hesabın var mı? giriş yap

  • conan o'brien ya da jay leno'ya konuk olmak istiyorum. ne şekilde olduğu önemli değil çok. bana sorular sorsunlar falan sonra ''now we will teyk e breyk and will come back with lalalanoluyola'' desinler ve reklama gidelim. tam reklama giderken bana doğru eğilip bi şeyler desin, ben de bunun olacağını zaten bildiğim için conan' a doğru kaykılmış olayım. 2-3 saniye bişiiler konuşup görüntüden çıkalım, ekrana geri geldiğimizde hala konuşuyor olalım. sonra ben ''nasıl da eğlendik amk biz aramızda 2 dakkada yaaaa'' yüz ifadesiyle kameraya geri döneyim.

    işte ben buna çok özeniyorum arkadaş.

  • edit: yine "nereye harcıyor 12-13k cı" tayfa gelmiş amk. ulan insanlar karı-koca doktor olmuş. ne yapacaklar; asgari ücretliler gibi halk ekmekten ekmek alıp bulgur pilavı yiyip ayran mı içecek?

    4-5bin liralık ev kirası, aidatı, araba taksidi, kasko taksidi, mtv'si, 3bin lira civarı mutfak masrafı, temizlikçisi, sosyal aktivitesi, tatili, kaçamağı, restoranı, otu boku topla kaç para yapacak? adam doktor olmuş evinde oturup tiktok mu çekecek?
    tuhafsınız amk. hayat standardı denen bir şey var. amerika'da doktorlar tesla'ya biniyor, bu doktor çift 48 ay boyunca clio taksidi ödüyor. el insaf.

    sözlük yine embesil kaynıyor.

    nasıl alacaklar ulan?
    eve 20bin giriyor diyelim, istanbul'da 1+1 evler 500k. 650-700'lük bir ev beğensen 150-200bin peşinat vermen gerekiyor.

    adamlara 20bin giriyor, bunun 12-13binini zaten net bir şekilde harcıyorlardır.
    tatilidir, arabasıdır, kaskosudur otudur bokudur derken 3-4bin lira tasarruf yaparlar taş çatlasın. 200bin peşinat için 50 ay boyunca o parayı biriktirmeleri gerekiyor kısaca.

    bu ülkede, anadan babadan dededen mal kalmayan, destek almayan kimse eli yüzü düzgün bir ev alamaz.

  • 2012 de büyükşehir yasası değişti. 100 km ötede koyde yaşayan vatandas buyuksehir belediyesi icin oy veriyor. simdi bu yetmedi, o vatandasin verdigi oyla tum şehir belirlenecek. tire'deki vatandaş, karsiyakayi kimin yonetecegine karar verecek. tam akp usulü bir geri zekalilik.

  • %90 kopyala yapıştır yapıyoruz.

    ama nerden kopyalayıp nereye yapıştıracağımızı bildiğimiz için bize para veriyorlar.

    bütün sırrı bozdum ya.

  • işlevselliği arttıracak bir kaç kısayolu paylaşmak istiyorum.

    windows tuşu + prtsc: bir ekran görüntüsü almak istiyorsunuz ancak onu painte ctrl+v yapıp görsel olarak kaydetmek size çok uğraştırıcı geliyorsa bu kısayol sayesinde aldığınız ekran görüntüsü resimler>ekran görüntüleri klasörüne resim olarak kaydediliyor.

    windows tuşu + nokta (.): emoji kısa yolu, online oyunlarda falan insanlar şaşırabiliyor.

    windows tuşu + v: bir şey kopyaladınız, sonra üstüne bir kaç şey daha kopyaladınız ve öncekileri kaybettiniz. aslında tam kaybetmediniz, bu kısayol sizin ctrl+v geçmişinizi gösteriyor. sabitleme özelliği sayesinde adresinizi sabitleyip her seferinde tekrar yazmakla uğraşmayabilirsiniz.

    edit: windows + shift + s: windows +prtscr benzeri bir işlevi var, kırparak ekran görüntüsü almanızı sağlıyor. serbest biçimli kırpma özelliğini baya beğendim ben. aldığınız ekran görüntüleri windows+v tuşuyla girdiğiniz panoya kaydediliyor. alıntı ve taslaklar uygulamasının kısayolu sanırım. dm'den bildiren arkadaşlara teşekkürler.

    edit 2: windows tuşu + 1,2,3,4,5,... kombinasyonu ile görev çubuğundaki kısayollara erişebilirsiniz. burada da anlatılmış.

  • arada bir bizim kahveye gelirdi. kendi halinde efendi bir insandı. nasıl böyle bir şey yaptı hala aklım almıyor.

  • iş hayatımın başlarındayken bir çikolata markasında çalışıyordum. işim gereği ara sıra fabrika ziyaretleri yapıyordum. üretim sahasına girdiğim zamanlar da oluyordu. orada gördüğüm şeyler ve tanıdığım kimyasal malzemeler, çikolataya bakışımı oldukça değiştirdi.
    zaten neredeyse 2 yıl çikolata yiyemedim.

    öncelikle yukarıda yazdığınız çikolataların %80'i çikolata değil :)
    naçizane tavsiyem çikolatalarınızı kendiniz yapın. benden minik bir tarif:
    -4 yemek kaşığı kakao yağı
    -2 yemek kaşığı organik ham kakao tozu (markette aldığınız kakaolar yapaydır, gerçek kakao tozu o kadar ucuz olmaz)
    -3 damla vanilya esansı (iyi kalite) ya da yarım vanilya çubuğu
    -2 yemek kaşığı akçaağaç şurubu ya da bal da olur.
    -1 tutam tuz. ( kakaonun tadını ortaya çıkarmak için)

    (çikolatalarını hazırlarken isteğe göre çeşitli çiğ kuruyemiş, kuru meyve hatta fıstık ezmesi bile ekleyebilirsiniz.)
    tüm yazdığım malzemeleri, sırayla benmari usulü ile karıştırın. çikolata kalıplarına yoksa buz kalıplarına koyup, birkaç saat buzdolabında soğutun.

  • ustanın son başyapıtı.

    günümüzün kesinlikle en büyük sorununa odaklanmış ken loach. güvencesiz ve esnek çalışma. hiçbir hakkınız yok, tamamen kendi kaderinizle başbaşasınız ve aslında sizin avantajınızaymış gibi gözüken her şey yeni işletmelerin üstlenmek istemediği risklerden ibaret. bu durum tabiri caizse çok sayıda ocağı sönme noktasına getiriyor.

    filmde ailenin babası önce işini kaybediyor sonra ev almak için tek umutları olan ev kredileri haliyle iptal ediliyor ve kiraya çıkmak zorunda kalıyorlar. baba neredeyse tek para kaynakları olan küçük otomobillerini satıp (ki bu bence orta sınıfın kaybolan standartlarını çok iyi anlatan bir örnek, 20 sene öncesine kadar çok sıradan bir orta sınıf eşyası olan araba artık orta ve orta-alt sınıf için çoktandır gözden çıkardığı bir lüks durumunda) onun yerine aldığı minibüsle kuryeciliğe başlıyor ama saatlik ücreti dışında hiçbir hakkı yok. üstelik üzerinde müthiş bir performans baskısı var günün belli bir saatine kadar elindeki tüm paketleri dağıtmak zorunda, izin hakkı yok, hasta bile olsa, ailesiyle ilgilenmesi gerekse bile işe gitmek zorunda yoksa para kazanamıyor... anne sosyal hizmetlerde çalışıyor ama sabah 7 akşam 7 gibi bir temposu var ve ondan da hiçbir maddi karşılık veya kazanım olmaksızın daha fazla çalışması beklenmekte. çocuklarından biri ergenlik döneminde ve okuldan uzaklaştırma alıyor, küçüğü ise büyüme çağında ve ebeveynlerinin ilgisine en çok ihtiyaç duyduğu yaşlarda. fakat aile geçim derdine düşmüş, herkes sabah evden çıkıyor akşama kadar binbir zorlukla deyim yerindeyse ekmek parası peşinde koşturuyor.

    sorry we missed you, neo-liberalizmin, uygulandığı ülkelerdeki kitlelere -özellikle işçilere- ne yaptığı sorusunun manifesto niteliğinde bir cevabı adeta. neo-liberalizm yığınları altüst etti, onların hayallerini çaldı, kurumları, hakları, sözleşmeleri lağvedip insanları orman kanunlarıyla yaşamaya mecbur etti, psikolojilerini bozdu, emeklilik planlarını, çocuklarının geleceklerini, bir tanecik arabalarını ellerinden aldı. sonuçta dünyanın en büyük ülkelerinden biri olan ingiltere'de dahi sağlıktan, eğitimden, güvenlikten, barınmadan nasibini almamış, bu gidişle hiçbir zaman da alamayacak olan garibanlar ordusu yarattı.

    buna karşın birbirine tutunmaya çalışan bir aile görüyoruz loach'un filminde. bu kimilerine duygu sömürüsü gibi gelebilir ama aksine benim çok hoşuma gitti. çünkü zaten yanlızlaştırılan, her türlü haktan yoksun bireylerin sorunları aşabilmesinin belki de tek yolu dayanışmadan geçiyor.

    neo-liberal ekonomik düzene ayna tutmuş, gerçekçi ama kesinlikle karamsar bir film değil sorry we missed you. loach yaşadığı topluma bir aydın olarak sahip olduğu borcu ödemiş -yıllardır yaptığı filmlerle ödüyor da- ve artık çağımızın vebası haline gelen bu yeni ekonomik ucube düzenin mağdurlarının hayatlarını kameraya almış. saygı duyulası, yürekli bir iş.

    bir nafile not da ülkemiz sinemacılarına, görebildiğim kadarıyla son günlerde 3 tarz film üretiliyor: başta cep herkülü, türk işi dondurma, çiçero tarzı anlatılan hikayenin sadece paravan görevi gördüğü, tek amacı mevcut konjonktürün ekmeğini yemek olan, baştan sona sadece milliyetçiliğin pompalandığı, ne idüğü belirsiz prodüksiyonlar. ardından recep ivedik ve diğerleri diye tarif edebileceğimiz, yine umutsuz, neşesiz, halsiz kitlelere enjekte edilen gişe filmleri ve olmazsa olmazımız taşra veya şehir sıkıntısı yaşayan küçük burjuvanın bunalımı temalı festival filmlerimiz. koca bir ülke krizden beşik gibi sallanıyor, toplum çürümenin eşiğine gelmiş ama ülke sinemasında panayır havası hakim. işçilerin, kaderine terk edilmiş dar gelirlilerin, işsizlerin, umutsuzların, borç batağındakilerin, geleceğe dair hiçbir beklentisi kalmamış gençlerin hiçbiri ama hiçbiri kendisine ülkemiz sinemasında yer bulamıyor.

  • bakın müptezeller,

    bizim için stres yükü çok yüksek bir maç olmasına rağmen,
    ilk 15 dakikada ads'nin kaptanı 2 defa ve totalde 5-6 dk yattı. hiçbir oyuncumuz gidip kuduz köpek gibi saldırmadı, tam aksine gidip cocukla ilgilendiler, geçmiş olsun dediler.
    ikinci yarı gs kontraya çıkarken balotelli kendini topsuz alanda yere bıraktı diye kaan aldı topu taca attı. oyuncularımız gidip balotelli'yle ilgilendiler.
    hiçbir oyuncumuz adana tribünlerine el kol etmedi, yerde yatan rakip oyuncuyu gidip sarsmadı.

    kimse bizi sevmiyor, diyorsunuz ya, iste biraz sebeplerini bilin, anlayın, idrak edin diye yazıyorum bunları.