hesabın var mı? giriş yap

  • kendisi favorimdir.

    ne superman gibi kripton'dan gelip uçup kaçıp uçak taşıyor.

    ne spiderman gibi böcek ısırmış da ya ben duvarlara tırmanayım suçlu avlayayım diyor.

    ne captan amerika gibi ultralaştırılmış ve işi asker olan biri.

    ne flash gibi aşırı hızlı gitmekten fazlası olmayan biri

    ne de thor gibi bir tanrı.

    bu adam küçükken ailesi gözlerinin önünde öldürülen bir milyarder. ar-ge'de çok ileri gitmiş kendi döneminin teknolojisinin önünde bir şirketin sahibi. çok zengin. ama bu adam paranın tadını alıp bırakmıyor, eğlenceye düşerek acısını dindirmeye çalışmıyor. ailesinin ölümüne sebep olan suçla dolu sokakları temizlemeye çalışıyor.

    bir de ötekilere bakın. thor, spiderman, superman, flash kırmızı giyiyor. captan amerika mavi. arrow yeşil. * ama bu adam siyah giyiyor, çok temiz olmadığının da halkın önünde şov yapacak bir şovmen olmadığının da farkında. onun için geceleri, siyah giyerek yapıyor işini.

    bilmiyorum ama hikayesinden etkilendim ben onun, daha küçükken. ve saygım azalmadı hiç. gitgide arttı hatta.
    ister çocuk diyin bana ister başka bir şey.

    ama gerçekten bir kahraman varsa o da batman'dır benim için.

  • 1925 senesinde yaptığı vecihi k vi için vesika istediğinde, sertifika için bir teknik heyet kurulur, fakat uçağı uçurup deneyecek kimse olmadığı için sertifikayı alamaz ve izinsiz uçar. tabi bunun üzerine cezayı yiyince hava kuvvetlerinden istifa eder. uçağına da el konur.

    1930 yılında kadıköy'de bir keresteci kiralar ve ikinci uçağı vecihi k xiv'ü yapar. bununla ankara'da ismet paşa'nın huzurunda bir gösteri yapar. buna rağmen uçağı onaylatacak kimse olmadığından buna da müsaade çıkmaz. uçağını uçurabilmek için ta çekoslovakyalardan belge almak zorunda kalır. uçağı bir süre postacılıkta kullanıldıktan sonra uçuştan men edilir.

    1933'de 2 tane vecihi k xv ve vecihi k xvi isimli uçakları yapar ve vecihi sivil tayyare okulu öğrencileriyle çalışmalar yapar. bu okul da parasızlıktan ve verilen diplomaların denkliği olmadığından kapanır.

    1937'de almanya'da uçak mühendisliği diploması alır. okul 2 senelik olduğu için türkiye'de diploması kabul görmez.

    1947'de kanatlılar birliği diye bir dergi çıkarır. onun sonu da diğerleri gibi engellemeyle bitecektir. 1954'te hürkuş havayolları'nı kurar. türk hava yolları'nın kullanmadığı 8 tane uçağı borç harç edinir. thy'nın sefer koymadığı yerlere seferler düzenler. bazen gazete taşır. sabotajlar yapılır, yine önü kesilmek istenir. nihayetinde elinde bir uçak kalır. onu da mta için maden aramalarında kullanır.

    hayatının sonlarında bu uçakların borçları ve faizleri altında iyice ezilir ve 1. dünya savaşı'nda gösterdiği kahramanlıklar dolayısıyla bağlanan maaşına da haciz konur. 1969'da da gata'da sefalet içinde ölür..

    vecihi hürkuş, bütün isteği, azimine ve memlekete yaptığı hizmetlere rağmen hayatı boyunca engellenmeye çalışılmış, türkiye büyük bir zeka ve kabiliyetten yoksun bırakılmıştır. kısacası vecihi hürkuş, memleketimizin belki de en az bilinen ama en büyük ayıplarından birisi olarak tarihteki kayıtlarda yerini almıştır.

  • ben hayatımda bunun kadar lanet, bunun kadar tedirgin edici bir durum yaşamadım arkadaş. tam uykuya geçeceğin o bilmem kaç saniyelik anda gelen o azcık çiş, uyuduğun zaman nasıl rahatsızlık verir, zaman geçtikçe nasıl sıkıştırır. ne pislik bi şeydir. ya uykunu bölüp kıçın dona dona tuvalete gideceksin, ya da rüyanda tuvalet arayacaksın bütün gece. sorun rüyada tuvalet aramakta değil de, bulursan o zaman kötü işte.

  • mandibula dislokasyonu olarak bilinen, çene eklemi kondillerinin temporal kemik eklem yerinden çıkması olarak adlandırılan bir durumdur. tek taraflı ya da iki taraflı olabilir. dört çeşit çıkık tanımlansa da (anterior, posterior, lateral, süperior) genellikle anterior yani öne çıkık daha fazla görülür. travma, distronik reaksiyon, ağzın gereğinden fazla açılması, diş çekimi sırasında, çenenin konjenital bozuklukları, önceden çene çıkığı geçirmiş olmak, epilepsi nöbeti, marfan sendromu ya da ehlers danlos sendromu gibi hipermobilite hastalıkları başlıca sebeplerdir.

    mekanizma olarak; öne (anterior'a) çıkık en çok görülen formdur. öne çıkık genellikle travma olmaksızın ağzın aşırı açılması sonucu gelişir. arkaya (posterior'a) çıkık çoğunlukla çeneye direkt darbe alınmasını sonucu gelişir. üste (süperior'a) çıkık, ağız yarı açık iken çeneye direkt travma alınması sonucu gelişir. süperior çıkık, orta kafatası kaidesinde glenoid fossa kırığı ile birlikte olabilir. hatta süperior çıkık; yedinci sinir felci, intrakraniyal hematom, serebral kontüzyon, serebrospinal sıvı kaçağı, sekinci sinir hasarına bağlı sağırlık ile birlikte olabilir. yana (lateral'e) çıkık çoğunlukla çene kırığı ile birlikte olur.

    klinik olarak, çene çıkığı olan bir insanın konuşması ve yutması çok güçtür. ayrıca çenesinde ciddi bir ağrı hisseder. tanı koymada tongue blade test diğer bir deyişle abeslang testi işe yarar. tahta abeslang hastanın molar dişleri arasına yerleştirilir. hastaya abeslang'ı bükene ya da kırana kadar sıkması söylenir. hasta bu testi yapabiliyorsa sorun yok demektir. bu test her iki taraf içinde yapılmalıdır.

    ayırıcı tanıda; temporomandibular eklem menisküsünde akut kilitlenme, kondil fraktürü, distonik reaksiyon, mandibula fraktürü, temporomandibular eklem dislokasyonu, travmatik hemartroz ve trismus düşünülmelidir.
    görüntüleme çalışmaları; çeneyi yerine oturtmadan önce kırık olup olmadığını anlamak için hastanın mutlaka grafisinin çekilmesi gerekir. kronik çıkık durumlarında grafi istenmeyebilir. gerekli durumlarda hastanın bilgisayarlı tomografisi ya da manyetik rezonans görüntülemesi de istenebilir.

    tedavi: böyle bir hastada öncelikle hastanın abc'sinin değerlendirilmesi gerekir. kapalı redüksiyon öncesi hastaya ağrı kesici ve kas gevşeticilerden verilmesi gerekir (bkz: sedoanaljezi). eğer hastada çıkık ile birlikte kırık varsa ya da hastada kronik çıkık durumu mevcutsa plastik cerrahi konsültasyonu istenebilir.

    iki taraflı çıkık durumunda redüksiyon:
    1-klasik redüksiyon tekniğinde; hasta oturtulur. doktor hastanın karşısına geçer ve hasta ile yüz yüze pozisyonda olur. doktor eldiven giyer ve baş parmaklarını hastanın alt çenesi içine, alt molar dişlerin en arkasına kadar yerleştirir. aşağı ve arkaya doğru basınç uygular.

    2- yatar pozisyon tekniğinde; hasta yatağa yatırılır. doktor ayakta ve hastanın baş ucundadır. doktor yine baş parmaklarını hastanın alt çenesi içine, alt molar dişlerin en arkasına kadar yerleştirir. yine aşağı ve arkaya doğru basınç uygular.

    3- whrist pivot tekniğinde; hasta oturtulur. doktor hastanın karşısında yüz yüze pozisyonda olur. doktor her iki baş parmağını dışardan hastanın çene ucuna yerleştirir. işaret parmaklarını ile ağzı kavrar, diğer parmakları dışardan inferior molarlara yerleştirilir. başparmaklarını hastanın vücudunun baş kısmı yönünde, diğer parmaklarını hastanın ayak kısmı yönünde iktirir.

    tek taraflı çıkık durumunda redüksiyon:
    öncelikle extraoral yani ağız dışından oturtma denenir. hasta oturtulur. doktor ayakta olur ve hastanın arkasına geçer. örneğin hastanın çıkığı sol tarafta ise, doktor nondominant eli yani sağ eli ile arkadan hastanın başını tutar. dominant eli yani sol eli ile dışardan çene kondiline aşağıya doğru basınç uygular. eğer bu yöntem başarısız olursa, doktor bu sefer hastanın ön tarafına geçer. yüz yüze pozisyonda, doktor intraoral olarak yani baş parmağını ağız içine yerleştirerek aşağıya doğru basınç uygular. eğer extraoral ve intraoral bu iki teknik ile çıkık yerine oturtulamazsa her iki teknik bu sefer kombine bir şekilde tekrar denenir. doktorun bir eli intraoral olarak aşağıya doğru basınç uygularken, diğer eli extraoral olarak aşağıya doğru basınç uygular.

    diyet olarak; çene çıkığı yerine oturtulduktan sonra hastanın birkaç gün yumuşak ve sulu gıdalar alması gerekir.
    ayrıca çene çıkığı yerine oturtulduktan sonra hastanın iki hafta boyunca ağzını çok açmaktan kaçınması gerekir. çıkık yerine oturtulduktan sonra hastanın ağrısı için birkaç gün nonsteroid antienflamatuar ilaçlar alması da gerekir.

    edit: kaynak; http://emedicine.medscape.com/

  • henüz herhangi bir filmi izlemediğim yönetmen. ama rahatlıkla yönetmen diyorum, çünkü bir kere işine saygı duyan bir adam olduğu belli.

    iyi çeker, kötü çeker bilemem, ama bir iki popüler isim haricinde filmlerinin castını saygıdeğer oyunculardan kurar. bir filmden kazandığı parayı diğerine yatırır.

    sinemaya adım attığından beri ben bu adamı bırak televizyondaki magazin programlarında, gazetenin magazin sayfasında bile görmedim. iktidara yakın olduğunu tahmin etsem de, bundan pekala çıkar da sağlayabilecekken, bir gün olsun siyasi görüşünü benim burnuma sokmadı.

    türk sinemasının önce işine ve sinemaya saygı duyan insanlara ihtiyacı var. kırmızıgül bunu karşılıyor. biz daha işin niteliğine takacak durumda değiliz.

  • gün geçmiyor ki ekşi sözlük fakirliğimizi yüzümüze yüzümüze vurmasın.

    lan ben markayı şimdi duydum, millet ev düzerken bu olsun diyormuş.

    merak edip websitesini inceledim, “technology with style” sloganları var. italyan tasarımı olunca pahalı sanırım, fiyat listesi bile yok.

    edit:
    merak edenler için amme hizmeti
    dg narenciye sıkacağı 6.750 tl
    dg su ısıtıcı kettle 6.750 tl
    dg ekmek kızartma makinesi 8.750 tl
    hamur karıştırma makinesi 9.250 tl
    düşünün daha küçük ev aletleri bunlar.

    x dg retro mavi buzdolabı 89.950 tl

    fakir kardeşlerim için ek bilgi:
    dg = dolce&gabbana

  • insana dair sınırların aslında ne kadar zihinsel olduğunun bir göstergesidir.

    deliliği, insanın dünyayla bilinen zihinsel bağlarının kopması ya da gevşemesi diye tanımlayabilirim. uzunlamasına bir süreç olabildiği gibi, geçici de olabilir.

    deli kuvveti ise bu durumun içindeki insanın olmadık yer ve biçimlerde ortaya koyduğu bedensel güçtür. onlarca örnek hatırlıyorum ama bir kaçı aklımda yer etmiş.

    18 yaşında bir hastamız vardı. gencecik, ufak tefek bir kız. bipolar bozukluk tanısıyla izliyorduk. manik atakla servise yattı. ufak tefek dedim, gerçekten minicikti. 1.50 boylarında, 40-45 kilo bir şey. yattığında zaptedilemez haldeydi. hemşire odasından kırılmaz camla izlenebilen bir gözlem odamız vardı. geniş gözlem odasında, 4 tane yatak ve devlet malzeme ofisinin o kocaman, ağır, hantal masalarından bir tane var. bazen hastaları kendilerine zarar vermesinler diye yatak tespitine alıyoruz, bazense diğer hastaları korumak için ilaç etki edene kadar gözlem odasında serbest tutuyoruz.

    neyse, kızı odaya aldık. ben alt servise indim bir sebeple. alt kattaki asistan odasındayım. yukarıdan bir ses geliyor. güm güm güm...tabii hemen yukarı koştum. gözlem odasının penceresinden baktığımda gördüğüm manzara şu: o minicik kız, o kocaman masayı kaldırıp kaldırıp yere vuruyor ve bunu sanki yastık kaldırır gibi kolayca yapıyor.

    elbette adrenalin gibi hormonların da etkisi var ama asıl mesele, inhibisyon. insan başkalarıyla ve dünyayla kontağında kendini sınırlar. yapılması gerekenler ve yasaklar, ahlak, yasalar, kurallar zihnimizi dönüştürür. delilik, insanı bu akıştan koparır. aslında bir kertede zihni özgürleştirir. inhibisyon yani baskılanma ortadan kalkınca, beden de farklı işlev görmeye başlar. kas kuvveti, acı eşiği ve hatta sıcaklık algısı bile değişir. yaz günü paltoyla gezip terlemeyen şizofrenlere rastlamışsınızdır sokaklarda.

    zihinsel zincirleri kırmak için 'delirmek' şart mı peki? dmo masasını tüy gibi kaldırabilir miyiz bilmiyorum ama zihnimizi kalıpların dışına çıkarmaya çalışırsak, doğru denileni sorgularsak, bize dayatılanları olduğu gibi kabul etmeden önce üzerine düşünürsek çok daha özgür ve güçlü olabileceğimize eminim.

    "where other men blindly follow the truth, remember;
    nothing is true."

  • memlekette olan biten her şey zaytung haberi tadında olduğundan inanması kolay olmuştur.

    debe editi: gezi şehitleri ölümsüzdür!

    debe'ye girmesini daha çok arzuladığım entrilerim de vardı ancak ilk kez bir entrim debe oluyor çok mutlu oldum durduk yere. teşekkür ediyorum.

    ayrıca tog'a veya halk evlerine benzettiğim şu kampanyaya: (bkz: karanliga kufretmek yerine bir mum yakiyoruz) destek olmak istiyorum.