hesabın var mı? giriş yap

  • ateistlerin aynı zamanda spor kültürü de yoktur. bakın türkiyedeki müslüman dolu takımlara. nerede bir ateist takım? (bkz: cevab veremedi)

    ateistler apolitiktir. her yer islami parti dolu, dindar gençler siyasette, nerede ateist partisi, nerede seçim beyannamesi? (varsa bile kaynağı nereden bulacak, biz rızık allah'tandır diye çözüyoruz kaynak işini)

    ateistler tembeldir. mesela bir müsiad gerçeği var, ama ateist iş adamları derneği var mı? bunlar üreteni de sevmezler.

    ateistler okuma yazma bilmezler. yeni akit, şafak, zaman, hep müslüman gazeteleri. var mı ateist gazetesi? varsa internet sayfasını gösterebilir misiniz? (bkz: 404 not found)

    ***

    1) dünyanın en büyük yardım vakıfları seküler.

    2) kolay ulaşılabildiğinden abd istatistikleri için konuşuyorum: dindar insanlar, ortalamaya göre, gelirlerinin daha büyük kısmını bağışlıyorlar (%5.2 vs %4). ve dindarların daha büyük oranı bağış yapıyor. ama 3 ayrıntı önemli:

    a) rakamlar birbirine yakın.

    b) aradaki fark kiliseye gidiyor, yardıma değil. yani din yüzünden yapılan ekstra bağış, yine dinin operasyonel maliyetine gidiyor. bu korkunç bir israf, çünkü kilise bağışları tüm bağışların üçte biri, en yakın rakibi olan okul bağışlarından iki kat fazla. kiliseleri çıkardığınızda, rakamlar eşitleniyor. seküler bağış yapan doğrudan vakfa ve programa bağış yapıyor, aracı yok. dini bağışlar bu yüzden en verimsiz bağış türü.

    c) kiliseyi içermeyen dini vakıflar da (kızıl haç gibi) sekülerlerden daha verimli değil. charity navigator da detaylar var, mesela en iyi 10 vakıfın kaçı dini?

    3) tabii miktar ve verim kadar niyet de önemli. dini vakıfların bağışı misyonerlikle beraber geliyor, kurtuluşun yok (yani var da, isa'dan geçiyor). seküler yardımda böyle bir propaganda ancak münferi olur.

    sonuç: seküler yardım iyi işliyor, kuzu postu içinde misyonerlik için gelmiyor (kurumsal niyet), ve bireysel niyet de daha saf (huri beklentisi yok).

  • aslında çok önemli savaşların yaşandığı arıcılık sektöründe kesinlikle çok ciddiye alınması gereken durum.
    ciddiyetle irdelenirse arıları getiren adamın sıradan bir amca olmadığı ciddi bağlantıların olduğu eminim ortaya çıkacaktır.

    makale niteliğindeki yazımı lütfen dikkatle okuyun;

    pek kimse sallamasa da türkiye arı kovanı sayısı bakımından dünyada hindistan ve çin'in ardından 3. sıradadır. yani toplamda dünya nüfusunun yarıdan fazlasına sahip 2 ülkedeki kovanı sayısının ardından sayıca en çok kovanı bizde. hintliler kültürleri gereği fazla bal yemiyor ve arıcılığı bal mumu üretimi için yapıyorlar. hal böyle olunca dünya bal üretiminde çin'den sonra biz geliyoruz. sadece bal üretimi olarak görmeyin. bu işin kraliçe arı üretimi, polen üretimi, propolis, bal mumu, arıdan elde edilen zehir, arı sütü vs. çok kapsamlı bir sektör.

    türkiye'ye has anadolu ırkı arılar var. son derece uysal, çalışkan ve hastalıklara karşı dirençli. safkan ırk. bu sebepten dolayı bu ırk yokedilmek isteniyor.

    çam balı mevzusunu da unutmayın. dünyada sadece muğla çevresi ve yunanistan'da üretilebiliyor. marmaris, turunç orman yangınını hatırlayın. sadece ağac yanmadı. habitat yok oldu. tabi kovan ve arılar da. türkiye 15 yıl çam balı üretemeyecek. marmaris bal evi ziyaret edilip gerekli bilgiler alınabilir.

    hatırlayın ya da hiç haberiniz olmadıysa araştırın, 3-5 ay önce şarköy'de özel organik arıcılık yapmak için yerleştirilen pek çok kovan ve arı tahrip-telef edilmişti.

    son olarak sadece türkiye'de yetişen endemik bitkiler var ve bunlardan elde edilen ballar dünya'da tek örnek. anzer balını saymıyorum bile.

    hal böyle olunca türkiye gibi arıcılık savaşlarında önemli bir konumda bulunan yurdumuz bu konumda istenmemekte.

  • ülkede hiçbir canlının mutlu olmaya hakkı yok resmen.

    çok üzücü, insanı kahreden görüntüler maalesef.

    köylü işine bakacak, bakan gereken yapılacak diyecek olan yine gariban hayvanlara olacak.

  • yahu çık, bekar adamım, sanki size basmışım gibi ne yaygara yaptınız, altı üstü bir beğeni butonuna bastım de, bitsin gitsin, ne bu kıvırmaya çalışmalar yahu diye düşündürten yanıttır.

  • bizimkinin çoraplara karşı özel bir ilgisi var. temiz, pis farketmeden alır oynar. suyuna atar, çıkarır, yine oynar.
    çamaşırlıkta asılı duranları da kapar, suyuna atar. sonra tekrardan yıkarım ben de :/

    geçen gün kullanmadıklarımdan verdim oynasın diye. artık nasıl mutlu olduysa suyuna bile atmıyor. gece bizime yatıyor, oyuncak ayısıymış gibi çorabını da getirip, sarılıp öyle uyuyor.

    nasıl bir sevgidir bu.