hesabın var mı? giriş yap

  • wendy sendromu, adını barrie'nin 1904'te peter pan'ın arkadaşı olarak yarattığı kurgusal karakter wendy darling'den alan, resmi bir teşhis olmayan, fakat empatik, anlayışlı ve hatta kendini feda eden bir yetişkini tanımlamak için kullanılan popüler bir psikoloji terimidir. peter pan sendromu gibi dan kiley tarafından, 1984'te "the wendy dilemma: when women stop mothering their men" kitabında tanımlanmıştır.

    hatırlatmak gerekirse, romandaki maceracı, eğlenceli ve yaramaz peter pan karakteri wendy'den neverland'de yaşayan kendisine ve kayıp çocuklara annelik yapmasını ister. bunu kabul eden wendy'nin başına çeşitli olaylar gelir ve tüm hikayedeki en sorumluluk sahibi karakter olarak öne çıkar. bu açıdan peter pan'e tam bir tezat oluşturan, aynı zamanda da tamamlayıcı roldedir (bkz: yin yang). ilk başta neverland'e giderken büyümek istemediğini söyleyen wendy, bu deneyimin onun daha yetişkin yanını ortaya çıkardığını fark eder.

    wendy sendromlular, başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarınızın üstüne koyarlar, başkaları için bir şeyler yapmanın amacı olduğuna kendilerini inandırırlar, yalnız kalmaktan korkarlar, çatışmaya girmek ve fikirlerini özgürce ifade etmekten kaçınırlar, çok fazla iş üstlenirler, kontrolcü ve bağımlıdırlar. sonuç olarak bu başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyma ve kendi ihtiyaçlarını bastırma durumu da özgüvenlerini kaybetmelerine neden olur.

    wendy sendromunun kökeninin, hastanın aile geçmişinden kaynaklandığı düşünülüyor. çocukluklarında kendilerini korunmasız hissetmiş olabilirler, bu yüzden bunu telafi etmek için aşırı koruma arayışına girebilirler. aslında ebeveynlerinin onlara karşı benimsemesi gereken rolü üstleniyorlar.

    bu kişiler genellikle nasıl olduklarını fark etmez. ancak başkalarıyla ilgilenmek ve onlarla ilgilenmek onları mutlu etse de, bir zaman gelir ki başkalarının onları manipüle ettiğini fark ederler veya bir birey olarak tatmin olmadıklarını fark ederler.

    belirli durumlarda, boşuna çok fazla ödün verdiklerini fark etmeye başlayabilirler. ayrıca kendilerini hüsrana uğramış ve değersiz hissetmeye başlayabilirler.

    bazen başka sorunlar da ortaya çıkabilir. örneğin, ilgilenecek kimseleri olmadığı zaman kendilerini amaçsız hissedebilirler çünkü tek bildikleri budur. aslında depresyona girmemeleri için dikkatli olmaları gerekir.

    yapılması gereken, tüm kişisel ilişkilerinde dengeyi yeniden kurmak, başkalarıyla ilgilenmek ama kendine de dikkat etmektir. kişisel gelişimi desteklemenin önemi unutulmamalı, kendine ait bir alanı ve hobileri olmalı, ayrıca değerlerini savunmalı ve öz saygılarına dikkat etmelidirler.

    aynen kitapta olduğu gibi wendy sendromu ve peter pan sendromu kol kola giderler ve birbirlerini bir kısır döngüde beslerler.

    peter pan sendromu'na sahip kişiler, büyümeyi reddeden bir çocuk gibi sorumluluk almak istemeyip olgunlaşmamış kişilerin sosyal davranışlarını ve özelliklerini sergilerler.

    genellikle bir ilişkide peter pan rolünü erkeğin, wendy rolünü ise kadının oynadığı düşünülür ama bu rollerin tersinin geçerli olduğu durumlar da vardır.

    peter pan sendromlu insanlar, wendy sendromu olan, son derece besleyici ve başkalarına hizmet etmek isteyen insanlara yönelme eğilimindedir.

    başlangıçta bu, mükemmel bir eşleşmeye benzer. peter pan sendromlu, gerçekten eğlenceli, karizmatik olan ve diğer kişiyi kendine çeken biridir. wendy sendromlu kişi, onun yanında olur, onu destekler ve onu daha iyi hale getirmek için önerilerde bulunur. ancak sorun şu ki, bu durum eninde sonunda geri teper ve wendy sendromlu kişi kaçınılmaz olarak kendisinden faydalanıldığını hissetmeye başlar.

    peter pan ve wendy sendromlarında, her iki kişi de birbirlerinin davranışları hakkında anlaşmazlığa düştüğünde ilişki eninde sonunda bozulur.

    wendy sendromlu insanlar duygusal tükenmişlik yaşama eğilimindedir çünkü sürekli olarak verdiklerini ve verdiklerini ve karşılığında hiçbir şey alamadıklarını hissederler. aynı zamanda, peter pan sendromlu kişiler de partnerlerinin onları kontrol ettiğini, değiştirmeye çalıştığını veya boğduğunu hissedebilirler.

    peter pan sendromlu kişiler sağlıklı sınırları korumakta güçlük çektiklerinden, genellikle bir kişiden veya ilişkiden diğerine atlayarak davranışlarını olası kılan ve başkalarıyla geçinirken zorlandıkları her konuda onları destekleyen kişileri ararlar.

    oysa olan şu ki, her iki tarafta da hiçbir zaman gerçekten bir öğrenme gerçekleşmez ve döngü böyle devam eder.

    peter pan sendromu teşhis edilebilir bir durum olmasa da narsistik kişilik bozukluğu (nkb) ile büyük oranda örtüşmektedir. nkb'li insanlar, peter pan sendromlu insanlarla benzer bir bencillik modeli sergilerken, aynı zamanda çok daha yüksek derecede kişisel egoya ve yetkiye sahip olma eğilimindedirler.

    nkb'de kişi sadece benmerkezci değil aynı zamanda daha büyük bir manipülasyon duygusuna sahiptir. nkb'li biri eleştiriye karşı çok hassas olma eğilimindedir ve bu bir anda öfkeye dönüşebilir.

    peter pan sendromlu insanlar çok çabuk sinirlenmeyebilir veya intikam almayabilirler, ancak konu çatışma çözümüne geldiğinde kaçınma eğilimindedirler ve sağlıksız başa çıkma mekanizmalarına güvenmeye daha yatkındırlar. kaçma ve bağlılıktan kaçınma eğilimleri vardır.

    araştırmalar, hem hoşgörülü hem de aşırı koruyucu ebeveynlik tarzlarının peter pan sendromu potansiyeline katkıda bulunabileceğini buldu. fazla hoşgörülü ebeveynlik ile çocuk, sağlıklı sınırların önemini öğrenmede zorluk yaşayabilir. öğrendikçe ve büyüdükçe yetişkinlerin sorumluluklarını üstlendiğimiz için sınırlar gerçekten önemlidir. aşırı korumacı veya helikopter ebeveynlik, her ne kadar iyi niyetli olsa da, çocuğun bazı alanlarda kendine bakmakta zorluk yaşamasına neden olabilir.

    katkıda bulunan diğer faktörler çocukluk çağı travmasını içerebilir. peter pan sendromuna giden yol herkes için farklı görünse de, sosyal baskılar ve gençlik davranışlarının çevrimiçi kabulü, özgürlük ve macera, bu tür davranışların geliştirilmesinde sıklıkla destekleyici rol oynar. çocukların zor koşullar altında büyüdüğü durumlarda, bazen çocukluğu yetişkinlikte yeniden yaşama ihtiyacı ortaya çıkabilir.

    genellikle hak sahibi ve benmerkezci davranışın özünde çok düşük bir özgüven vardır. terapi insanların öz saygılarını, özgüvenlerini ve öz şefkatlerini geliştirmelerine yardımcı olabilir. çoğu zaman terapi seanslarının özü, kişinin sıkıntı toleransını arttırmak, duygulara yer açmak ve bu duyguları küçük adımlarla tanımlama, ifade etme, bunlara meydan okuma becerisini geliştirmek etrafında döner.

    bumerang nesli durumunda ise wendy rolünü annenin, peter pan rolünü ise çocuğun üstlendiği görülür. sorumluluk verilmeyen/almayan, kararlarını kendisi veremeyen çocuk, büyümenin evrelerini tamamlayamayan kişilere dönüşür. ekonomik koşullar ve işsizlik gibi nedenlerle bu kişilerin ailelerden ayrılamaması da durumun uzun süreler devam etmesine yol açar.

    benzer bir örüntü işyeri evliliği (work spouse) çiftleri arasında da görülebilir. peter pan rolünü oynayan daha delidolu, enerjik, aktif ama bir yandan da savrukken, wendy rolündeki diğeri onu dengeleyecek şekilde arkasını toplayıp arka planda işleri kotarır ve angaryaları üstlenir.

    kaynak:
    https://health.clevelandclinic.org/…er-pan-syndrome
    https://www.yourtango.com/…igns-mother-your-partner
    https://steptohealth.com/wendy-syndrome/

  • bu olay yaşandığından beri düşünüp duruyorum, bir yandan da kandil gibi için için yanıyorum, kendimi bildim bileli devamlı surette tacize uğrayan bir kadın olarak, onun yaşadıklarının binde sadece birini hissetmiş olduğumdan, onun hissetmiş olduklarını tahayyül edince, dehşete kapılıyorum.

    bu hikayenin aynısın tıpkısı benim başımdan geçti. ama tecavüze uğramadığım için, şanslı taraftayım bu seferlik.

    neden "bu seferlik" derseniz; evet maalesef alkol kullanıyorum, eğlenmeyi seviyorum, dışarı çıkıyorum ve eve geç dönebiliyorum ve utanmadan kadınım. tüm bunlar için özür dilemem gereken bir cinsiyete sahip olduğumu ve bu boktan ülkenizde yaşamak zorunda olduğumu biliyorum.

    ben 19 değil ama sanırım 21 yaşındaydım. kadıköyde eğlenmiş, zil zurna sarhoş, sarı minibüslere binmiştim. sahilden giden, kadıköy-bostancı minibüslerine. aynı olaydaki gibi.

    saat de, aynı olaydaki gibi, gece 3 civarıydı. kalamış'ta inmem gerekirken, arkada sızdığımdan, bostancıya çok az kala uyanmış ve can havli ile inmiştim.

    feneryolu'nda oturuyordum, yürümek için çok uzun bir mesafe idi. cebimde sadece 5tl param kalmıştı. bağdat caddesine yürümüş ve tam karakolun olduğu köşede taksi beklemeye başlamıştım. inanır mısınız, taksi beklediğim o 3-5 dakika içinde, araçlarının içindeki polislerden işittiğim pis lafların haddi hesabı yok, bir yandan da gözümü kör ettiler selektör yaparak. polis'e, güvenmek şöyle dursun, onlardan kaçmanın yollarını aramam gerektiğini bildiğim bir yaştaydım.

    neyse ki bir taksi durdu. yaşlıca bir amcaydı, sürücüsü. her nasılsa "ne işin var bu saatte sokakta" demedi, gideceğim yeri sordu, "feneryolu" dedim "ama sadece 5tl param var" dedim. "sorun değil" dedi, beni eve bıraktı ve güvenli bir şekilde yatağıma girdim. ve evde de annem vardı. annemi uyandırıp para isteyebileceğimi söyledim, ama amca kabul etmedi, "uyandırma" dedi.

    o günden bugüne kadar, bu az buçuk normal akıl sağlığı ile yaşadığım hayatı meğer o taksici amcaya borçluymuşum.

    o gece, beni zerre merak etmeden, horul horul uyuyan annem de, bugün bu haberi duyduğunda, "ne işi varmış o saatte sokakta" dedi!!!

    son sözlerimi, mide bulantıları içinde yazıyorum. inanın, böyle düşündüğünüz için, hepinizden nefret ediyorum. başınıza bin türlü bela geldiğini görmek isterim.

    19 yaşında bir genç kadın bağdat caddesinde gece saat üçte nereden döner sorusu, yerini; 33 yaşında evli çocuklu bir adam bu saatte bağdat caddesinde neden tecavüz eder sorusuna bırakmadıkça kadına karşı tecavüz de taciz de bitmeyecek.

    eril beyninizi siksinler.

  • kalkış için taxiwaye girmişken kanat üstü çıkışın yanında oturan adamın acil çıkış kapısını sökmesi, kapıyla ne yapacağını şaşırıp kucağına alması, pilotun koşarak kabine gelip "naaptını yav" diye sorması, yolcunun "üstünde çekiniz yazıyordu, ben de çektim" demesi, bunun üzerine pilotun kıpkırmızı olup "bilmediğin boku niye elliyorsun" diye hönkürmesi. sonra park yerine geri dönülmesi, teknik ekibin gelip kapıyı geri yerine takması, 2 saat rötar vesaire. ondan sonra da vay efendim niye rötar yaptınız bilmem ne.

  • eminim çokça yazılmıştır ama malum ben de aynı şekilde iletişim kurduğum için mecburen yazacağım.

    daha cep telefonları çıkmamışken ya da yeni yeni zenginlerin erişebildiği zamanlarda ev telefonundan ya komşu kızına kız arkadaşımızın ev telefonunu aratırdık ya da biz erkek halimizle kız sesi çıkarıp , telefona sevgilimizi isterdik.

    +alo damlayla görüşebilir miyim ben ayça*

    bunu yaptığım kız arkadaşımın annesi numaramı hiç yememiş ama bir şey de söylememişti.

    sonra cep telefonları yaygınlaştı. ama bu sefer de pahalılık sorun oldu. çözüm klasik ama;

    1 çaldırma aklımdasın
    2 çaldırma seni seviyorum
    3 çaldırma ve üstü aç ulan o telefonu ben arıyorum.

    daha sonra cem uzan sağolsun telsim' i çıkardı da 250 kontör karşılığı sınırsız sms ve konuşma hakkımız oldu. bir dönem (bkz: aycell) de buna benzer bir şey yapmıştı ama çok hatırlamıyorum.

    sonrasında bilgisayar çağına girdik. msn girdi hayatımıza. titreşimler, ne dinliyorum özelliği vs altın çağdı ama bu söylemeden geçemem.

    derken blackberry telefonlar moda oldu. bbm pin'i paylaşıp sohbete başladık. bu aynı zamanda twitter'ın yayılmaya başladığı zamanlardır.. yavaş yavaş facebook'u dedelere teslim ettiğimiz zamanlar

    en sonunda iphone 3, ardından da 4'ün çıkmasıyla whatsapp çıktı ortaya. herkes bir anda aaa whatsapp diye bir uygulama varmış, bedava konuşabiliyorsun diyerek birbirine sms atmaya başlamıştı.

    zaman tüneli gibi yemin ederim yaa. hepsini yaşadık iyisiyle kötüsüyle.