hesabın var mı? giriş yap

  • soyadı portekizce’de “kişi” anlamına gelen, yarattığı kimliklerle farklı yazma üsluplarıyla donanan, kendi kendini yaratan dünyasında kendisinin en az gerçek kişi olduğunu öne süren, son derece kesin ya da son derece belirsiz şair.
    yıllardır hayatım için aradığım sözleri onun dışkimliklerinden biri alvaro de campos'un yazdığı cümlelerde buldum:

    "hepimizin iki yaşamı var;
    sahici olanı: çocukluğumuzda düşlediğimiz yaşam...
    sahte olanı: başkalarıyla ortaklaşa yaşadığımız" ...?

  • dersaneden yeni çıkmış, ellerinde test kitapları olan mezun çiftimiz durakta otobüs beklerken kız sevgisini kaynaştırma harfleriyle süsleyerek sevgilisine göstermekte.

    k: aşkımın gözüsüü..
    e: ^^
    k: aşkımın burnusu..
    e: *iyice gevşeyen smiley*
    k: aşkımın testisi..
    e: ?!!
    durak: *error*

    hep eğitim sisteminden oluyo bunlar.

  • tam tersine bu zincir marketler olmasa küçük esnafın bizi nasıl öpeceği belli değildi. artık en ufak ihtiyacımı bile hemen evin yanındaki bakkaldan değil de bu zincir marketlerden alıyorum. size acıyanın aq. umarım bu zincir marketler daha da çoğalır da bu çakal esnaf toptan yok olur.

  • bunun biri benim,

    kısa vadeli yıllık, orta vadeli 5 yıllık ve uzun vadeli 10 yıllık iş planlarım vardı.

    hiçbirine, insafsızlık, komisyonculuk, vefasızlık, kanun bilmezlik, gözünün yaşına bakmama gibi unsurları dahil etmemişim.

    siz dahil edin.

    ha arada bir de hırsızlık var.

    dikkat edin.

    edit: şimdi ne yaptığımı soranlar fazla,

    beyaz "yakalılığa" devam.

    edith piaf: ulan ne entry tuşu aşığıymışım be.

  • sanildigi kadar geri zekali olmayan down sendromlular, down sendromsuzlarin bir çogundan daha dikkatli ve de akillidirlar. dikkatlerini islerinden baska birseye vermediklerinden isyerinde dedikodu yapma, baskalarinin kuyusunu kazma, hirsizlik yapma gibi adetleri de yoktur. ozellikle getir-gotur isleri (bkz: office boy), garsonluk gibi isleri itina ile yaparlar. bu tur islerde ise alinasidirlar ve bir suru hiyardan iyidirler.

  • italya'dan dönüyorum, tam x-ray'den geçtim polis durdurdu.

    -nereye gidiyorsun?
    +turkey.
    -pasaport?
    +si.
    -kaç para var üstünde?
    +saymam lazım ama yaklasık 300 euro.
    -tamam geç.

    gördüğünüz gibi osuruktan bir diyalog. sırf italya'ya gittiğimi belirtmek için yazdım.

    **

  • an itibariyle yaptigim $ey. hatta ip adresim 216.65.228.166. (edit: lutfen ip adresine saldirmazsaniz sevinirim ucuyoruz, ucakla $aka olmaz pls t$k)
    $u aralar turkiye ustunden geciyoruz muhtemelen.

    frankfurt havaalaninda lufthansa cali$anlari bedava baglanma kartlari dagitiyorlar boylece para vermeden yarim saat kullanmak mumkun oluyor.

    (bkz: connexion by boeing)

    edit: kontrol ettim bu ip butun ucu$larda 216.65.228.166 oluyor. hani sitesine ucak girmesini istemeyen varsa bu ip adresini bloklayabilir sadece.

  • araç hızının göreceli bir durum olduğunu belirten fikir varoşlarını ortaya çıkarmıştır. altındaki bmw'ye göre 140 normal bir hızmış, 80 gibi geliyormuş. trafik kuralları belli, hız sınırı belli. nesi subjektifmiş trafikteki hızın. bu varoşlar işte doğduğun büyüdüğün şehrine, boğazına, sahiline geliyor mütahitlik felan türlü türlü cinliklerle kısa zamanda zengin olup üst kimlik kazandığını sanıp senin huzurunu kaçırıyor. geçen gün caddebostan'da son model bmw'sinin camını açıp kola kutusunu fırlatan gördüm. memleket olarak görmüyor ki burayı, gelip fethettiğini sandığı bir yer sanıyor, umarsızca pisliyor. trafik kurallarını bozuyor. kültüründen yaşadığı ezikliği parasıyla kapatıp başkalarına uyguluyor.

  • 1.5 yıl baykuş besledim. yuvasından düşmüş, annesi terk etmiş bir yavruydu. uzun süre ben besledim, büyüdüğünde gözü hep dışarıdaydı. açıkcası pek dışarıya salmak istemiyordum çünkü ev kuşu olmuştu.
    iyi dedim madem çok istiyorsun, ne olur ne olmaz diye ayağına bilezik ve hafif zincir bağladım, omzuma oturttum. 1 ay kadar hiç hareket etmeden omzumda dolaştı, sürekli etrafı izledi. mahalleli ekşisözlük halkı gibi çok korkuyordu. cesaret edenlerin sevmesine eğer o izin veriyorsa ben de izin veriyordum. seçiciydi. sonra yavaş yavaş hareketlendi, bisiklet sürerken ön sepete tüneyip kanatlarını açıyordu. yakında evden ayrılacağını ikimiz de biliyorduk, orman bölgesinin nerede olduğunu bile gösterdim ona.
    bölgesini benimle gezerek tanıdıktan sonra rahatlamaya başladı. ayağındaki zinciri çıkarttım. öğle vakti ben okuldayken evde uyuyor, akşam geldiğimde biraz oyun oynadıktan sonra dışarı çıkmak istiyordu. iyii dedim, açtım pencereyi, oturdu pencerenin dışına. ilk defa kendi başına dışarı adım atmış oldu. bunu bir hafta kadar yaptıktan sonra da ilk defa yalnız başına mahallede uçtu.
    her akşam beraber yemek yerdik ama uçuşları başladıktan sonra yemek yemez oldu. karnına baktım, paşam yemiş “bir şeyler” karnı tok, güzeelll.
    1 ay kadar süre de oğlanı her gece dışarı saldım, sabah ışıklarında da eve geri uyumaya aldım. bazen eve erken geliyordu, cama tık tık yapmazsa imkanı yok gelişini duyamam. çook sessiz uçuyordu. baykuşla yaşadığımı bilen misafirlerim pencereden dışarı baktığında içeriyi gözetleyen bir çift gözü görünce korkarlardı.
    sonrasında da ikimizin de beklediği o gün geldi. nasıl anladık bilmiyorum ama ikimiz de birbirimizle vedalaştık. pencereyi açtım, bana uçarken hünerlerini sergiledi ve gitti.
    3 ay gibi uzuuun bir sürede hiç denk gelmedik. belki de geldi ama uzaktan izledi, ben görmedim. bir gece odamda takılırken bir baykuş sesi, cama tık tık, yatağımdan zıplarken ağlayacaktım neredeyse. evett paşam gelmiş hem de misafiriyle. yanında tanımadığım daha küçük boyutlarda bir baykuş daha vardı ama o bana hiç yaklaşmadı, 5 metre ileride ağaç dalında benim oğlanı bekliyordu. oğlan sevgilisini tanıştırmaya getirdi galiba. eve çağırdım, gelmedi.
    sonrasında bazen hanımla, bazen yalnız, ayda bir ziyaretime geldi. o herkesin korktuğu sesi, cama iki tık tık sedini duymak ve kocaman gözlerini görmek için sabırsızlanıyordum.
    arada bir pencereme hediyeler geliyordu, sahibini biliyorum ama görüşemiyorduk.
    gelelim kalıcı ayrılışımıza, okulum bitti. evi alttan dersi olan arkadaşıma devrettim. sırf onu son kez görmek için mezun olduğum halde gelmesini günlerce bekledim ama gelmedi, denk gelemedik. veda edememiş olmak beni gerçekten üzüyor. onu çok özlüyorum. ben gittikten sonra arkadaşıma 2 sefer hediye bırakmış, sonra bırakmış bir daha da gelmemiş.

    çok hayvan baktım, çok hayvanla beraber yaşadım ama baykuş tanıdığım en ilginç en özel hayvandı. saniyesinde vahşi bir yırtıcı olabilirken bir saniyede bebek moduna geçebiliyordu. eğer yaşıyorsa bu sene 7 yaşına girmiş oldu. batıl inançlara inanmayın aslında inanılmaz tatlı hayvanlar.
    o baykuş sesini çok özlüyorum çoookkk.