bozuk bir süreç yarattı, bunun sebebi hiç düşünmediğin bilinçaltı bir süreç olabilir. bazı yetenekli insanlar bunu düşünerek ya da yazarak da bulup çözebiliyor. çok derinse tabii ki işe yaramıyor. mesela taciz sonrası ya da baba sorunları sebebiyle çok başarılı olan kadınlar mevcut. kendini değersiz hissettiği için devamlı motive durumda gelişiyor ama mutsuz. o kadar başarılı olmasına rağmen neden değersizlik hissini atamıyor? gelişim kitaplarında yazdığı gibi başarılı olabileceği her şeyi yapmış ama hala yetersiz hissediyor.

    terapist sizi yaşam koçu gibi motive etmeye çalışmaz, "aslansın kaplansın, bırak ona mı kaldın" demez sadece fark etmeni sağlar. asında büyü olaylarına çok benziyor bu durum, zaten eskiden de psikolojik rahatsızlıklar büyüyle/musallatla ilişkilendirilirmiş. ortaçağda cadı diye yakılırmış insanlar. yine aynı durum var: mesela hoca/büyücü gelip o büyünün nerede olduğunu ve neden oluştuğunu bulmaya çalışır. yani gerçeği arar. büyünün kaynağı bulunduğu anda bozulur. etkisini yitirir. belki de psikologlar modern büyü bozanlardır diyebiliriz.

    sense kişisel gelişim kitabı okuyarak örneğin "güçlü olmak" gibi bir şey okuyarak eğer bir travman varsa güçlü olamazsın. ancak koşullar uygunsa o kitabın sana faydası olur.

    beyin ilginç bir organ... bir şeyi neden yaptığını anlayınca herşeyi çözüyor ve rahatlıyor. bir şeyi çözmeye çalışırken psikanaliz* veya bilişsel terapiler işe yarayabilir. psikanliz de esas amaç bilinçaltınızda bulunan konuyu açığa çıkartarak bilince getirerek gerçeğe varmakken; bilişsel de terapist yardımıyla "duygu durumunuza sebep olan davranışı değiştirmekle" ve içselleştirmekle ulaşabilirsiniz.

    benzer şekilde koçluk hizmeti veren insanlar da size yardımcı olamaz. çünkü size dikte verirler. motivasyonla sorunlar çözülmez. siz doğruyu bilseniz bile ilişkilendirmeniz yanlışsa, bunu içselleştiremediyseniz çözüm bulamazsınız.

    mesela freud özellikle psikanaliz konusunda çok çalışma yapmış bir psikolog ve şunları diyor:
    --- spoiler ---
    "...nevroz, bir tür bilgisizliğin, aslında bilmemiz gereken ama bilemediğimiz ruhsal bir sürecin sonucu olarak görülüyor."
    "...bu kişiler travmatik olayla işleri bitmemiş, sanki gerçekten önlerinde duran bir görevmiş gibi yapmaya devam eder."
    "...söz konusu bilinçdışı süreç, bilinçli hale geldiği anda belirtiler kayboluyor."
    --- spoiler ---

    müthiş bir açıklama. bazı insanlar hatalı olduklarını biliyor, bunun engellenemez şekilde hayatlarını etkilediğini biliyor ama çözemiyor ve çözümü motivasyonda arıyor.

    oysa ki çözüm sadece "neden olduğunu" anlamanızda saklı. bu sıkıntınızın neden olduğunu anlayamazsanız, hiç bir motivasyon işe yaramaz.

    tek cümleyle özetlersek: "kişisel gelişim kitapları ise sadece motive edecek sistemler sunar, yol gösterir fakat farkındalığı vermez."

  • telefonunu yer atması gözlerden kaçmamıştır.

    nice insanlar tanıyorum ki ; ekranı çizildi diye depresyona girip psikolağa giden, telefon yere düşerken onunla beraber uçuruma atlayan ve belki de telefonu için canını veren...

    helal olsun diyoruz...