hesabın var mı? giriş yap

  • asıl rezaleti son cümlesinde olan üzücü olay.

    "ben sonrasında 5 gün boyunca acile gittim. doktorlar her seferinde 'bir şey yok' dedi. durumu ağırlaştı. aydın'a sevk ettiler. o gün yoğun bakıma alındı. 12 saat sonra yaşamını kaybetti" diye konuştu.

    sorumlularının en ağır cezayı almasını diliyorum.

  • temelleri stephen karpman tarafından ortaya konulmus, günlük hayatta farkında olmadan sıkça oynadığımız bir oyundur.

    oyun üç temel karakter üzerine inşa edilir:

    kurban: kendini değersiz hisseder. süreçlerin nesnesidir. sürekli haksızlığa uğradığını düşünür. sorumluluk almaz, sorumluluklarını yerıne getirmez. haklarının savunulmasına ihtiyacı vardır. her karşılaştığı durumda durumda, bir "suçlayıcı" ve bir "kurtarıcı" arar.

    suçlayıcı: adı üstünde, rolünü birilerini suçlamak üzerine inşa eder. suçlayan, kontrol eden, eleştiren, baskıcı, otoriter, kızgın kişilik özelliklerine sahiptir. "hep senin yüzünden!" diyen kişidir.

    kurtarıcı: kendi sorunlarını gözardı edebilmek için başkalarının dertleriyle ilgilenen kişidir. kendini iyi hissedebilmek için yardıma ihtiyacı olan kişiler arar. başkalarına yardım ediyor görünmek onu sorunlu kişi olmaktan çıkarır. kendini iyi görmek / göstermek için sürekli bir kandırmacanın içindedir.

    bu oyunun en önemli özelliklerinden biri tüm oyuncuların kaybetmeye mahkum olmasıdır. bazı diğer özellikler kısaca şöyledir:

    - acı çekme
    - inkar etme
    - yalan ve sırların sürekliliği
    - utanç taşıma ve utandırmaya çalışma
    - kendini değersiz hissetme
    - kişisel gücün kaybı/ hissedilememesi
    - suçlamanın/suçluluğun sürdürülmesi
    - sağlıksız bir sevgi anlayışı

    oyunun en önemli özelliği ise rollerin oyun oynandıkça değişiyor olmasıdır.
    örnek vermek gerekirse; kurtarıcı oyuna aktif olarak girip kurbanı suçlayandan kurtardığı anda tüm roller değişir.

    kurtarıcı, suçlayan rolüne geçer. en başta suçlayıcı olan kişi, onu baskılayan kurtarıcı tarafından kurban rolüne itilir. başta kurban olan kişi ise, suçlayıcı rolüne geçer.

    herkesin kaybettiği bu oyun bir kişinin kurban ya da suçlayıcı rolünü oynamaya başlamasıyla açılır. kurtarıcı oyunun hilebazıdır. kendipozisyonunu en iyi saklayan oyuncudur kurtarıcı. onun oyuna girip, "nasıl yardımcı olabilirim?" demesiyle birlikte, herkesin kaybedeceği düzenek işlemeye başlar. hep o rolde kalmak isteyen kurtarıcı, çoğu durumda kendini suçlayıcı olarak bulur.

  • devlet çocukların belli saattlerde bir yerde olmasını zorunlu hale getiriyorsa (bkz: zorunlu eğitim) onların ihtiyaçlarını da karşılamalıdır. her devlet okulunda yemekhane olmalı çocuklar düzgün diyetlerle beslenmelidir.

  • bugünkü yazısında şu ifadeleri kullanmış

    --- spoiler ---

    üç bakanın sel felaketinin vurduğu
    giresun’un dereli ilçesinde bir mahallede mahsur kalan vatandaşlarla görüşmek için iş makinesinin kepçesinde gittikleri bir görüntü var.

    ilk gördüğümde bana “işte devletimiz bu” dedirten görüntüden söz ediyorum. hani nâzım hikmet, “sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin” diyor ya, o kepçedeki üç bakan bize özlediğimiz devletin resmini çizdiler. ayaklarında çizme, ne koruma var, ne protokol, operatörün kepçesine binip vatandaşın ayağına giden üç bakan. işte özlediğimiz devlet bu. bravo üç bakana. bize bunu yaşattıkları için içişleri bakanı süleyman soylu’ya, tarım ve orman bakanı bekir pakdemirli’ye, çevre ve şehircilik bakanı murat kurum’a yürekten teşekkür ediyorum. bana “özlenen devlet nerede?” diye sorarlarsa, “giresun dereli’de, o kepçenin içinde” diyeceğim.

    --- spoiler ---

  • çılgıncasına yapılaşan, dağı taşı tipsiz çirkin evlerle dolan belde.
    fakat susuz belde.
    su yok datça’da.
    yok abi su.
    yeraltısuları var, onlar da kuruyor.
    yol kenarında, bayırda çayırdaki çeşmeler birer birer kuruyor.
    buna rağmen evlerin otellerin bahçelerinde havuzlar dolup taşıyor, bahçelere yerleştirilmiş sulama sistemleri tüm gün fırıl fırıl çalışıyor, sular yollara taşıyor. evin sahibini uyardığında “faturasını ben ödüyorum sanane” diyor.
    3-5 seneye datça çöle dönecek, içecek su kalmayacak,kimse farkında değil.

    hadi, doğal yaşamı, ağaçları, estetiği falan geçtik, unuttuk, vazgeçtik bunlardan. ama su olmadan nasıl yaşanacak? şu an datça’da son 1-2 senede yapılmış evlerin tamamı dolsa, mevcut yeraltı suları birkaç senede tükenir. her sene daha da kuraklaşıyor, daha az yağmur alıyor. bu kadar insan, bu kadar ev susuz ne yapacak, çok merak ediyorum.

    2017 de 1 ay kadar süren bir susuzluk yaşadık, mahvolduk. denizden bidonlarla su taşıdık tuvalete dökmek için. ve geçen 3 senede binlerce yeni ev yapıldı. ve bu evler 1+1 400.000 liraya satılıyor, bahçeli falan da değil. 2.000 liradan aşağı kiralık ev bulmak zor.

    bu işin bir ilmi yok mu?
    buranın su kaynağı bu kadardır, bu kadar eve yeter, bu yüzden böyle böyle tedbirler alınmalıdır..
    tabii burası türkiye, bugünü kurtaralım, yarına allah kerim.

    belediye de bütün yıl datça’ya gelin diye deli gibi reklam yapıyor. tamam turizm geliri önemli datça için. ama su yok abi, çok yakında susuz kalacak datça.
    kaçak yapılar, site inşaatları türkiye’nin en önemli tarihi kazı bölgelerinden biri olan knidos’un dibine kadar girmiş, denize sıfır (gerçekten sıfır, adam kapıdan çıkıp denize giriyor, bağlarözü isimli, knidos’a 3-4 km mesafede bir kıyı) evler yapılmış, hepsi dimdik ayakta duruyor, hızla çoğalıyor, belediyenin umrunda değil. belediye sağda solda prefabrikleri, derme çatma barakaları yıkıp fotoğraflarını facebook’tan paylaşıyor.

    huzur adası falan değil; biraz etrafında olup bitenlere duyarlı insanlar için huzursuzluğun, yokoluşun, çirkinleşmenin, yıkımın, çölleşmenin adresi datça.

    edit: ekşişeyler’e düştükten sonra çok sayıda mesaj geldi, hepsini cevaplayacak vaktim yok, özür dilerim. herkese teşekkürler.
    datça belediyesi de “kısmen doğru” demiş, yanlış olan ne varsa memnuniyetle düzeltirim.

  • 70 lerde her seçim öncesi tapu dağıtılırmış, 2000 lerde askeri operasyona evrildi. seçim tanrıları kan istiyor.

  • (bkz: 10 aralık 2016 beşiktaş patlaması) sırasında gazi olan, arkadaşlarının ölümüne tanık olmuş polisin tweetleridir. kendisi şuan hastanede ve durumu iyiymiş. ayrıca bu gazi olan polis memurumuz, daha sonra bu yazdıklarını "kızgınlık ile yazdığını, pişman olduğunu" belirten başka tweetler atarak hesabını kapatmış. tamamen yorum yapmadan, sadece bilgilendirme amaçlı olarak aşağıda yazdığı entryler var. ayrıca link olarak yazdıklarını yayınlıyorum aşağıda.

    tweetler şu şekilde;

    istanbul kadrosunda bizi bombalı aracın geçtiği yolun etrafına toplayacak kadar yüksek rütbeli bir hain var

    hiçbir zaman o stadda oraya toplanmadık , öyle bir tedbir çevik kuvvet için yok

    biri müdürlerimizi dahi sattı , kimsen seni de bulacağız

    içerden bu teröristlere bilgi veren var net , açıklayacağım

    valla biliyolardı birileri adım kadar eminim , rakip taraftar gitti yarım saat o aracı bekledik sanki... hastaneden yazıyorum

    gazimizin twitter adresi

    edit: http://hizliresim.com/moppn6
    http://hizliresim.com/kgb1v7
    http://hizliresim.com/ad3ykr
    http://hizliresim.com/o03ybo

    edit2: sevgili modlar, başlık yanlış yazılmış. düzeltirseniz sevinirim.

  • (bkz: hani nickimden anlamadıysanız doktor olduğumu)

    edit: sık sık favlanıyor bu entry. nicki drxxyyy gibi bir formatta olan bir arkadaşın hastalarından duyduğu kendince komik anılarını anlattığı bir entry vardı, bu entry silindiği için benim entrym anlamsız görünüyor ama sözlük ahalisi yine de çakmış olayı *. hekimlere diğer insanlardan çok daha büyük saygı duyarım. ancak hekim olmayan insanların, vücut sistemlerine, anatomiye, hastalıklara entelektüel bir ilgi duyması nedense bazı hekimlerde son derece gereksiz bir alerji yaratabiliyor. vücudumda bir anormallik hissettiğimde doktora gidip yaşadıklarımı detaylı şekilde açıklıyor, olası hastalıkları hekim gözüyle değerlendirmesini istiyorum. pek çok doktor kendisine yardımcı olan bu bilgilere ilgi gösterirken bazıları sığ bir bakışla "googlecı bu" tavrı takınıyor. burada eleştirdiğim şey de bu.

  • - ham madde ve sömürge arayışı.
    - ingiltere ve almanya arasındaki ekonomik rekabet.
    - silahlanma yarışının hızlanması.
    - fransız ihtilalinin getirdiği milletçilik akımının etkisi.
    - fransızların alsas-loren bölgesini almanlardan geri almak istemesi.
    - devletlerarası bloklaşma.
    - avusturya’nın ve rusya’nın balkanlar üzerindeki çıkar çatışmaları.
    - siyasi birliğini geç tamamlayan almanya ve italya’nın siyasi dengeleri değiştirmesi.

  • yazarlara maaş yatmasının geyik olduğunu sanan safları ortaya çıkarmıştır. bir de diyor ki hostingcileri akıllı sanardım.. sabah sabah iyi güldüm..