ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
erkeklerin en beğenmediği estetik operasyon
-
operasyondan sayılıyor mu bilemem ama uzak ara dudak dolgusu.
yaptırmayın şunu.
asla ayar tutturulamıyor ve sonuç o dudaklar evlerden uzak eşekarısı sokmuş gibi.
yaptıran kimle konuştuysam da, aa yok böyle kalmayacak, bir iki aya bu şişlik kayboluyor.
sonuç, kaybolmadı.
her ailede mutlaka bir yiyicinin olması
en itici gol sevinçleri
-
melo'nun pitbull sevinci en itici olandır.
sadece roman çevirilerinde yaşayan sözcükler
-
(bkz: bayım) bu kelimeyi gerçek hayatta kullanana yüz bin lira veriyorum.
buz mavisi loft pantolon giymiş efsanevi nesil
-
tam olarak 90'lı yılların başına tekabül eder.
bakmayın şimdi loft'un sıradan bir marka olduğuna, o dönemde statü simgesiydi neredeyse. ben hiç alamadım ama giyinmeyeni dövüyorlardı nerdeyse. pantolonun arka cepleri büyük ve daha aşağı yerleşmişti paçaları biraz geniş, çift dikişli ve dikişler biraz yukarıdaydı. loft etiketinin altından kemer geçerdi. marka görünsün diye millet, tişörtü, kazağı pantolonun içine sokardı.
popüler olan bir de gri rengi vardı sanki.
songül karlı'nın sütyensiz paylaşımı
-
sahuru niye bekliyorlar lan ezan okunmadan sahur yiyebiliyon ?
küsuratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın
-
dur hemen yok diyip kestirip atma zira var böyle bir şey sevgili sözlük. herhangi bir konu hakkında bir rakam vermemiz gerektiğinde hele de bu rakam doğruluğu hiç bir zaman kanıtlanamayacağı gibi yanlışlığı da kanıtlanamayacak olan muğlak bir değeri ifade edecekse direkt olarak 10,100,1000 gibi yuvarlak sayılar vermek yerine uyanıklık edip 52.6, 88.4, 45.007 gibi mümkün mertebe küsuratlı hatta ancak long integer'la ifade edilebilecek rakamlar vermek tamamen işkembeden salladığmız iddialarımıza hem bilimsel hem de ciddi bir hava katacaktır.bi deneyin siz de memnun kalacaksınız çevrenizde iddiaları itibar gören muteber bir insan olacaksınız, ha olmazsanız da gelin beni bulun ben inanıcam her söylediğinize.valla...
yurtdışında yaşadığını söylemezse ölecek hastalığı
-
- yemekleri beğendin mi?
- çok beğendim. zaten ben yurtdışındayken ne kadar kalitesi başka da olsa özellikle bu sofralara hasret kaldım.
- anladım. bir şey içer misin üstüne?
- türk kahvesi. bir fincanı için neler vermezdim yurtdışındayken inan.
- sade mi olsun?
- lütfen. ayrıca insanın geleneklerine bağlı olması çok mühim. yurtdışında daha da bir iyi anlıyor insan.
- neredeydin ki sen?
- kuzey ırak.
- peki.
yurt dışında yaşamak
-
normalde pazartesi sabahi sendromu, cuma aksami mutlulugu olan biri degilim ama pazar gunleri uyandigimda gune mutlu baslarim hep.
karsi apartmanin tam benimki hizasindaki dairede bir teyze yasiyordu. iki yil boyunca her pazar sabahi bu bayragi asiyordu, bugun oldugu gibi:
http://i.hizliresim.com/e39avb.jpg
yurt disinda yasadigimiz icin nadiren karsilasilan boyle seyler hosuna gidiyor insanin. iki yillik komsuyuz fakat neden sadece pazar gunleri bunu yaptigini merak ediyordum. ayni apartmanda olsak belki kapisini calar, kahvesini icerdim de, durum bu sekilde olunca sadece pazar sabahlarina mutlu uyanmakla yetindim uzun zaman.
yaslica biriydi. ara ara balkona ciktiginda gorurdum. babanne minnoslugu vardir ya hani. aynisi iste. bundan bir ay kadar once teyze yine biraz rahatsizlanmis olacak ki, ayda bir eksik olmayan ambulans yeniden gelmis goturmustu fakat bu defa diger gun getirmedi. bir hafta oldu, bir ay oldu getirmedi.
bir aydir pazarlarim bayraksiz geciyordu. yokluguna alismasi zor oldu. bugun uyandigimda bir baktim ki bayrak yeniden asilmis. cok mutlu oldum. iyilesmis teyze dedim. durumu facebook sayfamda anlatinca, arkadaslarim "gitsene ziyaretine oglum yaa" dedi hep bir agizdan. cesaretimi toplayip nasil becerdiysem kendimi karsi apatmanda buldum hasta ziyareti edecegim resmen.
kapiyi bir adam acti, ogluymus. durumu basindan anlattim ayakustu, boyle boyle dedim iste en sonunda geldim. iceri buyur etti sagolsun, esi ve cocuklari da vardi ama teyzeyi goremedim salonda. herhalde icerde yatakta dinleniyordur dedim kendi kendime cunku bayrak var disarida. sonra basimdan asagi kaynar sular dokuldu "gectigimiz pazar kaybettik annemi" deyince.
"ama bayrak disarida?" dedim, "hep o asardi pazar gunleri."
anlatmaya basladi: "annem buraya kirk sene once, daha yirmi yasinda bile degilken gelmis istemeye istemeye. ondan sonra evlenmis, biz olmusuz, duzen kurulmus, is-guc derken bir daha mumkun olmamis ve geri donememis. annemler turkiye'den ciktiktiklarinda bir pazar gunuymus. icine dert olmus geri donus yapamamak ve neredeyse on yildir her pazar gunu bu bayragi asip gecmisi yad ederdi. ataturk'u, turkiye'yi hep cok sevdi. hepimize asiladi. simdi gelenek haline getirdigi bu bayrak gorevi bize gecti ve anisini yasatiyoruz. yine her pazar bizim tarafimizdan asilacak. cocuklarim da benden sonra asmaya devam edecek." dedi. bir yandan dinliyorum, diger taraftan dokunsalar aglayacagim gozlerin dolulugundan adami goremiyorum, kirpmaya korkuyorum. "hic komsum yok" diye mizmizlik ediyormus. "keske onceden gelseydin buraya ve tanissaydiniz" dedi. daha kotu oldum.
"bilseydim gelmez miydim hic?" diyebildim sadece. teyze ile tanisamamak hayatimin sonuna kadar icimde yara kalacak sanirim.
birini çok özlemek
-
(bkz: özlediğiniz kişi şu an başkasıyla uyuyor) kısmını gördüğümde geri vites yaptığım eylemdir an itibariyle. hayat çok güzel lan diyeni zikeyim ;>
seren serengil'in köfn grubunu tanımaması
-
(bkz: köfn kim amk)