hesabın var mı? giriş yap

  • konuşmanın sonuna doğru "elimizde zaten 2g ve 3g var, bunları toplayıp ne yapacağız? 5g yapacağız" gibi bir cümle gelmesinden korktum, gelmedi şükür.

  • üstteki deli ne anlatıyorsun anasını satayım. ezan kaldırılsın dedik sanki. yüzyıllardır bayram oluyor bu memlekette ben bir kere bile duymadım bayram öncesi sabah 4te sela okunup üstüne 2 tur tekbir getirildiğini. update mi geldi dine? işiniz gücünüz mağduriyet amk.

  • oturdukları yerden kasıt nedir? ayağa kalkıp bütün gün elimizde bilgisayar yürüyelim mi napalım amk ya?

  • 12. yüzyılda ingiltere'nin woolpit kasabası'nda iki çocuk ortaya çıkar. ortaya çıkar diyorum çünkü çocuklar yeşil, anlaşılmayan bir dil konuşuyorlar ve sadece yeşil fasulye yiyorlar. kardeş olan bu iki çocuğun yeşil olmaları dışında herhangi bir fiziksel farklılıkları bulunmuyor. çocuklardan erkek olanı bir süre sonra hastalanır ve ölür. kız olanı zamanla günlük hayata uyum sağlar, diğer yemekleri yemeye başlar ve ingilizce öğrenir. bu arada yeşil rengi normale döner. ingilizce öğrendiğinde abisiyle beraber st martin's land diye bir yeraltı şehrinden geldiklerini söyler. hiç güneşin doğmadığı ve her yerin yeşil olduğu bir şehir. ancak çocuk woolpit'e nasıl geldiğini bir türlü açıklayamaz. en son hatırladığı şey babasının hayvanını beslediği. daha sonra çeşitli sesler duymuş ve kendini woolpit'te bulmuş. çocukların hayvanın peşine takılıp kaybolarak oraya geldikleri sanılıyor. ama asıl soru nasıl geldikleri değil nereden geldikleri elbette.

    http://en.wikipedia.org/…iewer/file:woolpitsign.jpg

  • “müthiş bir atatürk hayranıyım. lord kinross ve andrew mango'nun “atatürk” kitaplarını okuduktan sonra onu canlandırma isteğim çok şiddetliydi. ama aklıma yıllardan beri bu projenin nasıl baltalandığı gelince hislerime gem vurdum. aslında türkler'in yardımı olmadan bu film yapılamaz. her şeyin hallolduğunu ve mekanların o zamanki duruma getirildiğini farzedelim... belki bunlar sağlanabilir ama bazı insanların duyguları, örneğin ermeniler'in daha önce yaptıkları gibi bu projeyi engelleyeceklerinden eminim...”

    demiş zamanında büyük usta. rip

    edit. kaynak eklendi
    kaynak

  • üniversitenin ilk senesi. eve çıkalı çok olmamasına rağmen annemden cuma günü bir telefon aldım.

    "oğlum, babanla önce amcanlara sonrada size uğrayacağız, en geç pazartesi orada oluruz."

    telefonu kapatır kapatmaz tutuşmaya başladım. gözlerimi telefondan ayırınca halının görünmediğini fark ettim. 2 aydır kaldığım eve ilk kez bu gözle bakıyordum, yerde boş şişeler, pizza kutuları, market poşetleri...

    evi temizlerken hiç görmediğim tişörtler, çoraplar buluyorum. duşa kabine varana kadar temizledim. pazar günü olunca tüm bulaşıkları yıkayıp sarı bezi mutfağın ortasına serdim. anahtarı ilk aldığımdan daha temiz bir ev görüyordum, temizlik bitince belimin ağrısından nasıl uyuduğumu bilemeden pazartesi oldu. okula gidemedim haliyle. annem aradı,

    "bitti mi temizlik?" dedi, "bitti anne." dedikten sonra ne olduğunu anladım. kızamadım. teşekkür edip kapattım, evi 800 km öteden temizlettiği için.

  • insanın içinden "sen ne ileri görüşlü güzel bir adammışsın ki, bizi böyle mezhepçi ışid, el nusra, boko haram, el kaide vs gibi yobazların eline bırakmamışsın" demesiyle vuku bulan minnet duyma hali. 1881'de doğan bir adamın vizyona bak, öte yandan 2014 yılında kazığa kelle takıp gezdiren mahluklara bak. sevmeyelim de taşa mı dönelim?

    edit: imla

  • şimdilerde öğretmenler yerden yere vuruluyor. eskinin öğretmenleri ise sürekli övgü alıyorlar.

    manyak mısınız millet?

    bundan 15-20 yıl öncenin öğretmenleri için "dayak" sıradan bir ders anlatma aracıydı. yaşım 39, benim ve benden daha yaşlı neslin ilkokul ve ortaokul yılları tokat ve sopa manyağı olarak geçti.

    çok uslu ve uyumlu bir öğrenci olsanız bile, ortalama hafta 1-2 kere sıra dayağı yiyordunuz.

    sıra dayağı nedir bilir misiniz? ana babanıza sorun, anlatsınlar.

  • endişelerin yersiz, geçilen dalgaların komik olduğu maç. takım daha bir gün evvel deplasmanda hazırlık maçı oynamış, çok ağır bir kamp döneminden yeni çıkmış ve henüz yeni kurulmuş bir takım. burada yazılanları görünce orta okuldaki futbol muhabbetlerimiz geliyor aklıma yemin ederim. yok fener balonmuş, son uefa finalisti fener'i top gibi sektiriyormuş, falanmış, filanmış.

    bu gün lokeren lille'e 4 tane attı, basel leverkusen'i yendi. o zaman lille bu sene küme düşecek, basel de leverkusen'den kat kat iyi bir takım. bu gün bizi yenen son uefa finalisti dnipro beş gün evvel paok'tan 4 yedi. demek ki paok bu sene avrupanın anasını ağlatacak. dnipro bizi yenemeseydi hocası kahrından istifa edecekti.

    sizin futbol mantalitenize ağız dolusu sövmek istiyorum ama yeni yazar oldum sayılır, uçurulmak için erken.