hesabın var mı? giriş yap

  • 2017'de okuduğum yerli ve yabancı çizgi roman ve grafik romanlara (resimli roman) dair olan bu seçkiyi yaparken senaryonun edebi değeri, grafik unsurların kalitesi, özgünlük, kendi içinde tutarlılık, farklı alt metinler içermek ve bitirdikten sonra yeniden okuma isteği uyandırmak gibi kriterleri göz önünde bulundurdum. paylaştığım kitapların çok önemli bir kısmı 2017'de basıldı. hem edebiyatın iyisine, hem de grafik sanatların kalitelisine prim verenlerin mutlaka ilgilenmesi gerektiğini düşündüğüm eserler hakkında kısa bilgiler vereceğim:

    01* gizli tarih; jean-pierre pecau'nun senaryosunu yazdığı ve önemli grafik sanatçılar tarafından resimlenen seri fransa'da 34 albüm halinde yayınlandı. alfa kitap tarafından türkçeye kazandırılan serinin şu ana kadar ilk 32 albümünü dörder dörder birleştirilerek 8 cilt halinde okuruyla buluştu. 2017'de yayınlanan son 4 cildi piyasaya çıkar çıkmaz alıp okudum. ezber bozan, konfor zedeleyen alternatif tarihlere ve komplo teorilerine meraklı olan herkesin mutlaka okuması gereken bir seri bu.

    02* sıradan zaferler; yazan ve çizen: manu larcenet, karakarga yayınları.

    03* brodeck raporu - birinci kitap; öteki, yazan ve çizen: manu larcenet (philippe caludel'in romanından uyarlama), karakarga yayınları.

    sıradan zaferler ne denli gerçekçi ise, brodeck raporu o denli 'büyülü gerçeklik' içinden konuşuyor. her iki eserinde larcenet farklı teknikler / üslûplar kullanmış. siyah beyaz olarak, çiniyle çizilmiş haliyle, basılmış olan brodeck raporu'nda sanatçının yazısız panellerde yaratmayı başardığı atmosfer ise gerçekten olağanüstü. bağımsız (isteyen underground diye de okuyabilir) resimli roman tutkunların uzak duramayacakları 2 albüm yaratmış fransız sanatçı.

    04* yürüyen ölüler; yazan: robert kirkman, çizenler: robert kirkman, tony moore, charlie adlard. post-apokaliptik bir dünya ile zombi olgusunu birleştiren serinin ilk 26 cildi marmara çizgi yayınları tarafından dilimize kazandırıldı. türünün başyapıtı olan serinin resimli roman edisyonu, dizisinden daha başarılıdır. abd'de 2003'den beri yayınlanan efsanevi (kanonik) saganın 2017'de ülkemizde yayınlanan son üç cildi (24, 25, 26) de diğerleri gibi başta felsefi, sosyolojik, politik, kültürel, psikolojik, antropolojik, teolojik olmak üzere çok sayıda alt metni başarıyla harmanlaması sayesinde türün meraklılarının ısrarlı ilgisini fazlasıyla hak etmekte. 'okuyalım, okutalım, bunlarda musrır olalım!' dedirten bir seri bu, benden söylemesi.

    05* üç gölge; yazan ve çizen: cyril pedrosa. masal ve gerçekliği özgün çizgileriyle harmanlayıp birleştiren sanatçı sadece fransa'nın değil, diğer dominant grafik roman havzalarının da bazı önemli resimli roman ödüllerini kazandı. insanın evlât sevgisiyle ve ölüm karşısındaki çaresizliğliğini eksenine oturtmuş olan bu şiirsel eseri baobap yayınları basmış.

    06* ındeh - apaçi savaşlarının hikâyesi; yazan: ethan hawke, çizen: greg ruth. amerikan yerlilerinin tarihine dair yapılmış en nesnel, en başarılı edebi eserlerden olan ve karakarga yayınları'ndan çıkan yapıt, aynı zamanda tanınmış hollywood aktörlerinden olan ethan hawke'ın ne denli olgun bir yazar olduğunu da koymakta ortaya.

    07* karganın uçuşu; yazan ve çizen: jean pierre gibrat. öncesinde dilimize çevrilen bir diğer resimli romanı erteleyiş ile ülkemizde de sadık bir hayran kitlesi edinen kült fransız grafik sanatçısı ve yazarı gibrat, çok nadir olan bir grafik yetiyle insanları - hayvanları - eşyaları - binaları - manzaraları aynı ustalıkla resmetmekte. sanatçının öykücülüğünün de en az grafik yanı kadar özgün ve artistik oluşu, flaneur yayınlarınca basılan eserlerinin sadık fanlar edinmesini açıklamakta. nazi işgali altındaki fransa'da direniş ve insan ilişkilerini anlatan ve frankofon grafik romanın başyapıtlarından olan eserin, (burası özellikle koleksiyonerleri ilgilendirmekte) yayıncısının 150 adet bastığı sınırlı edisyonundan olan nüshalarının, flaneur'ün diğer yayınlarının sınırlı baskıları gibi, çok kıymetli olduğunun altı çizilmeli.

    08*kara tarikat tugayları; yazan: pierre christin, çizen ve renklendiren: enki bilal.
    09*gazap fırtınası üçlemesi - 1: mahlukk; yazan ve çizen: enki bilal.
    10*gazap fırtınası üçlemesi - 2: julia & roem; yazan ve çizen: enki bilal.
    11*gazap fırtınası üçlemesi - 3: havanın rengi; yazan ve çizen: enki bilal.

    yaşayan en önemli çizgi roman sanatçılarından olan enki bilal eserlerinde, siberpunk'a yakın bir bilim kurgu ile fantastik kurgu ve politik kurguyu harmanlayarak çok farklı evrenler inşa eder. iç savaştan 1970'lerin sonuna değin ispanya'da yaşanan sosyo-politik olayları ele alan kara tarikat tugayları sanatçının yazar pierre christin'le 1970'lerde yaptığı erken dönem işbirliğinin en önemli meyvelerindendir. hem yazıp, hem de resimlediği ve renklendirdiği gazap fırtınası üçlemesini oluşturan üç grafik romanında ise enki bilal, post-apokaliptik bir dünyada hayatta kalmaya çalışan bir avuç insanın yeni bir toplum / düzen / dil / dünya / kozmos inşa etme çabalarını, yaratıcı bir tarzla kurduğu orijinal atmosfer üzerinden resmetmiştir. söz konusu türlere ilgi duyanlar, tamamı marmara çizgi tarafından özenli bir baskıyla yayınlanan 4 eseri de mutlaka edinmeli ve okumalılar.

    12*ıncal, yazan: jodorowky, çizen: moebius (jean giraud), renklendirenler: yves chaland vd. grafik romanın iki dahisinin, jodorowsky ile moebius'un işbirliğinin ürünü olan ve orijinali 1980'lerin ilk yarısında fransa'da metal hurlant dergisinde tefrika edilen, akabinde ise 6 albüm olarak yayınlanan eseri gerekli şeyler yayıncılık 2017'de tek cilt halinde bastı. grafik roman meraklılarıyla koleksiyonerler hatırlayacaktır; serinin ilk albümü 2000 haziran'ında 'bir john difool macerası...kara incal' ismiyle ithaki yayınları tarafından yayınlanmıştı. pek çok ödül kazanmış iki dahinin bilim kurgu ile fantastik kurguyu sıra dışı ve çok başarılı bir şekilde meczettiği ıncal sagası meraklısının ilgisini fazlasıyla hak eden bir baş yapıttır.

    13*martin mystere.
    14*zonax.
    15*başka yerden hikâyeler.
    16*hikâyeler - stories.
    17*ava giden avlanır.

    ilk üçü bilim kurgu ve fantastik kurgu tarzlarına ait olan martin mystere, zonax, başka yerden hikâyeler ve hikâyeler - stories, çizgi düşler / özer sahaf ve yayıncılık tarafından dilimize kazandırılmakta. 1984'den beri bağımlısı olduğum martin mystere ile onun yan yayınları olan zona x ve başka yerden hikâyeler'in 2017'de dilimize kazandırılanların (yaklaşık 10 kitap) tamamını okudum. bunları türün tiryakilerine hararetle öneriyorum. çizgi roman evrenine naif ve sempatik bir mercek tutan ve senaryosu stefano munari'ye, desenleri ise mauro ferrero'ya ait olan 'ava giden avlanır' 2017'den aklımda kalan bir diğer fumettiydi. eser lâl kitap tarafından kazandırıldı dilimize(iii).

    18*beşinci beatle - brian epstein'in hikâyesi; yazan: viven j. tiwary, çizenler: andrew c. robinson & kyle baker. beatles'ı küresel bir şöhret yaparak 'kral'dan (elvis presley) bile daha çok dinlenen ve tanınan bir popüler kültür ve müzik fenomenine dönüştüren efsane menajerin ülkemizde neredeyse hiç bilinmeyen yaşamını anlatan eseri çizgi düşler bastı.

    19*vaiz; yazan: garth ennis, çizen: steve dillon. çok sert içeriği yüzünden, orijinal takımını okuyan benim gibi grafik roman ve çizgi roman tutkunlarının 'ülkemizde basılması imkânsız!' dediği preacher serisinin ilk cildi 'vaiz - teksas yolları' başlığıyla ithaki yayınları tarafından basıldı. alan moore ve neil gaiman gibi, 1980 sonrasında müesses grafik roman evreni yıkıp, yerine yenisinin temellerini atanlardan olan garth ennis'in ödüllü serisi vaiz, içerdiği çok sayıda alt metinle gerçek bir entelektüel şölen vaat etmekte. meraklısı ıskalarsa üzülür, demedi demeyin.

    20*sandman, yazan: neil gaiman, çizenler: kelley jones - charles vess vd. daha önce arka bahçe yayınlarının başlayıp laika yayınlarının tamamladığı 11 cilt halinde dilimize kazandırılan seri, bu kez de ithaki yayınları tarafından yeni bir çeviri, özenli bir baskı ve abd edisyonuyla bire bir aynı ebatlarda olmak üzere basılıyor. 2002 - 2011 döneminde okuduğum serinin ithaki edisyonuna ait olan ilk 4 cildi / albümü 2017'de edindim ve ilk seferkini aratmayan bir zevk ve heyecanla okudum. grafik roman tarihinin köşe taşlarından olan eser için tek bir kelime etmek gerekse: 'şaheser!!!' derim; bu kadar netim anlayacağınız. aldığı ödüllerin haddi hesabı olmayan esere dair önerim: okuyalım, okutalım ve bunda da musrır olalım.

    21*scalped, yazanlar: jason aaron vd., çizenler: r. m. guera vd.. şu ana değin 7 cildi yayınlanan eserin son ikisi 2017'de (bu satırların yazarının da arasında olduğu) okuruyla buluştu. kuzey amerikan yerlilerinin son 55 - 60 yılda (özellikle rezervuarlarda) yaşadıklarını ele alan seri gerçekçi grafik romanın ve iyi edebiyatın baş yapıtlarından, desenler de usta işi ve yüksek estetik değer içermekte. kızılderililerin modern ve hatta post-modern çağlarda yaşadıklarına ilgi duyanlar bu seriye uzak durmasalar doğrusu iyi ederler.

    22*100 kurşun, yazan: brian azzarello, çizen: eduardo risso. komplo teorisi temelli bir senaryo ile kararında bir fantastik kurgu atmosferinin ustaca harmanlandığı serinin 'madara dedektif' isimli 5. cildi 2017'de okuduğum amerikan grafik romanlarındandı. çizgi düşler etiketiyle raflardaki yerlerini alan eisner ve harvey ödüllü seri sadece sağlam senaryosu ile değil, usta işi desenleriyle de meraklısını yakalamayı başarıyor.

    23*secret wars, yazan: jonathan hickman, çizen: esad ribic. marvel evreni'nin bütün süper kahramanlarını, tanrıları ve yarı-yanrılarını (titanlar) bir araya getiren eser, paralel evrenlerin (yoksa 'çoklu evrenler (multiverse)' mi demeliydim?) sonsuz sayıda evrenin birlikte var oldukları bir süperpozisyon halinden salt 2 evrene çöküşünü ve bunların verdikleri hayatta kalma mücadelesini anlatmakta. bilim kurgu, fantastik kurgu ve komplo teorilerinin (j. hickman'a sektörün dahisi muamelesi yapılmasını meşru kılan bir çarpıcılıkta ve orijinallikte) birleştirmeyi başaran eser için diyorum ki: 'size sadece bir tane süper kahraman janrından grafik roman önermem gerekse, o hiç kuşkusuz bu olurdu! yayıncısı gerekli şeyler yayıncılık.

    24*uyanış, yazan: scott snyder, çizen: sean murphy. kısa seri dalında eisner ödülü eser post-apokaliptik bir senaryoyu insanlığın kökenlerine bağlayarak 'nereden geldik, nereye gidiyoruz?' şeklindeki o kadim, o mühim ve o büyük soruyu edebiyatın imkânları içinden cevaplandırmayı başarıyor. jbc yayınlarının bastığı eser gerçek bir başyapıt.

    25*airborn 44, yazan - çizen - renklendiren: philippe jarbinet. 2. dünya savaşı'nın avrupa cephelerini konu alan 4 albüm alfa yayınları tarafında tek cilt halinde birleştirilerek basılmış. çok ciddi arşiv çalışmalarına dayanan hikâyeler kurmaca olmasına karşın, adeta belgeselmiş izlenimi uyandırmakta. 2. büyük savaşı konu alan edebi külliyatın iyi örneklerine meraklı olanların ilgisini beklemekte.

    026*istasyon sokağı no: 120, yazan: leo malet, çizen: j. tardi. kara edebiyatın / kara polisiyenin ve politik polisiyenin frankofon havzada yetişmiş en önemli temsilcilerinden l. malet ile, yaşayan en önemli fransız grafik sanatçılarından olan jacques tardi'nin diğer işbirlikleri gibi bu eser de çok başarılı doğrusu. karlı bir havada, cam kenarındaki kalorifere ayaklarınızı dayayarak ve de sıcak çikolata içerek okumanız halinde, ömrünüze ömür katacak bir bu kitabı da mercek altına alın derim.

    27*essex county 2. kitap - hayalet hikâyeleri, yazan ve çizen: jeff lemire.
    28*essex county 3. kitap - kasaba hemşiresi, yazan ve çizen: jeff lemire.

    marmara çizgi yayınları'nın bastığı üçlemenin son 2 cildini 2017'de okudum. lemire'in yaşam öyküsünden izler taşıyan eserler küçük insanların dünyasına sorumluluk duygusuyla, bilgece ve hümanistçe yaklaşmakta. süper kahramanları konu alan grafik romanların dünyasıyla tam bir tezat oluşturan essex caunty üçlemesinin evreni, size insan olmanın yalın hakikatlerini hatırlatmakta. öte yandan jeff lemire'in marvel ve dc comics için çok başarılı süper kahraman senaryoları da yazmış olması, onun çok boyutlu bir yazar olduğuna işaret ediyor olsa gerek.

    29*ben rene tardi stalagııb kampında savaş esiri, yazan ve çizen: jacques tardi. tardi'nin, babası rene tardi'nin nazi toplama kamplarındaki tutsaklık yıllarını anlattığı eseri tamamen gerçeklere dayanmakta. yapı kredi yayınlarının ciltli ve büyük boy olarak bastığı eser, savaş denilen çılgınlığı mercek altına almakta. tardi'nin desenleri için bile almaya değer.

    30*çin'den bir gezi hikâyesi - shenzen, yazan ve çizen: guy delisle.
    31*burma günlükleri, yazan ve çizen: guy delisle.

    kanadalı yazar ve çizer guy delisle daha önce pyongyang grafik romanı ile türk okurunun karşısına çıkmıştı. her üçü de karakarga yayınları'ndan çıkan eserlerinde sanatçı iş vesilesiyle bulunduğu kuzey kore, myammar / burma ve çin gibi ülkeler hakkında belgesel tadında bilgiler vermekte. bunu yaparken kuru / resmi / üstten bakan / sevimsiz bir didaktik tarz yerine; başta kendisi olmak üzere, her şeyi inceden inceye tiye aldığı bir yaklaşımı kullanması, eserlerini sempatik ve kolay okunur kılıyor. az bilinen, 'kapalı kutu', 'egzotik' toplumları tanımak isteyenler için seçenek oluşturmakta delisle'ın kitapları.

    32*ben katil, yazan: antonio altarriba, çizen: keko. cinayet işlemenin, giderek de seri katil olmanın felsefeni yapan eser sanat tarihine, psikolojiye ve çağdaş ispanya'nın sosyo-politikasına dair çok güçlü alt metinler içermekte. aylak kitap yayınlarından çıkan eser, sıra dışı metninin yanı sıra, keko'nun başarılı siyah - beyaz çizimlerinin yarattığı başarılı atmosfer sayesinde kült kitap olmaya aday gözükmekte.

    33*cahiller - karşılıklı bir aydınlanma hikâyesi, yazan ve çizen: etienne davodeau. fransız şarap evreniyle çizgi roman kozmosunu birleştiren eserin önsözü türkiye'nin en önemli gurmesi vedat milor tarafından yazılmış. baobap yayınlarından çıkan savruk ve samimi, ama usta işi diyebileceğim desenleri kitabın bir başka artısı.

    34*bihikâye, yazan ve çizen: gipi. kendi hayatıyla büyükbabasının 1. dünya savaşı'nda yaşadıklarını birlikte deneyimleyen bir yazarın, halüsinasyonlarla dolu sarsıcı evrenini hem çini mürekkebi ve hem de sulu boya tekniklerinin imkânlarını kullanarak büyük bir başarıyla canlandıran sanatçının çok sayıda prestijli ödül sahibi olmasını normal karşılıyorsunuz. psiko-dramalardan ve yaratıcı yönü kuvvetli şizoid benlik öykülerinden hoşlananları kavrayacak eser karakarga yayınları etiketini taşımakta.

    35*oğulların diyarı, yazan ve çizen: gipi. eisner ve angouleme gibi çok sayıda prestijli ödül sahibi olan italyan grafik sanatçısı gipi'den post-apokaliptik bir öykü. post-civilisation'ın kakafonik ve anomik tablosunun böylesine yalın, böylesine insancıl, böylesine samimi resmedilmesi muhatabını büyülüyor doğrusu. atmosferin baba ile oğulları arasındaki ilişki ve iletişim üzerinden oluşturulması ise hikâyenin orijinalitesini tesirini arttırmakta. iyi edebiyat meraklısı için gerçek bir yüzük taşı olan eser karakarga yayınları tarafından basıldı.

    36*güçsüz düşmezsen hayat güzeldir, yazan ve çizen: seth. karikatür tarihinin çok az bilinen bir figürünün peşinde yapılan tutkulu, marazi, nostaljik bir keşif seyahatinin naif denilebilecek sadelikteki desenlerle resmedildiği kitap comics journal tarafından '20. yüzyılın en iyi 100 çizgi romanından biri' olarak nitelendi. bana göre de gerçek bir başyapıt olan eser karakarga yayınlarının bir marifeti. işte lâfın tam da burasında şunu demek farz oldu artık: çok kısa bir zamanda çok sayıda kaliteli grafik romanı dilimize kazandıran karakarga yayınları'na aferin doğrusu.

    dipnotlar:
    (i): sadece türkiye'de değil, dünyada da karıştırılır ve birbirlerinin yerlerine kullanılır grafik roman (graphic novel) ve çizgi roman kavramları. en uygun türkçe karşılığı resimli roman olan grafik roman'ın senaryosu kaliteli, grafik unsurları estetik ve hacmi (yayın süresi) de sınırlıdır. buna karşın çizgi romanın senaryosunun ve desenlerinin o kadar da kaliteli olması gerekmez. yanı sıra, bir çizgi romanın yayını yıllarca, hatta onlarca yıl sürebilir.

    (ii): ülkemizde müthiş bir çeviri resimli roman ve çizgi roman sektörü var. amerikan (çoğunlukla süper kahramanlar), italyan (fumetti), francofon (fransız ve belçika), manga (ağırlıkla japon), bağımsızlar ve yeraltı edebiyatı bu sektörün küresel ölçekteki en önemli üretim havzalarıdır. yerli çizgi ve resimli romana gelince, orası tam bir hayal kırıklığı işte. ne yazık ki bu alanda bir varlık gösteremiyoruz. bırakın çeviri temelli o devasa sektörün boyutlarını zorlamayı, yılda birkaç tane eli yüzü düzgün yerli resimli ve çizgi roman bile üretmeyi beceremiyoruz. son yıllarda bu alanlardaki en önemli yerli işlerimiz levent cantek'in editörlüğünü yaptığı albümlerle ersin karabulut'un resimli romanları oldu. kardeş diyebileceğimiz bir disiplinde, karikatür alanında dünyanın kayda değer ülkelerinden biri olmamıza karşın, resimli ve çizgi roman sahalarındaki bu durum anlaşılır gibi değildir. 1960'larda ve 1970'lerde, 'kılıçlı kahramanlar' zemininde gelişen oldukça güçlü bir yerli çizgi roman sektöründen sonra bu noktaya gelmiş olmamız, üzerinde ayrıca düşünmemiz gereken bir başarısızlıktır diye düşünüyorum.

    (iii): 2017 temmuz'undan itibaren grafik roman ve çizgi roman edinme - okuma - biriktirme süreçlerinde çok daha seçici davranmaya başladım. bu tarz değişikliği yılın 2. yarısından itibaren italya menşeyli çizgi romanları (fumettiler), (çok beğenmeme karşın, tekrara düştüğünü düşündüğümden 'yalnız kurt ve yavrusu' ile, sonunu çok merak etmeme karşın, 'pehlivan tefrikası' gibi uzadığından, 'titan'a saldırı da dahil) mangaları ve sayılamayacak kadar çok süper kahraman serisini basan, başta dc comics ve marvel comics olmak üzere, abd merkezli grafik ve çizgi roman endüstrisinin eserlerini % 95 oranında terk etmeme yol açtı. 2017'nin ilk yarısında okuduğum grafik roman ve çizgi romanların sayısı 300'ü bulurken, yılın ikinci 6 ayında bu janrlarda sadece 50 kitap okumuş olmam işte bundandı. söz konusu dönüşümü gerçekleştirmemi sağlayan kararın arkasında çalışan saikleri anlatan bir metin için bknz.

  • aslında rezalet tarihi 10 temmuz. bana gelen cavabı şimdi gördüm ama başlığın dikkat çekmesi için bu şekilde açtım.

    şimdi olayın başlangıç noktası burada;
    (bkz: #68859272)

    okumaya üşenenler için çok kısa bir özet geçeyim, urfada tenis oynayacağız gençlik ve spor merkezinde. üyeliğimiz var rezervasyon var gittik tam korta gireceğiz tesis müdürü geliyor bizi spor yaparken su içtiğimiz için saygısızlıkla suçluyor. ramazan ayında olduğumuzu belirtiyor git gide sesi yükseliyor ve bizi tesisten dışarı attırıyor.

    ben bu olay üzerine bimere yazdım. metin eksiksiz şu şekilde;

    bugün bir aydır abonesi olduğum karaköprü gençlik ve spor merkezine tenis oynamak için bir arkadaşımla birlikte gittim. öncelikle gidip her zamanki gibi saat 17.30 için rezervasyon yaptırdım. rezervasyon saatine doğru korta gittik. tam korta girecekken tesis müdürü mustafa bey yanımıza geldi ve elimizde su olduğunu, bunun bir saygısızlık olduğunu söyledi. yaklaşık 10 dakika boyunca bir diyaloğumuz oldu. bize orasının bir spor merkezi olmadığını, gençlik merkezi olduğunu, ramazan ayında belirli yazılı kuralları olduğunu, su içerek spor yapamayacağımızı söyledi ve bizi saygısızlıkla suçladı. ramazan ayında tesiste kuran okunduğundan, oruç tutulduğundan bahsetti. kendisine islamın hoşgörü dini olduğunu, yıllarca oruç tuttuğumu ve oruç tutmayanlara hiçbir zaman bu gözle bakmadığımı söyledim. bir saygısızlığımızın olmadığını, spor yaparken çok sıvı kaybettiğimizi, su içme zorunluluğumuzu kibar bir dille belirttim. kendisi git gide artan ses tonuyla bizi saygısızlıkla suçlamaya devam etti ve en sonunda saatin 17.30 olduğunu, tesisin kapalı olduğunu (içeride çocuklar langırt ve masa tenisi oynuyordu) söyleyerek güvenlik eşliğinde bizi dışarı attı. tesisin 21.00 a kadar kurs ve etkinlik için kullanıldığını biliyorum. ki bu güne kadar hep 17.30-18.30 saatlerinde tenis oynadık.

    ben 27 yaşında bir beden eğitimi öğretmeni olarak tesis müdürü mustafa kırıkçı adına çok üzüldüm. ilinde öğretmenlik yapan ve boş vaktini spor yaparak geçirmek isteyen bizlere karşı gerçekten kırıcı bir üslubu vardı. bizi oruç tutmamakla dahi suçlamaya kalktı. insanların dini görüşlerinin bir spor merkezinde tartışılır hale gelmesi gerçekten bana acı veriyor.

    tesisin çalışma saatleri internette 08.00-21.00 olarak gözüküyor. abonesi olmama ve kort için daha önceden yer ayırtmama rağmen mustafa kırıkçı tarafından tesisten atıldık. yanımızda su ile geldiğimiz için oldu bunlar.

    ilginiz için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim. tesis bilgileri be çalışma saatlerinin olduğu ekran görüntüsü ektedir.

    bunu ben gençlik ve spor bakanlığına yönlendirdim. bana cevap veren kurum ise şanlıurfa gençlik ve spor il merkezi. bu sıkıntının ilk ayağı. ben zaten gençlik ve spor merkezini şikayet ediyorum bana cevap il merkezinden geliyor.tarafıma gelen içler acısı cevap eksiksiz bu şekilde;

    `gençlik merkezi gençlerin sosyal, kültürel, topluma aktif vatandaşlar olarak katılmalarını sağlayan ve gençleri zararlı alışkanlıklardan korumaya yönelik çalışmaları yürüten kurumlardır. bu nedenle ramazan ayının ruhuna uygun, daha hassas davranılması gerektiği ve söz konusu olayın da ramazan ayının ruhuna uygun olmaması nedeniyle gençlik merkezi müdürü tarafından nezaket kuralları çerçevesinde uyarıda bulunulmuştur. tesislerimiz hizmete açık olup belirtilen saatlerde kullanabilirsiniz. bilgilerinize.`

    bakın resmen bize bağıran ve dışarı attıran müdürü savunuyorlar. nezaket kuralları çerçevesinde uyarıda bulunmuştur diyorlar. adam bize bağırdı ve dışarı attırdı. bu cevap resmen benimle dalga geçmektir.

    şimdi az önce yine bir metin yazdım. olayı anlattım verilen cevabın trajikomik olduğunu belirttim ve yolladım.

    buraya kadar sıkılmadan okuyan dostlarıma çok teşekkür ediyorum. sizden isteğim bu başlığın altına olumlu olumsuz birşeyler yazmanız güncel tutmanız. bu sayede belki bir avukat suser bana ulaşacak ve haklarımı bana anlatacak. belki olay medyaya taşınacak. sözlüğün gücünün malum herkes farkında. koru hastanesi rezaleti tüm ülkeyi salladı sayemizde.

    bu insanlarla bu şekilde başa çıkabiliriz. ben iki senedir orada öğretmenim. belki de bu adamın çocuğuna eğitim vermeye çalışıyorum. onun gelişimine bir şeyler katmak için gece gündüz çabalıyorum. ama devletin sözde en ilgili şikayet kurumu benimle alay edercesine bir cevap yazıyor.

    destek veren herkese çok teşekkür ederim şimdiden. lütfen başlığı güncel tutun buna gerçekten ihtiyacım var. bu yobaz düşüncenin değişmesi için elimizden geleni yapalım. iyi geceler.

    edit: destek için teşekkür ediyorum. mesajların hepsine cevap vereceğim. rezaletin başlangıç tarihi 15 haziran. bunu zaten entry başında olayın başlangıçı diye belirttim link bile verdim. gözünden kaçan birçok yazar olmuş olmalı ki 10 temmuz 14 temmuz neyin ramazanı diyenler olmuş. bimerin bana geri dönüş yapması 10 temmuz, benim bunu farketmem ise bugün 14 temmuz. rezalet başlığı 10 temmuz olmalıydı evet ama ben dikkat çekebilmek adına binerin cevabını farkettiğim tarihi baz aldım.

    bu açıklamayı yapma gereği duymamıştım anlaşılır diye. çünkü çok basit olarak anlattım olayın başlangıcı için bakınız verdim. birçok destek mesajı var hepinize çok teşekkür ediyorum.

  • cousins'ın sadece 5 milyona warriors'a katılmasının arkasında yöneticilik sihri, ikonik planlama, göklerden gelen bir karar filan yok gençler.

    cousins'a bir tane bile teklif gelmeyince kafayı kırıp gsw gm'ini arıyor. gm'in kendi ifadeleri şok oldum şeklinde.

    işin özeti demarcus hiç bir teklif almamasına sinirlenip büyük resmi görmüş, kendi talebiyle warriors'a gitmiş.

  • burda sayfalarca avukatlara kinini döken aptalların defalarca izlemesi gereken video. başkan bilmiyor mu avukat kimliğini çıkarıp göstermeyi yemeğine sohbetine devam etmeyi. avukatlık böyle bir meslek, içine adalet ateşi düşmeye görsün haksızlık, hukuksuzluk görünce susamıyorsun. ben kendimi savunurum da aynı tavrı başkalarına gösterirlerse ne olacak diyorsun. doğrusunu öğreteyim bu vasıfsız ordusuna diyorsun. bu videodaki adam kendisi için değil bizim için kavga ediyor. bizim hakkımızı savunduğu için gözaltına alınıyor. yarın aynı polis gelip bizim yemeğimizi zehir etmesin diye mücadele ediyor. bizim özgürlüğümüzün kavgasını veriyor.

  • mümkün değildir. en azından bende öyle. şu an sabah akşam düşündüğüm biri var. adama ne selam veriyorum, ne sohbet ediyorum, ne yakınlarına oturuyorum, ne dokunuyorum...

    aksine kasıldığımı belli etmiycem diye, portakala limona bakar gibi bakıyorum. gözlerimi kaçırasım geldiğinde daha çok oyalanıyorum o civarda, sanki orada kalbimi hoplatan bir şey yokmuş gibi takılıyorum.

    iletişime geçmiyorum.

    malım galiba. biri bana flört101 versin lan hayrına!

    edit: bu arada rica ediyorum yanlış anlaşılma olmasın; katiyen "köpek çekmek" için yapmıyorum ( bu da ne ayıp bi deyim, neyse). aksine, utandığım; elimi kolumu nereye koyacağımı bilemediğim; reddedilmekten çekindiğim için böyle saçmalıyorum.

  • şemsiyeyi evde bırakarak yağmur yağdırabildiğim gibi şemsiyeyi yanıma alarak yağan yağmuru da durdurabiliyorum..