hesabın var mı? giriş yap

  • tepkilere alışmış artık şaşırmayan insanlardır. çünkü bizim ülkemiz böyledir. bir şeyi doğru yapıyorsan hakarete mahkumsun. kitap okursun otobüste kitap okuyan artist tip derler. konuşmana, oturuşuna, davranışına dikkat edersin (ki bu sadece karşıdakine değil kendine de saygıdandır.) kasıntı derler. kibar olursan aptalsındır mesela. kurallara uyarsan korkak. olması gereken budur çünkü. bu kadar insan haklı da bir biz mi haksızız?

  • valla türkiye'ye gelmeyen avrupalı turiste hayret ediyorum. herhalde daha önce sık geldiği için bıkıp da gelmiyor demektir .

    1. ucuz
    2. çok ucuz
    3. hizmet sektörü gelişmiş ve turistik bölgelerde ingilizce bilen çalışan yaygın
    4. vize derdi falan yok. kapıda kimliği göster gir.
    5. tur operatörü sistemi oturmuş. otel uçak her şeyi düşünmeden hallet geç
    6. güzel yemekler
    7. şahane doğa. dağcılık için ortam müsait, kapadokya'sı pamukkalesi atraksiyonu bol. paran fransız rivierasına yetmiyor mu gel buyur göcek datça hattına. cangıl mı göreceksin buyur geç karadeniz sınırına.
    8. göbeklitepe, hititler, iyonlar, antik yunan, roma, bizans, selçuklu ve osmanlı'yı içeren etkileyici bir tarih. ya antik şehirde 3000 yıllık mermere oturup denizi izleme lüksü nerede var?
    9. dini seyahat için de biçilmiş kaftan. ayasofya'dan, meryem ana'ya oradan kapadokya'daki ilk kiliselere. la ilk tapınak urfa'da zaten
    10.ya adamların keyfini kaçırmasınlar diye yerli halkı eve kapatıyorlar. böyle bir lüks var mı?

  • kpss 2020 lisans genel kültür - genel yetenek alanından hazırlanmıştım. 93 puan aldım ve nihayet atandım.
    tavsiye haddime değildir ancak matematik temelimle 6 ayda nasıl 93 aldım yazmak istiyorum, belki birine faydası dokunur.
    genel kültür için başlıyorum:

    edit: arkadaşlar ben kpssye kısa sürede hazırlandım ama bu kısa sürede yediğim içtiğim kpss idi. düğüne gittiğimde bile telefondan güncel bilgiler okuduğumu hatırlıyorum. herhangi bir ek sorumluluğum yoktu. çalışmıyordum. evim gürültülü değildi. dersimi bölen bir şey olmadı.
    şimdi ise çalışıyorum, ayrı eve çıkınca ev işleri ile de meşgulüm. ve ales'e hazırlanıyorum. konu çalışmadığım halde yoğunlukta odaklanmak problem imiş. hepinize kolay gelsin.

    tarih;
    önce ramazan yetginden izledim ve kitap gibi not çıkardım ama 27 soruda 20yi zar zor geçtiğimi görünce üzerine tekrar olarak mehmet celal özyıldızı izledim. mehmet celal özyıldız soda niyetine oldu. izlerken küçük nüanslar dışında kalemi elime almadım. çay içerek izledim. bolca soru çözdüm. 27 soruda 1 boş 1 yanlış yaptım.

    coğrafya;
    bayram meralden izledim, ilk izlediğimde not tutma ihtiyacı duymadım, netlerimde 10u geçemiyordum. sonra tekrar niyetine bir daha bayram meral'i izledim ve bu sefer boş sayfaya boş haritalar çizip o haritaları sırasıyla doldurdum. harita defteri çıkardım. bolca soru çözdüm. 2 yanlış 1 boş yaptım. netim biraz düşük ve sebebini biliyorum. ilk neden hoca değiştirmek gerekiyordu engin eraydın da izlenebilir, bayram meral'i izlemesi keyifli ama eksik kalıyorsunuz. özellikle ekonomik coğrafyada slayt okuyan hocaya dönüşüyor. ayrıca kitabında jips yozgatta çıkıyor gözüktüğü için bir soruyu boş bırakmıştım.

    vatandaşlık;
    esra özkan karaoğludan izledim ve ilk izlediğimde basit notlar tuttum, denemelerde biraz eksik kaldım, ikinci kez yine esra hocayı izledim, bu sefer kitap gibi defter tuttum. bolca da soru çözdüm. sonuç 1 yanlış, o da kpss çalışan diğer arkadaşımdan aldığım bilginin bende yarattığı kafa karışıklığıydı.

    güncel bilgiler için belki 500-1000 soru çözdüm ama 6 soruda 3 doğru 1 yanlış 2 boş yaptım. güncel bilgiler kısmını akışına bırakmak lazımmış.

    genel yetenek:

    matematik;
    matematik temelim vardı ve hiç kpss bakmadan da 20 net çıkarıyordum, kpss'de matematik konusu çalışmadım, süre bazlı bol bol konu testi ve deneme çözdüm. 2 yanlışım var ve ikisi de işlem hatası.

    türkçe;
    ösym sınavlarının göz bebeğidir bu ders. beni hep buradan avlar ösym. halihazırda kitap okuyan biriyim, kpss'ye çalışır olduğum halde bile günde min 10 sf okumadan uyumam. ama paragraf konusunda pek bir faydası oldu mu bilemedim.
    dil bilgisi konusunda çok zayıftım. öznur saat yıldırım hocadan izledim ve not aldım. konu testi çözerken epey faydası oldu, hatta dil bilgisi testlerinde çok iyi seviyeye geldim ama kpss'de 6 dil bilgisinden 2'sini yanlış yaptım. sözel mantık için tablo çizme metotları ile soruları çözdüm. türkçe'den de bolca soru çözdüm. türkçeden de 7 yanlış yaptım.
    türkçe matematik denemelerini birleştirip çözdüm ve 75 dk süre verdim. sınavda süre anlamında bunun çok faydası oldu.
    türkçe'den bu kadar yanlışımın çıkmasını şuna da bağlıyorum. pandemi çıktığından beri kpss'ye kadar olan sürede toplum içine pek karışmadım. yani 1 saatten fazla maske takmadım. ama sınav günü sadece sınavda 2 saat boyunca çıkaramayınca uykum geldi, dikkatim dağıldı. ilk defa bir ösym sınavında süre arttıramadım.

  • del bosque ye ayar verirken rıdvanın ayarına maruz kalan eski futbolcu, yeni futbol yorumcusu..

    güntekin onay: del bosque’yi anlatır mısın biraz sergen?
    sergen yalçın: adama kamp dediler, ‘o ne’ dedi. kamp yaptırmamış ki hiç, kampın ne olduğunu bilmiyordu.
    rıdvan dilmen: ne üzülmüşsündür sen de kamp olmadığına..

  • çocukluğumdan beri muzdarip olduğum, doktoruma bahsedene kadar bana has bir şey zannettiğim todd's syndrome olarak da bilinen nörolojik algı bozukluğu. makropsi, mikropsi, pelopsi ve teleopsi gibi çeşitleri olan dismetropsi bozukluklarıdır. çocuklukta daha yoğun olsa da 20'li yaşların sonuna kadar sürdüğü düşünülmekteymiş.

    ben şahsen makropsi ve pelopsiden muzdaribim. sizi pink floyd'un comfortably numb'ı gibi hissettirir makropsi; "my hands felt just like two balloons", sanki elleriniz balon gibi olmuş ya da kafanız büyümüş. bazen de etrafınızdaki objeler büyümüş gibi... pelopsi ise sanki yakına gelmişler hissi verir. burnunuzun dibinde gibi, ki beni en çok rahatsız eden yönü bu bu sendromun. boğuluyor gibioluyorsunuz... sanki ağzınızın içine giriyor gibi eşyalar.

    bazen buna eşlik eden sesler oluyor. sanki öğle teneffüsünde bir 60 kişilik bir sınıftasınız ve herkes car car konuşuyor. korkunç bir uğultu.

    bir de zaman boyutu var tabi işin. öyle bir oluyor ki sanki zaman akmıyor, her şey ağır hareket ediyor. bazen öyle bir oluyor ki sabah mı akşam mı kısa bir süreliğine de olsa ayırt edemiyorsunuz. zamandan tamamen kopuyorsunuz.

    millet bu kafayı yaşamak için uyuşturucu kullanıyormuş. şanslı mı saysam kendimi bilemiyorum.

  • sıra aksaray'a da gelecek kaygısının dile vurmuş hali.

    şimdiden yolunu yapıyor, ben çıkmam, ben iade etmem, siz de etmeyin diye.
    arabada dur diyecek ki iade sırası saraya gelmesin şapşikler.

  • çocuk gelişimi uzmanı bir psikoloğum. bu sorunla her gün en az bir kez karşılaşıyorum. ülkemizdeki veli profili de buradaki yazarlar gibi genelde. bunun çok yanlış olduğunu düşünen, katı bir şekilde karşı olan, duvar boyama üzerinden disiplin vermeye çalışanlar, bunun çok sıradan bir şey olduğunu düşünen, kendi kendini modern çocuk gelişimi uzmanı bir anne olarak gören ve yaratıcılığı bu yolla teşvik edeceğini sananlar ve bir de sadece kendi odasını silinebilir boyayla boyasın diyen uzlaşmacılar...bunların gündeme gelmesi de genelde çocuğun bir halıyı ya da pahalı bir eşyayı boyaması, gidilen bir misafirlikte veya anaokulunda duvara resim yapmak istemesi veya diğer eşyalara başka yollarla kalıcı zarar vermesi şeklinde oluyor. çocuk gelişimi bir bütündür, o çocukla birlikte geçirdiğiniz vakti nasıl değerlendirdiğiniz bütün süreci etkiler. sizin terbiye etme, kural koyma, sınırlarını öğretme tarzınız neyse, çocuk onların toplamı olacaktır. çocuğunuz en kaliteli binbir renkli su bazlı boyalarıyla "özgürce" duvarları boyarken siz onunla vakit geçirmek yerine telefonunuzda oyun oynuyorsanız ya da ilgisiz şefkatsiz bir bakıcıya emanet ettiyseniz, o çocuktan üstün bir yaratıcılık, özgüven beklemeyin. resmin nereye yapıldığı değil, o resmin sizi ne kadar birleştirdiğidir çocuğunuz için ayırt edici olan.
    not: çocukların duvara resim yapmasını tercih etmiyorum, eğer duvara resim yaparlarsa kendileri temizlemek durumunda kalacaklarını bildiklerinden onlar da tercih etmiyor :)

  • 27 yaşında olup hala liseli gibi yaşadığım için beni germeyen durumdur.
    evden çıkarken annemden izin istiyorum bruh.

    edit: 30 oldum, durum hala aynı.
    edit2: 31 oldum, durum daha da beter.
    edit3: 32 oldum, korkuyorum beyler :(
    edit4: 33 oldum...
    edit5: 34 yaklaştı hala aynı, artık editlemeyeceğim beyler.

  • trabzon'un iptal edilen golünü fenerbahçe'nin attığını ve hakemin faul verdiğini düşünün.

    ligden çekilme muhabbeti yaparlardı.