hesabın var mı? giriş yap

  • kırmızı kart gösterirken bir yandan da sol eliyle dışarıyı işaret etmesiyle "benim taşaklar dökme demir" demiştir.

  • babaların hepsi komik. hepsi.

    football manager'ın championship manager olduğu zamanlar, 15-16 yaşlarımda olmam lazım, hafta sonu, sabaha karşı 5 olsa gerek saat, kaptırmışım kendimi, aghahowa, robben, okoronkwo falan yardırıyorum. ışığı kapatmışım, inceden tezahürat bile yapıyorum. babam helaya kalktı sanıyorum. koridordan geçerken beni gördü, durdu, kapıdan içeri baktı. beyaz slip donla yattığına göre mevsimlerden yaz, aylardan temmuz olmalı.

    -ne yapıyorsun oğlum?
    +eoo. internetten araştırmalar, detaylı bilgiler.
    -oyun mu oynuyorsun?
    +ee arada bakıyorum falan. ama araştırma da yapıyorum yani.
    -yine mi şu yazıların oyunu lan?
    +şimdi o tam öyle değil. taktik, hızlı karar vermek.
    -şu oyunu oynayacağıma lambayı açar kaparım, inan dünyaya daha faydalı olurum.

    sonra oyunu bıraktım, nükleer reaktör falan yaptım. soğuk füzyon. öyle. şimdi tantuniciyim. imkanlar güzel.

  • prensesim ben imajı yaratmaya çalışırken farkında olmadan gerizekalıyım, malım, bi halta yaramam mesajının alasını veren şahıs. biraz beynini kullanırsan belki daha iyi sonuç alabilirsin.

  • benzetmek gibi olmasın da alkol içip çevresine zarar verenler mi daha fazla yoksa din adına kafa kesenler mi?

    valilik çıkıp da din yasaklansın diyor mu? demiyor. bu karar da ideolojik bir karardır. nasıl olsa referandumda kılı kılına öne geçtik, güç bizde artık demenin lacivertidir.

  • gittiğim ilk biletli tiyatro oyununda başrol oynamıştır. 2071'de türkiye oyununa, wikipedia'ya göre 1994 yılında, anneme ısrar ettiğim için, tek başıma gitmiş, kendisini ve tüm oyunu büyülenerek seyretmiştim. annem bir tek bilet almıştı, ama oyunu eve yakın bir yerde sanıyordu, halbuki oyun uzaktaydı ve ben çok istemiştim izlemeyi. o da dışarıda oyun bitene kadar beni beklemişti. 9 yaşında bir çocuk olan bendenizin tek başına oyuna gelmesine şaşıran diğer izleyiciler, bana oldukça ilgi göstermiş, içecek yiyecek ısmarlamış, hatta oturduğum zemini yükseltmek için montlarını koyup görebilmemi sağlamışlardı. gördüğüm ilgi karşısında muazzam bir gururla oyunu seyre dalmıştım. oyunda, rasim öztekin'in karakteri, günümüzde (1994) dondurulmuş, 2071'de uyanmıştır. türk lirası dolar karşısında değer kazanmakta (1 türk lirası 82 dolar gibi bir radyo anonsu vardı), kadınların baş tacı edildiği ve atatürk'e büyük saygı duyulan, ona hiç hakaret edilmeyen bir gelecek öngörülüyordu. 2071'deki her şeye şaşırıyordu ama bu üç şeyi unutmuyorum. zira her biri en büyük alkışlara sahne olmuştu, özellikle atatürk kısmı - usta oyunun sonunda bu kısımdan bahsediyor, alkışlar salonu yıkıyor, ben ise tüm alkışlar arasında büyük fark yaratan son atatürk alkışıyla bir başka gururlanıyordum.. ustaya saygıyla.

  • küçükken her hafta sektirmeden aldığım tek dergiydi. sokağımızdaki gazete büfesindeki amca bile derginin yeni sayısının çıktığı gün okul çıkışı gelip dergiyi alacağımı bilirdi. hiçbirini de atmaz, canım sıkıldıkça rastgele aralarından seçip okurdum. hatta mektup arkadaşı köşesine bile yazmışlığım vardı -hoş sonra üşenip mektup yollamayı kesmiştim. dik, siyah saçlı oğlan, onun kıvırcık küçük kız kardeşi, bıyıklı babası ve tipini pek anımsayamadığım -sanırım saçları kısaydı- annesinin olduğu esmer bir aile vardı; benim için derginin en favori kısmı onların hikayeleriydi. ve tabii derginin yanında verilen hediyeler... her hafta ne hediye verecekler diye televizyon reklamlarını merakla beklerdim. yaylı bozuk para cüzdanlarını küçükken uzun bir süre kullanmıştım, sanırım verdikleri en işlevli şeydi.

    tanım: zamanında küçüklük dönemine ait en tatlı unsurlardan biriydi.