hesabın var mı? giriş yap

  • sinan bey ihtiyaç duydukları miktara gelmeden önce, 'şöyle pahalı, böyle masraflı' deyince yüzlerce milyon hatta belki milyar euroyu bulan bir kaynak gerekli sandım. meğer 1,5 milyon eurodan bahsediyormuş. araştırma yapmak isteyen bir bilim insanını düşürdüğünüz şu durumdan utanın ilkel çomarlar.

  • mantık hataları içinde inanılmaz mesajlar verir. bir şah'ın aslında bir piyon kadar vasfı olduğu, ülkeyi genelde vezirlerin yönettiği, atların kulağına fısıldadığımizda saçma hareketler yapabileceği, kalelerin çapraz saldırılarda top atmak suretiyle karşılık veremeyeceği, gibi...

  • alım gücü paritesine göre, döviz kuru üzerinden gerekli ayarlamalar yapıldığında bir malın her yerdeki fiyatı aynı olmalıdır. ters şekilde düşünüldüğünde; iki para birimi arasındaki döviz kuru iki ülke arasındaki fiyatlarla doğru orantılı olmalıdır.
    bu düşüncenin nasıl işlediğini görmek için uluslararası bir dergi olan the economist düzenli olarak bir malın birçok ülkedeki fiyatlarıyla ilgili bilgi toplar. bu ürün de mc donalds big mac menüdür. buna göre big mac fiyatı bir ülkede ne kadar yüksek ise kur da o kadar yüksektir. mesela japonya'da big mac 295 yen , amerika'da 2.50 dolar ise bu iki ülke arasındaki para birimleri oranının da 295/2.50 = 118 olması beklenir.

  • öncelikle tdk, " orta çağ " şeklinde yazılması gerektiğini söylemiştir bu kelimenin. bu kurumdakiler acınası hâldedirler. dilerim bir an önce hepsi görevlerinden alınırlar.
    gelelim asıl konumuza,

    tatil dolayısıyla evdeyim ve kahvaltı yaparken müge anlı'ya bakındım. aman ya rabb'im!
    türkiye değil, 12. yüzyıl buhara'sı sanki.
    millet güpegündüz cinayet işlemiş ve hâlâ cinayeti işleyenlerin çoğu yakalanamamış.
    işte biraz geçmişe, hatta şöyle yaklaşık on asır geçmişe gidelim.

    ortaçağ dediğimiz dönem, çok mitolojik bir dönemdir. bu dönemle ilgili ne bulursanız okuyun derim.
    sanki mısır'daki, mezopotamya'daki, kuzey amerika'daki o medeniyetler hiç var olmamış gibi geçen karanlık bir dönem.
    bu dönemde devletlerin en iyi yaptıkları şeyler savaş ve ticarettir.
    hançer, kılıç ve ok ise en yaygın savaş ve cinayet aletleridir.
    kara ulaşımının atlar ve develerle sağlandığı bu dönemde can güvenliği konusu ise henüz tam olarak keşfedilmemiştir.
    sözüm ona bir haşhaşî, konya ovası'nda siz eşeğinizin üzerinde sakin sakin giderken bir anda önünüzü kesip hançeri boğazınıza dayayabilirdi.
    yahut londra'nın barnes köyüne gelen bir yabancı, kılıcıyla sizi lime lime doğrar ve köyden çekip giderdi.
    siz, robot resim çizdirebilmek için gönüllü olsanız da maalesef uzun bir süre bekleyip 1959 yılında, los angeled emniyetinden şerif peter pitchess'i bulmak zorundasınız.

    ortaçağ avrupa'sında faili meçhul cinayetlerde çoğu kez kedilerin katil sıfatıyla mahkemelerde yargılandıkları olurdu. " o bir kedi değil, bir cadıdır " cümlesi yeterliydi infaz için. böylece, esas katiller her daim hayatlarına özgürce devam edebilmişlerdir.
    yine bu dönemde avrupa'da kölesini öldüren kişiler cinayet ile yargılanmaz, kendi malına zarar vermiş sayılırdı.

    doğu'da ise ebu hanife'ye dayanan usûlle köle öldürmek kısas hakkı doğururdu ve kölesini öldüren kişi de öldürülürdü.
    tabii kölesini öldürdüğü kanıtlanır ise!

    ortaçağ türk devletlerinde ise islâmiyet öncesinde sadece örfî kanunlar yani töre hukuku geçerli idi.
    kısas yine bu dönemde de mevcut idi.
    öc alma hakkı da meşru idi ancak cinayeti işleyen kişinin bu cinayeti gerçekleştirdiği kesinlikle kanıtlanmak zorundaydı.

    türklerde, mete han döneminde başlayan bir uygulama da söz konusu idi. mete han, askerlerinden bazılarını günümüzde toplum polisi diyebileceğimiz şekilde görevlendirmişti. bu askerler bir nevi sivil polis gibi halkın içerisinde bulunmuşlar, gerek istihbarat gerekse olay önleme ve çözümleme aşamalarında yer almışlardır. nitekim buradan yola çıkarak türklerde faili meçhul cinayetlerin bu dönemde dahi araştırıldığını söyleyebiliriz. tabii göçebe kültürde yerleşik hayata göre çok daha zor olmuştur bu güvenliği sağlama çabaları.

    faili meçhul cinayet dediğimizde aklımıza ilk gelenlerden biri de ortaçağ'ın ünlü suikastçileri haşhaşîler ve liderleri hasan sabbah'tır.
    öyle ki bir dönem halk, sokağa çıkamaz hâle gelmiştir. haşhaşîler, bazen de güç gösterisi olarak öldürdükleri adamın başında bekleyip kaçmamışlardır. müthiş bir propaganda!

    tabii bu sebeple özellikle nizâmülmülk, müthiş bir istihbarat ağı kurmuş, bu istihbarat ağı gelişerek sadece haşhaşî tehlikesi ile değil, toplumdaki her türlü cinayet vs. gibi olaylarla da mücadele etmeye başlamıştır.

    çin ise belki de faili meçhul cinayetler konusunda dönemin en ileri gelen ülkesidir.
    dünyada adı sanı duyulmamış çeşitli zehirler, çok iyi yetiştirilmiş suikastçiler ve döneme nazaran güzel kadınları ile hem siyasî hem de sosyal hayatta birçok faili meçhul cinayetin müsebbibi olmuştur. öyle ki özellikle hunlar, ticaret yolları üzerindeki hemen hemen her kervana kimliğini gizleyen askerler yani bir nevi ajanlar yerleştirmek zorunda kalmışlardır.

    valar dohaeris ağalar.

  • minibüste en ön sağdaki tekli koltukta oturmak.

    o anda ne bozuk para uzatma ritüeli,
    ne ineceğin yeri kaçırma korkusu.
    o anda ne düşmek dalgalara ne de hürriyet,
    şoför, yol ve ben...
    bahtiyarım.

  • i.şaban:
    aa maamut hoca
    hoca maamut,
    maamut hoca da kaçmış,
    sende mi kaçtın maamut hoca?
    arkadaşlar sakın gelmeyin tünelin ucu bomb.k bi yere çıkıyo