hesabın var mı? giriş yap

  • lise sondayım. komşu okuldan bir kızla çıkıyorum. öğle tatilimiz aynı saatlerde başlıyor, ben de genellikle onların bahçesine sızıp kızla buluşuyorum. bir gün yine bu ritüeli gerçekleştirmek üzere okulun bahçesine giriyorum ama kız her zaman buluştuğumuz köşede yok. arkadaşlarına soruyorum, sınıfta diyorlar. detay vermiyor adiler.

    kapılarda sınıfın içini görmeye yarayan ufacık pencereler var. oradan sırasının olduğu yere doğru baktığımda kızı tek başına görüyorum. oturmuş, bir kağıda bir şeyler yazıyor.

    çıkmaya başlayalı belli bir süre olmuş, birinci ayımızı kutlayacağız (gençlik!). kıza güzel bir hediye ayarlamışım, yanında vermek için de tek bir gül almışım. hâlâ birbirimizin her türlü aptallığını kaldıracak kadar aşığız. ama daha da kötüsü ben her türlü aptallığı yapacak kadar aşığım. o an gereksiz bir komiklik yapasım geliyor: gülü dişlerimin arasına sıkıştırıyorum, ardından da kapıyı swat elemanı gibi hızla açıp sınıfa dizlerimin üstünde dalıyorum. bir de tatatataaaam gibi bir efekt patlatıyorum (salaklık!).

    özetin özeti: öğle tatiline uzamış bir yazılının ortasına dalmışım. sevgilim olacak kız en ön sırada tek başına oturuyormuş, o yüzden sadece onu görmüşüm. içerideki öğretmen (bir ingiliz teyze) sınıfa terörist dalmış gibi tepki veriyor, kafama tebeşir ve silgi atıyor, panik içinde çığlık çığlığa bağırıyor.

    kızın ve sınıfın tepkisiyse okulun hatıralarımdaki koridorlarında sonsuza dek yankılanacak. biz cep telefonuna yetişemedik, o kötü oldu.

  • bir venezuelalı'nın st.petersburg'da(rusya) 10 dk içinde çıkarttığı pasaporta gözümle şahit olduktan sonra, hala çıkıp "devletin ne suçu var amuğa goyyum" şeklinde beyanat verenlerin suratına tükürmek istediğim kriz bu.

    zaten dünyanın en pahalı pasaportu ulan devletinin sana reva gördüğü 40 sayfalık defter. sen hala nasıl olur da bunu savunursun. nasıl olur da bunu normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışırsın be hey dürzü!

    senin devletin değil mi bu 40 sayfalık defteri "değerli evrak" statüsünde sana satan, senin devletin değil mi 40 sayfalık defter için neredeyse bir aylık asgari ücret talep eden, senin devletin değil mi bir de çıkıp "pasaport bitti, dağılın lan!" diyen..

    senin devletin arkadaşım senin devletin! benim devletim değil bu, senin devletin. eğer sen hala çıkıp bunu normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyorsan, yok firmanın bilmem neyi filan diyorsan senin devletin, benim değil!

    o zaman devlet çıksın yine aynı değerli evrak statüsündeki hazine bonolarına da bitti desin ya? demez di mi, diyemez. çünkü neden, çünkü soyulacak kaz çok. daha durun vatandaşın cebindeki 10 kuruşu almadı bu devlet.

    unutma arkadaşım unutma!

    seyahat özgürlüğü bir lüks değil, insan hakkıdır. sen eğer buna devlet olarak maddi-manevi engel oluyorsan en büyük suçlusun. eğer vatandaş olarak da sessiz kalıyorsan da onun yandaşısın ve suç ortağısın.

    başka hiçbir şey değil..

  • krizin daha da büyüyeceğinin habercisidir. artık ülkeler isteseler de anlaşamayacaklar.

  • bugün kasmaması sanırım imkansız. eğer bugün minimum kasmayla yayın yaparsa seneye dekoder satmaya başlar.

    debe editi: nerdeyse hiç donmadı kendisini tebrik ediyorum. dekoder satarsa ilk alıcısı benim

  • bölgesel zayıflama tamamen mitten ibarettir. bu nedenle böyle zırvalarla boşuna uğraşıp vakit kaybetmeyin. insanlar genellikle bireysel fizyolojilerine bağlı olarak öncelikle vücudun farklı bölgelerinde kilo verirler. bunu belirleyen faktör çoğunlukla genetiktir. cinsiyetiniz, yaşınız ve hormonlarınız da nerede ve ne kadar hızlı kilo vereceğiniz konusunda önemli rol oynar. örneğin kadınlarda yağ dağılımı genleri erkeklere nazaran daha fazladır. ailesinin yağ dağılımı nasılsa, kendisinin de benzer şekilde olur. ancak iki cinsiyette de yağ yakımı esnasında sıra önce yüz ve boyun bölgesi, kollar, bacaklar ve daha sonra iç organlara gelir. göbek yağı en son yakılan bölgedir. 2013 yılında yapılan bir araştırmada katılımcılar 3 ay boyunca sadece güçsüz bacaklarını çalıştırmışlar. şaşırtmayan şey şu olmuş; egzersiz yapılan bacak vücudun üst kısmında kaybedilen miktardan daha az yağ kaybetmiş ve bir bacak ile diğeri arasında yağ kaybı açısından hiçbir fark olmadığı görülmüş. * bu nedenle bölgesel egzersizleri, o bölgede kas oluşturmak için yapabilirsiniz, o bölgede yağ kaybetmek için değil. yağ kaybetme amaçlı yapılması gereken egzersizlere değinelim.

    egzersizlerde yağ ya da karbonhidrat yakımını belirleyen asıl faktör kalptir. kalbin kalp atım hızı egzersizin yakıt olarak karbonhidrat ya da yağ yakmasına etki eder. bunlar zone 1, zone 2, zone3, zone 4 ve zone 5 olarak gruplara ayrılır. maksimum kalp ritmimizin (220 eksi yaşınız, örneğin 20 yaşında birisi için ortalama maksimum kalp ritmi 200'dür.) yüzde olarak karşılık geldiği bölgeleri ifade eder. zone 1 maksimum kalp ritminin yüzde 50-60'ı arası kısımdır, hafif aktivitelerle bu zone'a girmek mümkündür. zone 2'daysa bu oran yüzde 60-70 arasıdır. zone 3 70-80, zone 4 80-90, zone 5'se 90-100 arasıdır. zone 1'de dinlenme, ısınma gibi aktiviteler yapılır, genellikle vücut yakıt olarak 'karbonhidrat'lardan yararlanır. zone 2'de karbonhidratın yerini yağ yakımı alır ve uzun süre bu bölgede kalmak mümkündür. zone 3'de aerobik kapasitemizi ve kas gücümüzü arttırırız. zone 4'de kısa süreli aktivitelerdeki performansımızı güçlendirir, anaerobik eşik oranını arttırırız. zone 5 ise profesyonel atletler ve sporcular dışında denenmesi pek önerilmez.

    yağ yakımı için odaklanılması gereken nokta maksimum kalp ritminin yüzde 60-70'i arası olan zone 2 egzersizleridir. eğer amacınız sadece yağ yakmaksa, uzun süreli (en az 20 dakika) zone 2 egzersizleri (yürüyüş, koşu, bisiklet, yüzme, eliptik bisiklet gibi) sizi hedefinize en kolay ulaştıracak yöntemdir. ayrıca uzun süreli zone 2 egzersizleri vücutta ve kalpte yeni capillary yani kılcal damar oluşmasını sağlar. tıpta eecp
    denilen yöntemle bu yapay yöntemlerle sağlansa da uzun süreli zone 2 egzersizleri bunun doğal sağlayıcısıdır.

    özetle, bölgesel zayıflama mitlerine kulak asmayın, egzersizlerinizi bilinçli ve hedef zone'lara girecek şekilde yapın (maksimum kalp ritminin yüzde 60-70 arası yağ yakmak için ideal zone'dur.) ve önemlisi kısa süreli hedefler yerine, kilo vermekten daha önemli olan 'sağlıklı yaşam' biçimini benimseyin. bunu haftalık 150 ila 300 dakika arasında yürüyüş gibi basit egzersizlerle bile elde etmek mümkün. eğer sadece kısa süreli hedefler koyarsanız, sürekliliğinizi koruyamaz, dolayısıyla yağ yakamazsınız.

    konuyla ilgili kaynaklar:

    konuyla ilgili evrim ağacı yazısı

    gene–environment ınteractions on body fat distribution

    regional fat changes ınduced by localized muscle endurance resistance training

    18:14'de bölgesel zayıflamanın mümkün olmadığına değiniliyor

    konuyla ilgili wikipedia içeriği

    https://www.yalescientific.org/…ss-myth-or-reality/

    https://time.com/…loss/4901936/weight-loss-stomach/

    maksimum kalp ritmi ve zone karşılıkları

  • - anam avradım olsun ki doğru söylüyorum... bak bacımı siksinler yalansa...
    - hoop bacıyı karıştırma...
    - sana nooluyo lan?!!

  • söyleyeceği şeyi dolandırmada usta, ima yapmada işinin ehlidir:

    - seni buraya hangi rüzgar attı nina? yoksa "ağır" ve "pirinçten" bir rüzgar mı? ha?
    - nicholas'ı pirinç mumlukla benim mi bayılttığımı ima ediyorsun?
    - bilmiyorum nina, sen ne dersin, ha?

    hep böyle bir alaycı hava, abuk subuk imalar... hep böyle bir küçük dağları ben yarattım, siz de şans eseri oradan geçiyormuşsunculuk... "bilmem, sence de öyle mi?" 'ler, lafı şakacıktan bir tarafından anlıyormuşçuklar... cukcuklar, cikcikler...

    - bir içki hazırlamamı ister miydin richard? hah hah... ister misin?
    - evet, lütfen. sert olsun.
    - sert diyorsun... pirinçten bir mumluk gibi sert...
    - nicholas'ı benim bayılttığımı mı ima ediyorsun?
    - senin bayılttığını ima ettiğimi de nerden çıkarıyorsun?
    - ya kafasına ben vurmuşum gibi sürekli imalar bakışlar filan atıyosun...
    - nicholas'ın sadece bayıldığını biliyorduk richard... kafasına vurulduğunu değil! hah ha! kendin söyledin!

    sanki totoşuna vurulsa bayılacak nicholas, heralde kafasına vuruldu. bunu bilmiyor mu? tabi biliyor. ama tehditkar, alaycı, karşısındakini tiye alan, her an patlamaya hazır bir bomba imajını sarsacak bir hata yapmaması lazım.

    - sana bir şey itiraf edeceğim daniel. nicholas'ı ben bayılttım.
    - ne? sen mi? o zaman kaç bölümdür ne diye ima üstüne ima yapıyorsun? hasta mısın kuzum?
    - kuzun? kuzu mu? hah... pirinçten ve ağır bir kuzu heykeli mi ha? kuzu şeklinde bir mumluk mu?
    - rahatsızsın olm sen.

  • davayı açan savunma yapmaz. dava açılan yani davalı savunma yapar.
    "ya ne önemi var bir kelime hatası yapmışız işte" diyecekseniz hiç de öyle değil. davalar tek kelimeyle kaybedilebiliyor. bence bu işe hiç girmeyin.

    örnek: bir müşteri çalıştığım bankaya borcunu ödüyor ama bir şekilde sistemde ödeme görünmüyor. tekrar ödetiyorlar. ikinci defa ödediği tutarı iade almak üzere dava açıyor. dilekçesine parayı "defaatle" (tekrar tekrar) ödedim yazacağına "defaten" (tek seferde) ödedim yazıyor.

    mahkemede hakim soruyor:

    - borcun 5000 lira mıydı?
    - evet.
    - yani borcu kabul ediyorsun.
    - evet.
    - sen bu 5000 lirayı defaten mi ödedin?
    - evet.
    - tamam o zaman. davanın reddine...

    edit1: çalıştığım değil, yıllar önce çalıştığım banka.

    edit2: müşteri davayı kaybetti ancak yıl sonu kontrollerinde kayıp para bulundu. para iade edildi.

    edit3: bence de sistem kötü. ama hukuk sistemleri genelde böyledir. mesela suits dizisinde de vardı. göçmen bir eleman forma "asylum" yazacağına "refugee" yazdığı için sınırdışı ediliyordu. çünkü hukuk sistemlerinde kelimeler önemlidir.