ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gökyüzündeki esrarengiz parmak izi
-
videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
bkz: esrarengiz parmak izi
benim bakanıma edirne'de çay vermediler
-
cok gelismis bir ulkenin, bir basbakaninin, bir konusmasinda gecen, magduriyet iceren bir soz.
-boyle bir sey olabilir mi? soruyorum size olabilir mi? benim bakanimin cani cay cekmis ve icmek istemis ama yok demisler. ulan hepiniz o evdeydiniz. biz bu cay vermeyenlerle sandikta gorusuruz. varsa bir derdin sandiga gelirsin. oyle balkondan cay yok demekle olmaz. ben buradan edirne savcilarini da goreve cagiriyorum. o evde cay olup olmadigini kontrol etsinler.
ankara bala'daki trafik kazasının görüntüleri
-
şu durumda bile iyi niyetle frene basıp onca ton makineyi 7-8 metrede durdurup bi de hala kaçıp gitmeyen adama saldırmaya çalışan malların soyu yürümese de olur ya aslında.
derya büyükuncu vs michael phelps
-
biri ryan lochte ile mücadele etti, diğeri nihat doğan'la.
kondüktör
-
kondüktörler için inceledikleri çaylaklık entryleri "sözlük'te bu ayarda bir yazar olacağım" türünde bir taahhüt. yazar olduktan sonra çaylaklık entrylerindeki özeni bir kenara bırakıp canavara dönüşen yazarlar kondüktörlerin zamanlarını çaldıkları gibi, sözlük'e de zarar veriyorlar.
artık çaylaklık entryleri uygun bulunarak yazar yapılmış yeni yazarların sonraki entrylerinde aynı özen görülmediği takdirde kondüktörler bu yazarları uçurabilecekler.
çaylaklık ile sözlük yazarlığı arasındaki geçiş sürecinin ya yazarsın, ya değilsin keskinliğinde olması ileride değişecek şeylerden, bu aynı zamanda hepimiz için ileride olacaklara bir alıştırma da olmuş olur.
not: halihazırda entry silme ve yazar uçurma yetkisi olanların bu yetkileri aynen devam ediyor olacak.
kötü günlerde kişiye güç veren sözler
-
aynı kaynar su, patatesi yumuşatırken yumurtayı sertleştirir. ne olduğun, içerisinde bulunduğun şartlardan ziyade neyden yapıldığın ile alakalıdır.
5 dakikalık oksijeni kalan astronot
-
bir ayağı kraterdedir.
karlofça antlaşması
-
osmanlı'nın toprak kaybettiği ilk anlaşma olsa da, aslında burada kaybedilen topraklar 15 yıl içinde geri alınmıştır. asıl yıkım 1774 küçük kaynarca anlaşması ile oldu, orada mahvolduk işte giden sağlam gitti..
karlofça'nın ilginç bir özelliği dünyada yuvarlak masa toplantısının ilk yapıldığı yer olarak bilinmesidir. eşit hiyerarşik bir düzen oluşturmak için ilk defa yuvarlak masada imzalanmış anlaşma..
onun dışında sırbistan'da bu küçük şirin köye yolunuz düşer de anlaşmanın imzalandığı binayı görürseniz içeride anlaşmanın orijinal metninin temsilini bakın, bana ilginç gelen detay şu olmuştu; orijinal metinde osmanlı'dan ve osmanlı padişahlarından ısrarla "türk'ler, türklerin sultanı, türk sultanı" diye bahsediyor. hatta imza satırında osmanlı devleti için açılan satırda "participants les turcs" yani "türk katılımcılar" diyor.
hayır yani sene 1699, öyle "türklük" filan 1900lerde cumhuriyet dönemi ile filan çıktı diyenler oluyor da pek alakası yok yani, osmanlı en başından beri türk olduğunun farkında.
aracına kartopu çarptı diye e-5'te çocuk kovalamak
-
insanlığın düşebileceği son noktalardan zannediyorum.
çocuk bu insanlıktan nasibini almamış taksici, çocuk!
arabasına kartopu geldi diye küçücük bir çocuğu taksisiyle ters yönde giderek kovalıyor insanlıktan nasibini alamamış yaratık. hem çocuğu ölesiye korkutarak hem de o anda trafikte olan yüzlerce kişinin hayatını riske atarak.
garibim yusuf korkarak kaçarken bir arabanın altında kalıyor.
peki bu delikanlılığı çocuğa söken taksici ve ondan bir farkı olmayan yusuf'un altında can verdiği arabanın şoförü ne yapıyor? çocuğu orada kanlar içinde bırakıp kaçıyor.
yusuf, hayatının son anlarında arabayla kovalanarak korka korka can vermiş bir çocuk. iki tane korkak ise halen aranıyor.
ne desem gg.
http://gundem.milliyet.com.tr/…/1807010/default.htm
bir çocuğun ölümüyle sonuçlanmıştır.
ne bekliyordunuz?
getir'in avrupa ve amerika pazarından çekilmesi
-
vallahi böyle giderse yakında zaten tamamen çekilirler yani türkiye'de de olmazlar
yaklaşık bir saat önce 800'lü bir numaradan arandım. getir'in telefon numarasıymış.
dedi ki '' 200 lira hediyeniz adınıza tanımlanmıştır, kampanyalar kısmından bakarak, yararlanabilirsiniz''
2 seneyi aşmıştır getir'den sipariş vermeyeli. dur bir bakayım dedim, nedir ne değildir diye.
evet 200 lira indirim hakkı verilmiş, 600 tl alışveriş yaparsam kullanabileceğim.
iyiymiş dur yapalım madem dedim, ama ne göreyim
'' ay çiçek yağında kullanamıyorsun, kolada kullanamıyorsun, et ürünlerinde kullanamıyorsun, süt ürünlerinde kullanamıyorsun, kullanamıyorsun da kullanamıyorsun''
kullanabildiğimiz ürünleri yazsalar daha kolay ve zahmetsiz olur. ben kullanabileceğim bir şey bulamadım açıkçası.
olur da yetkilileri burayı okur ise, onlara söyleyeceğim '' sizin yapacağınız kampanyaya tüküreyim''
ikinci üniversitede okumak istenilen bölümler
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: oruç tutmayacaklar icin önemli bi duyuru
@1 allahım niyet ettim senin rızan icin bugünkü ramazan orucumu tutmaya!!
hadi gecmiş olsun okuduysanız artık niyetlisiniz iftara kadar bişe yiyip icmeyin cok büyük günahı varrr
umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları
-
cocukken, insaat kumunda oyun oynarken ele gelen kedi boku
cicibebe paketinin üzerindeki çocuk
-
o çocuk ben olabilirdim.
sizi temin ederim..
5 buçuk kilo doğan bir bebektim ben, annem 46 kiloymuş bana hamile kalınca, 9. ayda 72 kilo olmuş. ağırlığının yarısından fazla kilo almış yani. 5 buçuk kilo ve 60 santimetre.. yumuk yumuk tombili bumbik, 1 kilo yanaklı bir bebekmişim.
ve beni yolda görenler ısırmadan muncurmadan bırakmıyorlarmış..
işte birgün beni yolda bir prodüktör görüyor, bostancı pazarında.
bu ne acaip bir çocuk, hemen getirin bana deneme çekimine alalım diyor anneme..
gidiyoruz çekime, ön eleme yapılıyor. çeyrek finaller, yarı finaller ben hepsinden mutlu ayırılıyorum.
mutlu ayrılıyorum dediğim, bir sürü cici bebe veriyolar, bol sütlü vitaminli.. besleyici bir şey aynı zamanda..
daha ne besleneceksem artık?
neyse..
son ikiye kalıyorum artık, final oynamak istiyorum zaten..
finaldeki rakibim geliyor, aman allahım o ne öyle?
bu çocuk türk değil ki!!
sarı saçlı maviş bir şey..
annem sinirleniyor, herkes çok inanmış bana, kıbrıstaki türk temsilciliğinden bile telefonlar yağmış, azerbeycan uyumamış bütün gece..
ama heyhat! bu çocuk, türk bile değil! bize benzemeyen 1000 kıymetli ya, ben anlıyormuş gibi ağlamaya başlıyorum. annem beni susturmaya çalışıyor. ancak sonucu biliyorum ben..
o çocuğu seçiyorlar! hiçbirimize benzemeyen o çocuğu..
ve yıllar sonra bu başlığı görüp iyice anlıyorum.
1-0 mağlup başlıyoruz biz bu hayata, hem mağlup başlıyoruz hem de her bebe gibi ağlıyoruz. bunda bir gariplik yok.
not: tüm milliyetçilik duygularımı kullandığım bu yazının tamamı gerçektir. cici bebe türk olsun!