ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
selahattin demirtaş'ın davutoğlu'na verdiği ayar
-
bugün gerçekleşmiştir. tarihidir.
ahmet davutoğlu iki gün önce miting meydanında selahattin demirtaş'ı kastederek "adından utan. artık ona selahattin demeyeceğim." demişti. kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28894702.asp
bugün bir gazeteci demirtaş'a bunu hatırlatınca şu cevabı verdi:
"doğrusu ben böyle zekice bir hamle beklemiyordum seçim kampanyası döneminde. iki üç gündür uyumuyoruz. ne yapacağız diye... çünkü biz bütün seçim kampanyamızı başbakan bize selahattin diyecek diye hazırlamıştık. ne yapacağımızı bilemiyoruz yani... düşüneceğiz daha..."
kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=xydab7ght3i
türkiye'nin las vegas'ı olabilecek şehir
-
ülkeye doviz girişini sağlayabilecek şahane bir fikir!
konya’da yaşanan konya’da kalır.
russell westbrook
-
normal sezonundan playoff'una, hatta finaline o kadar saçma bir nba izledik ki, anladığım kadarıyla spor yazarlarının da, bu saçmalığı taçlandırmak için ödüllendirdiği oyuncu.
çünkü takımı konferansında 6. sırada olan ve 50 galibiyeti bile bulamamış bir oyuncuya bu ödülü vermek hepsinden saçma. "en değerli" olduğu varsayılıp da, bu "değerini" takımına galibiyet olarak yansıtamamış bir oyuncuyu mvp seçmek bambaşka bir kafa.
nba daha fazla saçmayana kadar herhalde en saçması bu olacak.
eski sevgiliyi televizyonda görmek
-
uzucu bir hadisedir.... hele ki ben bilmem esim bilir adli programda topuklu ayakkabi giyen kocasinin pesinden kosarken gorurseniz aci verir ,ama uzulmeyin bir sonraki yarismada 30 adet biber yerken cektigi aci sizin acinizi hafifletebilir ....
muharrem sarıkaya'nın ses teknikerine tokat atması
-
onun tokadından çok karşısındaki kadın belediye başkanının tepkisizliği sinir bozucu olmuş
tepki versene hanımefendi!
edit : bu başlık bu adam ekranlara veda edene kadar gündemde kalmalı
bu bizim tanık olduğumuz hareketi, kim bilir daha neler var tanık olmadıklarımız
edit 2 : olay kamuoyuna yansıdığı için özür diliyorum demiş
özür dileme istifa et bayım!!
duşun altında ayakta 69 yapmak
-
kayıp düştükten sonra pozisyon 112ye terfi edilir.
ponpon kızların harfli tezahürat takıntısı
-
"van gölüne gitmişem, canavarı görmüşem, canavarı görünce lo, korkudan altıma etmişem"... işte kültür bu. saf, temiz, halkın içinden açan bir çiçek gibi... yıllar önce trabzonspor kafilesinin van deplasmanında karşılaştığı vanlı küçük bir evladımızın trabzonsporlu futbolculara söylediği, van gölü canavarıyla ilgili bir türküydü bu. televole'de izlemiştim. tüm trabzonsporlu oyuncular pek gülmüştü bu türküye. en çok gülen de ünal karaman'dı. kara boğa ünal, çocuğu "hay yaşa aslan parçası" diyerek öpüp tebrik etmişti. bu sevgi dalgası, tezahürat kültürümüzde pek görünmese de yine de bu açıdan yaratıcı insanlarız. peki ya abd'li yiğidolar? onlar da yaratıcı mı? açıkçası genelleme yapamam ama ponpon kızlar özelinde böyle bir yaratıcılığın olmadığını söyleyebilirim.
yıllar yılı nice abd muvisinde, dizisinde gördüğüm bir takıntı türüdür ponpon kızların harfli tezahürat takıntısı. anladığım kadarıyla abd kolejlerinde okul takımlarını destekleyen amigo kızlar için harf istemenin yeri büyük. bunlar hem harf istiyor hem paso harf heceleyip milletten destek bekliyor. kendimizden örnek verelim:
"şimdi bana bir e ver. şimdi de bir k ve bir ş. bir de i... ekşi-ekşi-ekşi huuuuuu"
neyi huuuuu lan neyi huuuuuu? on bin yıl oldu hala tek tek harfleri hecelemekten başka tezahüratınız yok. yok "bana bir d ver, bir de yanına e koy, şimdi bir de t" bilmem ne derken insan kafayı yiyecek gibi oluyor. abd'li yiğidolar nasıl dayanıyor bu zulme anlamıyorum. hadi biz "şimdi bana bir o ver, yanına da bir r koy" falan derken "acaba ne çıkacak lan?" diye bekliyoruz. peki abd kolejlerinde okuyan canolar zaten bilmiyor mu o tek tek sayılan harflerin ne çıkacağını? kendi takımlarının ya da vilayetlerinin, memleketlerinin adı çıkacak işte... belli bir şey. "bana bir t vermeni isttiyorum. harika... ve şimdi sanırım bir de i vermelisin" falan derken seyircilerin "anladık lan anladık... ohio tigers işte" diyerek tepki vermelerini bekliyorum, ama vermiyorlar. vermiyorlar arkadaş inanılır gibi değil, vermiyorlar. abd kolejlerindeki bu tezahürat sorunu çözülmeden, orada okumam kardeşim. ha zaten liseyi falan bitireli beş bin yıl oldu, gitsem de almazlar muhtemelen ama olsun tepkimizi koyalım.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"otogara arkadasi karsilamaya gittim. otogarda bagiran adam beni ikna etti, diyarbakir'a gidiyorum su an."
michael scofield
-
hoşlandığı hatunun elini 12. bölümde tutarak mühendis olduğunu göstermiş dizi kahramanıdır.
memur olup sıradan bir hayatla geberip gitmek
-
dsıde çalışan bir mühendisseniz, köy köy dolaşıp gölet yapıyor, sulama sistemleriyle ilgileniyor olabilirsiniz.
ziraat bankasında uzman mühendisseniz, karış karış gezip tarıma kredi vermiş bir insan olabilirsiniz.
maden şirketinde memursanız, işçilerin hakkını alması konusunda destek vermiş, gerekli düzenlemeleri getirmiş, enerji komitelerinde görev almış olabilirsiniz.
devlet demiryollarında memursanız, dağ taş gezip anadolunun olmadık yerlerine bayramda seyranda gidip sorun çözen bir insan olabilirsiniz.
öğretmen olabilirsiniz, doktor olabilirsiniz, hakim savcı olabilirsiniz.
bu insanlar benim dedem, babam, anam, teyzem. hayatlarını insanlara faydalı olacak şeyler yapmaya çalışarak geçirdiler. vatana millete faydalı olmak için okumuşlardı. plazada yabancı bir firmanın temsilciğinde çalışmaktan daha az kazandırdığı doğrudur. ama güvenceleri, tatilleri, lojmanları, dostları, müdürü çekiştirdikleri iş arkadaşları, ve örgütleri vardı.
memur dediğimiz insanlar her ne kadar bugün devletin çürümüşlüğü içinde kalsalar da ülkeyi çekip çeviren çalışanlar ordusudur. onların emekleri bir devleti sosyal devlete dönüştüren şeydir. manevi olarak zengin bir hayattır. sosyal olarak güzel bir hayattır. sizi özel sektör gibi birbirine maaşını söylemediğin, yanında oturanla rekabet ettiğin bir dünyadan alır, aynı amaçlar için mücadele ettiğin ortağa çevirir. akşamları hobi edinecek çoluk çocukla oynayacak zaman bırakır.
kar için değil, insanlar için çalışırsınız. onurlu ve anlamlı bir yaşamdır.
ek:
“hiçbir zaman inandıramadım seni kahramansız bir dünyaya neden inandığıma. hiçbir zaman inandıramadım seni o kahramanları uyduran zavallı yazarların neden kahraman olmadıklarına. hiçbir zaman inandıramadım seni o dergilerde resimleri çıkanların bizden başka bir soydan olduğuna. hiçbir zaman inandıramadım seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. hiçbir zaman inandıramadım seni, o sıradan hayatta benim de bir yerim olması gerektiğine.” orhan pamuk, kara kitap