hesabın var mı? giriş yap

  • bir anda, büyük bir soğukkanlılıkla ve çok kesin bir biçimde gerçekleştirilen temizliktir.

    aklıma hep schopenhauerın bize hoşlanmadığımız bir şey yapan bir sevgili ya da dost söz konusu olduğunda, olayı nasıl muhakeme etmemiz gerektiği ile ilgili tavsiyesini getirir bu nevi bir temizleme operasyonu.

    buna göre; değer verdiğimiz biri bize çok ters bir şey yaptığında, oturup o insana; bir de affedilmenin küstahlığı ile bize bir kez daha aynı şekilde davranmasına katlanacak kadar çok değer verip vermediğimizi muhakeme etmemiz gerekir.

    muhakeme sonucuna göre eğer o insan hala vazgeçilmez ise bizim için, onu affedebiliriz.bu durumda ilk fırsatta o davranışını yineleyeceğinden de emin olmamız gerekir. yok eğer vardığımız sonuç, o insanın bir daha aynı şekilde davranmasına katlanmaya gerek olmayacak kadar değerli olmadığı yönünde ise, onu hemen ve çok kesin bir biçimde hayatımızdan uzaklaştırmamız gerekir.

    kural şudur: affetme affedersen bir daha yapar.

    dolayısı ile özel hayattan insan silmek ya da o insanı özel hayatta tutmak şeklindeki seçeneklerden birine yönelmek aslında; o insanın aynı şekilde davranmasına ne kadar katlanabileceğimiz, katlanmak isteyip istemediğimiz ile ilgili bir muhakemenin sonucunda gerçekleşir.

    bir örnek vereyim. salt sinirlendi diye kendisinde bana bağırma hakkı gören bir sevgilim vardı. sanırım dört yıl kadar katlanılmaz olan bu davranışına rağmen hayatımda kalmaya devam etmesi gerektiğini düşündüğümden bana bu şekilde davranmaya devam etti. sonra ona çok açık bir şekilde bana bir daha sesini yükseltirse bunun son olacağını söyledim. o, kısa bir süre sonra bir kez daha bağırdı ve bu benim bildiğim son kabalığı oldu. çünkü artık bu kabalığa katlanmaya değecek kadar değerli değildi benim için ve silindi. hiçbir şey kaybettirmedi bu seçim bana ve hayatımda sinirlerine hakim olabilen biri için yer açıldı.

    tavsiye ederim. serinkanlılıkla muhakeme edin. kibarca uyarın ve kesin bir biçimde silin. hayatınızda lüzumsuz istihdam olmasın.

  • biri çıkıp ülkenin son 10 yılını özet geçer, biri de böyle sikimsonik -müzik demeye dilim varmıyor amk- şeyler yapar.

    hayat ne tuhaf vapular filan.

  • -sen hiç çin seddi'ni gördün mü?
    -evet iki kez uçakla geçtim,bir kere de yürüdüm üstünde.
    -ben bir kez uydu fotoğrafına baktım, hiç üstünden geçmedim.
    -olsun, sen de güzel insansın..

  • forveti burak yılmaz olan takımın taraftarlarının, ofsayttan ustaca kurtulan forvet görünce devrelerinin yanmasını sağlayan maç..

  • çok talihsiz bir insan. gece çok geç yatmış, ''ya neyse 3 saat uyurum, kalkar göçerim'' diye düşünmüş. ama uykusu ağır belli ki, uyanamamış, çok yorulduysa demek ki yığılıp kalmış herif.

    sonra bir uyanıyor ki, eş, dost, hısım akraba göçetmiş, onların yerinde başka başka herifler, başka başka tipler. ''ulan ben vizigottum yaa, bu hunlar nerden çıktı şimdi'' diyor, adamların dilini bilmiyor, kültürünü bilmiyor, çok zor...

    ''kalabalıklar içinde yalnızım'' derler ya, işte o yalnız bu heriftir.

  • bazı kelimeler vardır; gelişi güzel kullanamazsın. güven, özveri ve tecrübe ister. boğaza takılmış bir fular ister. misal; kümülatif, konjonktürel, angajman.

    geçen mahmutlarla batak oynuyoruz. "bu liste kümülatif mi artıyor?" dedim, kahvenin bana en uzak olan adamı geldi kafama imame ile vura vura dışarı çıkardı beni. tekrar içeri girdim. "bu davranışınız yüzünden sizi esefle kınıyorum. burada okey oynayacağınıza kitap okusanız, yeni uzmanlık alanlarında yoğunlaşsanız konjonktürel işsizliğe belki de çözüm olacaksınız" dedim. üzerime doğru gelen ıstakaları sayamadım.

    çok içerlemiştim, bir şekilde ağızlarının payını vermem gerekiyordu. gittim hemen bir fular aldım. taktım fuları, girdim içeri. "beni çeşitli angajmanlarla sarmalayıp özgürlüğümü barajlayamazsınız" dedim. bir bana baktılar bir fulara baktılar ve cevab veremediler.