hesabın var mı? giriş yap

  • bu boktan satış stratejisi ayrı tartışılır ama şok market çalışanlarına üzülüyorum gerçekten.

    bugün sigara almak için şok'a gittim. kasada bir tane kızcağız önümdekilere yalvar yakar “bir tane piko alır mısınız” diyor. istemeyenlere lütfen, prim alamayacağım yoksa, bir tane alın falan diye kendini acındırıyor.

    sıra bana gelince kıza sordum. o bölgede 13 tane şok market varmış. aralarında piko satmak için yarışıyorlarmış. en çok satan markete de prim veriyormuş merkez. her hafta sanırım başka ucuz bir ürün sattırıyorlar böyle yalvar yakar, dilencilik yaptırarak.

    yazık değil mi lan insanları bu hale getirmek. ne vicdansız iğrenç insanlarsınız siz. yok bir de başka şok markete gitsem, orada da başka biri böyle yalvaracak. ondan alsam bu kez önceki kız prim alamayacak. yapacağınız işe sıçam.

  • the coast guard ile paralel sayılabilecek konuya sahip, gözyaşı torbasına bol ok saplayan, göğsü bıçaklayan, şiddeti ve metaforu bol kim ki duk filmi. bu film ile; son 50 yıldır kore'de çok da fazla şeyin değişmediğini, orada hala amerikan askerlerinin bulunduğunu ve amerikalı askerlerin uzun süre vatanlarından uzak kalmalarının üzerlerindeki pskilojik etkilerini anlatmak istemiş.

    gene kendisinin ifade ettiğine göre, çok da uzak bi zamanda değil, kore'de halk uzun süre köpek eti yeniyormuş. filmde köpekler üzerine uygulanan şiddet, amerika ve kore arasındaki bitmeyen savaşın metaforu olarak kullanılmış.

  • öncelikle bilgileri imdb trivia kısmında bulabilirsiniz.

    filmdeki robot sahneleri bilgisayar efektleriyle üretilmek yerine canlı aksiyon olarak çekildi ve daha sonra belirli açılardan görülen robot operatörü görüntülerden temizlendi.

    filmdeki kum fırtınalarının hepsi, ki bunlar sayesinde kuraklığı hissederiz, sete kurulan dev fanlarla sağlandı.

    stephen king'in "stand" adlı romanımurph’ün kitapları arasında görülebilir. king'in kitabı, insanlığın neredeyse yok olması ve hayatta kalanların yer değiştirme ve yerleşme mücadelesi hakkındadır.

    filmin başlangıcında gösterilen ve filmin sonlarına doğru tekrar gördüğümüz belgesel tarzı röportajlarda yer alan kişiler the dust bowl’dan alınma. bu kişiler, doğal felaketin aktörleri değil gerçek kurtulanları.

    ekip, miller'ın bulunduğu gezegene inerken ranger 1'den iniş sırasında arka planda müziğin yavaşladığını duyarız. her 1,5 saniyede bir tiktak sesi duyarız. bunun sebebi bu gezegenden duyduğumuz her tiktakın dünyadaki 17 saate eşit olmasıdır. cooper ve dr. brand'in bu gezegende geçirdikleri zamanla endurance'a dönüşleri arasında geçen zaman dünya zamanıyla 23 yıl 4 saat ve 8 gün anlamına geliyor. bu, miller'ın gezegenindeki tüm görevlerinin yaklaşık 3 saat 17 dakika sürdüğü anlamına geliyor.

    kitap raflarında gösterilen kitaplar, nolan'ın kara delikler ve tekillik hakkındaki araştırmaları için okuduğu ve kullandığı gerçek kitaplardı.

    - ınterstellar’ın hikayesi 79 yaşındaki ünlü fizikçi kip thorne’un etkisiyle yazıldı. prodüksiyondan önce fizikçi kip thorne iki ana kural belirledi. bunlardan birincisi filmde temel fizik kurallarını ihlal edecek herhangi bir şeyin olmamasıydı. ikincisi ise, filmde kullanılacak olan en çılgın teoriler ve spekülasyonlar bile senaristin yaratıcı zekasına değil bilime dayanacaktı. ikili her konuda anlaşmıştı. christopher nolan bu iki kuralı uyguladı. sadece ünlü teorik fizikçi thorne, ışıktan daha hızlı seyahat etme konusunda nolan’ı iki hafta boyunca vazgeçirmeye çalıştı. thorne, ayrıca solucan deliği ve kara delik sahneleri için de filme katkılar sağladı. özel görsel efektleri hazırlayan ekibe katkılar sunan thorne, filmde gördüğüm bilimsel gerçekliği yansıtan detayların bu kadar net olmasında pay sahibi diyebiliriz.

    filmin tanıtımlarında matt damon'a yer verilmedi, gösterimlere çağrılmadı. film yayınlanana kadar bir sır gibi saklandı.

    senarist, yapımcı ve yönetmen nolan, matthew mcconaughey'in 2012 yapımı mud filmini izledi ve çok etkilendi. daha sonra da ona rolden bahsederek teklif sundu.

    matt damon'un kurtarılması gereken bir karakter oynadığı üç filmden ikincisi. birincisi er ryan'ı kurtarmak (1998) ve üçüncüsü marslı (2015) idi.

    filmin ismi flora’s letter olarak belirlenerek çekimler yapıldı. bu sahte isim seçilerek filme ilişkin gizlilik hususuna tekrar dikkat edilmişti. flora da nolan’ın kızının ismidir.

    filmin her dakikası için 980 bin dolara yakın para harcandı. 2 saat 40 dakikalık filmin yapım maliyeti 165 milyon dolar.

    - filmde profesör brand'i canlandıran michael caine ile nolan'ın 6. ortak çalışması ınterstellar oldu. bundan önce batman begins, the prestige, the dark knight, ınception ve the dark knight rises filmlerinde beraber çalışmışlardı.

    - ımdp top 250 listesine giren 7. nolan filmi ınterstellar oldu.

    - oyuncular arasında altı oscar kazanan var: matthew mcconaughey, anne hathaway, sir michael caine, ellen burstyn, casey affleck ve matt damon;

    eğer bu bilgileri video olarak izlemek ve beni desteklemek isterseniz kanalıma göz atabilirsiniz

  • adam otuzsekiz yıl önceki ilkokul öğretmenini parkta görünce utanarak yanına yaklaşır ve "hocam beni tanıdınız mı?" der. ihtiyar adam, ''hayır tanımadım'' der.

    bunun üzerine adam:
    ''hocam beni nasıl tanımazsınız? ben ilkokul öğrenciniz mustafa. sınıfımızda bir arkadaşın saati kaybolmuştu, ben almıştım. siz de 'herkes kalksın ve ellerini tahtaya dayasın, arama yapacağım' demiştiniz. ben utanmış ve çok korkmuştum. sizin ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım diye soğuk terler döküyordum. sizden bir komut daha geldi, 'şimdi herkes gözlerini kapatsın.' ortalarda bir yerdeydim. aranma sırası bana gelmişti. saati cebimden sessizce almış, devamında aynı sessizik içinde son arkadaşa kadar aramayı sürdürmüştünüz. sonra bizi yerimize oturtup bana ve hiç kimseye hiçbir şey söylemeden saati sahibine vermiştiniz. büyüdükçe içimde büyüttüm bu davranışınızı. hocam ben şimdi elli yaşındayım. düşünüyorum da şu hayattaki en büyük dersi o gün sizden almışım. her aklıma gelişinde sarsıldım ve her aklıma gelişinde kendimi sizden kalan erdemin koruyucu gölgesinde hissettim.
    çünkü 'utancı bilerek yaşamak korkunç, daha da korkuncu bilerek yaşatmaktır.'
    der edip cansever. hocam işte siz bana o utancı yaşatmadınız. yaşasaydım unutur muydum doğrusu bilmiyorum ama beni utandırmamanızı hiç unutmadım hocam.
    şimdi hatırladınız mı beni?''

    ihtiyar öğretmen yanyana oturdukları banktaki öğrencisine yaklaşarak:
    ''o olayı ertesi gün ben de unutmuştum. şimdi sen anlatınca hatırladım. sizlere 'gözlerinizi kapatın' dediğimde ben de gözlerimi kapatmıştım. o yaştaki
    her çocuğun düşebileceği yanılgıya düşen öğrencime karşı içimde bir yargı
    oluşsun istememiştim. o sen miydin? bilmiyordum nasılsın?''