ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
30 yaşına gelmeden önce yapılması gereken 30 şey
-
bittiyse 31e devam edilmesi gerekir.
cemaatin mizah dergisi çıkarması
-
adını paralel kenar koyarlarsa efsane olabilir, yapılmış en iyi mizaha imza atabilir.
hukuken sakıncalı entry'lerin silinmesi
-
(bkz: kaçın lan kaçın sahibi geldi)
-----
neyse işin dalgası bir yana, bu webrazzi'nin avukatı da kanzuk değil mi? adam kendi kendine tebligatta bulunmuş demek ki yarım saat içinde şikayetçinin tebligatı şikayet edilen tarafa ulaşmış.
wi-fi şifresini isteyen komşuyu savuşturma yolları
-
çözümü basittir aslında ;
- ya komşu sizin wifi şifresini alabilir miyim?
- sebep?
- ..
1100 tl maaşı beğenmeyen yeni mezun
-
karin tokluguna kolelik yapacagina ac serbest gezmeyi tercih eder. isveren yani gotveren de o 1100 tl yi gotune sokabilir sahsi fikrim.
satın alınan ürünlerin çoğunun gereksiz olması
-
eduardo galeano'dan alıntıyla, bir epigrafla başlayalım:
"büyüyün ve çoğalın dedik, makineler de büyüyüp çoğaldılar. bizim için çalışacaklarına söz vermiştiler. şimdi biz onlar için çalışıyoruz. gıda miktarını artırsınlar diye icat ettiğimiz makineler açlığı çoğaltıyorlar. kendimizi savunmak için icat ettiğimiz makineler bizi öldürüyorlar. hareket etmek için icat ettiğimiz otomobiller bizi hareketsiz hale getiriyorlar. buluşmak için icat ettiğimiz şehirler bizi yalnızlaştırıyorlar. iletişim kurmak için icat ettiğimiz öncü büyük iletişim araçları, ne bizi dinliyorlar ne de bizi görüyorlar. biz makinelerimizin makineleriyiz. onlar masum olduklarını iddia ediyorlar. ve bunda haklılar."
tüketim toplumu da bu yolla oluşturulmadı mı zaten?! bence tükettiğimiz şunca ürün(hatta hizmetleri de katabiliriz) gereksiz ve boş beleş. insanlar neden buna uyanamaz anlamış değilim. her şeyi ihtiyaçmış gibi, ne bileyim olmazsa ezik kalırmışız gibi ya da egomuzu okşamak adına bize kakalamıyorlar mı?!
mesela şişelenmiş meyve suyu diyelim. bakıyorsun bunun reklamları oluyor. olağanüstü estetik portakallar havada uçuşuyor; mandalinaları, narları ninjalar ortadan ikiye ayırıyor. bembeyaz dişleriyle sağlıklı bir kadın, öğle sıcağının altında bunu yudumluyor falan filan. sonra da adam gidip bunu satın alıyor. bu kadar salakça bir şey olabilir mi? biz şişelenmiş, paketlenmiş meyve suyundan önce de vardık. ben portakal seviyorsam giderim, onu alırım; istersem basit bir aparatla bunun suyunu da çıkarırım. senin "renklendirici içermez" sempatikliğine gerek duymadan, zaten benim için gerekli olan formda onu tüketirim.
şöyle güzel bir söz var; "insan nedir biliyor musun? ağaçları kesip kağıt yapan, sonra o kağıda, ağaçları koruyun, yazandır.'
insanlara bu tarz tüketim alışkanlığı kakalanıyor. neden? belki de sürekli sistemin çarkları arasında kalsın diyerek. doğanın bana sunduğu şeyleri, basit dönüşümlerle tüketmek varken, neden bu çeşitlendirilmiş, üstelik temsil ettiği gıdanın, kıyafetin yerini tutamayan işleri tüketeyim ki? bir insanın ihtiyaçları genel olarak bellidir; kapasitesi de öyle. şurada kaç litre kapasiteli miden olduğu; günlük kalori ihtiyacın belliyken; boyun posun ortadayken neden bu tüketim çılgınlığı.
ben kendimce bu ürünlere "ürün gereksinim oranı" ile yaklaşıyorum. gereksinimim olmayan şeyleri satın almıyorum. mesela kişisel olarak otomobil sahibi olmak aptalcadır. ama tabii konfor satın alıyorsun; araban kapının önünden kalkıyor diyeceksiniz. "bas düğmeye, bak keyfine" diyerek kontralar yapacaksınız. zaten bu yüzden eduardo galeano'nun sözlerini paylaştım yukarıda. size konforunuz karşılığında bir adet eylemsizlik kakalıyorlar. pekala işlerinizi toplu taşıma araçlarıyla da halledebilirsiniz. "ama orada ebemiz belleniyor" diyeceksiniz. işte araba satın alıp, hayatla mücadeleye girmek size zor geliyor. kendi doğanıza ters düşüyorsunuz. bizlerin nefsini, egosunu okşuyorlar.
insanlar birbirlerine caka satmak derdinde. halbuki şöyle dikkatlice baksak, dünya ekonomisi her an resesyona girebilecek, kritik bir çizgide dönüşüyor. şöyle bir hayatıma baktığımda bir çok üründen çok kolayca vazgeçebileceğimi, hatta bunlar olmayınca, bir miktar iyileşeceğimi de öngörüyorum.
senin için geçmiş kardeşim, diyebilirsin. belki de öyledir. ama artık bu salaklığa başkaldırmak istiyorum ve bu yazdıklarım ideolojiler üstü bir yazıdır dünyanın aptal gidişatını kaldıramıyorum. başkasının ağzıyla konuşan bu yüzeysel toplum; ucuz zevklerin yönlendirdiği bu barkod karşılığı değiş edilmiş canlı etten tiksiniyorum adeta.
http://www.youtube.com/…vyhvt_jebg&feature=youtu.be
ilk bilgisayarda yapılan mallıklar
-
test drive 1 oynarken kuma saplanan aracın çekilmesi için yarını bekleyip hemen uyumam gerektiğini, gece olduğu için kimsenin gelip çekemeyeceğini belirten babama inanmak.
seneler sonra itiraf ettiğine göre beni yatırıp kendisi oynamak için yapıyormuş bu dümeni. fortran biliyorum ulan ben 6 yaşında bir veledi mi uyutamıyacağım diyormuş kendi kendine, hey gidi.
depresyondan çıkma yöntemleri
-
üretmek. ne olursa, işe yarar, iyi bir şeyler üretmek.
diego pablo simeone
-
dünyanın en iyi aykut kocaman'ı.
zlatan ibrahimoviç
-
cmnin zor yanıldığını gösteren, yavaş yavaş adam olmaya başlamış şahane genç. selvi boyuna rağmen muazzam tekniğe sahip, kafa toplarında etkili.
celal şengör
-
fatih altaylı, deprem'in ilk günü deprem esnasında mavi ışıkların ne anlama geldiğini kendisine sordu. 'bilmiyorum' diye cevapladı ! yer altında bazı elektrik olaylarının olduğunu söyledi ama gökyüzü ile alakalı hiç bir okuma yapmadığını ve dolayısıyla bilmediğini söyledi.
adamın bilgi birikimi ve saygınlığı olağanüstü seviyede olmasına rağmen bil-mi-yo-rum diyor ey dünyalılar. huzur ve güven içinde yaşayabilmemizin tek anahtarı bu ve bunun gibi bilim insanlarını örnek almaktır.
seni aldattım diyen sevgiliye söylenecek ilk söz
-
- ben seni aldatmadım.