hesabın var mı? giriş yap

  • takdir ettiğim açıklamadır. şu açıklamayı yapmak her yiğidin harcı değil onu söyliyeyim. vatandaşta özellikle hizmet beklediği birimlere talepte bulunurken saygı çerçevesini koruması gerekir. bu konuda gerekli bilgilendirme çalışmaları ve caydırıcı önlemler alınmaz ise kamu bu tip sorunlarla sürekli boğuşmak zorunda kalır.

  • cahit sıtkı tarancı'nın şiirinden çok yeditepe istanbul'un yusuf'unu getirir akla;

    "35 yaşındayım. daha hiçbir şey yaşamadım ki ortasında olayım hayatın. ama kenarındayım, o kesin"

    çoğu yaşa musallat olan cümledir esasen. ancak kaç ortalı ki hayatlarımız?

  • kızım 2,5 yaşlarındayken, gece uykusundan haykırarak uyanmaya başlamıştı. bu çok normal bir durum aslında, çocukların bazen böyle anları oluyor, korkuyu öğretmeseniz dahi, kabuslar görebiliyorlar. normal olmayan durum, ben yanına gittiğimde uyanmış yatakta oturan miniğimin odanın kapısına bakarak ve orada görünmeyen bir şeyden korkarak ağlamaya devam etmesiydi.

    yani kapının orada görünmeyen bir şey vardı ve kızım oraya baka baka ağlıyor, korkuyla bana sarılıyordu.

    çocuk sahibi olmak böyledir işte, çocuklukta kalan korkularınızı açığa çıkarabilir. gerçi benim korkularım hiç çocuklukta kalmamışlardı, aynen devam ediyorlardı o dönem. evde yalnız kalamadığım gibi, evde birileri olsa dahi koridorun ışığı açık uyuyabiliyordum (hâlâ öyle gerçi). itiraf etmek zor geliyor; ama açıkçası ödlek tavuğun tekiydim işte ve kucağımda görmediği bir şey tarafından korkutulup tir tir titreyen kızım vardı.

    annelik, biraz da gözü karalıktır.

    bir hafta kadar, belki daha da fazla bir süre aynı olay tekrar edince ve ettiğim dualar, okuduğum sureler kızımın korkusunu hafifletmeyince, idareyi ele almaya karar verdim. yine bir gece haykırarak uyanan kızımın odasına gittim. ağlayan kızıma sarıldım ve odanın kapısına doğru olabilecek en öfkeli ve cesur gözlerle bakıp dedim ki: "utanmıyorsunuz değil mi el kadar bebeyi korkutmaya?"

    bu cümlemi net hatırlıyorum, sonraki cümlelerim de bu minvaldeydi; ama açıkçası kelime kelime aklımda değiller şu an. bir anne olarak, kızımı korkutan neyse, ona karşı açmıştım ağzımı ve yummuştum gözümü. olay kısaca buydu işte.

    doğaüstü olansa, o geceden sonra bir daha kızım hiç o kadar büyük bir korkuyla uyanmadı.

    ya göremediğim bir şeyi utandırmayı başarıp, aklını başına devşirtmiştim ya da benim kapıya doğru sinirlendiğimi ve kendisini savunduğumu gören kızım psikolojik olarak o korkuyu aşmıştı.

    ben kızımın psikolojik olarak o korkuyu aştığını düşünüyorum. öbür türlüsünü düşünmek dahi istemiyorum.

    neyi korkuttum la ben?

    ekleme: aynı türden sorular çok gelince, buradan cevaplayayım istedim. kızım o günden sonra bir daha gece korkusu yaşamadı. kendisi zaten şu an 21 yaşında bir üniversiteli.

  • baba köpekbalığı ile yavru köpekbalığı denizde av arıyorlarmış. bu arada baba köpekbalığı yavrusuna, eğer bir insanla karşılaşırsa onu nasıl yemesi gerektiğini anlatmaya başlamış:

    "bak oğlum eğer bir insanla karşılaşırsan onu hemen yemeyeceksin. önce şöyle bir etrafında döneceksin, geri çekileceksin. sonra yine yaklaşıp biraz dürteceksin, geri çekileceksin. ondan sonra yiyeceksin." demiş.

    yavru köpekbalığı da sabırsız bir şekilde:
    "ya olmaz baba." demiş. "ben öyle beklemem, direk yerim." demiş.

    babası da bunun üzerine söyleyecek laf bulamamış ve "aferin oğlum ye, boklu boklu ye!" demiş.

  • inerken üzerine yürüyorum bunu yapanların. çok keyifli bir şey. nereden geçeceğini bilemiyor. suratı ekşirse "bekleyin, önce ineceğiz" diyorum. yürüyen merdivende de solda durup hiç istifini bozmayan tiplerin ta kendisi bunlar. bunlar paralelci.

  • ben, sana uçağı evde yaparım, hem daha ucuz olur hem de içine hangi teknolojiyi koyduğumuzu biliriz. yabancı ülkeler kim bilir içine neler koyuyor.