hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle kendi yaşadığı şehri gezmeli bence. misal, benim bir arkadaşım vardı bu hayalini gerçekleştirmeye çalışan, havaalanına gitmeye çalışırken kurtköy dolaylarında kayboldu.

  • kuantum kuramının belirsizlik ilkesi, bir parçacığın bazı farklı özelliklerinin ikisinin de kesin olarak belirlenemeyeceğini söyler. örneğin bir parçacığın konumuyla momentumu (momentum bir cismin kütlesiyle hızının çarpımıdır) aynı anda tam olarak ölçülemez. kuantum kuramına göre parçacığın bu iki özelliğindeki belirsizliklerin çarpımı en az planck sabiti h=6,626x10^-34 j.s kadardır. konumu belli bir anda kesin olarak bilinen bir parçacığın momentumu sonsuz belirsizliktedir ve bu yüzden parçacık kısa sürede o noktadan ayrılır ve uzaya dağılır. benzer şekilde momentumu kesin olarak bilinen bir parçacığın konumu sonsuz belirsizliktedir, yani böyle bir parçacık uzayın her köşesinde bulunabilir. bu nedenle doğada rastlanan parçacıkların bulunduğu kuantum durumlarında parçacıkların hem konum hem de momentumu bir miktar belirsiz olmak zorunda. alman fizikçi werner heisenberg, ünlü mikroskop örneğini bu ilkeyi açıklamak için geliştirdi. bir parçacığın yerini "görerek" ölçmeye çalıştığınızı düşünün. böyle bir ölçümde parçacığın üzerine ışık göndermek, dolayısıyla parçacıkla etkileşmek gerekir. bu bile parçacığın konumunu tam olarak belirlemeye yetmez. bu ölçümde en azından kullanılan ışığın dalgaboyu (l) kadar bir hata yapılır. bunun yanı sıra ışık parçacıkla etkileştiği için ölçüm, parçacığın hızında bir değişmeye de neden olur. ışık parçacığa çarpıp yansıdığı için en az bir fotonun momentumu parçacığa aktarılır. parçacığın momentumu ölçümden önce tam olarak bilinse bile, konumun ölçülmesi parçacığın momentumunu h/l kadar değiştirir. bu nedenle, parçacığın yerini daha iyi belirlemek için daha kısa dalga boylu ışık kullansak bile, ölçümümüz momentumdaki belirsizliği arttıracak, ama her durumda ikisinin belirsizlikleri çarpımı en az h kadar olacaktır.

  • bir de demiyorlar mı "karıncalar zeki hayvanlardır" diye. klavyeyi ısırıyorum sinirden. lan nasıl zekâ bu. demin nereye gidiyordun şimdi ne yapıyorsun. diyecek laf bulamıyorum bu geri zekalılara gerçekten. bildiğin ebleh bir hayvan. diğer yönü de kapatsan yine terse yürür ha. ehehehe. lan o taraf kapalı zaten. ahahah. salak ya.

  • bu ülkenin özeti diyorlardı ya hani bu adam için gerçekten öyleymiş. eninde sonunda herkesi bu hale çeviriyor bu ülke.

  • olması gerekendir. benim paramla bana hakaret edip beni yok sayacak bir sistemin benle alakası olamaz. kendileri çalsın oynasın, namaz kılmayı bilen herkes namaz kıldırabilir.

    edit: imla

  • sayın esmer bayanlar; saçlarınızı sarıya boyatınca maalesef marilyn monroe'ya değil, trabzonsporlu ibrahim yattara'ya benziyorsunuz...

  • 1- buğdayın ana yurdu, ekmeksiz, tatlısız yemek yenmeyen, pilav, bulgur, makarna, bakliyat yemeyince karnı doymayan insanlar ülkesinde yaşıyoruz. karbonhidratın çok çok çok ağır bastığı bir gıda geleneğimiz var. taş devri insanının sadece yazın bulup yiyebildiği, kanda şekeri arttırıp sürekli insülin salgılatan, şeker oranı azalırken hemen açlık hissi veren, dolayısıyla durmadan yememizi sağlayan, bu sayede taş devrinin olmazsa olmazı kışa hazırlık şişmanlatan şeyleri, yılın her mevsiminde bolca ve azimle yiyoruz.

    2- evlilik ertesi, mutfak marifetleri evdeki kuru erzakı masada iştah açıcı yemeklere çevirmek olarak yetiştirilmiş kızlarımızın, yeni gelin saadeti ve hevesiyle saldırmaları, sabah ve akşam ailece ev yemeği olayının yiyecek kısmını katlıyor.

    3- evlilik, artık her akşam erkenden eve gelmeyi, yemekten sonra gün boyu görüşmediğin eşinle birlikte olmayı gerektirir. yok artık yemeğin bitmesiyle "ben kaçtım!"lar, koşa koşa arkadaşlara, beraber karşı cins odaklı türlü türlü alengirli kas kullandıran, kalp çırptıran, enerji tüketen faaliyetler. sen de her yetişkin gibi evinde otur, propaganda haberlerini, dizini, abur cubur reklamlarını izle, çekirdeğini çitle, ağır yemeğini çay, kahve, kurabiye, çerezlerle katla ve hazmet, göbeğini bağla.

    4- ailece gezinti bile artık birlikte, ağırbaşlı, aşırı kas kullanmadan, nabzı fazla yükseltmeden, selamlaşma, durup bir iki laf, varsa arabayla fazla yürümeden, misafirlik, ikram, geri dönüp yatmak temelli olmak zorunda.

    5- şunlar hak getire, hatta yasak, ayıp, "olmaz öyle şey", "herkes ne der", "eski köye yeni adet", acizlik alameti, en azından "boş ver" dedirten türden: idman, spor, kas kullandıran oyun, nabzı ara ara aşırı yükselten faaliyetler, bir hayır işinde canla başla çalışma, bir hobi ya da sosyal faaliyetin haftada bir kaç akşam katılanları yoğun çalıştırması, uzun uzun tempolu yürüyüş gerektiren terleten gezmeler, neredeyse ikinci mesai gerektiren bir aile projesi. evde bakımı ihtiyaçları birinin beden yormasını gerektiren hayvan, bahçe tarzı şeyler.

    6- hayatın gündelik ritmi göbek eritmeyen tarzdan, yani mesela işin kapalı alanda oturarak, belki parmak ucunu hareket ettirenden fazla kas gerektirmeden yapılan türden, işe gidiş gelişin nerdeyse tümü motorlu araç ile, erzak eve giderken yol üstünde bir markete uğramak şeklinde emeksiz tedarik edilen, huzur yaklaşık yüz yıldır gündüzü işte, geceyi evde geçirdiğin sürece fazla çaba gerektirmeyip kendiliğinden oluveren bir şey olması ve evliliğin insanı bu yöne itmesi normal, zorluk dediğimiz şeyler daha çok zihinsel, politik, ve gelecek endişesi tarzından, suç işleyince hakimin verdiği ceza bile kas kullanımını nabız artışını en aza indirgeyecek türden, voltası kısıtlı hapis yatmak şeklinde olması.

    7- eşlerin de işi olması, bu yüzden inceden inceye hayatımıza giren fabrika ürünü hazır, ya da yarı hazır yiyecekler, bunların içindeki raf ömrü uzatıcı kimyasallar, kimya temelli tatlandırıcılar, kimya olmasa hayatımıza giremeyecek ama pırıltılı ambalajlarda gıda diye satılan envai tohum yağları, ağızda çiğnemeyi bile saf dışı eden paketleme kolaylaştırıcı öğütülmüş veya sıvı malzemeler, bunların sürekli reklamlarla, dizilere ürün yerleştirmeyle gözümüze gözümüze sokulması, genç nesillere imrenilecek bir şey olarak kafalarına sokulması, hiç yemeyecek iken gereğinden fazla tüketir olmamız.

    8- evliliğin eşlerin iş ve yaşanacak yer seçimini birbirine uydurmaya zorlaması, seçenekleri kısıtlaması, bu yüzden daha çok gıdayı satın alma temelli şehir hayatı, kimsenin kendi yiyeceğini üretmemesi. bunun sonucu olarak yediğimiz gıdalara üretici veya aracı tarafından hile karıştırılması, tüketiciyi türlü yollardan riske sokması (gıdada hile ve risk çeşitleri için bkz. #102376151) bu risklerin çoğunluğunun da metbolizma bozukluğu ve şişmanlama sebebi türünden olması.

    daha da var ama.. bitirelim.

  • 0.4'e kadar iyi bir dağılım olduğunu, 0.5'ten fazlası dağılımın eşit olmadığını gösterir. y ekseninin yüzde olarak kümülatif gelir, x eksenininse yüzde olarak gelir sahipleri olduğu grafikte, içbükey lorenz eğrisiyle 45 doğrusu arasında kalan alanın 45 doğrusunun altında kalan tüm alana oranıdır gini. ancak, zaman içinde ülkeler arası gini karşılaştırmasının zor olacağı da söylenir çünkü değişik şekillerdeki lorenz eğrileri aynı gini katsayısını verebilir. ayrıca, sayısal olarak küçük olduğu için (0-1), büyük değişiklikler çok küçük oynamalar getirir, bu yüzden değişiklikleri yeterince iyi yansıtmayabilir.

  • anneleri tarafından yatağı batırması engellenmiş, sidikli sözlükçülerdir. umarım yalnız değilimdir.