hesabın var mı? giriş yap

  • ryan gosling'in lars and the real girl ve blue valentine'dan sonra, psikopat aşık rollerini ne kadar başarılı bir şekilde oynayabildiğini bir kez daha gözler önüne seren film. izlerken sıkılmıyorsun, aman be demiyorsun ama gene de mükemmelmiş hissi de vermiyor.

    kirsten dunst'a gelince... melancholia'yı izledikten, bu filmde kendisine o kadar büyük bir rol biçilmese de güzel oynuyor kadın deniyor. ama zaten o girdiği her filmi güzelleştirenlerden sanki.

    (bkz: eternal sunshine of the spotless mind)

  • yanlış ses basılması durumunda sesi yukarı veya aşağı çekerek entonasyon sorununu ortadan kaldırmaya dayalı, antares firmasının ürettiği plug-in'in adıdır.

    t-pain tarzı sesleri yaratma işlemi auto tune değildir çünkü sesi tona oturtmaktan ziyade karakteriyle oynanılmasıyla sonuca ulaşılır. bu plug-in ile gelen özelliklerden birisi olduğu için auto tune adıyla hafızalara kazınmıştır.

    entonasyon sorunları için bir diğer efsanevi yazılım için (bkz: melodyne)

  • misvak denen oluşum paçavradır ona şüphe yok da...

    öyle pankarta böyle karikatür işte. adamlar haklı.

  • sorun doktorun uygulamasında değil sağlık sistemindedir. mesai süresince 8:20'den 16:30'a kadar her 10 dakikada bir hasta veriliyor. tahlil istenen, film istenen, önceki gün veya günlerden sonuç getiren hastalar için herhangi bir süre ayrılmıyor. zaten 10 dakika bir hastanın hakkıyla değerlendirilmesi için yeterli değilken üstüne sonuç ve kontrol hastalarına da bu randevulu hastaların süresi içinde bakılmaya çalışılıyor. ek olarak her gün hastane çalışanlarından randevu alamayanlar ricacı oluyor. randevu almayı başaramamış engelli ya da çok yaşlı hastalar geliyor.
    bazen bir hasta dışarı çıktığında muayene bulguları, tetkiklerinin sisteme işlenmesi henüz bitmemiş oluyor dolayısıyla hasta çıkınca hemen bir sonraki hastayı çağrı butonuna basamıyorsun. sen çıkan hastanın işini bitirmeye çalışırken ya da başka poliklinikte muayene olmuş bir hastanın raporunu e-imza ile imzalamaya çalışırken birileri kapıyı açıp randevusuz bakılmak için ricada bulunuyor. her hastaya yukarda bahsettiğim şeyleri anlatmak da neredeyse muayene kadar sürdüğü için bir yerden sonra kısaca randevusuz bakamayacağınızı randevu alıp gelmelerini öneriyorsunuz.
    tabi hasta da kendi penceresinden bakınca “içerde kimse yok, boş boş oturuyor bize bakmıyor” diyor. hatta bazen “iki dakka baksanız ne olur “ diyorlar. iki dakikada ayak üstü bakılınca aslında çok şey oluyor. mesela basit bir bel ağrısı diye düşünüp yeterince zaman ayırıp muayene edemediğiniz hasta verdiğiniz ağrı kesici ile biraz rahatlayıp, bittikçe eczaneden tekrar tekrar alıp. sonrasında artık o ilaçlar etki etmediğinde geldiğinde yayılmış bir rahim kanseri olarak çıkabiliyor karşımıza. sonrasında “2 dakika baksanız ne olur” diyen hasta yakınları “anneme geç tanı koydukları için kanseri ilerledi , tedavi şansını yitirdi “ diye size dava açıyorlar, hasta da yeterli muayene edilmediği için tedavi şansını yitirmiş oluyor.

  • baya bi sıkıntılıyım dün akşam, buralar gereksiz ayrıntı. moda sahil'de oturdum biraz, eve dönmek üzere yoldayım yürüyorum. saat 8.30-9 arası bişey.

    - alo kızıııım?
    - efendim baba
    - ne var ne yok bakim napıyosun?
    - iyiyim baba sağol... (derken burada ağlamaya başlıyorum) sen nasılsın?
    - haydaa... noldu kızım birden şimdi? dün sınavın varmış kötü mü geçti?
    - yok baba ya öyle canım sıkkın işte.
    - işyerinde biri sana bişey dediyse hemen yarın ilk iş ayrıl ordan. anında ayrıl.
    - yok ya valla öyle bişey yok, canım sıkkın işte.
    - bak ben bu gece uyuyamam, 11'de filan uçak vardır kesin, geliyorum ben oraya.
    - ya baba deli olma bi dur, işin gücün var
    - ya işi gücü batsın, ben rahat etmem burda böyle valla geliyorum.
    - yok baba gelme gerçekten gerek yok.
    - e peki sen yolun ortasında niye ağlıyosun?
    - baba anlatılacak bişi yok ki, bi an "ben nolucam" diye düşünüp kaygılandım, ondan...
    - tamam bana anlatmak istemiyosun ama anlatmanı isterdim. neyse ben seni sonra ararım hadi sen şimdi eve git bi elini yüzünü yıka.
    - sağol baba ama üzmiyim seni, vaktini de alıyorum hem
    - vaktimi almak ne demek yavrum, biz sana canımızı vermişiz, vakit de neymiş, sıpaya bak.

    bi saat sonra filan...

    - kızım naptın evde misin?
    - evdeyim baba, odamda oturuyorum.
    - sen kocaman kızsın, okulunu bitirdin meslek sahibi oldun, yolun ortasında ağlaya ağlaya yürüyecek kadar ne üzdü seni?
    - ya baba bu mudur yani, evde ağlasam bu kadar üzülmicek misin, sorun yolda ağlamış olmam mı?
    - yok tabiki öyle değil de, çok endişelendim, çok üzüldüm. şimdi bak, sen gençsin, hayattan beklentilerin var. doğrudur. kadınsın, incinmişsindir, olur öyle şeyler. ama bak bir düşün, kendi koşullarını üst üste koyup bir bak, dünyada 3.5 milyar kadın var desek sen onların çok küçük bir bölümünün içindesin. kendini sakın yalnız hissetme, ben şu an bile atlar gelirim senin yanına.
    - sağol baba.

    *
    ki gelir. gelmişliği vardır.
    gitmişliği olmasın.

    *
    acil update:

    babam "acem kızı" türküsünü çok sever, ona atfen "siz ağlarken gözünğzden inci mercan dökülüyor" der bize (ablamla bana) hep. tam entry'yi yazdım, başka bir başlıkta yine babamsal bişey daha yazdım, gönderdim okudum, gözlerim oldu yine, telefonuma babamdan mesaj geldi:

    "yumdukça gözlerinden düşen mercanlar
    bilesin ki bizleri hep yaralar" diye.

    böyle bir babası olduktan sonra bir kadının, sevgilisinin başını tabi ki yer "sen beni sevmiyosun, hiç romantik değilsin" diye. *

  • ab ülkeleri, efta üyesi ülkeler ve israil, makedonya, bosna-hersek, fas, batı şeria ve gazze şeridi, tunus, mısır, gürcistan, arnavutluk, ürdün, şili, sırbistan, karadağ, kosova, güney kore, morityus ülkelerinden ithal edilen ürünleri kapsamayan gümrük vergisidir.

    muhtemel olarak sadece çin mallarından tüketiciyi korumak üzere yapılmıştır. katma değeri yükselten italyan ya da isveç mobilyalarını vs. kapsamamaktadır.

    çinden ithal edilen mobilyalar yıllık 300milyon doların üzerinde ve birinci sırada. bu cari açığın artmasına neden olan önemli kalemlerden birisi. çin'e gidecek bu parayı iç pazara çekerek cari açığı hafifletmek ve aynı zamanda kalitesiz, katma değer yaratmayan çin mallarından tüketiciyi korumak iki ana hedef denilebilir.

  • paris'te sıradan bir gece, bir taksinin içindeyiz:

    taksi şoförü: körler genelde siyah gözlük takmazlar mı?
    kör müşteri: öyle mi? bilemem, ben hiç kör görmedim ki!

    night on earth