ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
50 yaşında olmak
-
sevginin tüm yaşamın anlamı olduğunu, insanı üzmenin günahla eşdeğer olduğunu, yaşamın çok değerli olduğunu anlaşıldığı yaş.
ilk yirmi yılı hiç bir şey anlamadan aileye topluma kendini kanıtlamakla,
ikinci yirmi yılı iş güç çoluk çocuk aile içi çatışmalarını idare etmekle,
on yılı ise artık olgunlaşmak ve sevginin salt sevginin değerli olduğunu anlamakla geçer.
elli yaşındaki insan artık önünde tüm gücüyle yararlı olabileceği en çok on ya da yirmi yılı olduğunu çok iyi bilir.
ve arkasını dönüp baktığında geçen elli yılın hızından ödü kopar. önünde kalan yirmi yılında bu hızla geçeceğini çok iyi bildiğinden sevginin önemini anlar.
mutlu olmanın, mutluluk vermenin yaşamın gerçek yüzü olduğunu gerisinin hikaye olduğunun farkına varır. ve yaşamında sevgiden başkasına yer vermez.
kısacası elli yaşında olmak mutluluğa açılan kapının keşfedilmesidir.
çocukken ansiklopedi okumak
-
(bkz: yürek hoplatan başlıklar)
11 yaşındaydım, televizyonu kapatıp ansiklopedileri açtım. bir daha televizyonla ilişkim olmadı. ansiklopedileri de her zaman delice sevdim. bir süre sonra hayatımıza bilgisayarlar girdi ve matbu ansiklopediler "yetersiz" kaldı elbette. ama ben hala google'a sorarken bir tuhaf olurum, uzun süre arayamam bulmaya çalıştığım şeyi, pes ederim kısa sürede. bilgi kirliliğinden bunalırım. bilmek istemediğim şeylere maruz bırakılmaktan rahatsız olurum. mesela bu yeni nesiller bilgi kirliliği deyince boş boş bakarlar. neden? çünkü ansiklopedi karıştırmamışlar! uzun uğraşlarla derlenip, süzüle süzüle kağıda dökülen bilgiyle tanışmamışlar.*
velhasılıkelam, çok güzeldir. çocuk olmak ve torson kadar büyük ansiklopedileri karıştırmak. içlerinde kaybolmak... yürek hoplamasının sebebi de yalnız değilmişim hissidir.
bae şeyhinin aselsan'ı almak istemesi
-
yanında tskyı da vermeseler bari.
oğluma recep tayyip adını vermiştim pişmanım
-
inşallah oğlun ilerde bu ismi ona koyduğun için senden nefret eder. bir çocuğun kaderini, şansını, bahtını sağa sola caka satmak için berbat etmişsin. ne desem gg.
derin futbol
-
--- spoiler ---
ahmet çakar: sinan vasiyetimdir; ölürsem beni sen yıka, pamuğu da sen tık. ertem sen de sıvasını yaparsın mezarımın.
--- spoiler ---
ibrahim üzülmez ile kız tavlamaya gitmek
-
-ibrahim bi kafanı kaldır lan, utangaç durma.
+abi zaten kafamı kaldırabilsem barcelona'da olurduk şimdi.
135 milyar metreküp doğalgaz bulduk açıklaması
-
biz böyle her siyasi karisiklikta dogalgaz mujdesi almaya devam edersek seneye rusya'ya ihraç etmeye baslariz artik.
120 kilo olup sosyalizmi savunmak
-
(bkz: marx okusam yarıyor)
arabanın üstüne çıkıp üç köpeği öldüren adam
-
adam bu bölümü çok iyi geçmiş bence
volkan demirel
-
pili bitmis uzaktan kumandali araba gibi. top gelirken farlari yakiyor, on tekerleri oynatiyor ama hareket yok
sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar
-
istanbul dışında üniversite okuduğum yıllardı. annem yeni yeni namaz kılmaya başlamış, sabah namazlarına kalkamıyor henüz. bir sabah ben gelip annemi sabah namazına kaldırıyorum. kalkıyor, abdestini alıyor, namazını kılıyor... sonra tekrar uyumak için yatağa yattığında birden fark ediyor; 'iyi de bu çocuk evde değil ki!'. bir titreme alıyor kendisini. sabahın kör vaktinde koştur koştur yan komşuya gidiyor.
işin ilginç yanı, istanbul'a geldiğimde bana bu olayı anlattı ve hayretler içinde hatırladım ki söz konusu gece ben de rüyamda evdeydim ve annemi uyandırıyordum... şimdi siz bunu okurken çok saçma geliyor biliyorum. hatta bana da saçma geliyor şu an. tek başıma böyle bir şey yaşasam hayatta inanmazdım ama annem de olayın içinde ve olayın şahidi olunca ne desem bilemedim. astral seyahat falan mıdır bilmem ama böyle şeylere inanmayan, bu tür hikayelere gülüp geçen biri olarak nasıl bir anlam vereceğimi de bilemiyorum bu olaya...
doğaüstüne inanmıyorum ama bir supernatural var.