hesabın var mı? giriş yap

  • dilimledigimiz elmaları firinliyoruz, 10 dakika kadar sonra çıkarıp üzerine tarçın serpiyoruz. bunlar kendinden geçerken 1 top (tercihen vanilyalı ama bence aoc çikolatalı ) dondurmayı üstüne laaaaaps diye atıyoruz.

    o eriyor biz eriyoruz.*

  • threads, twitter’ın ilk gerçek alternatifi olacak. çünkü alternatif olmak için sadece benzer yazılım yapmak değil, benzer deneyim de sunmak gerekiyordu. önceki twitter kopyaları bunu sağlayamadı. en büyük eksikleri de topluluk oluşturmaktı. threads instagram’ın kullanıcı ağını kullanarak hızla bir topluluk oluşturabilir. threads direkt twitter’ı bitirmez belki ama kendine has kullanıcı kitlesini oluşturarak belli bir çapa ulaşabilir. benzer arayüzünün de avantajıyla instagram kullanıp twitter kullanmayan kitleyi hızla çekebilir. sadece bu bile onu bir alternatif yapmaya yeter.

    yazılımı ve tasarımı kopyalamanın yetmeyeceğini ekşisözlük klonlarından biliyoruz. ama en azından onlar bile küçük de olsa bir topluluk sunabilmişti, davetiye gerekmiyordu, yazılımları sorunsuzdu, siteleri çökmüyordu. yine de topluluk çapı yetersizdi.

    bluesky, mastodon ve truth social neden alternatif olamadı? bluesky davetiye istiyor, mastodon ve truth social'ı giriyorsun kimse yok. üçüne de twitter'a attığından farklı gireceğin içerik yok. yetersiz topluluk, çöken sunucular vs. kimse bu deneyimi twitter'a eşdeğer tutmaz.

    bu tarz sosyal medya platformlarının hızla kullanıcı toplayıp büyümesi gerekiyor. bunun için ya viral etki ya da yazılım arkasında sağlam bir güç olması gerekiyordu. bluesky viral etki şansını kaçırdı, threads'in arkasında meta var. + instagram benzeri arayüz büyük avantaj.

  • biz 90'ların sonuna yetişmiş üniversiteliler, tek fitilli kadife pantolon, 2 şile bezi gömlek ve 2 el örgüsü hırka ile anadolu'nun her şehrinden akın akın gelmiştik siyasala.
    işaret ve orta parmak arası, ucuz sigaradan sararmış olurdu, esmer erkeklerin bıyık uçları bile tütünden sararırdı.

    para değil dürüme, memleketten gelen tarhanaya katık edecek ekmeğe bile yetmezdi ay sonları.
    tüm şehrin, öğlen yemeği en ucuz üniversitesinde, öğlen yemeği başlar başlamaz bir jeton atar yemek yer, 2 saat sonra yemek bitmeden bir tur daha yer, aha o yemekle günü gün ederdik. yemek 2500 tl idi. 2500tl madeni bir paraydı.

    ama kantinden hep masadaki insan sayısı kadar çay alırdık. para en çok kantin çayına giderdi. kendine kadar bir bardak çay almayı bilmezdik.
    ama bir tur 8-10 bardak çay alıp, akşama kadar başkasının çay tepsisinden ikram edileni içer yine aynı hesaba çıkardık. çay ise 500tl

    sigaraya winston ile başlar, 3 gün sonra 19 mayıs ballıca döner, 2 hafta maltepe içer, son hafta otlakçılıkla geçerdi.

    ben memur çocuğuyum, harçlığım 15'inde yatardı. bir arkadaş vardı engin. onun burs 1'inden birine gelirdi.
    ben ne zaman son maltepemi içsem, eve döndüğümde çantamda bir ballıca bulurdum, ayın 15'ine geldiğimizde de, muhakkak 2 paket alırdım sigarayı, gizliden ben de kaktırıverirdim birini çantasına.

    biz iki gariban, hiç birbirimize yol paramızın kalmadığını söylemedik.
    dipdibe 2 semtte, birbirinden gariban 2 ayrı öğrenci evimiz vardı. yakındık mesafe olarak.

    her gün okuldan o evlere, 12 durağı yağmur çamur demeden yürümek için bahaneler bulurduk.
    *dostum sana danışacağım bir durum var yürüyelim mi?
    *kardeşim bir film izledim, vaktin varsa yürüyelim anlatayım ister misin?
    *aksaray'daki ezgi müziğe bir baksak mı? almayız da bakarız, yürüyelim mi ki bugün?

    biz yürüdük, hiç gariban hissetmeden, para yok diye değil, biz istediğimiz için yürüyorduk neticede.
    midemizin gurultusu mühim değildi, sigaramız vardı hep, birimiz ballıca içeceğine ikimiz de maltepe içerdik.

    sanıyorduk ki üstesinden gelinir hayatta garibanlığın, bilmiyorduk garibanlık sandığımız parasızlıkmış sadece, kardeşlik ve dostluk karın doyuruyormuş meğerse.

    sonra bitti okul, ben fabrikalara o bankaya, olaylar olaylar, arada bir smsler, bazen facebook'tan kısa merhabalar.

    2014 ocak ayının 8'ydi, engin son vermiş hayatına, haberi geldi.
    demek -mış gibi yapamamış artık.
    ben de fark edememişim, hiç birimiz fark edememişiz.
    gariban kalmış cidden, paradan bağımsız, parayla alakasız.
    hepimiz garibanmışız da aslında, birbirimizi görmez olmuş gözümüz.

    insan sevdiklerini yitirmeye başlayınca ayakları yerden kesilmeye başlıyor.
    para olmayıversin de, ruhu garibanlaşmasın yeter ki insanın, kalbi fukara hissetmesin.

    fukaralığa dayanılıyor da garibanlık yükü çekilmiyor galiba.

    ömrümün en güzel 4 yılını geçirdiğim okulun kantininde, heykelinde, meydanında, yanımızda engin olmadan çekilmiş fotoğrafım yok diye, bakamıyorum 1 yıldır hatıralarıma, telefonunu silemiyorum, mesajlar da duruyor.
    kalbimde koca bir yük, içimde bir gariban kalmışlık, taşıyacağız artık bir ömür.

  • koskoca savaş tanrısının işi gücü bırakıp annesinin elektrik faturasını ödeyecek duruma düşmesinin anlatıldığı duygusal bir yazı.

  • sevgili cananlar, prenses degilsiniz. ulkemizde monarsi yok. kimse de sizin usaginiz degil. etrafinizdaki insanlarin gorevi, kaldiramadiginiz kicinizin rahatini saglamak hic degil. surekli mizildanarak, her seyden yakinarak, gun boyu elestirip memnuniyetsiz bir yuz ifadesiyle tahtinizda oturarak cok daha itici bir insan haline geliyorsunuz. belki amsalak erkekler dis gorunusunuze bakip aldanabilirler ama inanin kadinlarin sizin gibi sendromlu insanlara tahammulu yok.

    "ben pamuklar uzerinde buyudum, aliskin degilim boyle yerlere" ne demek lan!? bizi civili yatakta mi buyuttu anamiz babamiz? o pamuklari bir tarafina tiktiklarinda sen de toprak altinda curuyeceksin. ayh ne dolmusum.

  • hayattaki tek başarısı süslenmek olan bir kezbanın köpeği olmuş kociştir. arkadaki çalışanın "ne yapıyor bunlar amk" bakışı olayın vahametini anlatıyor zaten.

    ha bi de hiç öyle ay avam numarası yapmayın kızlar, böyle adam bulsanız siz de atlarsınız. paralı kocayı görünce feministlik bitiyor tabii.