hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: kemerde sahile gelen ruslari kovaliyorum beyler

    1.ben osmanlı torunuyum o kevaşelerin sıcak denizlere inmelerine izin veremem

    2.@1 sebepsiz güldüm piç şuku

  • merhabalar.. yine unutulmaz bir anketle karşınızdayız. evet, 'x film olmadığına göre sik gibi olmuş' dediğinizi duyar gibiyim. liste tamamen kişisel zevkler göz önüne alınarak hazırlanmıştır. üzerinden yıllar geçse de hangi filmlerin replikleri arkadaşlar arasında ve sosyal medyada goygoy malzemesi olarak kullanılıyor, buna dikkat edilmiştir. yani genel bir kabul durumu da vardır. beynelmilel ve inşaat komedi filmi olarak görülmediğinden; düğün dernek ve recep ivedik 2 ise çok güldürmesine rağmen iyi bir film olarak görülmediğinden listeye alınmamıştır. işte listemiz:

    1. g.o.r.a. / senaryo: cem yılmaz yönetmen: ömer faruk sorak

    cem yılmaz'ın stand-up'larında bahsettiği '1 türk uzayda ne yapar?' muhabbetinden yola çıkarak hazırlanmış, defalarca izlenip yeni espriler keşfedilesi muazzam film. hatta 2007'ye kadar 'senaryosu replik replik ezberimdedir' iddiasında olduğum bir efsanedir kendileri. sanat yönetimi olarak aşmış, dönemin şartlarına göre "vay amk dekora bak" dedirtmiş, kült kere kült film. yer yer turist ömer'i hatırlatan üçkağıtçı türk arif ışık sinema tarihimizin en ünlü 10 karakteri arasına girmiştir. zaten çok fazla anlatmaya gerek yok bu filmi, tartışmasız kral!

    spoiler: - televizyonda ayan beyan gördük oğlum, kız seni acayip süzdü ha...
    + utanmıyor musunuz oğlum, baktın öpüşüyoruz kanalı değiştirin.

    2. neredesin firuze / senaryo: levent kazak anlatıcı: ezel akay

    bana göre en iyi türk filmi ama temamız komedi olduğundan 2. sırada. hem yaşanmış bir hikayeyi anlatıp hem masalsı olabilmek, hem bu kadar komik hem bu kadar hüzünlü olabilmek gibi mükemmel çatışmaları barındırır. hep bir türk filmi çekmek isteyen kardeşime diye başlayan ve 'türk filmi' olmanın hakkını veren, hatta ırzına geçen bir film. meşhur kaybeden adamlar sıcaklığıyla, rengarenk kostümleri ve haluk bilginer'in hayri karakteriyle unutulmaz bir müzikal..

    spoiler -hayri abi yapma ya, bu kıyafetler mi gidicez abi otele? gidip mesela vakko'dan falan bişeyler alsak üzerimize?
    +yoo öyle hemen atlamayalım, şanımıza yakışmaz. adımızı lekelemeyelim. türk milleti şan şeref için yaşar oğlum bakarız bişeyler (ve akabinde altın sarısı kıyafetleri bi' kostümcüden yürütürler)

    3. vizontele / senaryo: yılmaz erdoğan yönetmen: ömer faruk sorak & yılmaz erdoğan

    listenin meselesi olan filmlerinden, modern kibar feyzoama bana göre onun da üstünde. yılmaz erdoğan'ın şiir dizeleri gibi ilerleyen komik replikleriyle, hikayesiyle kökünü bu topraklardan almış başyapıt. "biz kürtlerin televizyonu yoktu, ki olduğunda bile ona televizyon demiyorduk" gibi bir ana fikir çıkarılabilecek bir filmdir. komedi olduğundan kimi çevrelerce görmezden gelinse de, çoğu baba filmden daha güçlü politik mesajları vardır. arzu film ekibiyle boy ölçüşecek derecede bir oyuncu kadrosuna sahiptir.

    spoiler: - yok benim dedem şöyle büyük ağaymış da, yok benim dedemin katırları kimse de yokmuş da.. beni methetme kardeşim, bana para ver

    4. organize işler / senaryo & yönetmen: yılmaz erdoğan
    yılmaz erdoğan'ın hakkari'den sonra istanbul'u anlattığı mükemmel bir film. yakın dönem türk sinemasında "başı mafyayla derde giren arkadaşların komik macerası" konseptinin ilklerindendir. yazar yine tarzını konuşturmuş; hüzün ve komediyi mükemmel bir şekilde harmanlamıştır.

    spoiler- müslüm bey, benim o kelimeyi kullanmam güzel olmamış da, arkadaşların çok tekrar etmesi tabi, hiç hoş olmamış yani..
    - abi ben bey amca duymuyor diye öyle yüksek sesle bağırarak şeyettim..
    - yok canım yaptığın düpedüz kabalık

    5. pardon / senaryo: ferhan şensoy yönetmen: mert baykal

    pardon, politik türk tiyatrosu mizahının ne yazık ki başarılı son örneğidir. belki daha sonra sinemada veya tiyatroda benzerleri olacaktır ama o erbakan'la, özal'la, demirel'le cebelleşmiş ekolün havasını, ruhunu yaşatmaları mümkün değildir. kara mizahın acı acı ve acıtarak işlenildiği bu film, hikayesini yine gerçek bir olaydan almıştır. tiyatro nedir bilmeyen insanlara, ferhan şensoy'u sevdirmiştir. unutulmazdır.

    spoiler - kendisi subay. ben doğduğumda komşuymuşuz. o benden 3 ay önce doğmuş. sonra annelerimiz bizi beşik kertmişler.
    + salak karılar.. beşik kertme neymiş, sen beşikte mi büyüdün?

    6. kahpe bizans / senaryo: gani müjde & kemal kenan ergen & fatih solmaz yönetmen: gani müjde

    harika bir karikatürist komedisi. ecnebilerin sık sık işlediği dönem filmi komedisinin ülkemizdeki belki de en iyi örneğidir. filme battal gazi'nin oğlu'nun parodisi de diyebiliriz aslında. listenin en absürd filmidir. yazı ekibinde başlarda cem yılmaz yer alsa, hatta cem davran'ın rolünü o oynacak olsa da nedense daha sonra ekipten ayrılmıştır. gani müjde bu kadar kötü işler yapmasına rağmen, hala nasıl tv'de iş buluyor sorusunun cevabı bu filmde aranmalıdır. adam öyle yüksek kredi elde etti bu filmde.

    spoiler: - aslında onu başkumandan yapmayı planlıyordum...
    + yalvarırım majesteleri, onu başkumandan yapmayın beni yapın, o daha küçücük çocuk!

    7. itirazım var / senaryo: onur ünlü & sırrı süreyya önder yönetmen: onur ünlü

    listenin en komedi olmayan filmi. şimdi diyebilirsiniz, "ulan dürrük, inşaat komedi değil de, bu mu komedi?" belki de haklısınız ama yapacak bir şey yok. ülkemizin en özgün filmcilerinden, absürd komedi dram türünün kralı, afilli filintaların sinema neferi onur ünlü bu listede olmalıydı. itirazım var çok yeni, ama bu kısa sürede çok izler bırakmış bir film. sinemamızda imam karakterinin cahil ve kötü veya saf iyi olmadığı ender filmlerdendir. ihsan eliaçık soslu dini yorumlarıyla çok kişileri kızdırmış, çok ezber yıkmıştır. tüm bunların yanında çok da komik filmdir.

    spoiler -cihan demir, cinayet masasından
    +selman bulut, camiden

    8. yahşi batı / senaryo: cem yılmaz yönetmen: ömer faruk sorak

    cem yılmaz'ın "bir türk uzaya çıktı, geçmişe gitti. peki neden 1881 amerikasına gitmesin?" motivasyonuyla yaptığını ve çok da iyi yaptığını düşündüğüm harika komedi- western filmi. klasik cem yılmaz mizahının yanında, çok derli toplu bir sinema filmidir ve platosuyla, kıyafetleriyle dönemin özelliklerini çok güzel yansıtmıştır. bu gerçekliğin içinde kayseri şivesiyle konuşan şerif filmin adeta çileği olmuştur.

    spoiler- çatapat ahmet kim ulan?
    +efendim ben zaten bu adamın ismini ne zaman zikretsem başım derde giriyor.

    9. entelköy efeköy'e karşı / senaryo & yönetmen: yüksel aksu

    ülkemizin sinemada politik mizah kıtlığı çektiği, sermiyan midyat'ın yılmaz erdoğan taklidi yapmaktan öteye geçemediği bir dönemde, özlenen lezzet güneydoğudan değil bu sefer egeden gelmiştir. yöre halkının filmde oyuncu olduğu entelköy efeköy'e karşı; köylü anarşistin, burjuva anarşistin ve oportunist köylünün karşı karşıya geldiği enfes bir filmdir. ve şöyle bir soru sordurtmuştur bana "tuzu kuru şehirliler doğanın, ekolojik dengenin korunmasını istiyorsa ve fakir köylü kurnazı santralde işe girip karnını doyurmak istiyorsa, burada haklı veya haksız var mıdır?" tüm bunların yanında şahin ırmak, başarılı performansıyla ve filmin atmosferinin de yardımıyla seyirci de bir kemal sunal tadı bırakmıştır.

    spoiler - ya rabbel alemin! milli sinai hamlemizi istemeyenlerin, din diyanet bilmeyen, ana baba ecdad sevgisi olmayan bu tamtamcı anarşistlerin şerrinden sen bizi koru yarabbim.

    10. kolpaçino / senaryo: şafak sezer & kaan ertem & suat özkan yönetmen: atıl inaç

    guy ritchie filmleri ve organize işler havasının püfür püfür estiği, senaryonun tamamının olaylar olaylar şeklinde ilerlerdiği unutulmaz bir filmdir. yine bir karikatürist komedisidir. evet ben de şafak sezer'in hem siyasi tutumlarından hem özel hayatındaki karakterinden nefret ediyorum, ama adam komik. ki zaten listede 3. filmi oldu kendisinin. sürekli herkese atarlanıp, sonra da dayak yediğiyle kalan özgür karakteri kolpa kelimesinin anlamını açıklama görevi edinmiştir adeta kendisi. öbür yandan filmin en önemli başarısı, repliklerinin bu denli meşhur olmasının nedeni; filmde anlatılan mafyatik insanların jargonunu mükemmel kullanmasıdır. diyaloglar komik olsun diye laf ebeliğine girilmemiş, her şey olduğunca gerçek bırakılmıştır. bu sayede mesleği oyuncu olmayan isimler bile bu filmde kendilerini oynayarak patlama fırsatı bulmuştur. unutulmazdır.

    spoiler - bizimkiler gidince evi filmcilere veriyorum, 10 lira geliyo, ay sonuna kadar idare ediyorum. sabri abin bizi yanlış tanımasın, bizim paraya falan ihtiyacımız yok

  • kızılderililerin ikinci dünya savaşında abd ordusundaki rolleri ekonomik durumlarıyla olduğu kadar geçmişte almanlara açtıkları bir savaşla da alakalıydı.

    1917'de iroquois kabilesi almanya'ya savaş ilan etmişti ve ikinci dünya savaşı başladığında hâlâ barış yapmamışlardı. (savaş kararı kızgınlıkla alınan ani bir karar gibi görünebilir. 1917'de avrupa'da turnede olan bir sirkte görevli 16 kızılderili almanlar tarafından gözaltına alınmış ve tutuklulukları sırasında kötü muamele görmüşlerdi). iroquoiler diğer kabilelerle birlikte yeniden savaşmaya hazırdı. örneğin navajo kabilesi savaşmaya o kadar hazırdı ki, kötü hava koşullarında askere alınmak için saatlerce beklermişlerdi. kızılderililerin askere alınma sayısı 1942'de 7.500'den 1945 yazında 22.000'e çıkmıştı.

    1930'larda alman hükümeti kızılderili kabilelerini kendi saflarına çekmeye çalıştı. yerli amerikan dillerini öğrenmek için araştırmacı gibi davranan ajanlar bile gönderdiler. hatta gamalı haç sembolünü kızılderili sembolleriyle ilişkilendirmeye bile çalıştılar. fakat bu plan ters tepti. kızılderililer kandırıldıklarını hissettiler ve kullanılmaktan hoşlanmadılar. ikinci dünya savaşı'nda almanlara karşı mücadeleye katılmaya bu kadar hazır olmalarının nedenlerinden biri de nazilerin kendilerini kandırarak kullanmak istemeleriydi.

    ikinci dünya savaşı sırasında kızılderili nüfusunun neredeyse %10'u (yaklaşık 44.000) hiç düşünmeden savaşa katılmıştı. savaşa katılan hiçbir etnik grup, kişi başına kızılderililerden daha önemli bir katkı sağlamamıştır.

    ikinci dünya savaşı başlamadan önce, kızılderililer için hayat oldukça zordu. para kazanma ya da iyi bir iş bulma şansları pek yoktu ve ortalama gelirleri ülkedeki çoğu insandan çok daha düşüktü. 1939'da bir kızılderili yılda yaklaşık 500 dolar kazanırken, diğer amerikalılar ortalama 2.300 dolar kazanıyordu.

    kızılderilelerin ikinci dünya savaşı'na yönelik eğitimleri sırasında olağanüstü beceriler de gösterdiler. mükemmel fiziksel koordinasyonları onlara diğer askerlerin saygısını kazandırmış ve zorlu savaşçılar olarak itibarlarını pekiştirmişti. bu askerler, savaş alanında korunmak için kabile ritüelleriyle arıtılmış kutsal nesneler taşıyorlardı. bir düşmanı yendikten sonra başarılarını tüfekleri veya süngüleri üzerinde işaretlemek gibi atalarının eski gelenekleri sürdürdüler.

    sadece fiziksel özellikleri değil kabile dilleri sayesinde de ikinci dünya savaşı'nda çok önemli bir rol oynadılar. bu diller yabancılar için anlaşılmazdı ve bu da onları gizli savaş iletişimleri için mükemmel kılıyordu. ordu, savaştan sonra ün kazanacak olan "kod konuşmacıları" grubu için çeşitli kabilelerden üyeler topladı. kod konuşmacıları gizlilik yemini ettiler ve işleriyle ilgili herhangi bir bilgiyi aileleriyle bile paylaşmaları yasaklandı. ordu, gelecekteki çatışmalarda potansiyel kullanım için kodların gizliliğini korumak istiyordu ve kod konuşanların benzersiz becerileri ve adanmışlıkları, amerikan kuvvetlerinin ıı. dünya savaşı sırasındaki başarısını sağlamada önemli bir rol oynamıştı.

    savaşın sonunda kızılderili askerler en az 71 hava madalyası, 34 seçkin uçan haç, 51 gümüş yıldız, 47 bronz yıldız ve beş onur madalyası da dahil olmak üzere çok sayıda madalya kazanmışlardı.

    şifreci kızılderililer
    https://artsandculture.google.com/…ayz9wwv7jw?hl=en

    kızılderili kabilelerinin 1941'de almanya için yaptıkları savaş bildirgesi
    https://www.combat.ws/…kissue/cmbt04n4/iroquois.htm

    1917'deki iroquois almanya savaşı
    https://www.wearethemighty.com/…-twice-war-germany/

    son söz de

    "savaşın sonunu sadece ölüler gördü"

    olsun.

  • bir tarafta; sinavda ilk 10 bine girmis mezun ile 100 bininci olmus, ayni bolum mezununu ayiran tiptir.

    not: (devlet)

  • tarihe not düşülmesi gereken bir başka türk hava yolları rezaleti ama bu seferkininin hikayesinin üstüne hbo otursa mini bir sezon dizisi bile çıkabilir o derece değişik. ayrıca türk hava yolları da böyle böyle mağduriyet koleksiyonu yapmaya devam ededursun artık itibarları gözümde metro turizm seviyesine inmiştir.

    biz 17:40’ta tk 7248 uçuşu için uçağa gitmek üzere yer servisine alındık yaklaşık 5 dakikalık bir yolculuktan sonra uçağın dibine geldik ama kapılar açılmadı. bekliyoruz bi uçak var karşımızda gitmek istiyoruz ama gidemiyoruz. uçak da küçük embraer olanlarından hani sanki "bakın nasıl uçağımız güzel mi yeni aldık" diye böyle sergiliyorlar içerde biz ise 40-50 kişi nefes nefese güneşin vurduğu pist sıcağı ise yüzümüzde. neyse on dakika içerde bekledikten sonra yan taraftan bi vip dolmuşu geldi içinde 4-5 takım elbiseli adam ve birkaç güzel giyinimli kadın. bunların direkt uçağa alındığını gördük. hal böyle olunca yaşlıca bi amcaya fenalık geldi önce, sonra cinnet geçirdi kapıyı yumruklamaya, tokatlamaya başladı. bunun üzerine benim de süper kahramanlık dürtüm ister istemez harekete geçti. kapının acil durum çıkışına yarayan kırmızı düğmesini indirmeye başladım. -zaten hep içimde bi tuhaf ukte idi bu tür düğmelere basabilmek bir gün-. yalnız ben bu düğmeyi tam kavrayamadım ve kapı açılmadı bi türlü. yardım isteyeyim bari dedim sonra ulan süper kahraman yardım ister mi hiç diye biraz daha çektim parmağım kanadı. en son dayanamadım "pardon şunu indirebilir misiniz siz de?" dedim ve o sırada diğer kapıların da acil düğmesine bastılar, tüm kapılar açıldı. yaşlı adam ve bir kaç kişi beraber hızlıca görevlinin üstüne haklı bir şekilde kızarak yürümeye başladılar.

    “biz kümeste hayvan mıyız, kaç dakikadır bu sıcakta bekliyoruz otobüste?, neden bize kapıları açmıyorsunuz? vip'leri beklemek zorunda mıyız..niye bi açıklama yapmıyorsunuz?”

    yaşlı amca yer görevlilerine kızdıktan sonra kendinden geçip hostes ve pilotlara da kızdı. (ben bu yaşlı adamın eski ünlü hakem ve de milli hakem kurulu başkanı bülent yavuz olduğunu öğreniyorum. onu da uçaktaki 6 numaralı sivok beşiktaş formalı reyisten öğreniyorum. o da akşamki gençlerbirliği beşiktaş maçına gidiyormuş tek başına destek için. -gidemedi-)

    biz uçaktayken biraz sonra yardımcı pilot anons yaptı yüzünde anlamlandıramadığım bir gülümseme.

    “ya bizim bilgimiz dahilinde olmadan sizi uçağa davet etmişler, o yüzden sizi çıkarmak zorundayız. teknik bir sorun var sonra durumdan haberdar ederiz” dedi. herkes kabin bagajlarını geri aldı ve uçaktan çıktı. otobüse binerken artık iyice sosyal bir deneye maruz kaldığımızı düşünüyorum ve de bekleme salonuna giderken farkettik ki vip’ciler de bizimle beraber bu sefer aynı otobüste. o da ayrı bi komedi. vip dolmuşu ile dönseler daha bi komedi olurdu sanırım. bi tane aşırı zengin abla da gelip şikayet etti en sonunda.

    “biz vip’den çıktık, geri dönmemiz gereken yer de vip olması gerekirken neden burada ( bu fakirlerin arasında) bekliyoruz, anlamadım”.

    ablanın mağduriyeti elite plus mağduriyet bizimkisi basic, classic. öyle de olsa zengin de olsa ablaya ben hak verdim ve kendisinin mağduriyetini birazcık da olsa giderme adına araya mesafe koydum. orda beklerken sorunun ne olduğunu söylemediler, teknik arıza dediler, pilotun uçağı işgal(!) ettiğimizden dolayı kızdığını söylediler, birbirinden çelişkili cevaplar, birbirlerini anlamakta ve bize anlatmakta sorun çeken thy ve tgs görevlileri, atar yapan ego kasan yöneticileri olan ise gariban yolcuya. ulan ben hadi gencim az da sabırlı bi insanım yanımda 80 yasında bir dede vardı "niye buraya geldim" diye söylene söylene uzaklaştı vazgeçti uçuştan. ekranda ise periyodik olarak artan gecikme süresi. 45 dakika, 1 saat 5 dakika, 1 saat 20 dakika..vs

    asıl, 2 saate yakın bir rötardan sonra uçağa bindiğimizde ise suratımıza yedik fatality yumruğunu. "taksi sıramız 12, yaklaşık 45 dakika sonra kalkışı planlıyoruz".

    yani dünyanın bütün firmalarının bütün uçakları rötar yapabilir, bu havacılığın içinde olan bişey ancak bunu insan gibi ekrana yazarlar baştan bilgilendirirler, böyle thy gibi insana gluglu yours deyip hindi muamelesi yapmazlar. insan gibi açıklama yaparlar. yolcunun mağduriyetini giderirler bir şekilde. thy koltuklarında kıbleyi gösteren uygulamalar yapacağına biraz da elemanlarına yol yordam göstersinler. hepsi şaşırmış yönlerini. dün uçuştan 30 kişi vazgeçti umarım hepsi de hakkını arayacaktır bir şekilde. benim de elimden geleni şimdilik bu.

  • mikrobiyoloji hocamizin basindan geçen bi tanesi:

    - doktor hanim ben de saglik sektöründenim, hemsireyim
    + buyrun hos geldiniz
    - x tahlili için örnek verdim fakat sonuçlari biraz geç alacagimi söylediler
    + dogrudur hemsire hanim, isinizi hizlandiralim; ama o bakterinin besiyerinde üredigini görmemiz için en az 2 gün geçmesi lazim
    yukardan hocanin kucagina bi ellilik duser,
    - yine mi olmaz?
    hoca sasirir, kucagina bir ellilik daha düsünce dayanamaz
    + hanimefendi bakin durumun aciliyetini anliyorum, ama bakteri de olsa 100 lira icin kimse üremez, israr etmeyin rica ediyorum!!!

  • dun kahve icmeye iki kadin geldi annemlere. komsuymusuz da tanismaya gelmisler. neyse tanistik hos bes, teyzenin bir oglu varmis, avukatmis, hic evlenmemis filan falan anlatti da anlatti teyzem, baktim annemin gozler guluyor, "aman kismet iste, olur ama gec olsun guc olmasin" diyor bana bakip.

    neyse teyzeler kalkti, giderken mutlaka bize gelin diye soz aldi, hos bes ettik gittiler.

    annem direk hayirli kismet moduna gecmisken, kadinlardan biri geri geldi. teyze yasliliktan artik bunamis, yanindaki hemsiresiymis, oglu da evli. bizim kismet gelemeden yalan oldu.

    gorucunun bile sahtesi geliyor ya bana, hayattaki sansimi daha net anlatamazdim.

  • ingilizler kolonileşme döneminde bunun gibi ilkel kabilelerden insan alıp, onlara güzel davranıp, onlara hediyeler, ödüller vererek ingilizlerin iyi kalpli sevgi kelebekleri olduklarını göstermek gibi bir strateji geliştirmişler.

    ingilizler bu ilkel insanları ikna etmeyi başardıklarında ise tekrar kabileye yollayarak kaçırılan bireylere yaşadıklarını anlatmalarını istemişler. kabile bireyleri ingilizlerin onlara yardımcı olmak istediğini sanıp bunlara inanmış ve bu sayede de böyle kabileler kolaylıkla kolonize edilebilmiş.

    adadan 2 yaşlı 2 tane de çocuk kaçırılmış. yaşlı bireyler ölmüş, "biz bunların ölümüne sebep olduk, artık ne kadar uğraşsak da bizi dinlemezler" diyip çocukları adaya geri getirmişler. ingilizlerin kolonileştirme hayalleri de böylelikle sona ermiş.

    bağışıklık sistemlerinin bizimki gibi gelişmediği için modern hastalıklara karşı direnç kazanamadıkları için öldükleri tahmin ediliyor. bu durumda adadakilerin agresif tavırları da anlaşılabilir, sonuçta adamların arkadaşlarını ve çocuklarını kaçırmışsınız bir de öldürmüşsünüz. ne yapacaklardı, sarılacaklar mıydı size? aynı dili de konuşamıyorsunuz, nasıl anlaşacaksınız?

    tahmin edebildiğim kadarıyla adaya gelen yabancılar uzaylı olarak falan görülüyor. büyük ihtimalle nesilden nesile, aktarılan hikayelerle yabancı düşmanlığı kuvvetlenmiş.