hesabın var mı? giriş yap

  • ayranın zehirlenmeyi önleme amacıyla verildiğini düşündüğüm menü. ayran yerine kola isterseniz kabul etmeyebilirler.

  • ekmeğin arasına cips koyanı gördüm, muz koyanı gördüm, ekmeğin arasına ekmek koyanı gördüm ama asıl bombayı annem patlatıp hayatımın keşfini yaptı.

    ilkokuldayız. köyden taşımalı geldiğimiz için beslenme çantamız var. yumurta, peynir allah ne verdiyse yufka ekmeğin içine dürülüp konuluyo işte. bir gün öğretmenin oğlu evleri uzak olduğu için bizimle yemeye başladı öğle yemeğini. mis gibi bakkal ekmeğinin içine sürmüş annesi çikolatayı. yarısını bana verdi. lan o nasıl bir lezzet. aklım başımdan gitti. köylü çocuğuyuz böyle şeyler görmedik. neyse eve gidince anneme dedim babama söyle de bize çikolata alsın ekmeğime koy. babam almış garibim. aldığının ertesi beslenme çantamda çikolatalı ekmeğim okula gittim. öğleyi iple çekiyorum. neyse öğlen geldi. yufka ekmek nasıl dolgun, bir de ok gibi dimdik duruyo. dedim ki canım annem ne kadar sürdüyse ekmek zor almış. bi ısırdım çatırt diye bir ses. ama ağzıma çikolata tadı geliyo bir daha ısırdım yine çatırt diye bir ses. meğer babam çikolatalı gofret almış. annem de garibim ekmeğin arasına onu koymuş. deneyin güzel oluyo.

  • aslan kadını, astrolojiye inanmak icin yeterli bir nedendir, evrenin merkezinde olduguna icten ice inanan bu kadın icin yeterli neden sonuc ilişkisi vardır: kendisi. nergis cicegidir, narcissus kendini degil onu gormustur. cok arkadası olan aslan kadınlarının gozlerine bakıldıgında o parlaklıgın ardında yalnızlık görülecektir, bakmasını bilene . bu yalnızlık secilmiş olmakla beraber kendini gercekten anlayan insanla karsılasınca yavas yavas yok olacaktır. duvarları vardır, herkesin sevdigi neseli kimliginin yanısıra yaklaştırmaz kimseyi iç dünyasına. o renkli dünyaya girmek feci zor olmakla beraber ötesi tahmin bile edilemeyecek kadar renkli , sınırsız, kendine munhasır ufak bir cennettir. cenneti yasamayı göze alanları uyarmak gerekir, o dünyada yalana , riyakarlıga ve ruhsuzluga yer yoktur, sezgileri fevkalade güclü olan bu kadınlar böyle birseyi farkettikleri saniye siz daha ne oldugunu anlayamadan tozu dumana katmıs gidiyordur. bir de bakmıssınız ki size sonsuz deger veren o kadın bir buz kütlesi haline gelmiş, ne yaparsanız yapın o dünyaya bir daha adım atmanıza asla izin vermeyecektir. güçlüdür, güçlü olmaya calısmaktan yorulur cogu zaman ama bunu belli etmeyecek kadar da gururludur. içinde mimoza vardır, naiftir, kendisine yapılan hiçbirseyi unutmaz. hafızası o kadar kuvvetlidir ki etrafındakileri sasırtırken kendisi de sasırır. detaycıdır. detaylara fazlasıyla takılacak kadar da tutkulu. takıldıgı bazı seyler vardır,bu bir kelime, hosuna gitmeyen bir hareket ya da baska herhangi bir sey olabilir. bu durumda dunyaları verseniz yanına yaklasmanıza izin vermeyecektir.
    sinirini bozan ya da onu sıkıntıya sokan herseyden hızla uzaklasma yetenegine sahip bu insanlar ironik bir tezat halinde sabırlıdır , sabrı neye göstermesi ya da ne kadar tahammül etmesi gerektigini yine onlardan baska kimse bilemez. onun herhangi bir konuda basarıya ulasması sadece istegine baglıdır, istiyorsa yapar.
    egolarını terbiye etmeyi basarabilmiş olanları mütevazıdır, seckin bir ukalalıkla harmanlanmıs sozleri bazen can yakıcı olsa da ardındaki nedeni arastırınca bunu hak ettiginizi mutlaka ama mutlaka görürsünüz, adildir kime nasıl davranması gerektigini bilir. bazı insanlara fazladan bol kepce kredi veriyorsa eger bilirsiniz ki o insana karsı zaafı var ve elbette o zaaf yok oldugu an aslan kadını coktan ortamı terk etmiş olacaktır.
    eglence anlayısı ve espri yeteneklerinin yanısıra onları aynı sekilde etkileyecek insan sayısı cok ama cok azdır. kaliteli olana deger ve prim verirler.

    kendisinin farkındadır, ilgiyi sevdikleri gibi cıvık ve yalan olanlardan hızla uzaklaşır ve zevzek gösterilere asla izin vermezler.

    ve elbette tum genellemeler yanlıstır.

  • lise son sınıfta, din dersi sınavı. kimse çalışmamış ve en ufak bir fikir sahibi değildir.

    "ebu suud, yazdığı bütün eserleri ................ adlı kitabında toplamıştır."

    cevap: the best of ebu suud.
    alınan not: 90.

  • muhtemelen efes'in bu hareketine anlam veremeyen pekçok kişi gibi bira seven birisiyim. ama "alkolsüz bira anlamsız" değildir.

    işin politik ve dini tarafını bir yana bırakıyorum.

    herşeyden önce dünya'da "alkolsüz bira" en çok alkoliklerin işine yaramıştır. özellikle bira tüketmeyi seven ancak alkolik olmanın sıkıntılarını yaşayan kişiler uygulanan tedavilerde sürekli olarak alkolsüz biraya başvururlar. bu konuda internette yığınla makale bulabilirsiniz. hoş, kimi çalışmalar buna şüpheyle bakıyor ama yine de tartışma konusu açık. ve bu yolla alkolü bırakmış, azaltmış pekçok insan var.

    ikincil olarak en çok yanlış bulduğum noktaya değineceğim. "kafam güzel olmayacaksa niye kötü tatlı birşey içeyim?" öncelikle, biranın tadını zaten sevmiyorsan, içme, mal mısın? maksat hafif çakırkeyif olmaksa bin tane alkollü içecek var. git şarap iç, rakı iç, kokteyl yap, votka ya da cin iç, tadına çok düşkünsen viski iç. ama bara gittiğinizde hemen herkes bira içiyor değil mi? neden dersiniz? çünkü bira sadece "kafayı güzel yapma aparatı" değildir. birayı bir kültür yapan, tüketenlerde barleycorn kardeşliği oluşturan şey, tüketirken edilen sohbetlerdir. bu bakımdan rakı masasına oldukça benzetilebilir. birinde yemekler sofrayı zenginleştirir, sohbeti uzatırken diğerinde içilen biranın miktarı ve tüketim süresinin uzunluğu, ayrıca sıcak havalarda serinleme/rahatlama hissi yaratması. bunun yanısıra "tadının da güzel olması"dır. evet biranın tadı güzeldir. eğer gerçekten iyi bira içmişseniz, içine glikoz-şurubu basılmamış, gerçekten %100 malt olan, pastörize edilmemiş bira içmişseniz tadının ne müthiş birşey olduğunu bilirsiniz.

    biranın sosyal bir içki olduğundan bahsettik. kişi bara gittiğinde araba sürecekse, ilaç kullanıyorsa, hamileyse, akşam ders çalışacaksa vs. insanların sohbetine dahil olup bir yandan birşeyler içmek isteyebilir. muhtemelen daha önce bunu hepiniz konuşmuşsunuzdur "ulan 2 litre bira içtim bugün, bu kadar çok su içemem" diye. gerçekten de bira, çok tüketilebilecek bir içecektir. (sosyal bir içki olmasını sağlayan diğer bir etken) bu yüzden insanlar bara gittiklerinde eğer içki içmiyorlarsa ancak elleri boş kalmasın istiyorlarsa (evet istiyorlar) o zaman kola alırlar, meyve suyu alırlar ot bok alırlar. 3. bardaktan sonra bayılırlar bişey içmek istemezler. bu arada "elleri boş kalır" ve toplaşmadan/etkinlikten psikolojik olarak uzak hissederler. ister biraları tokuşturmak anlamında olsun, ister, önünde/elinde içecek birşeyi olmadan bir yerde bulunmanın kafada yarattığı boşlukla olsun. kısacası, barda alkolsüz birşey tüketmek için oldukça idealdir "alkolsüz bira".

    yukarıda saydığımız sosyal nedenlerin yanına, yurt dışında rejim yapan insanların da ortamlarda tercih ettiği bira çeşididir. dediğimiz gibi, ortamda içkisiz olmak istemezler ve "biranın tadını" almak isterler. gerçekten de alkolsüz biralarda genellikle normal (akollü) biranın yarısı kadar kalori bulunur. bira göbeğini biraz olsun eritmek isteyenler için ideal sayılabilir.

    bira, esasen sağlıksız birşey değildir. bokunu çıkarınca vücudunuzun ağzına sıçar, ağzına sıçan şey de temel olarak alkoldür.alkolsüz bira'daki alkol miktarı, meyve sularındakiyle aynıdır, hatta bazı meyve sularındakinden daha azdır. bunun haricinde, çoğu meyvesuyundakinin yarısı kadar protein içerir, ciddi miktarda b vitamini içerir.

    vücutta henle kulbu denilen yer -böbrekte yer alır- suyun (ve minerallerin) emiliminden sorumludur. bunu yaparken adh denen bir hormondan yararlanır. alkol tüketimi, adh hormonunun salınmasını azaltır/durdurur. adh olmayınca, henle kulbu su emme işini çok yapmaz. bu yüzden hemencecik çişiniz gelir. eğer iyi bir gözlemciyseniz, bira içmeye başladıktan sonra ilk işeme sürenizle, 2. 3. işeme süreniz arasında bir uyumsuzluk görebilirsiniz. bunun sebebi, ilk işediğinizde içtiğiniz birayı değil, böbreklerinizdeki mevcut suyu işemenizdir. zaten mideden böbreğe bira o kadar kısa sürede ulaşamaz. içtiğiniz birayı ilk işeme süreniz, muhtemelen 2. işemenize denk gelecektir. çünkü ancak mide'den böbreğe ilerlemiştir, kanınızda da alkol olduğundan adh salgılanmaz, henle kulpu işini daha az görür, sonunda da işersiniz. alkollü herhangi bir içkiyi fazlaca içtikten sonra geceleyin susamanızın sebebi, gece su içmezseniz ertesi sabah başınızın ağrıması, yüzünüzün gözünüzün şişmesinin sebebi budur. üstelik bira'nın çoğu su olduğu halde!
    nihayetinde, alkolsüz bira tükettiğinizde, adh hormonu salgılanması durmayacaktır. işemeleriniz daha normal periyotlarla gerçekleşecektir ve su kaybı değil kazancı yaşayacaksınızdır. ertesi gün de başınız ağrımaz.

    alkolsüz biranın tadı, alkollü biradan (alkolsüz olması dışında) farklı değildir. zaten alkolsüz bira, normal bira'dan yapılır. ya ısıtılarak alkolü buharlaştırlır (alkolün kaynama noktası suyunkinden daha düşük) ya alkol vakum yardımıyla buharlaştırlır (bu bazen kaynatmayla hızlandırılır) ya da süzgeçlerden geçirilerek alkol+su karışımı elde edildikten sonra alkol distile edilir kalan su tekrar değerlendirildiğinde alkolsüz bira elde edilir. her ne şekilde olursa olsun, elde edilen içeceğin tadı, normal bira'nın tamamen alkolsüz hali olur.

    işte bu noktada efes'e ben kızabilirim. çünkü ben zaten efes pilsen'i çok sevmiyorum. canım bira çektiğinde başka seçenek yoksa başvurabilirim, ancak nezdimce bir bomonti'nin ya da tuborg %100 malt'ın yanına yaklaşamıyor. bu kişisel tercihim. bu yüzden alkolsüz bira içeceksem, efes'in alkolsüzü dışında bira olsaydı muhtemelen onu tercih ederdim. yani, tercih sebebi yine lezzeti olurdu. zira bin kere söylediğimiz gibi, bira'nın bir tadı var. sevmiyorsanız içmeyin!

  • ya sen osmanlı ocakları başkanısın. osmanlı imparatorluğu bütün sistemini devşirme sistemi üzerine kurarak yükselmedi mi ? hangi padişah tam türk oğlu türk'te bu adama ermeni deyip hakaret etmeye çalışıyorsun.