hesabın var mı? giriş yap

  • var olan ve native speaker olmayanlar arasında en çok hataya sebep olan farktır.

    home: genel olarak yaşam alanı. bu bi tren vagonu falan da olabilir.
    house: müstakil ev.
    apartment: apartman dairesi

    mesela apartman dairesine house diyemezsiniz. ama home diyebilirsiniz.
    aynışekilde house da home 'dur.

    ama home dendiği zaman neyin kastedildiğini anlamak için house mu apartment mı diye sormanız gerekebilir.

    edit:
    yoğunlukla " flat nerde hacı" diye mesaj aldım.
    flat'i de ekleyelim madem.

    flat: yoğunlukla her odası aynı seviyede bulunan mimariye sahip mekanlar için kullanılır.
    house kavramı hem ingiltere'de hem amerika'da genelde dubleks olur ya da bi bodrumu falan bulunur. o yüzden çok fazla flat denmez.
    eğer house 'un bodrumu yoksa ve sadece zemin katı varsa ona flat denilebilir. fakat bu özelliğe sahip bi mekan çoğunlukla apartman dairesi olduğu için apartment 'a da sıklılkla flatdenir.
    adı üstünde; flat. düz. plaka.

  • güldür güldür seviyesinin üstünde bir siyasi hiciv olmuş ama sanırım sansür yemiş.

    siyasi bir hicive bile tahammülleri yok adamların. ne değişik bir yer oldu abicim bu ülke. yıldık artık sizden siyasal islamcılar. bırakın artık yakamızı.

  • bazen geyik olsun diye yapılandır ama geri tepebilir.
    sturbucks'da kuzenimle ismi alan çalışan arasında:

    - isminizi alabilir miyim?
    - hattori hanzo diyelim?
    - sadece hanzo desek?

  • şimdi aldıranların işi kolay. internet diye bir şey var. ben 1993 senesinde aldırdım bir bok yoktu. ortaokuldaydım. yalandan pw programıyla cezaevi demirleri gibi bir şey çizerdim çünkü başka bir şey çizemiyordum, sonra gösterirdim nasıl olmuş diye aferin falan derlerdi. onu anıtkabir sanıyorlardı. ben öyle lanse etmiştim. günü kurtarırdık yani. giderdim sonra volfied, cm 93-94 akşama kadar oynardım. belli bir süre cm 93-94 ü ders sandılar. mal gibi monitöre baktığım için oyun oynamadıgımı düşünüyorlardı. benimki yine kolaydı, arkadaşım aynı dönem amiga aldırmıştı bu sebepten. onun ailesi daha sıkıydı, o da yalandan bir program bulmuş, dersin bir bölümünü mal gibi oraya yazıp ordan deftere geçiyordu. o günü daha zor kurtarıyordu çünkü program yazılan şeyi kaydetmiyordu. adam her gün aynı şeyi gösterecekti kaydetse, okuyacak halleri yok ya. save diye bi yer yoktu ne programıysa artık... her gün yazıyordu bu paso. bir de sonradan ben bir program bulmuştum. yani program değil de adamın biri disketin içine ankara misket koymuş. kısacık. disketi c: ye kopyalamıştım ve bunu ben yaptım müzik dersi için demiştim. paso misket çalıyodum odamda yalandan. ses kartı da yoktu, çok pahalıydı almamışlardı bızzt- dızzt efektleri içinde pc speaker modundan ankara misket. nınının nınının nınınını nın... çok aradım ama başka şarkı bulamadım öyle. bulsam iyice imparatordum. evdekiler de beni deha sanıyordu. napalım mecburiyet. cafe vardı da biz mi gitmedik? dersler iyiydi ama.

  • tam bir issiz, kari kiza hos gorunme hikayesi. anladik, turkiye'de abaza ve kezban dolu, surekli birbirine kopya mal mal yazilari bloglamaya ne gerek var.