hesabın var mı? giriş yap

  • csi tarzı filmlerin vazgeçilmezlerinden biri de görevli polis memuru veya dedektifin bizim hayatımızda duymadığımız en zırt kimya formülleri hakkındaki bilgi birikimini durduk yere ortaya dökmesidir.

    - dedektif, olay yerinde bu tişörtü buldum..
    - şunu görüyor musun.. potasyum permanganat.. dostum bu şey koca bir boğayı beş saniye içinde öldürmeye yeter.. hmm.. peki neden gömleğine bulaşmış olsun ki ?

    - dedektif şuna bir bakmanız lazım..
    - boya kazıdıkça çıkıyor. magnezyum stearat.. suyla birleşimi patlayıcı etki yapar.. peki neden boyada stereat kullanmış olabilirler ki ?

    - dedektif buna göz atmak isteyeceksiniz..
    - şunu gördün mü.. sodyum hipoklorit... bildiğin çamaşır suyu. peki renklilerde neden çamaşır suyu kullanmış olabilirler ki ?

  • müstakbel eşimle evlenmek için yanına taşındığımda içinde bir adet eş kişisi, çift kişilik yatak, kablolu tv bağlanmış bir adet antika bilgisayar ve üç çatalla gelen evdi bizimkisi. bir de dışarda yeme artık demem sebebiyle bir yıl kadar önce aldığı ve hiç kullanmadığı uyduruk tencere tava seti vardı ki ben ciddi bir ev aşçısıyım. alet edevat lazım diye çemkirmedim. öyle evlendik, bir yandan tayin bekleyerek.

    garaj üstü, buralarda kaynana dairesi denen bir artı bir minnicik bir evimsi. bazan o da yeter, en azından ihtiyaçlarınız netleşene kadar. yani bir kere evleniyorum diyerek sanki bir daha hiç vaktiniz, naktiniz olmayacakmış gibi ihtiyacım var mı yok mu diye düşünmeden her bir şeyi alıp kendinize yüklenmeyin. mühim olan sizsiniz ve sizin içinde bulunduğunuz şartlar. bana kendi çevremden manyakmısın diyenler de çıktı, hiç canımı sıkmadım. kendileri " eviniz mülk, çıkar kiracıyı otur. bahçedeki bit kadar evin neresine sığacaksınız. bir kere gelin oluyorsun, ne istiyorsan aldır ilerde nazın geçmez. hem yarın çocuğunuz olacak, bık bık vıdı " diye rengarenk yumurtalar yumurtladılar, aldırmadım. tayin gelse, başka yere taşınsak eve zurt diye kiracıyı kim bulacak. altı üstü iki kişi olan bizim için alınmış kervanlar dolusu eşyayı taşıma derdine kim düşecek. ne güzel içinde oturanı var zaten, biz ufak yerden ve gerekirse sadece birbirimizle başlarız ortak hayatımıza diye düşündüm.

    şimdi bakıyorum, iyi ki öyle alel acele ev dayayıp döşememişim. tayin olmadı ama çok daha güzel bir ev bulduk burda. knik arm ve karlı dağları yuva bilmiş insanların ışıkları uzaktan göz kırpıyor bu uğurlu eve. kapalı havalarda bulutlar altımızda kalıyor ve güneş altın başını gösterdiğinde öyle güzel süzülüyor ki ışıklar. kocaman pencerelerden yıldızları izleyerek battaniyelerin altında dürüm yapıyoruz kendimizi uzun kış gecelerinde. yeni taşındık, küçük evde geçen süre zarfında ihtiyaçlar oldukça listeledim ve çoğunu sakin zamanda, çok daha uygun fiyatlara alıp kutularında muhafaza ettim. buna rağmen hala televizyonumuz yok, salonda ışıl ışıl bir noel ağacı ve tombik bir kanepe var sadece. bu sadelik çok hoşuma gidiyor. yeniden evlenmiş gibiyiz. minik evimizi boyadım, şimdi kiraya vereceğiz. onu bunu, hemen şimdi istemek yerine mali kaynaklarımızı düzenlemişim iyi ki.

    yani evlenirken onca telaş arasında güzel huzurunuzu bozmayın, maddi manevi kendinizi cendereye sokmayın. yuva kuruyorsunuz ve madem ömürlük bir yol, uzunca zamanınız var ihtiyaçlarınızı temin etmek için.

    o yüzden eşya derdine düşmeden önce iki gönül bir olun, samanlığı seyran edin gitsin. gerisi kendiliğinden gelir.

  • nasıl bir korkaklıktır, nasıl bir ödlekliktir bu karşısında kimse yokken atıp tutuyor ama kimsenin karşısını çıkmaya cesareti yok.

  • eğer bu kazaya audi değilde reno neden olsaydı muhtemelen bu haber; d-100'de maganda dehşeti olarak olarak verilirdi. şimdi haber çok masum d-100'de makas kazası olarak geçiyor.
    klasik bir habercilik mantığı; zengin ailenin çocuğu kazaya neden olursa şablon şu: iki ay sonra okulundan mezun olacaktı ama olamadı, sevgilisi son yolculuğuna gözyaşlarıyla uğurladı, daha hayatının başındaydı gibi gençlik vurgusu, gülümseyen hayat saçan fotoğraf seçimi.
    sıradan gariban biri kazaya neden olursa trafik canavarı oluverir. öldü de allahtan kurtulduk toplumca gibi bir bakış açısıyla haber veriliyor.
    iki yüzlü bir toplumun iki yüzlü bir medyası da olur haliyle...

  • ben açıyodum bu numaraları ve karşımdaki kadın erkek demeden yürüyodum. çok tatlısın çok kaslısın falan filan derken baya baya blacklist e alınıyorsunuz. birinde ofisin nerde, çiçek göndercem kısmına kadar gelebilmiştim.

  • yarıldığım bir sabah gazetesi haberi. hiç bu kadar aşağılanmamıştım.

    not: antakyalıyım.

    edit: "karımın, tabii lan manyak mısın şeklinde yorum yaptığı haber. bunu da yazıver elin değmişken" dedi.

    yakalandık.