hesabın var mı? giriş yap

  • hoca matematiksel formülasyonu ifade etmek üzere uygulamalı eğitim yapmaya karar vermiştir. alelade 3 tip seçer, tahtaya kaldırır ve parmağıyla teker teker gösterir: "oğlum şimdi sen x ol, sen y, sen de sabit olacaksın". ardından diyalog gelişir...

    hoca: isminiz ne sizin çocuklar?
    x: ahmet hocam.
    y: koray.
    sabit: sabit hocam.
    hoca: oğlum onu demiyorum yahu, ismin ne?
    sabit: benim ismim sabit hocam!
    amfi: (kopar)...

  • gerçekten çok sevdiğim ve çok saygı duyduğum bi kaç kişiden biri. ama sanırım ilki ya.
    bedenini kadavra olarak, servetini de çağdaş yaşam derneğine bağışlamış bi insan kendisi.
    ve böyle bi insanın televizyona çıkması yasak.
    esra erol isimli konuşabilen tek hücreli olan para müridinin sunduğu, leş ötesi dejenere anadolu köylerindeki dönen; ensest, tren, doğan bebeklerin kimden olduğu belli olmayan mevzuları kamuoyuna nerdeyse primetime yayınında canlı olarak sunmak serbest.
    ama huysuz virjin yasak.

    gülüyorum lan asabım bozuk.

  • calikusu, sekiz-dokuz yaslarinda evde babamin eski ciltli, yer yer parçalanmis ve dili iyice arapçaya kaçan baskisini buldugum günden beri en cok okudugum, kimi yerlerini ezbere bildigim, hayatima damgasini çikmayacak bir sekilde vurmus bir kitaptir. o yüzden simdi bu satirlari yazarkenki zorlanmam.
    bir erkegin (bkz: resat nuri guntekin) bir kadinin içdünyasini bu kadar güzel anlatabilecegini, bu kadar ince, bu kadar hisli, bu kadar içten olabilecegini ben belki son olmasa da ilk defa çalikusu'nda gördüm.
    ve feride tüm zamanlar içinde en sevdigim roman kahramani oldu. tüm ele avuca sigmazliginin, içten coskusunun, çocuk nesesinin altindaki içliligi, kirilganligi, olgunlugu, eh, bunu söylemeden geçmek olmaz, idealistligi ve cesareti, bir de -doktor hayrettin bey'in de hakkinda söyledigi gibi- onu kavuran sevme sevilme ihtiyaciyla çok güzel, çok güzel demenin yetersiz kaldigi bir insan oldu feride benim gözlerimde. ve hatta nickimi lacrima'dan feride'ye çeviresim geldi simdi bir an, o raddededir. ben mi feride'ye benziyordum da o yüzden o kadar sevdim bu romani, bu kadini; yoksa bu kadar sevdigim için mi kitabi o kadar benzedim, ya da benzemek istedim feride'ye.. bilmiyorum. fakat itiraf edeyim ki, çocukluk yillarim dügünümden bir gün önce nisanlimin beni aldattigini ögreneyim de kendimi anadolu'ya vurayim, ögretmen olayim, isik saçayim gibi tuhaf fantezilerle geçti (aslinda bu hususta çok yalniz oldugumu da sanmiyorum, "feride'nin cumhuriyet kadinlari üzerindeki etkisi" ve benzeri birkaç yazidan okuduklarimi hatirlayinca).
    çok okudugumdan mi, yoksa resat nuri'nin içten tarzindan mi, yoksa ikisi mi bilmiyorum, ama bana kesinlikle fiction gibi, yaratilmis gibi, hayal mahsulü gibi gelmiyor anlatilanlar. gelmesinler.
    en sevdigim sahnelerse, ne bileyim, kamran'in at arabasiyla tekirdag'a yolculugu sirasinda enistesiyle feride hakkindaki konusmasi, feride'nin kamran'in evlilik fotografini gördügü an, "kalpsiz", uçar kaçar feride'nin aldatildigini ögrenmesinden hemen önce bir kayanin üzerine oturan kamran'in altina paltosunu serip "bundan böyle seni muhafaza etmek biraz da benim vazifem kamran" demesi, kamran'in buna "bunlar zannederim ki simdiye dek senden duydugum en güzel sözler feride" diye cevap vermesi, zeyniler köyündeki ölüm oyunlari, mühendislerin fransizca bilmedigini sanarak feride hakkinda fransizca konusmalari, müjgan'in feride'ye zorla kamran'i sevdigini söyletip sonra da "zannederim ki o da sana karsi lakayt degil feride" demesi, feride'nin müjgan'la kamran'in konusmasini duymamak için delice kaçmasi, sonra kiraz agacina çiktiginda yasli bir adamla yaptigi sohbet... bunlar saymakla bitmiyor.
    son olarak kitabin tüm güzellikleri yaninda dilinin ve üslubunun da hayranlik uyandirici oldugunu söyleyeyim, çalikusu'nun roman olarak tefrika edilmeden önce (sene 1922'dir) "istanbul kizi" adiyla bir tiyatro oyunu olarak yazildigini ve hatta feride isminin kitabin içerigine, mesajina da uygun olarak "basina buyruk, gururlu" oldugunu da ekleyeyim. kitap nasil bitiyorsa ben de öyle bitireyim bu feci bir his budalasi imaji çizdigimi düsündügüm entryimi: "yanlarindaki agacin dalinda bir çalikusu ötüyordu".

  • eğer dünya jüpiter kadar büyük olsaydı, her mesafe 10 kat, her yüzey 100 kat daha büyük olurdu.
    istanbul ile new york arasındaki bir uçuş, dünya'nın çevresinin iki katından daha fazla olan 80 700 kilometrelik bir yolculuk olacak ve amerika, gerçek dünya yüzeyinin iki katına sahip olacaktı.

    gerçek dünya'da insan topluluklarının ilk yerleşimi oldukça hızlıydı. 100 000 yıldan daha az bir sürede, dünya'nın çoğu insanlar tarafından işgal edildi.
    yeni dünyada vnsanlar tüm gezegenini keşfetmek için, jüpiter'in ( 6.1419 × 10 ^ 13 m ^ 2 ) yüzey alanı ile aynı alanda hareket etmelidir.
    bir uygarlık gelişecek olsaydı, kabaca 13 milyon yıl, tüm gezegeni keşfetmek yaklaşık 12.190.000 yıl alacaktı . benzer büyüklükte insan grupları da birbirlerinden 100 kat daha fazla yalıtılmış olacaktır. pek çok insan grubunun birbirinden uzun süre izole edilebilmesi, kültürel ve biyolojik olarak uzaklaşmamızı sağlayacaktı.

    insan göçlerinin böyle bir gezegende çok daha zor ve uzun bir yol olacağı sonucu kesin. medeniyet gelişmesi, dünyanın sadece çok küçük bir kısmında olacaktır.
    yeryüzünde insanlık tarihinin en önemli olaylarından biri keşif çağıydı; onu takip eden birkaç yıl içinde avrupa keşfi ve neredeyse tüm dünyanın kolonileşmesi izlendi. fakat yeni dünya o kadar büyük ki, bir denizi, bir okyanusu ya da bir çölü geçmek en cesur kaşifin bile ötesindedir.

    magellan seferinde 90.000 km'lik bir yolculuğu 1000 günden fazla sürdü, yeni dünyada 90.000 km bir okyanusun büyüklüğündedir.

    tabi yerçekiminin, çevreyi ve biyolojik hayatı etkilemediğini varsayarsak. --çünkü;
    jüpiter'in yerçekimi kuvveti,
    kütle (m) = 1.8982 × 10 ^ 27 kg

    ortalama yarıçap (r) = 69911000 m

    g-force = 2.639

    hızlanma (g) = 25.885 ms ^ -2

    yoğunluk değişecek, bu yüzden birçok faktör değişecek.
    jüpiterin yoğunluğu 1,326 kg / m3'tür, yerkürenin yoğunluğu 5,515,3 kg / m3.

    --öyleyse , dünya'nın yoğunluğu ile ( 5,515,3 kg / m ^ 3 ) çarpılan jüpiter'in ( 1.43 × 10 ^ 18 m ^ 3 ) hacimine ( × ) sahip bir gezegen ,

    yani yeni dünyanın kütlesi,

    m = 1.43 x 10 ^ 18 m ^ 3 × 5.515.3 kg / m ^ 3

    m = 7,886.879 × 10 ^ 18

    böylece yeni dünya 7,886,88 × 10 ^ 18 kg olacak.

    yerçekimsel gücü hayal edin. okyanuslar çok büyük olacağından hidrostatik basınç, okyanus yatağının yüzeyindeki katı buza dönüşecek, atmosferdeki gazların hacmi artacak ve atmosfer basıncının çok yüksek olması, güneş ışığının o yoğun kalın tabaka atmosferinden yer yüzeyine ulaşması zorlaşacak.
    çok az güneş ışığını gezegenin yüzeyine ulaşabilecek, okyanusların derinliğini unutabilirsiniz.

    bu gezegende yaşayan karasal tür, atmosfer basıncına karşı kan basıncı çok yüksek olan güçlü bir kas yapısına sahip olacak, su ve hava türlerini hesaba katmıyorum bile.

  • kuyumcuya girilir..

    s__iyi günler.. ben bi tane yuvarlak altın alıcaktım..
    k__yuvarlak altın ha?! nasıl bi yuvarlak?
    s__hani düğünlerde takılır ya.. (anlamıyo diye kızıyorum bi de hafiften)

    acemisin galiba bakışıyla beraber,
    k__ne kadarlık bi yuvarlak altın o?
    s__hımmm 50-100 lira arası olabilir..
    k__buyruuuun..
    s__başka desenlisi yok mu?!
    k__*_*

  • başlık: antik kürt mitolojisi

    1.
    #keleşius - savaş tanrısı

    #şemmammus - halay tanrısı.

    #kaçakus electrikus - enerji tanrısı

    #bonzaius zıkkımus - keyif tanrıçası

    #amelos - tapınak tanrısı

    #kaşionos - kaş tanrısı

    #apaçius - moda ve güzellik tanrısı

    #devletius bizeus bahmiorss - isyan tanrısı

    #megrius - megri megri tanrısı

    #ibrahimus tatlısesus - çiğköfte tanrısı

    #kıllıus - kıl tanrısı

    #hewalos - yüce tanrılar tanrısı.