hesabın var mı? giriş yap

  • düşündüm benimkiler de büyüdükçe çekti mi diye. çocukken en büyük hayalim neydi, şimdi ne diye... motorlu kanatlardı, yelek gibi giyiyorsun düğmesine basıyorsun çalışıyo. burada yok ama almanyada falan kesin yapmışlardır bunu. bizim de almanyada benim tanımadığım bi akrabamız oluyo, istanbul'a gelirken bana bunlardan getiriyo bi tane. her gün kanatlarımı takıp bizim sokağın üzerinde uçuyorum . bütün çocuklar bi tur istiyo, hiçbirine vermiyorum. yalnız oğuz isteyince onu da yanıma alıp uçuyorum. karşı apartmanın çatısına tünüyoruz beraber, orada çekirdek yiyoruz. çok spesifik olarak çekirdek ama. romantik buluyormuş olmalıyım.

    yaklaşık 25 yıl geçti, şimdiki hayalim daha az mekanik. basit bir hamak. limon ağacının altında bir hamak, o kadar. yıldızları gören bir yerde olsun. bir de güzel bir ses sistemi olsun, müzik olsun hep. içimden geçen o anda çalınsın. karşımda bir dağ olsun. mümkünse hep gece olsun, ve hep dolunay yükselsin o dağın tepesinden. limon ağacının dalında bana arkadaşlık edecek bi cırcır böceği olsun yeter. hiç konuşmasın, sadece bi ayağıyla müziğe ritm tutsun sakin sakin, ki bileyim o da seviyor çalanı. karnım hiç acıkmasın ama limitsiz içecek olsun ve ne kadar içsem de hiç çişim gelmesin. bak düşündükçe hayal komplikeleşiyor. oysa haftalardır "sadece bi hamak" deyip duruyordum. belki de insan büyüdükçe hayalleri küçülmüyordur da, hayal kurmaya zaman ayırmadığı için detayları modellememiş, ilk aklına gelen dilekte yorulup bırakmış oluyordur?

  • netflix'in sekiz bolumluk belgesel serisi. her bolumunde farkli bir alandaki tasarimciyi ve tasarimlarini konu aliyor. bu kadar basarili isler ortaya cikarmis insanlarin soyledikleri, yasantilari, dusunce bicimleri cok etkileyici. a4 boyutundaki bir derginin kapagindan kocaman bir yapiya, olcekler farkli ama urunlerin tumu arkasinda buyuk anlamlar barindiriyor. her bolum birbirinden ilham verici.

    bolumler ve tasarimcilar da su sekilde:

    1. bolum: illustrator christoph niemann
    2. bolum: ayakkabi tasarimcisi tinker hatfield
    3. bolum: sahne tasarimcisi es devlin
    4. bolum: mimar bjarke ingels
    5. bolum: otomobil tasarimcisi ralph gilles
    6. bolum: grafik tasarimcisi paula scher
    7. bolum: fotograf sanatcisi platon
    8. bolum: ic mekan tasarimcisi ilse crawford

  • merhaba sevgili sözlük ahalisi.
    sizlere çok sevdiğim, türkiye gibi her şeyin belinin bağlı olduğu inşaat sektörünün mihenk taşlarından birisi olan mimarlığı bırakıp dilenci olmaya başlama kararımı anlatacağım. bu elbette hiç kimsenin pipisinde olmayabilir. ama önce bir okuyun derim.

    türkiye'nin büyükşehirlerinden birinde yaklaşık 7 yıldır mimarlık yapıyorum.

    mezun olunca bol para kazanacağım hayaliyle okuduğum mesleğe 1.800 lira maaşla başladım. üstelik gece gündüz de çalışıyordum.

    1. yıl
    -hiç izin yapmadım.
    -tam 7 ay süren bir uygulama projesinin teknikerliğini yaptım. bu sürenin yaklaşık 6 ayında ekstra mesai yaptım. yaklaşık 2 ayında sabahladım.

    2. yıl
    -teknikerliğe devam ettim. mimarlığın çizim yapmaktan başka bir şey olmadığını düşünmeye başladım.
    -maaşıma 200 lira zam yapıldı. sigortam asgari ücretten yatırılmaya devam etti.

    3. yıl
    -müteahhit görüşmelerini de yaptım. belediye görüşmelerine otobüsle gittim. evrak işleri peşinde koştum.
    -maaşıma 250 lira zam yapıldı. sigortam aldığı yapım işinde mimar çalışan göstermek zorunda olan bir şirket tarafından yapılmaya başlandı. yani bonservisim olmadan satıldım. üstelik ekstra maaş almadım.

    4. yıl
    -tek başıma mimari projenin her detayına hakimdim. üstüne 3 boyutlu görsel çalışmalar da yapıyordum.
    -maaşıma 250 lira daha zam yapıldı.

    5. yıl
    -artık ofisi ben yönetiyordum. patron dışarda iş peşinde koşuyordu.
    -şirket sahiplerinin inşaat işine de girmesiyle şantiye gezmeye başladım.
    -maaşıma 300 lira zam yapıldı.

    6. yıl
    -ırak'ta antrepo, lüks konut, stadyum gibi işlerin proje çalışmalarını yürüttüm ve yönettim. 6 kez ırak'a gittim.ilk kez aldığım pasaport harcımı kendim ödedim.
    -maaşıma 200 lira zam yapıldı.
    -bu yılın 5 ayı maaşım geç yattı.

    7. yıl
    -3 tane kentsel tasarım projesi çalışması yaptım. yaklaşık 10 ha, 7 ha ve 17 ha'lık alanlarda kentin rögar kapağının yerine kadar tasarladım, kontrol ettim ve işi yürüttüm.
    -maaşıma zam yapılmadı. şirkete %20 ortaklık teklif edildi. kabul etmedim. çıkacağımı söyleyince 500 lira zam yapıldı.

    bugün itibarıyla mesleği bırakıyorum. gelelim sebeplerine;

    1. yıl kazandığım para: 21.600 tl
    2. yıl kazandığım para: 24.000 tl
    3. yıl kazandığım para: 27.000 tl
    4. yıl kazandığım para: 30.000 tl
    5. yıl kazandığım para: 33.600tl
    6. yıl kazandığım para: 36.000tl
    7. yıl kazandığım para: 42.000tl

    toplam kazandığım para: 214.200 tl

    dilencilerin hesabını yapalım mı?
    3 tip dilenciyi gözüme kestirdim.

    1- ışıklarda duranlar
    2-kalabalık bir sokağın kaldırımında duranlar
    3-cami önünde duranlar

    1- ışıklarda duranlar

    1 trafik ışığı normal bir trafik akışının olduğu yolda yaklaşık 5 dakikada 1 kez kırmızı yanıyor. aslında daha kısaları da mevcut ama örneğimiz bu. kırmızı ışığın yanma süresi yaklaşık 20 sn. daha uzunları da mevcut.

    1 kişi trafik ışığı 1 kez kırmızı yandığında en az 2 lira toplayabiliyor. daha da fazla toplayanları mevcut.

    5 dakikada :2 tl
    60 dakikada: 24 tl
    günde 10 saatte: 240 tl
    1 ayda: 7.200 tl

    2-kalabalık bir sokağın kaldırımında duranlar
    önünden dakikada 50 kişi geçiyor ve bunların yalnızca 1 tanesi 1 lira veriyor. başarı oranı: %2

    1 dakikada :1 tl
    60 dakikada: 60 tl
    günde 10 saatte: 600 tl
    1 ayda: 18.000 tl

    3-cami önünde duranlar
    2. hesapla neredeyse aynı, ancak erkekler için zor. zabıta falan hikayeleri. başarı oranı düşük. ama hesap aynı.

    1 dakikada :1 tl
    60 dakikada: 60 tl
    günde 10 saatte: 600 tl
    1 ayda: 18.000 tl

    üstelik cuma günlerinin daha bereketli geçeceği kesin.

    şimdi dostlar, soruyorum size? bu trafik ışıklarında dilenciler, bu cami önlerindeki teyzeler, sokaklarda sabahtan akşama kadar oturan eli kolu sağlam insanlar neden dileniyor?
    beyaz yakalının yakasına yapışmış vergiler, ödediği borçlar, yasal olmak için elinden geleni yapmasına rağmen hiç bir şeye sahip olamamış insanlar neden devam ediyor mesleklerine?

    bugün,
    arkadaşlarım bugün, tüm beyaz yakalıları, sigortası asgari ücretten yatan tüm çalışanları, çıkıp trafik ışıklarında, köşebaşlarında, cami önlerinde dilenmeye davet ediyorum. çıkın ve yardım isteyin. ben istiyorum, çünkü geçinemiyorum.

    edit: entry tamamlanmadan göndermiş bulundum. düzeltildi.

  • ortaya çıkmak üzere olan sorundur.

    pendik kurtköy bölgesi (yenişehir, çamlık, harmandere) yoğun olarak sitelerden oluşan düzenli bir yapılaşmaya sahip. gözlemlerim yoğun olarak ikamet ettiğim bu bölgede ancak ataşehir/şerifali bölgesinde de olduğunu biliyorum.

    genel olarak sokaklarda uysal köpekler, sitelerin içlerinde ise kediler yaşıyor. sorunun kaynağını da sokaklarda yaşayan köpeklerin iyi niyetle beslenmesine yardımcı olmaya çalışılması oluşturuyor.

    sitelerin aralarında yer yer boş arsalar yer alıyor. bu arsalar insanlar köpeklerin yemesi için yemek, et vs bırakıyor.

    ancak bu yiyecekler hava kararmaya başlarken ortaya çıkan onlarca sıçanı besliyor. o kadar arttılar ki artık havanın kararmasını dahi beklemeden ortaya çıkmaya başladılar ve 25-30 cm'lik boylara ulaştılar. arsalarda onlarca sıçan deliği rahatça görülüyor.

    sıçanlar, ısırıkları ve sidikleriyle 70 ten fazla bakteri bulaştırabilen, asyada her yıl onlarca ölüme ve felce yol açan hayvanlar.

    önlem alınmaması halinde ciddi hastalıklara yol açabilecek ve bir sonraki felaket olarak gündem oluşturma potansiyeli olan bir sorundur. umarım yetkililer bir an önce önlem alırlar.

  • "mandalina ne güzel ya bıçaksız soyuluyor, çiğnemesi kolay, istersen yüzük oluyor, meyve daha napsın amk. kalkında kabuklarınıda çöpe atıverin."

  • tgrt ekranlarında menekşe plajı ve orda denize giren insanlarla röportaj yapılmaktadır.

    sunucu - efendim burdan denize giriyorsunuz temiz mi buralar
    kadın - yok yok değil pis gibi duruyo sular
    sunucu - e teyzecim madem pis diyosun niye giriyosun o zaman suya
    kadın - e yavrum biz bilinçsiziz ya o bakımdan giriyoruz suya.
    sunucu - ?