hesabın var mı? giriş yap

  • spirulina mavi-yeşil alglerden (siyanobakteri) mikroskobik bir yosun türüdür. bu tür her ne kadar 21. yüzyılın süper gıdası olarak tanıtılsa da yüzyıllar önce insanoğlu tarafından keşfedilmiş bir besindir. spirulina’nın aztekler tarafından bir besin maddesi olarak tüketildiğine dair en eski kaynak 1524 yılına dayanmaktadır. aztekler topladıkları spirulina’yı özel bir ekmeğin yapımında kullanmışlardır. spirulina’nın ticari kültürlerinin yapılması ve bu alandaki bilimsel anlamdaki çalışmalar ise ürünün 1962 yılında fransız petrol araştırma enstitüsü tarafından keşfedilerek, laboratuar koşullarında üretilmesiyle başlamıştır.

    hızla artan dünya nüfusu ve buna paralel olarak artan protein gereksinimi, ayrıca tarım ve orman alanlarının hızla azalarak yerini betonlaşmaya bırakması, dünyanı pek çok yerinde açlık sorununu da beraberinde getirmiştir. spirulina, başta yüksek protein olmak üzere, yağ asitleri, vitaminler ve pigment maddeleri bakımından da zengin bir içeriğe sahip olması nedeniyle pek çok alanda araştırmacıların ilgi odağı haline gelmiştir. sahip olduğu yüksek besin içeriği nedeniyle, uzay araştırmalarında bulunan astronotlar için spirulina’dan besin tableti yapılması gündeme gelmiştir. bu amaçla gerçekleştirilen ilk çalışmalara nasa öncülük etmiştir. açlıkla mücadele için kurulan acma adındaki dernek, çalışmalarına 1971’de başlamış ve bu amaç kapsamında hindistan, senegal, togo, peru ve vietnam gibi ülkelerde spirulina üretimini destekleyici projelere öncülük etmiştir.

  • avrupalı ülkelerle vize muafiyeti için uğraşmadan tüm türkiye'ye kısa yoldan vize kazandıracak çılgın proje.
    devlet "tc kimliği olan herkes benim kamu görevlim sayılır" diyerek döşeyecek herkese yeşil pasaportu ve avrupalının kriterlerini yerine getirmekle uğraşmadan vizeyi kapmış olacağız. (bkz: beyin bedava)

  • arkadaşlar berat beyden açıklama geldi, barcelona hiç olmadığı kadar iyi durumdaymış.

  • halihazirda butun gercekligiyle yasanmakta olup hic de sasirtici olmayan sekilde icinde yasayanlarin idrak edemedigi, etmek istemedigi olgu. hala roman ve filmlerde izini aramanin pek bir mantigi yoktur cunku;

    gunumuzde milyonlarca kisi karayollarinda yuruyup yol kenarlarinda kamp atesi yakarak "daha iyi kurtarilmis bolgeler"e kacmakta (en son gecenlerde avrupaya kacmaya calisanlari hatirlarsiniz),

    sehir savaslari, baskici devletler, insanlarin herseyini kontrol edip urun haline getirmeye calisan devasa sirketler, dunya atmosferini kaplamis nefret, kutuplasma, umursamazlik gibi "kurgusal" seyler zaten bugunun birer gercegi.

    dahasi ekstra olarak; kafa kesme, ciğer yeme, adam yakma, bombalama, ezme, parçalama gibi "kurgusal soslar" da gundelik birer vaka haline gelmis durumda.

    bir de distopya eserlerin olmazsa olmazi kamplaşma/ çeteleşme vardir ya hani,

    mesela zombi istilasinin ertesi gununde, dogal felaket ve yikimdan iki saat sonra, atom bombasinin kirki ciktiginda hemen gorursunuz ne kadar it kopuk varsa birlesir, butun kaynaklara el koyar, yalniz gezenleri/gucsuz olanlari yagmalar, zevkine iskence eder, keser bicer yer, soyar, oldurur, tecavuz eder. izleyici/okuyucu olarak "lan dun bir bugun iki nasil hemen kamplasip birbirinizi buldunuz, nasil hemen sistemi kurdunuz" diye soylenirsiniz ya,

    iste bosuna soylenmeyin. soyle bir bakin dunyaya, zaten hali hazirda bu kamplasmalarin oldugunu, gücü yetenin gücü yetene dünyayı dar ettiğini gorun.

    hani acayip yiginlar vardir ya, bu cetelerin etrafinda toplanir, bariz bir sekilde yanlis oldugunu, insanlara zevk icin iskence edildigini falan gordugu halde alkis tutar, siddeti ve vahseti sever, destekler, daha cogunu ister. izlerken "lan nasil adam bunlar yaaa" dersiniz ya,

    bosuna demeyin. soyle bir bakin cevreye, aslinda bu tarz "insan"larin halihazirda milyonlarca/yuz milyonlarca sayida varoldugunu, siddeti, vahseti ve iskenceyi ovup yucelttigini, guclu ve zalimin yaninda olarak tatmin oldugunu, firsatini buldugunda sizi çiğ çiğ yemekten zevk duyacagini hissedin.

    o yuzden pollyanna'ciligi birakip yasadiginiz dunyayi gercek haliyle gorun.

    insanoglu denen lanet ve habis yaratiklar yuzunden icine edilen dunyanin halihazirda bir distopya oldugunu gorun artik.

    ve ne yazik ki film/kitap bittikten sonra dondugunuz "gercek" dunyanin o kurgusal orneklerden daha distopik ve vahşi ve umutsuz oldugunu kavrayin.

    cok guzel gercekci bir kurgusal distopya ornegi icin;

    (bkz: the road/@lemre)

    daha gercekcisi icin;

    (bkz: dünya)

  • "yeni tanıştığım kızdan telefon numarasını istedim. 0 900 esprisi yaptı, iş değil cep istiyorum dedim.. bir daha espri yapamaz sanırım."