hesabın var mı? giriş yap

  • anneannemin ben o yaşlardayken öğrettiği bir dua vardı:

    artsın eksilmesin
    taşsın dökülmesin
    hepimize yarasın
    afiyet olsun

    bakın bu dua (ya da ne derseniz deyin) dinden bağımsız, son derece insancıl, tasarruf bilinçli ve iyi niyetli bir dilek manzumesidir. ve okullarda böyle şeyler öğretilmelidir, tek bir dinin bir mezhebinin ritüelleri değil.

    not: anneannem beş vakit namazında inançlı bir müslümandı. huzurla yatsın.

    e: yazım

  • ne kadar güzel gözükse de beraberinde halis türk erkeğinin pek hoşuna gitmeyecek sonuçlar getirebilecek hede..

    türk erkeği: kaç yaşındasın yavrii?
    elf hatun: 764.
    türk erkeği: benden önce başka biri oldu mu?
    elf hatun: ....
    türk erkeği: gene mi ya!!!!....

    edit: imla

  • o zaman ama yerine de am yazalım, hem daha güzel. bir harften ne olacak ki?

    ben bağlaç olan de ile ek olan -de' yi ayıramayacak kadar embesilim diyorsanız kimseye laf düşmez ama. ayrıca tek taktığımız da o değildir. tabii ki yerine tabiki ya da tabi ki yazıyorsunuz ya da -ki' nin yazımını da beceremiyorsunuz ama henüz -de'yi halledemeyen biri için bunlar çok sonraki meseleler.

    debe editi: bu basit entry bari bir işe yarasın. öncelikle; (bkz: 28 şubat nadir hastalıklar günü) #58609968 sözlüğümüzde de alm est nickli arkadaşımız pek bilmediğimiz bir kanser türü ile mücadele etmekte, koyup geçecek inşallah.

    bir de bu entrynin anlam kazanması için şöyle bir şey paylaşmak istiyorum; #58803589

  • iyidir iyi toplu engelleriz kafamız rahat olur.

    t: sosyal medyada dayanışma hareketi gibi gereksiz bir olay.

  • okumamis ise degersizdir kafasindan ne zaman cikabilecegimizi cok merak ediyorum. bu usta normalde cok degerlidir ama bizim ülkemizde üniversite bile okumamis asgari ücrete calismasi kafasi gercekten cok komik.

    bu pide ustasi ülkemizde de yaklasik 30 35 civari aliyordur ve o nasil yazilimci gibi kod yazamiyorsa, yazilimcida kürege ve firina anca uzaktan bakabilir ve bu seviyeye bir kac ay icinde hicbir usta gelemez.

    almanya´da sihhi tesisatci su an mühendis kadar aranan bir meslektir ve maaslari neredeyse mühendislere yakindir.

    bence anlamsiz bir karsilastirmadir.

    not: pide ustasi v.s degilim. insaat mühendisiyim.

    edit: ben okuyanlar değersizdir gibi bir şey söylememişim ama bu konu da çok mesaj atan olmuş. ikincisi tesisatçılar mühendislerden çok kazanıyor da dememişim yazdıklarımı okumadan mesaj atmayın varsa fikriniz yazın okuyalım.

  • otomobil lastikleri daha doğrusu kara yolu taşıtları için lastikler, sizin hayata tutunmanızı sağlayan temel öğelerin başında gelir.
    ortalama ağırlığı 1200 kg olan, büyük çoğunluğu metal, diğer kalan kısmı ise plastik, fiber vs gibi diğer malzemelerden oluşan orta halli bir otomobilde bu muazzam kütlenin yer küre ile bağlantısını ve kontrolünü sağlayan en önemli eleman lastiklerdir. her ne kadar diskler, fren, balata, hidrolik gibi diğer öğelerin varlığını inkar etmesek de şu noktada kütleyi taşıyan ana etmenden söz edeceğim.
    lastikler genel olarak yazlık ve kışlık lastik olarak iki ana kategoriye ayrılırlar. her ne kadar 4 mevsimlik lastik, her mevsimin lastiği, karda da gider çölde de mantalitesinde lastikler piyasada bulunsa da itibar etmemeniz ısrarla önerilir.
    öncelikle lastik tercihinde bulunurken piyasadaki lastik markalarının üretildiği ülkelerin genel iklim şartları ile ülkemiz iklim şartlarını kıyaslayınız. çünkü herkes doğal olarak kendine göre üretir, sonra dünyaya ihraç eder. mantık basit.
    her lastik markasının kendine özgü belli başlı karakteristik özellikleri bulunmaktadır. michelin lastikler yumuşaklığı ile bridgestone lastikler dişlerinin aşınmaması özellikleri ile dikkat çekerler.
    aracınıza lastik alırken en çok dikkat etmeniz gereken nokta; ihtiyaçlarınıza hitap etmesi durumudur. sürekli belirli bir güzergahta tin tin gidip gelen bir durumdaysanız çok aşırı kaliteli bir lastik almak mantıklı bir tercih değildir. öte yandan işiniz gereği şehir içi şehir dışı sürekli gezmek durumunda kalıyorsanız kaliteden vazgeçmemeniz gerekir. lastik bayisine gittiğinizde mümkün mertebe üretim tarihi en yeni olan yani en taze lastiği isteyiniz. bu elzemdir. ilgili lastikçi her ne kadar 5 ile 10 arası bir rakam geveleyip raf ömrü zırvalıkları sıralarsa sıralasın asla bu kuraldan ödün vermiyoruz. taze lastik uzun ömür demektir. ikinci aşamada ise aracınızın üreticisinin önerisi olan ebatlarda lastik almayı muhakkak tercih ediniz. minik bir ebat farkı bile size sürüş kalitesinde ciddi değişiklikler olarak geri dönebilmektedir. lastiği satın aldınız ve aracınıza taktırıyorsunuz. bu noktada çelik sibop taktırmak uzunca bir süre lastik havalarında sibop kaynaklı sorunlardan kurtulmanız anlamına gelir. belki ilk maliyet sizi korkutabilir ama kesinlikle uzun vadede değecek bir tercihtir. aracınızın lastiklerini mümkünse son teknoloji bir rot balans cihazı olan bir yerde taktırın. çünkü tüm ayarları mükemmel yapılmış bir araçta lastiklerin aşınması da aynı şekilde düzgün olacaktır. lastiklerinizin; tercihen haftada bir kere, mümkün mertebe soğukken yani çok yol yapmamışken havalarını ölçün. yol performansı, lastik aşınması, güvenlik gibi pek çok konuda önem taşır. doğru lastik basıncı aracınızın yakıt depo kapağında ve kullanım kılavuzunda yer alır. ülkemiz lastikçilerinde hava ölçtürmekten ziyade pakkens marka lastik hava ölçüm aparatı alarak bu işi benzinliklerde bizzat kendiniz takip etmeniz önerilir. doğru hava düzgün yol tutuşu demektir. bir de lastiklerinize hava yerine nitrojen bastırmak çoğunlukla uzun yol yapan araçlar için önem arz eder. geldik en önemli konuya. lastik ömrü nedir? lastik ömrü kimilerine göre 40000 km veya 5 yıl, kimilerine göre diş derinliği bitene kadar, kimilerine göre 50000-60000km olarak belirlenebilir. ancak burda en önemli etmen siz, aracınız, yaptığınız total yol ve lastiğin alındığı tarihtir. alındığı tarihten itibaren kontak kapatmadan gezen bir otomobil için 4 yıl lastik ömrü komik olacaktır. bunu belirleyecek olan yukarıda yazılan faktörlerdir. 4 yıl ve 40000-50000 km baremini dolduran otomobiller için en önemli faktörlerden birisi diş derinliğidir. diş derinliği yasal sınırın altına düşmüşse muhakkak değiştirmelisiniz. diş derinliği güzelse bu lastikleri mümkünse trafiğe kapalı bir alanda ani fren yaparak test etmeniz önerilir. ani frende her zamanki alıştığınız yola yapışma efektini hissetmeniz mühimdir. bunda bir zayıflama görüyorsanız lastik değişim zamanı gelmiştir. benzer şekilde gün ışığında lastiklerinizi çok yakından inceleyerek yüzeyinde ve yanaklarında mikrokılcal çatlaklar görmeniz gerekir. bu mikro çatlaklar artık lastik hamurunun bayatlamaya başladığını ve eski performansını veremeyeceğine dalalet eder. öte yandan diş derinliği çok iyi, mikro çatlakları olan, üretim tarihinden itibaren 5 yıl geçmiş bir lastik takımı; uygun şartlarda kullanım ömrünü doldurmasına rağmen ülkemiz şartlarında kullanılabilirlik kriterleri hala uygun lastik olabilmektedir. lastik bayatlamasında gördüğüm bir önemli husus ise taze lastiklerin simsiyah olan renginin bayatlama esnasında gitgide boz-gri bir renk almasıdır. bu da sizler için bir nevi indikatör olabilir. bayat lastiklerde rastlanan en önemli sorun özellikle yağışlı ve ıslak zeminlerde kauçuk hammadde bayatlaması nedeniyle kızaklama durumudur. işten eve gelgit yapan bir kişi iseniz ve maddi durumunuz elveriyorsa, lastik değişim aralığı(diş derinliği yasal sınırın üstünde olmak kaydıyla) 5 yıl-50000/60000 km olarak tarafımca tecrübe edilmiştir. bu rakamların üzerine çıkacağınız her değer lastiğin dolayısıyla otomobil ve sizin yola, hayata tutunmanızı engeller. maddi durumlar nedeniyle çıkma lastik alan arkadaşları ise anlamakta hala zorlanırım. dört teker dönsün yeter modunda gitmek ölüme gitmektir. son bir hatırlatma olarak lastik tamir spreyi alın ve sürekli aracınızda bulundurun. kullanmak zorunda kaldığınızda ne büyük kolaylık olduğunu daha iyi anlayacaksınız. ilerleyen zamanlarda diğer lastik tecrübelerimi aktarmaya devam edeceğim. kazasız sürüşler dileğiyle.

  • her cuma ibretle seyrettiğim insan topluluğudur. cumaya gitmesem "içerde ne yaptılar da bunlara böyle birbirlerini ezercesine dışarı kaçıyorlar" diyeceğim. ama içerde bir şey yaptıkları yok, biliyorum. adamın biri hutbeye çıkıyor, önce sadece ben ve benim gibi arapça bilenlerin anladığı bir metin okuyor. sonra da birileri tarafından (diyanet oluyor bu birileri) eline tutuşturulan kupkuru bir metni okuyor. iki rekat da namaz kılınıyor hepsi bu. peki bu adamlar neden imam selam verir vermez yardım kuyruğunda birbirini ezenler gibi davranıyor? bizim milleti bilmeyen birisi olsa "adamlar bir saniyeyi boşa harcamamak için işlerine koşuyor" diyecek ama değil. nedir bu acele arkadaş, nereye yetişeceksin? o namaz hep birlikte senkronize olarak eğilip kalkabiliyor musunuz bakalım diye farz kılınmadı ki. cuma demek toplanma günü demek, bir araya gelip birbirinizin halinden haberdar olun diye farz kılındı o namaz. salat demek dayanışma demek.

    bir cuma günü camiden çıkan müslümanlara bakın ne durumda olduklarını anlarsınız, başka bir şeye ihtiyaç yok. cumadan çıkınca yedikleri naneleri saymıyorum daha.

    yıllar sonra editi: akp kongresi gibi hutbeleri sebebiyle cuma namazlarını çoktan bıraktım. 3 yıldır gitmiyorum.

    son edit: agnostisizm durağında biraz oyalanıp hayatın anlamını arıyorum. dinin kültürü, psikolojisi, sosyolojisi, felsefesi ve tarihi dışında hiçbir şey gündemim ve ilgimde değil artık. gavur oldum ben, bazılarının anlayacağı dilde.

  • hep merak etmişimdir yabancı ülkelerde de bizdeki gibi memleket muhabbeti var mı diye. mesela amerika'da new york'a gidip ben "new york'ta doğdum ama anam babam dallas'lı" dendiğinde irite olma durumu var mı? ya da insanlar kendi aralarında konuşurken şöyle diyaloglar geçiyor mu :

    - kız nereliymiş?
    + virginia. ama aslen kuzey carolaynalı
    - olm onlardan adam çıkmaz amk. beş para etmez yobaz hepsi. kızılderili falan olmasın olm onların adetleri farklı uyuşamazsınız siz olmaz yani.

    - kardeş nerelisin sen?
    + new york
    - aslen nerelisin ?
    + ????

    ya da haberlerde şöyle bir flaş haber geçiyor mu : "virginia'da neden ayine gelmedin dayağı"

    ya da "abi kansas'tan sonrasına atacaksın atom bombasını ülke tertemiz olacak" diyen birileri var mı?

    bir ton işim var ama oturup bunu düşünüyorum şimdi. herkesi kendimiz gibi sanıyor olmam da ayrı bir öküzlük tabi.