hesabın var mı? giriş yap

  • maşallah herkes lisede en arkada oturup başarıdan başarıya koşmuş. geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ederken öğrendim, bizimkilerden birisi sihirbaz olmuş. bakınca gördüm ki kendi çapında epey ünlü.

    vay amk. milletin sınıf arkadaşı yale’de cambridge’de bi de bizimkine bak.

  • ah çıkmış 2 mekanın. sevindim.

    mekanlardan birisi, 4 arkadaştık... 3 kişi kalktı bi kaç bişey içip. ben de son bi bira içeyim gitmeden dedim. sipariş verdim. abi bugün cumartesi, diğer arkadaşların gelmeyecekse veremem dediler. içip kalkıcam dedim. birayı verelim yolda iç mekanda tek oturamazsın dedi..

    daha önce de benzerini diğeri yapmıştı bir başka cumartesi. yine eve dönerken bi bira içeyim 10dk dedim. bana sokağın aşağısında bi boşluk gösterdi. orda ayakta içer misin demişti.

    umarım açılmaz hiç biri diyorum.
    sevgiler.

  • podolski ile kıyaslayanlar olmuş. şahsen bir galatasaraylı olarak ben hiç düşünmeden podolski derim. çünkü düşünürsem nani derim.

  • 83. bolumde de yine gerildik, su ticari taksi cekiciye carpsin da biz de rahatlayalim onlar da rahatlasin.

    hayalet: radyo aciiim mi?
    akbaba: yok la oturuyoz iste
    hayalet: ben de kalkip oynayalim demedim

    su konusmada kendimi gordum, hayalet olarak.

  • diyelim allah'ın varlığına kanıt olarak bunu sunduk, orası tamam, ben tatmin oldum.

    peki beni kim yarattı o zaman amk?

  • 80 civarında doğanlar çocukluklarını yaşarken öğrendiler bunun ne olduğunu.

    okuma yazmayı yeni söküp de rakamları da anlar hale geldiğim tek haneli yaşlarımdan bir tanesinde yerde 100 lira bulmuştum. fazla önemsememiştim bu şansımı, sonuç olarak birileri önem veriyordu buna, ama benim için bir anlamı yoktu. üstünde yarış arabası veya artis resmi olmayan ama buna rağmen bir şekilde kıymete binmiş garip gurup bir şeydi para benim için o zamana kadar.

    yanımda o sırada mevcut bulunan diğer yaşıtlar benden daha acar çıktılar. çok büyük kıymetli bir şeye sahipmişim muamelesi yaptılar. ama bir tanesinin dediğini hiç unutmam: "bu parayla 10 tane çiklet alabilirsin!".

    anladığım dilden konuşmuştu en azından birisi.! ilk iş bakkala gidip bu denilenleri bizzat test etmek oldu. bakkala 100 lira uzatıldı ve "10 tane çiklet ne kadar?" diye soruldu akabinde de 10 tane turbo alındı. çiklet para birimi dururken neden bunu 10la çarpıp bir kağıdın üstüne yazıyorlardı acaba... neyse, ağıza birer ikişer atılan çikletler sonrası fazla kafaya takılmadı bu husus. en azından şimdilik... akşam anneye bu önemli izdivaç aktarıldı. annem takdir etti benim bu ticari atılımımdan dolayı, babam somurttu.

    uzun bir süre 100 lira gördüğümde 10 tane çiklet gözümün önüne gelir oldu. zaten bakkalımızla olan hesap hareketleri hep

    *
    debit kasa: 100 lira
    debit smm*: 10 çiklet
    ---credit stok:10 çiklet
    ---credit gelir: 100 lira
    *

    şeklinde gerçekleşmekteydi. hiçbir zaman 100 lira verip de 5 çiklet + para üstü almadım. likidite tercihim çiklet birimindeydi. her seferinde de parayı vermeden önce "10 tane çiklet ne kadar?" diye soraraktan bir miktar sinir bozukluğu yaratmıştım bakkal amcanın bünyesinde. "100 lira" dedikten sonra bana seçtirirdi her seferinde.

    ama bir gün çok acı bir olay oldu. alışkanlık haline getirdiğim 100 lirayı verdikten sonra "10 tane çiklet ne kadar?" sorusunu yönelttim ve hala gözümün önünden gitmeyen pis sırıtışıyla bakkal amca melodik bir şekilde "150 lira!" dedi.

    mahvoldum. kafamı indirdim. nasıl olurdu? neden artık 100 lira demiyordu?.. azik büzük bir şekilde 100 lirayı uzattım belki bir mucize olur da 10 tane çikletime kavuşurum diye. elime 6 çiklet ve lanet bir 10 lira geçti.

    enflasyon buydu.

  • bu fevkalâde dangozca lafın sebebi, göz yaşlarının kültürel tarihinde bir kopuş olan modernliğin kendini hiç bozmamak adına erkeklerin ağlamasını gizlemesidir. modernlik öncesinin kahramanları odysseus, aeneas, hatta beowulf hüngür hüngür ağlar, ağıt yakarlar. çünkü erkeğin ağlaması da modernliğin öncesinde samimiyet ve duyarlılık anlamına geliyordu. hatta çoğu kahramanlık öyküsünde göz yaşları döken bir kral (misal charlemagne), ağlayan halk ve ilk başlarda yıkılmaz gibi görünürken, hüznü tecrübe ettikten sonra ağıt yakan ve göz yaşları döken bir kahraman bulunur (kahramanın dönüşümü.) hatta beowulf, hikayenin başında kral hrothgar'a "yas tutmaktan hep daha iyidir / sevdiklerinin intikâmını almak, " derken, hikayenin sonunda acı ve kayıplara karşı duyarlı hale gelir. beowulf'ün ölümünde yanı başında olan yeni kahraman wiglaf, arkadaşlarıyla beowulf'un ölü bedenini yakmak için getirdiklerinde hep birlikte ağlarlar ve şair de bunu takdir eder örneğin. yani ağlama eylemi özel değil, kamusaldır da neredeyse hep, saklanmaz bile. beowulf ve odysseus'u tinerle bayıltıp da kastamonu'da uyandırsanız, teknolojiden çok insan huylarına hayret edebilirlerdi. amerikan bayrağı yakarken dumandan ölen pakistanlıların olduğu, yani pisi pisine ölmenin hayli mümkün olduğu şu devirde ağlamayıp da ne yapacaksınız?.