hesabın var mı? giriş yap

  • ultrason odasında uzanmışsın. eşin ayağının dibinde. heyecan içinde ekrana bakıyorsunuz. doktor da çok umutlu. yüzü gülüyor. ve aleti karnına koyuyor. ekrana bakıyor. gözleriyle kısa bir arayış. birden yüzünde garip bir ifade. gözlerini kısarak bir kısa arayış daha. ve yutkunuyor. o yutkunmayı sen sanki ağır çekim izliyorsun. adem elması yavaşça aşağı iniyor, ardından daha da yavaş bir şekilde yukarı çıkıyor.

    eşinin yüzüne bakıyorsun. daha geçen hafta yine bu odada, yine şu an durduğu yerde, yine bu ekrana bakarken, gözleri dolmuştu mutluluktan. daha önce hiç ağlarken görmemiştin onu. "işte bu o anlardan biri" demiştin. "hafızana kazı bu anı, bu yüzü. en ince ayrıntısına kadar anlatacaksın yıllar sonra. sakın unutma bu yüzü."

    ama şimdi sadece endişe var gözlerinde. odada da bir ölüm sessizliği. kimse soru sormaya cesaret edemiyor. makinenin uğultusu. karanlık. sadece ekrandan doktorun ve eşinin yüzüne yansıyan ışık. hadi konuşun! biri bir şey söylesin! ya da hayır. susun. hiçbir şey söylemeyin. sessizlik devam etsin. makinenin uğultusu olsun sadece. kimse konuşmasa, zaman dursa burada. bu şekilde kalsak. biz sadece umutla ekrana baksak, kimse bir şey söylemese.

    ama doktor ölüm sessizliğini bozuyor. "maalesef yine kürtaj."

    ben o yüzü hala unutmadım. bir de doktorun yutkunduğu o anı. vücudumu yavaşça saran korku dalgasını. kollarımda ve bacaklarımda ılık ılık ilerleyişini. parmaklarımın buz kesişini. doktorun konuşmasını. o konuştukça benim boğulacak gibi olmamı. ve aklımdan geçenleri.

    "bir sussa. bir sussa. tamam. her şeye tamam lanet olsun. ne yapacaksan yap. ama sus şimdi. bir çıksak şurdan. şu kapıya bir ulaşsak. aynı acı tekrar içimde inanamıyorum. ben aynı şeyleri mi yaşıcam şimdi tekrar? yarım saat öncesine dönebilsem. umut dolu. elim karnımda. konuştum ben onunla. defalarca. bu sefer farklıydı çünkü. çok hissettim bu sefer. haksızlık. bu nasıl bir tokat? yarım saat önce bu kadar mutluyken, şimdi.. korkuyorum demiştim bir arkadaşıma. kendimi çok kaptırmak istemiyorum. ama dayanamıyorum da. bu sefer farklı çünkü. çok hissediyorum bu sefer. sıranızı savdınız siz demişti. boş ver. keyfini çıkar bu güzel anların. bu güzel anlar. tarih oldu bir saniye içinde. yıllar sonra anlatılacak bir anı oldular. nasıl olur? daha yarım saat önce yaşıyordum ben bunu. bir çıksak şu odadan. bir sussa. nasıl haber vericez millete? ne kadar aptalım. dayanamadım herkese söyledim. aptal! şimdi telefonlar. aynısı ayşeye, fatmaya da oldu şimdi üç çocukları varlar.. aptal! dayanamadın! tutamadın çeneni! ama bu sefer farklıydı. çok hissediyordum bu sefer. bir çıksak şurdan. bir sussa. yer ayaklarımın altından kaydı dedikleri bu muymuş?"

    edit: yeri ayaklarının altından kaydıran o günler tarih olur, bir de bakmışsın kucağında gülümsemene gülümseyerek karşılık veren minik bir yavru var. o zaman umut var, inadına umut var.

  • yunan efsanesine göre theseus gemisiyle birlikte girit'ten zaferle dönünce atinalılar, theseus'un gemisi'nin hatıra olarak korunmasına karar verirler. geminin tahtaları eskidikçe yenileriyle değiştirilir. (bkz: restorasyon) bir zaman sonra geminin tüm parçaları değiştirilmiş hale gelir. bu durumda gemi hala theseus'un gemisi midir?

    gemide girit'te fiziksel olarak bulunmuş hiçbir parça kalmamıştır. dolayısıyla artık bu gemi o gemi değildir diyenlere hak verebiliriz. öyleyse bu gemi tam olarak hangi tahtasını kaybettikten sonra theseus'un gemisi olma vasfını yitirmiştir? heraklitos bu durumu bir paradoks olarak kabul etmeyip, geminin zaten atina'ya geldiğinin ertesi günü bile aynı gemi olmadığını, aynı gemide iki defa yıkanılamayacağını söyler.*

    aristo maddeyi meydana getiren dört sebep sıralar: şekil, madde, amaç, etkin neden. maddenin ne olduğunu belirleyen şey şekli olduğuna göre gemi hala aynı gemidir. üstelik geminin bulunuş sebebi, amacı da değişmemiştir.

    paradoks bu kadarla sınırlı değildir. geminin değiştirilen her parçası saklanmış olsa ve bunlarla ikinci bir gemi yapılırsa ne olur? eski parçalarla yapılan gemi theseus'un gemisi olur mu? cevap evetse, bu durumda iki tane mi theseus'un gemisi olur? yoksa eskinin dirilmesi yeni parçalara sahip geminin sıfatını kaybetmesine mi sebep olur?

    1 yılda vücudumuzdaki atomların neredeyse hepsi değişmiş oluyor. yeni atomları genlerimizdeki kodlara göre -ki genlerimizi oluşturan atomlar da değişiyor- tekrar dizdiğimizden aynı görünüyoruz ama 1 yıl önceki yapı taşlarımızın hiçbiri bizimle değil.

    konu bir bakıma madde ve mana çatışmasıdır. atinalılar theseus'un gemisi'nin onlara kazandırdıklarını unutmamışlardı. zamanla parçaları değişse de taşıdığı anlam onlar için değişmemişti.

    bizi biz yapan nedir? sevip değer verdiğimiz insanlar tam olarak hangi noktadan sonra o artık benim sevdiğim x değil noktasına ulaşır? hangi tahtaları değiştikten sonra? veya bizim hangi tahtamız değiştikten sonra?

  • dişçiye gittim bir ay kadar önce, adam dişimin röntgenini çekmek için küçük bir plaka dayadı eliyle damağıma ve "elimi bastır" dedi, ısırdım adamın elini hafifçe, adam tekrar "elimi bastır" dedi daha çok ısırdım, acıdan kıpkırmızı oldu lavuk, zor çıkardı parmaklarını ağzımdan. meğer herif "elinle bastır" diyormuş, yok yere koparıyodum maybaşın parmaklarını.

  • iyi abi başka biri çıksın. desinki 2.selim kanuni sultan süleymanın oğlu değil. yassif nasinin oğlu
    desimki kaynak ta aha; a galante historie des turqia torne vıı.
    1453 te istanbul fethi diye bir şey yok. bunlar uydurma desin

    mohaç yalan desin.
    kimse bu deli sacmasına cevap vermez. cevap vermeyince tezlerime kimse cevap vermiyor desin geçsin.

    bir kitlede cıksın var hocamız gerçek tarih anlatıyor. bizi yalan tarihle uyutmuşlar desin.

    al sana fötrlü deli.
    ondan kolay ne var...

    edit: mısıroğlu ve onun kitlesi ile alay etmekte cok zevkli bu arada.

  • black panther filminden alıntı;
    "evlatlarını kendi ölümüne hazırlamayan baba babalık görevinde başarısız olmuş demektir."

  • 2 büyük rezalete sahne olan maç

    1. konyaspor ceza sahasında yoğun buzlanma vardı. içeri giren fenerli düşüyordu ve hakem buna rağmen maçı oynattı. en azından maça ara verip zincir taktırabilirdi.

    2. yine aynı hakem uzatmaların ikinci devresini oynatmadan maçı bitirdi.

    aziz yıldırım'dan 3, mahmut uslu'dan 2 tane basın toplantısı bekliyorum

  • büyük bir rezalettir.

    aramızda hala böyle güzel insanların olması ise küçük bir tesellidir.

  • yalnizca olimpiyatlar tarihininin degil, belki de spor tarihinin en tartismali, en olayli, en efsanevi maclarindan biridir..

    1972 eylul'unde duzenlenen olimpiyatlar kara eylul orgutunun olimpiyat koyune baskin duzenleyerek israil'li sporculari oldurmesi sonucu sekteye ugramis, ancak komite oyunlarin devami kararini vermistir..

    o ana kadar 8 kez ustuste altin madalya sahibi olan abd basketbol takimi yine kendinden emin bir sekilde efsaneyi surdurmek icin gelmistir olimpiyatlara.. ruslar ise belki de ilk kez bu kadar yuksek bir ozguven ve inancla oradadirlar ve dusundukleri tek sey abd'yi maglup etmektir.. abd zorlanmadan yari final kadar gelir ve yari finalde de italya'yi farkli yenerek finale yukselir.. sscb takimi ise yugoslavya'ya karsi zorlanmis olsa da yari finalde kuba'yi rahat yener ve finale cikar..

    belki de o seneki olimpiyatlarin en cok merak edilen maci amerikalilar da seyredebilsin diye gece yarisina yarim saat kala baslar.. oyunun basinda, ruslar tempoyu istedikleri gibi dusurup ustasi olduklari set oyunu sayesinde ustunluk kurarlar abd'ye karsi.. ozellikle guardlari sergei belov muthis oynamaktadir..

    ikinci yariya sscb onde baslar ve ilk ciddi gerginlik yasanir.. bir ribaund mucadelesi sirasinda kavgaya tutusan bir rus ve amerikan oyuncu oyundan atilirlar.. daha sonra, bir hava atisi sirasinda amerikalilarin planli yapilmis oldugunu iddia ettikleri bir hareket neticesinde abd'nin uzunlarindan birisi (adini hatirlamiyorum) sakatlanir ve oyunu birakmak zorunda kalir..

    oyunun yavas yavas ellerinden kaydigini goren abd'li oyuncular gaza gelir ve var gucleriyle tam saha prese baslarlar.. pres sonuc veriri ve sscb'li oyuncular saskin bir halde surekli top kaybi yapmaya baslar.. abd 10 sayiya kadar cikan farki kapatir ve 7 saniye kala sscb 49-48 ondedir..

    hucum hakki sscb'dedir ancak dip cizgide ikili sikistirmaya ugrayan sscb'li oyuncu, belov bosta olmasina ragmen topu ona dogru iletmek isterken cok kotu bir pas verir ve bugunlerde washington wizards'in kocu olarak tanidigimiz doug collins araya girip bu topu kazanir.. topu surer, sscb potasina dogru yuklenir ve haliyle sert bir faulle durdurulur.. oyunun bitmesine 3 saniye kala, sscb 49-48 ondedir ve doug collins iki serbest atis kullanacaktir.. faulden dolayi hafifi bir sakatlik gecirir ancak kocunun, 'yuruyebilecek kadar iyiysen, bu atisi da kullanirsin' demesi uzerine gaza gelip oyunda kalmaya karar verir.. birinci atis girmistir, 49-49.. collins ikinciyi de sokar ve abd 50-49 one gecer.. 3 saniyesi vardir sscb'nin, hemen oyuna baslarlar, ancak isabetsiz bir pas ve sure sona ermistir.. saha amerikalilar icin bayram yerine doner ama o sirada bir seyler olur, tribundeki fiba yetkilileri sahaya iner.. ortalik karismistir..

    mesel sudur ki, o gunku kurallar dahilinde bir takim yalnizca mac saati islemiyorken mola alabilir ve molayi isaret etme yetkisi olan tek kisi de takimin kocudur.. elindeki elektronik bir zimbirtiya basarak hakemi uyarmak suretiyle mola istenmektedir.. collins'in birinci serbest atisi sonrasi mola talep eder sscb kocu.. onlara cok yakin oturan fiba yetkilileri de mola talebini fark etmistir.. ancak, nedendir bilinmez, hakemler tepki vermezler bu istege ve collins ikinci atisini kullanir.. kurallara gore, collins ikinci atisi kullanmak icin eline topu aldigi andan itibaren hic kimsenin mola alma hakki yoktur ve son 3 saniye hemen oynanacaktir.. yine garip bir sekilde, tam collins ikinci atisi yaparken molayi duyuran su meshur 'voorrrkk' sesi gelir ama kimse umursamaz, zira is isten gecmistir..

    iste butun bunlara tanik olan fiba yetkilileri sscb'ni hakkinin yendigini dusunduklerinden hakemlerle konusurlar.. ama asil meseleyi cozen edward robinson adli fiba genel sekreteridir.. o kesmekes esnasinda masa hakemlerine eliyle 3 isareti yaptigini yakalamistir kameralar ve bunun anlami 'mac saatini 3 saniyeye ayarlayip oyunu yeniden baslatin'dir.. abd'liler anlam veremez olan bitene, isyan halindedirler.. ancak, fiba'nin dedigi olur ve ruslar'a son bir sans verilir..

    ivan edeshko, kendi potasi altinda topu eline alir ve uzun bir pas icin hazirlanir.. duduk calinir, topu elinden cikartir edeshko ve top daha yari sahaya ulasmadan mac biter.. abd'li oyuncular bir kez daha kudurmus durumdadir sevincten.. onlar ziplayadursun orta yerde, ortalik bir kez daha karisir.. rus teknik heyeti itiraz etmektedir ve itirazin sebebi de skorboard'un yanlis calistigi iddiasidir.. ve itiraz sonuc verir.. zira, 3 saniye oynanmasi gerekirken birinci saniyede macin bitisini bildiren duduk otmustur..

    sevincten deliye donen abd'lilerin bir kez daha kafasi karisir.. once, devam etmeyip soyunma odasina gitmeyi dusunurlerse de, fiba sekreterinin 'altin madalyayi istiyorsaniz sahada kalin' uyarisi uzerine vazgecerler ve dunyanin en uzun 3 saniyesini bir kez daha oynamak icin sahada yerlerini alirlar..

    ivan edeshko yerini alir pota altinda.. takimin en uzunu aleksandr belov rakip pota altinda iki abd'li oyuncunun arasinda gelecek uzun pasi bekliyordur.. edeschko'yu bloke eden abd'li oyuncunun kollarinin cizgiyi gecmesi uzerine macin macar hakemi kendisini uyarir ancak bu uyariyi yanlis anlayan oyuncu iki metre geri cekilip edeshko'ya rahat bir gorus alani birakir.. (sonradan abd'li oyuncu hakemin kendisinden geri cekilmesini istedigini iddia edecek, hakem ise 'ben ingilizce bilmiyorum ki nasil boyle bir sey soyleyebilirim' diyecektir)

    duduk oter, edeshko uzun bir pas icin hazirlanip var gucuyle gonderir topu salonun obur ucundaki belov'a.. belov, iki amerikali arasinda cok iyi yukselir, topu alir ve bana kalirsa dunyanin gelmis gemis en muhim, en kiritik, en anlam yuklu basketlerinden birini sokar.. rus spiker, 'zafer bizim' diye bagrimaktadir.. belov'un basketinin hemen sonrasi maci bitiren duduk duyulur ve macin sonucu:
    sscb:51 abd:50

    mac bu kez gercekten bitmistir ve efsane sona ermistir.. sscb dunya sampiyonu olur..

  • üniversiteyi hazırlık dahil 8 yılda bitirdim.
    sonra 6 ay çalıştım.
    sonra askere gittim.
    geldim 1,5 sene daha çalıştım.

    bütün bunları bi yaş tahmini yapın diye anlattım.

    bütün bunlardan sonra bitim kanlandı, duramadım!
    okumak bağımlılık olmuş tabii;
    şimdi yüksek lisansın bilimsel hazırlığındayım.
    beraber derse girdiklerim üniversite 2. sınıf öğrencileri.

    geçenlerde insan kaynakları hocası sınıfa bi soru sordu: kendinizi 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz?

    yerin dibine girdim.
    soruya muhatap olanlardan neredeyse 10 yıl büyüktüm ve işte aynı sıralardaydık.