ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
devamını okuyayım'a alternatif isim önerileri
-
mesela
(bkz: bitti demediniz mi lan)
12 nisan 2009 galatasaray fenerbahçe maçı
-
guiza'nın kırmızı kart bile göremediği maçtır
ekşi sözlük'ün yeni tasarımı için ne dediler
-
(bkz: 17 yıllık enkazı kaldırdık)
ikinci ludwig
-
tam adı ludwig otto friedrich wilhelm'dir. bütün diğer acayipliklerinin yanında, yalnızlığa düşkünlüğü ile de bilinir. yaptırdığı üç şatodan en küçüğü olan linderhof'taki yemek odasında, yemek masası alt kattan yukarı, tam odanın ortasına asansör gibi çıkarılacak şekilde tasarlanmıştır. böylece kral ludwig akşam yemeğini servis yapan bir hizmetlinin yüzünü dahi görmeden yapabilmekteymiş.
avrupa altyapı yaparken kendine yat alan ata
-
öncelikle, bu adama bu yat helal olsun..
devam etmeden önce helal olmayan yatlara örnek verecek olursak: (bkz: dostum yat dedim ama bu gemicik)
eşek hoşaftan anlamaz ama şansımızı deneyelim.. yine de kendimi fazla yormayacağım..
atatürk altyapıyı yapacak insanların eğitimine önem vermiştir..
kendisi mühendis değildir..
yatıyla gezip "şuradan geçit olsun", "şuraya bir köprü yapsak ne para kırarız" dediği görülmemiştir..
edit: başlığın yazarın başına kalması
bademcik ameliyatı
-
ondort yasimdaydim, artik zamani geldi dediler en cok da surekli hastalanarak onlara cektirdigim zulumu azaltmak icin olmali bademciklerimden kurtulmak icin beni ameliyat ettirmeye karar verdiler. okullar subat tatiline girmisti, kotu gri bir ankara kisinda otobus ve dolmusla elimde torba hastaneye gittik uvey annemle. ankara hastanesine gittik, doktoru gorduk, bana kalacagim odayi gosterdiler. tek kisilik oda, babam oyle olsun demis, sagolsun. doktor, "simdi sen dinlen, ameliyat yarina" dedi. uvey annem cocuklar evde yanliz dedi, beni birakip gitti. gunun geri kalan kisminda kitap okudum. gece lambasini acik birakip yattim, hastanenin sesleri acilip kapanan kapilarin sesleri giderek kesildi. uyumusum.
sabah doktor geldiginde pencereden disari bakiyordum. "yok mu yaninda kimse?" dedi. "yok", dedim, "herkesin isi gucu var". "tamam o zaman hadi gidelim dedi", uzun koridorlardan gecip ameliyathane olmasi gereken yere vardik. "seni uyutamam, yaninda buyuk yok, zaten de bu ameliyatta kimse uyutulmaz, onun icin simdi sen sandalyeye otur" dedi. oturdum. "bademciklerine igne yapacagim, onlari uyusturacagim, ve alacagim, hic acimayacak, tamam mi?" basimi salladim, doktor simdi dusunuyorum da otuz kusur yaslarinda olmaliydi, bana cok yasli gorunuyordu o zaman tabii, koskocaman adam, canin acimayacak diyorsa acimaz herhalde diye dusundum. yanilmisim.
onume oturdu, yandaki masadan buyuk bir siringa aldi ve igne takti. gozume koskocaman gorunen o igneyi bademciklerimin etrafina batirip cikardikca gozlerimden sesizce gelen yaslari "ne var bunda aglananacak, koskocaman kizsin sen" diyerek gene kendisi sildi. "bitti artik, bundan sonra acimayacak, tamam mi?" bu sefer basimi sallamadim, yalan soylemisti ve ben ona olan inancimi yitirmistim.
"simdi bademciklerini alacagim, cok surmez hemen biter, sen sessiz dur tamam mi?"
agzima giren makasi gorunce gozlerimi kapadim, annemi istiyorum dedim icimden, anne neredesin, keske yanimda olsaydin simdi. ama makas agzima girmisti bir kere, hic acimasizca kesiyordu bir yerlerimi; kirt-kirt-kirt-kirt-kirt. doktorun soluklari kalbimin gumburdeyen sesine karisiyor kulaklarima doluyor, basimi donduruyordu. kirt-kirt-kirt-kirt. anne neredesin?
"tukur simdi" doktor ellerimi tuttu, "buz kesmissin, bak simdi seni yatagina goturup yatiracagiz, dinlenirsin, tamam mi?" tamam degil dedim icimden, beni kestin, sesini duydum, artik tamam degilim. doktor beni odama yolladi, uzun koridorlardan gecip odama geldik. yattim.
yatagin basinda duran masanin ustundeki siyah klasik telefon oglene dogru caldi. babamdi.
"nasilsin kizim?"
"iyiyim baba"
"istedigin birsey var mi?"
biraz ilgi, biraz sevkat, tutulacak sicak bir el demedim ona.
"hayir baba, tesekkur ederim."
"hadi yat uyu, iki gune kalmaz iyilesirsin"
"evet, tesekkur ederim"
ertesi gunu cok kotu oldum, sanki olmayan bademciklerim gene sismistii ve bu sefer artik sesim de cikmiyordu, yataktan hic kalkmadim, doktor geldi beni gormeye, "kimse yok mu yaninda? yanliz misin?" basimi salladim evet babindan. " "hmmmm, sana mecmua getireyim mi, biraz eglenirsin" kalkti gitti bir muddet sonra elinde bir suru mecmuaya geri geldi. "bak fotoroman da var, sever misin?" basimi salladim. fotoromani kim sevmezdi ki o zamanlar? "al oku, ben de burada senin yaninda oturayim, kitabimi okuyayaim."
o hastanede dort bes gun kalmis olmaliyim, babam ve annem telefonla hatirimi sordular birkac kere, yanima doktorla hemsireden baska kimse gelmedi. aksam yemeginden sonra yarim saat icin bile olsa doktorum bana getirecegi gazeteleri mecmualari nereden buluyorsa buluyor getiriyordu. o kitaplarini okurken ben mecmualarima bakiyordum. son gece ertesi gunu beni taburcu edecegini soyledi. "ama birisinin gelip seni goturmesi lazim, seni kendi basina birakamam kapiya" gulustuk. "uvey annem gelecek sanirim", dedim. "eh nihayet" dedi.
ertsi sabah beni taburcu ederken tokalastik. ona tesekkur ederken ameliyat icin degil ama sonrasi icin demedim.
"cok iyi doktorsunuz" dedim, "bir gun ben de sizin gibi bir doktor olmayi isterim"
kucukcuk cocukmusum gibi burnumu fiskeledi. "daha iyilerini olacaksin sen"
gene yalan soylemisti, doktor olmayacaktim.
mcdonald's'ın attığı skandal tweet
sözlük yazarıyım 16 yaşındayım ve ergen değilim
-
ne bok olursan ol benden 20 yaş ufaksın, kalk su getir.
dost ile arkadaş arasındaki farklar
-
dost kitabevi, arkadaş yayınevidir.
16 ocak 2022 ahaber'de yaşanan trajikomik an
-
ahaber ekranında yaşanmış bir an.
video:
https://streamable.com/vch6wx
info: soruyu soran cemil barlas'mış.
televizyon makinası
-
hakkı devrim'in arada kaynamış bombasına şahit olduğumuz program...
ahu tuğba: e ben gideyim o zaman...
okan: ya hayır, bayılıyoruz biz sana
ahu tuğba: e ben de sana bayılıyorum !!!
hakkı devrim: e biz gidelim o zaman :)
piston aşağı indi
-
(bkz: piston we have a problem)
kafa kesen iki kişinin serbest bırakılması
-
adana ceyhan’da hırsızlık için girdikleri evde 72 yaşındaki kadının kafasını kesen iki kişi önce ağırlaştırılmış müebbet almış, sonra müebbete düşmüş, iyi halden de adli kontrol şartıyla serbest bırakmışlar. biri sizin annenizin evine girip boğazını kesse cezası cuma günleri sabah ile akşam arası bir saatte karakola giderek imza vermek. hammurabi kanunları bile daha adildi bu nasıl bir olay? bilen bir hukukçu kafa kesen insanda bu hakimlerin nasıl bir iyi hal gördüklerini anlatabilir mi? aklım almıyor gerçekten. bu hırsızlardaki iyi niyeti gören hakim kadir şeker’de nasıl görmüyor? gerçekten bu hukuk standardını bir hukukçu açıklarsa çok sevirim.
haber
edit: itiraz edilince tekrar tutuklanmışlar. haber