hesabın var mı? giriş yap

  • aralarında olduğum sözlük yazarları. ben bi keresinde sonradan internet cafenin sahibinin oğlu olduğunu öğrendiğim bir lise elemanıyla counter'da çatışmıştım. kurşun kulaklığımı sıyırmıştı. bir ara sokaktı, köprü çıkışı. teröristler gelip yanıma saydırmıştı. kulaklık düştü. sürem falan doldu zaten kalktım masadan sonra.

  • bana da damak tadı olarak karadeniz mutfağı hep yakın gelmiştir (anne baba ege tarafından). bilen bilir ege mutfağında topraktan çıkan her şey yenilir, et türkiye'nin diğer bölgeleri kadar çok tüketilmez.

    ben bir adanalı gibi günde 5 vakit et yiyemiyorum. bana ağır geliyor. şimdi adana mutfağı kötü mü? tam tersine çok güzeldir ama benim damak tadıma uygun değildir. adana'da, antep'te çok güzel vakit geçirdim, yemekleri çok şahaneydi ama hayatının geri kalanında böyle yiyeceksin deseler kabul etmem.

    ama karadeniz'de gittiğim her şehirde kendime göre bir yemek bulabildim. balık zaten hemen denizden hem mis gibi akarsularından çıkıyor. balığı çok güzel gömdüm her gün. bir sürü etli-etsiz sebze yemekleri var, sabah akşam yedim. ağır bir şeyler yemek istediğim zaman pideleriyle, köfteleriyle, yöresel kebapları ile kendimden geçtim. mis gibi laz böreği ve sütlaç ile grand finale gerçekleştirdim.

    ülkemin her yerinde güzel güzel yemekler var, keşfedilmemiş sırlar var. şunları alıp dünyaya pazarlayıp, ülkenin reklamını yapacağımıza bölgesel olarak birbirimizin ağzına sıçmakla meşgulüz.

    yabancıya sorsan türkiye'ye ait hangi yemek biliyorsun diye, anca rakı-çöp şiş-kebab. çok eminim ki bir kuymak, akçaabat köftesi, samsun pidesi ile yabancı birisinin aklını alırım.

  • ilkokulda benim de maruz kaldığım sorudur. manita ne ben nerden bileyim o yaşta?

    video kaset kiralanırdı* o dönem. superman 4'ü aldık babamla, eve gidiyoruz. ben acayip heyecanlıyım. bir yerlerden atlayasım, zıplayasım var. bir pelerinim eksik.. karneyi de almışım, o da süper. yol üzerinde babam bir arkadaşının yanına uğradı. biraz konuştular sonra adam bana döndü ve yanağımdan bir makas alıp sordu;

    - yakışıklı, senin nasıl gidiyor bakalım? kaç manitan var?

    - (manita ne ki? dersleri soruyor herhalde.) hiç yok amca, hepsi pekiyi.

  • uzmanlardan destek almak hayli önemli. bu uzman desteği (ilaç tedavisini bir kenara bırakırsak) genel olarak terapiye, diyaloga, konuşmaya, kısacası dile dayanıyor. dilin geçmişi ise taş çatlasa 200.000 yıl; oysa insanın da üyesi olduğu primatların geçmişi 65.000.000 yıl! yani konuşmadan önce doğada hareket ediyorduk ve belki de depresondaki birinin öncelikli ihtiyacı harekettir.

    hareketin, egzersizin depresyon ve kaygıyı azalttığına dair onlarca bilimsel kanıt var ki bunların bir kısmını entrynin sonuna bırakıyorum. bu çalışmalarda yazdığına göre mesela, doğal ortamında hareket eden ve grubu içinde düzgün bir statüsü olan bir hayvanın depresyona girdiği hiç görülmemiş. daha ilginci ise şu: evlerinin yakınında daha fazla doğal alan olan, yeşil alanların bol bulunduğu yerlerde büyüyen çocukların davranış bozukluğu, kaygı ve depresyon düzeylerinin, diğer yaşıtlarına göre önemli derecede düşük olduğu orta çıkmış.

    dolayısıyla hareket etmeyen, belli bir süre doğada kalmayan çocuk veya yetişkinlerin tam olarak sağlıklı olması pek mümkün değil. işte bu yüzden depresyon, esasında hareketsiz yaşamın sonuçlarından biri. hareketin ağır depresyonlar üzerinde yoğun bir etki göstermesi elbette beklenemez; lâkin hareket, insanları depresyona sürükleyen nedenleri hafifletebilir. ideal olan açık havada, doğada, dağda, bayırda, kırlarda hareket etmek ama bu mümkün değilse spor salonları da olur. zira spor salonlarında koşanlarda, açık havada koşanlarda olduğu kadar olmasa da depresyonun azaldığı bulgulanmış.

    üstelik sadece doğa manzarası bile insanın ruh sağlığı üzerinde büyük etkiye sahip. örneğin 1970'lerde güney michigan eyalet hapishanesi'nde kalan ve hücreleri açık araziye ve ağaçlara bakan mahkumların fiziksel ve psikolojik rahatsızlık yaşama risklerinin, hücreleri duvara bakan mahkumlardan % 24 daha az olduğu bulunmuş!

    şunu unutmayalım ki biz insanlar biyofiliyiz; yani doğaya yakın olmak içgüdülerimizde var. hatta biyofili hipotezinin ortaya atan edward o. wilson'ın dediği gibi “estetik, entelektüel, bilişsel hatta manevi tatminimizin dahi anahtarı doğanın elindedir.”

    ***
    doğa, hareket, egzersiz ve depresyon arasındaki ilişki için okuma kaynakları:

    richard louv, doğadaki son çocuk - çocuklarımızdaki doğa yoksunluğu ve doğanın sağaltıcı gücü, çev. ceyhan temürcü, 2012, s. 60.

    johann hari- kaybolan bağlar, depresyonun gerçek nedenleri ve beklenmedik çözümler, çev, barış engin aksoy, metis yay, 2019, s. 153-163.

    edward o. wilson, insan doğası, thales yay., 2017.

    physical activity, exercise, depression and anxiety disorders
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18726137/

    interacting with nature improves cognition and affect for individuals with depression
    https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…/articles/pmc3393816/

    more green space is linked to less stress in deprived communities
    https://www.sciencedirect.com/…ii/s0169204611003665

    longitudinal effects on mental health of moving to greener and less green urban areas https://pubs.acs.org/doi/10.1021/es403688w

    the great outdoors? exploring the mental health benefits of natural environments
    https://www.frontiersin.org/…/fpsyg.2014.01178/full

    exposure to neighborhood green space and mental health
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24662966/

    the nature principle (reconnecting with life in a virtual age)
    https://www.amazon.com/…-life-virtual/dp/161620141x

    green space: a natural high
    https://www.nature.com/…and%20in%20washington%20dc.

  • trendyol'da satıcı mağazamıza 10,600 lira ceza kesilmesi.

    şirinevler ve yenibosna sürat kargo şubelerinin kasım ayı kampanyalarında başlayan kargo geciktirmeleri aralık ayında da devam etti, her sabah 07:00'de teslim ettiğimiz sipariş paketlerimiz her gün geciktirildi, bir gün değil iki gün değil 1 haftadan fazla geciktirilen siparişlerimiz oldu.

    kargo şube sorumlusuna paketlerin sisteme neden girilmediğini sorduğumuzda bize verilen cevap "trendyol sistemi açıyor yarım saat sonra kapatıyor, bugün daha giriş yapamıyoruz" ya da "trendyol herkese bir kota veriyor, sisteme girebildiğimizi giriyoruz giremediğimiz ertesi güne kalıyor" bu şekilde sorunlar yaşadım, geceleri uyuyamaz oldum, ve beklenen oldu trendyol şu ana kadar toplamda 10,600 (onbinaltıyüz) lira geciktirme ceza faturası kesti ve kesilen tutarı haftalık ödemelerimizden kesildiği için sermayesiz kaldık.

    müşteri hizmetleriyle konuyu görüştük fakat bir şey yapamayacaklarını belirttiler. ocak ayında 20.000 lira borç alarak başladığım girişimim 1 aydır gelen bu cezalardan dolayı hüsrana uğradı. trendyol'un herhangi bir kaybı olmayacak fakat bizden elde ettiği 10,600 lira ile bizim satış hayatımız son buldu, maalesef bugün üzülerek mağazamı kapatmak zorunda kaldım, üzgünüm.

    edit: bu arada kargo şubesine teslim ettiğimiz siparişlerin yaklaşık 500 tanesi gecikmeden dolayı müşterilerimiz tarafından iptal edildi ve bu siparişleri de topluca şubeden maalesef geri aldık

    edit: trendyol müşteri hizmetleri ile aramızda geçen yazışma
    (.....numaralı gecikme faturaların bir hata bulunmadığı ve trendyol kaynaklı olmayan hatalı durumlarda müşteri memnuniyetini olumsuz etkileyen siparişler için memnuniyet uygulamaları yapılması gerekmektedir.

    iyi çalışmalar,
    trendyol ekibi)

    haber kaynağı: şirketdedikoduları.com

    10,600