hesabın var mı? giriş yap

  • bulunabilirlik 10 (türkiye'nin her manavında var)
    alınabilirlik 10 (mevsiminde kilosu 1 lira)
    görsel güzellik 10 (dışı güzel bir sarı, içi daha güzel bir turuncu)
    kabuk soyma kolaylığı 10 (pıtır pıtır, soyması da zevkli, portakal gibi değil)
    yeme kolaylığı 10 (dilim dilim, ayrı ayrı sarılmış şeker gibi, paket içinde paket)
    paylaşılabilirlik 10 (şu an elimdeki 11 dilimli, 11 kişiyle tertemiz paylaşılır)
    lezzet 10 (ne tatlı ne ekşi, kıvamında bir lezzet, sulu sulu)

    10 üzerinden 10 ile en sevilen meyvelerden bir tanesi. benim en sevdiğim meyve.

  • 3 ayda 15 kilo verdim. sağlıklı kilo verdiğimi düşünüyorum. 3 ay önce bazı şeyler kafama dank etti. insanın nasıl bir varlık olduğunu anladım; daha doğrusu bunu sezinledim. o günden itibaren ne yapmam gerektiğini de pek iyi kavradım. size de bunları anlatayım ki belki ortak bir noktada buluşuruz.

    çok fazla abur cubur yiyen; bir başıma 2,5 litre kolayı gömen bir insandım. dürüm, lahmacun falan hiç affetmezdim. ama daha sonra farkına vardığım şey şu oldu ki; insan vücudu çevresiyle, ağacından tut; havasına kadar bir uyum içinde. bir sürü parametre var böyle. hayatının temposu da buna dahil.

    sonra dedim ki; ben bu canlı alemle içiçeysem, öyleyse önce kendi bünyemi tanımam gerekiyor. o noktadan sonra doğal olmayan, fabrikasyon her türlü ürüne elveda dedim. buna plastik poşetlere girmiş sözümona organik ürünler de dahil. gittim köy pazarından alışveriş yaptım. egeli teyzelerin zeytinlerini, yağlarını kullandım. ekmeği kestim, şekeri bıraktım. çünkü daha öncesine çok fazla şeker bağımlılığına sahiptim. temiz hava bol gıda diyerek günde en az 1,5 saat yürüyüş yaptım. portakal, mandalinayı mevsiminde aldım. yemek yerken hırslanmayı, aç gözlülüğü bıraktım. stresim de azaldı, vücut direncim de kendine geldi. şimdi çalışırken, bir şey okurken daha iyi odaklandığımı hissediyorum.

    ben size az az ama sık sık yiyin demem. ne bileyim organik satın alın, sabahları kibrit kutusu kadar peyniri 3-5 zeytine katık edin de demem. hatta gidip spora yazılın dahi demem. bu aletlere kendini adamanın çok ileri giden bir atraksiyon olduğunu düşünüyorum. eğer bu tempo devam ettirilemeyecekse olumlu da bulmuyorum. her hafta halı saha maçına gitmek bile daha mantıklı gözüküyor.

    neyse insanın yaşam temposunun frekansına kendini uydurması lazım. tüm fabrikasyon işleri bırakın. kilo verirken de sürekli bunu düşünüp stres yapmayın. sağlıklı ve dinç yaşamak lazım. size ne kadarı uygunsa o kadarını yapın. önemli olan bu dengeyi tutturmak. ne su içerken, ne protein alırken aşırıya kaçmayın. bakın ne güzel sakin sakin kilo vereceksiniz.

  • ulan gene gelin buraya yok kobane yok özgürlük yok ana dil deyin de tertemiz yedi ceddinize söveyim.

    namusunuz, şerefiniz, insanlığınız hiçbir şeyiniz yok. hepiniz cehennemliksiniz. öyle görünüyor ki bu tarafta bulmayacaksınız belanızı ama öbür tarafta sizi sımsıcak bir ortam bekliyor.

    adi yaratıklar.

  • sanırım bu durumu çok ender yaşadıkları için kaybettiklerini idrak edememeleri olduğunu söyleyebiliriz.

    teknolojide, teknikte, sporda falan hep kazandıkları için kaybetme raddesine gelmediler ve aksiyon almaları gerekmedi. hatta sporda, mesela futbolda, hep iyi olmuş olmalarına rağmen daha iyi olmak için futbola 2000'lerin başında gene yatırım yaptılar ve gerçekten çok daha iyi oldular.

    fakat tarihte, yaptıkları savaşlarda hiçbir zaman zamanında geri çekilmeyi, ve güçlenip tekrar vurmayı beceremediler. hep tükenene kadar saldırdılar. asla geri adım atmadılar. bu da onların hızlıca tükenmelerine neden oldu.

    özellikle 2.dünya savaşında aşırı inatçılıklarından dolayı geri adım atmadılar. sanırım kısa zamanda teknik ve zeka üstünlükleri ile elde ettikleri başarılar kibirlerini çok arttırmış olmalı. karşılarındakilerinin sayı çokluğu, çok geniş alanlara yayılmış olmaları ve üretimdeki sınırsızlıklarına rağmen; az sayıları ile bu adamları alt edemedikleri anda geri çekilip, alanı daraltıp(sayı dezavantajını kırıp), güçlerini koruyup doğru zamanda saldırmayı beklemek yerine, tükenene kadar atak yaptılar. ve hızlıca yokolup bittiler.

  • öncelikle mekanı cennet olsun. elim bir kaza...

    "maalesef duble yollarda yayaya yol vermek çok tehlikeli sonuçlara neden olabiliyor."

    tehlikeli sonuçlara neden olan "yayaya yol vermek" değildir. tehlikeli sonuçlara yol açan ülkedeki eğitimin yetersizliği ve buna bağlı olarak her alanda kural tanımaz, ben merkezci insanların kendileri hariç çevrelerindeki herkesi yok saymalarıdır.

    her gün yüzlercesini gördüğümüz önce ben, benim işim, benim yolum görüşünün kameralara yansımış halidir. oysa ki yaya geçidi olan bir yere yaklaşırken:

    * ileride yaya geçidi olduğunu belirtir trafik işareti olur.
    * hızınızı düşürmeniz için hız sınırını gösterir trafik işareti olur.
    * yaya geçidi, dönel kavşak, ana yola kontrollü katılan tali yol gibi yerlere yaklaşırken hız önceden düşürülmelidir konusu ehliyet kurslarında defalarca tekrarlanır ve ehliyet sahibi herhangi bir insanın ben bunu bilmiyorum deme şansı yoktur.

    görüldüğü gibi sorun yayaya yol vermek değil, yayaya yol verilmesi gerekebilecek yere yaklaşırken tam gaz yola devam etmek ve trafik işaret ve işaretçilerine uymamaktır.

    bu sorunu en net gösteren yer dönel kavşaklarımızdır. dönel kavşaktaki öncelik sıralaması ve dönel kavşağa yaklaşırken hız kesilmesi herkes tarafından bilinen ülkelerde aşağıdakilerden hiçbirini göremezsiniz.

    * dönel kavşağa yaklaşırken bulunan kasis. bu kasis, kimse hız kesmediği için konulmaktadır. oysa ki böyle bir şeye gerek yoktur. zaten dönel kavşağa hız kesilerek kontrollü yaklaşılması gerekir. kimse yapmadığı için mecburen kasis de ekleniyor bizde.
    * dönel kavşak içindeki kasis... saçmalığın daniskası. dönel kavşağa girmiş aracı yavaşlatmaya çalışyor, yani sübliminal mesaj olarak yol sende değil, sağdan yardırıp gelen var, viraj içinde dur diyor. oysa ki yol onun hakkı...
    * (bkz: kocaabdil) mahlaslı suserin katkısıyla dönel kavşağa trafik ışığı konması da ağır bir saçmalıktır.

    dönel kavşağa gelirken 2 adet ikaz levhası olur.
    ikaz 1 dönel kavşak var ileride demek...

    ikaz 2 bu da yol ver demek... ama bizde kimse bu 2 tabelayı bilmediği için bu da var. yazıyla anlatmış artık...

    şuna da yaya geçidi deniyor mesela. sarı çizgiler oraya yaklaşırken aralıklı olur, tam gaz gitme diyor yani... yavaşla ki yolun kenarında yaya olursa veya önündeki durursa sen de ona çarpamadan durabilesin.

  • yeşilçam'ın 70'li yıllardaki en troll karakteri gülen gözler filmindeki vecihi karakteridir.

    --- spoiler ---

    yaşar usta: ben sana kız vermem!
    vecihi: verirsiniz!
    (böyle bir süre inatlaştıktan sonra)
    yaşar usta: vermem yahu senin gibi deliye kız verilir mi?
    vecihi: aaaa aman yaşar bey, benim nerem deli?
    yaşar usta: sen değil misin boyuna evimin üstünde uçakla gırrr gırrr diye dolaşan arkadaş?
    vecihi: çok haklısınız efendim, ben de sizin yerinizde olsam vermem!
    yaşar usta: haaa peki öyleyse niye istiyorsun?
    vecihi: ne istiyorum efendim?
    yaşar usta: kızımı istemiyor musun?
    vecihi: aman efendim! siz verdikten sonra niye istemeyeyim? öpeyim..
    yaşar usta: bırahhhhhh!

    --- spoiler ---

    düzeltme: gülerken yazamamaktan hep.