hesabın var mı? giriş yap

  • yılmaz güney'dir. şöyle bir hikâye var, ne kadar doğrudur bilmiyorum.

    "bir gün nereli olduğumu sordular.

    - babam sivereklidir dedim.
    siverek adına şaştılar, hiç duymamışlar.
    - nerdedir bu siverek? dediler.
    - siverek napoli'nin kazasıdır dedim.
    düşündüler bir süre, birbirlerine bakındılar.
    - biz italya'yı çok iyi biliriz. yanlışınız olmasın. napoli'nin böyle bir kazası yoktur.

    siverek italya'da olsa bileceklerdi. siverek urfa'nın bir kazasıydı. urfa da türkiye'nin bir şehriydi.

    bizim memleketin insanları iyidir, akılları çoktur; italya'yı bilirler, fransa'yı bilirler. çinistanı, falanistanı bilirler, lakin kendi yurtlarını bilmezler. dünyanın öte ucundaki ülkelerin yardımına koşmak için can atarlar. onlar için şiirler yazar, onlar için ağıt yakarlar. falanistan köylüsünün acısını anlatan kitaplar kapışılır, benim memleketimin insanlarına sırtları dönüktür, onları görmezler, göremezler."

    yılmaz güney

  • nfl'de, normal sezon sonrası, konferanslarında 3, 4, 5 ve 6. sıraları alan takımların birbirleriyle tek maçlı eleminasyon sistemiyle oynadıkları tur. kazanan takımlar konferans yarı finallerine yükselir.

  • bu maçta ercan taner'in bir diğer bombası ise capone'nin golünün akabinde, heceler halinde "ca-po-ne ca-po-ne" ve yine duraksaya duraksaya "iş-te bu ka-dar" diye yırtınırcasına bağırmasıydı. sonrasında defalarca "galatasaray 2-0 önde" diye tekrarlamıştı.

  • --- spoiler ---
    değişemeyen ve dönüşemeyen bir muhalefet iktidarı da değiştiremez. ülkeye demokrasiyi getirebilmek için önce kendimizi değiştirmeliyiz.
    --- spoiler ---

    işte budur başkanım. işte budur be!

    t: sonuna kadar haklı olan açıklamalardır.

    her zaman arkandayız chp seçmenleri olarak…

  • ağır provokasyondur.

    hesabı sorulmalıdır.

    chp de kendini şamar oğlanına çevirtmesin iyice. namussuzca atılan iftiraların üzerine gidin, o soytarılara haddini bildirin artık! ne bekliyorsunuz?

  • yeni başlayanlar için bir çırpıda güneşin kızları

    --- spoiler ---

    haluk anne hasretiyle yanıp tutuşur.
    haluk'un babası çocukken 3 kardeşten en çok haluk'a girişmiştir.
    haluk'un annesi 3. çocuk doğunca depresyona girmiş kendini çatıdan atmıştır.
    haluk oğlunu (ali) mütemadiyen kemerle dövmektedir.
    haluk eski karısını da zamanında çok dövmüştür.
    haluk'un küçük kardeşi (ahmet) gençken haluk'un şimdiki karısına (güneş)aşıktır.
    haluk şimdiki karısını sırf küçük kardeşine inat olsun diye almıştır.
    haluk'un yeni karısının ikiz kızlarından biri (selin) haluk'un öz oğluna (ali) bir diğeri (nazlı) de haluk'un ablasının (rana) üvey oğluna (savaş) aşıktır, küçük kız (peri) da ablalarının can düşmanının (tuğçe) küçük kardeşine (can) aşıktır.
    haluk, ablasının üvey oğlunun eski sevgilisini (melissa) annesi yerine koymaktadır.
    selin ilk başta ali'nin en yakın arkadaşı emre ile çıkmıştır.
    güneş'in eski kocası (zafer) güneş'e tecavüz etmiştir. ikizler birer tecavüz meyvesidir.
    güneş sonrasında tecavüzcüsüyle evlenmiş, bir de üstüne çocuk (peri) yapmıştır.
    dizide herkes şahsına münhasır psikopat ve denyodur.

    --- spoiler ---

  • "on numara" pozisyonu ile alakalı başlayıp mesut'a bağlayacak olursak;

    muazzam bir everton kariyerine başlayan james rodriguez, rio ferdinand'ın youtube hesabında verdiği röportajda "eskiden herkes, ama istisnasız herkes 10 numara olmak isterdi. on numara dendiğinde tüm takımı yöneten, her oyuncunun yerini o an bilen oyuncular gelirdi gözümün önüne. ancak artık takımlar hızlı ve bire birde etkili oyuncuları tercih ediyorlar. on numara görevi artık futbolda yok gibi" diye bir açıklamada bulunmuş. bunu diyen adam 2014 dünya kupasında herkesin gözünün üstünde olduğu, muhteşem bir patlama yapmış bir on numaraydı. cv'inde bayern münih, real madrid gibi zirveler olsa da yine de kendisi hakkında düşünülen seviyede kalamadı.

    juan mata da verdiği bir röportajda juan carlos valeron, juan roman riquelme gibi oyuncuların artık varolmadığını, bu mevkinin başka bir şeye "evrildiğini" söylemiş. (ne çok juan var bu arada).

    bu iki oyuncu da dünya futbolunda herkesin bildiği büyük yetenekler olmasına rağmen artık isimlerinin bir zamanlar ulaştığı noktalarda değiller. üstelik o noktalara ulaştıkları görevlerin artık yok olduğunu kabullenip, oyunlarını buna göre de değiştirdiler.

    bu değişim o kadar da yeni değil üstelik. richard williams 2006 yılında çıkan the perfect 10 kitabında "bugün 10 numara olmak artık her zamankinden çok daha zor" diye anlatıyor durumu. hatta daha da eskiye gidersek michael platini de 2000'lerin başındaki bir röportajında "artık zinedine zidane gibi oyuncular için real madrid ve barcelona gibi takımlarda bu tip görevler bulunmuyor" bile demiş. akabinde zidane real madrid'de yıllarca oynasa da söylediği şey zamanla gerçekleşiyor.

    the athletic de zizou üzerinden bu "no 10" için güzel bir fikir paylaşılmış. juventus döneminde zidane forvet arkasında bu görevi üstlenirken, kendisini destekleyen didier deschamps, edgar davids ve antonio conte 3 defansif orta saha olarak sahaya çıkıyordu. bu da takımın üretkenliği adına hemen her şeyi zidane'ın omuzlarına yıkıyor, o iyi oynarsa juve iyi oluyor, o kötü performans gösterirse juve de kısır kalıyordu. günümüz futbolunda böyle bir şeyin ne kadar kabul edilebilir olduğunu siz düşünün.

    yani aslında on numaraları akıllarda yer ettiren şey tutarlı ve devamlı bir performans değil, mucizevi anlar ve üretkenlikleriyle değiştirdikleri gidişatlar oluyordu. manuel rui costa da ac milan döneminde çok eleştirildi ama akıllarda kalan ikonik anlarıyla hala unutulmazlar arasında.

    dönüşümün 2000'ler sonrası ilk yıldızlarından olan deco için porto'dan hocası jose mourinho "sadece bireysel yaratıcılık değil, aynı zamanda takım için adam kovalama ve top kapma" yetisinin de olmasının önemini vurguluyordu. gerçekten de deco şu an oynanan ve geçiş futbolunun maksimum öneme ulaştığı futbolda en aranan yetenekli ortasaha oyuncularının o yıllardaki en kusursuz örneklerindendi.

    bu tip yetenekli oyuncuların top seviyedeki şu anki örneklere bakınca liverpool'da thiago alcantara, manchester city'de kevin de bruyne ve bernardo silva'yı söyleyebiliriz. ancah thiago defansın arasına kadar gelip oyun kurarken, kdb ve bernardo silva'yı da teknik, oyun kurucu görevlerinin yanında 8 numara gibi de izliyoruz çok fazla. forvet arkasında yalnızca 20 metre geri gelip savunmaya yardımcı olmama gibi bir lüksleri yok onların bile. (olsa da yılda 5 maçtan fazla değil).

    mesut özil ise ne yazının en başındaki james rodriguez gibi bunu kabullendi, ne de kdb ya da thiago gibi teknik bir 8 numara olmayı başarabildi. 2019-2020 sezonunda toplamda 18 maçta forma giymişken, aynı sezonun pandemi sonrasında hiç bir şekilde gündeme bile gelmedi. yani şu "almanlıktan tad alamıyorum" konusundan sonra da aslında formayı giymişliği vardı. ancak arsenal'in bu kadar isteksiz ve defansa katkısı 0 olan bir oyuncu ile devam edebilme şansı yok.

    konunun pandemi döneminde indirime gitmeyi kabul etmemesiyle de alakası vardır illa ki. oyuncuyu yıldırıp 20 milyon pound değerindeki sözleşmesinden vazgeçirmeye çalışılıyor da olabilir. ancak yine de bu kadar isteksiz ve sahada ceset gibi dolanıyor olması ve yukarda "10 numara" ile ilgili geçen şeylerin hemen hepsinin kendisi için de aynen geçerli olması sebebiyle sonu aynı olacaktı; hem de isterse zonguldaklı değil de 1000 yıllık bir cermen soyundan geliyor olsun.

    mesut kaderini kendisi çizdi. üstelik artık pasörlükte kendisi kadar yetenekli olan dani ceballos'a da sahip arsenal. bundan sonra kendisini en fazla yeteneği karşılığında getirdiği zaafiyetleri kabul edebilecek seviyede takımlarda görebiliriz işin özü.

  • çikolata sever misin?

    edit: sorular editlenebiliyormuş. şimdi ben çikolatayı değiştirip "başka bir şey" yazsam, alttaki çok cevabı aynı yerinde dursa, bunun vebali kime kalır ey sözlük yönetimi?

  • evinde bir kediyle yaşayanların sıklıkla şahit olduğu bir tür kedi davranışı.

    efendime söyleyim kedi evin herhangi bir köşesinde kendini unutturmuşken, bir tıkırtı, şangırtı, patırtı olur. hani böyle siz bir an böyle irkilmiş kırık döküğe bakarken, kedi içeriye koşar adım gelir, durur, olay mahaline, size benlik bi şey var mı der gibi bakar sonra ki sessizliğin akabinde kafasını çevirir sanki hiç bi şey yokmuş gibi karizmatik, soğuk kanlı adımlarla yine bilinmez bir köşeye doğru kendi döktü kendi toplasın dercesine çeker gider.