ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kim milyoner olmak ister
-
telefon jokerinde wc ye dünyanın merkezi diyen adamı göstermiş yarışma.
(bkz: dünyanın merkezine sıçan adam)
migros'ta satılan koç taşağı
-
"şırdan denilen şey" 4 bölümlü midedeki şirden adlı parçadan yapılır. yani taşak değil midedir.
enerji bakanının az doğalgaz yakın demesi
-
yüksek doğalgaz faturasına karşı elimizde büyük bir koz var: yakmamak.
ahmet dursun'un instagram paylaşımı
-
bu salak pek kafa da vuramazdi ama beyin hücresi kalmamış demek ki.
just kids
-
hayatı boyunca kitaplarla çok fazla işi olmamış bir insan olan ben, bu kitabı sevdiceğimin tavsiyesiyle okudum. ne patti smith dinledim bugüne kadar, ne de robert mapplethorpe'un icra ettiği sanat dallarından herhangi biriyle muhattap oldum. bu kitabı, bu ikilinin ortaya çıkardıkları eserleri tatmadan okudum. belki de bu sayede bu kitaptan onların sadece insani yönleriyle ilgili sonuçlar çıkardım, ruhlarını tanıdım. kitap bir ikilinin maceralarını anlatıyor, bir anı defteri en nihayetinde. ama yürüdükleri yollar, yaptıkları hatalar, verdikleri kararlar ve tercihleri bu iki insanı öylesine karmaşık ve sanatla içiçe bir hayat yaşamaya sürüklemiş ki insan iç geçiriyor "ah, aşk dediğin böyle bir şey olmalı herhalde" diye.
özellikle son bölümünde insanın içi pek bir burkuluyor. sanki sevdiğiniz bir insana son kez veda ediyormuş gibi hissediyorsunuz. ve karakterlerle benim yaptığım kadar özdeşleşmeyi başarabilmişseniz eğer, duygulanıp gözlerinizin dolu dolu olmamasına imkan yok.
masum, güzel bir aşk hikayesi okumak, 60 & 70'lerin havasını ve atmosferini içinizde hissetmek ve iki adet sanat aşığı insanın hayatlarını her türlü sanata adayışını izlemek için bu kitabı okuyun, okutturun efendim.
cuma namazından kaçar gibi çıkan topluluk
-
her cuma ibretle seyrettiğim insan topluluğudur. cumaya gitmesem "içerde ne yaptılar da bunlara böyle birbirlerini ezercesine dışarı kaçıyorlar" diyeceğim. ama içerde bir şey yaptıkları yok, biliyorum. adamın biri hutbeye çıkıyor, önce sadece ben ve benim gibi arapça bilenlerin anladığı bir metin okuyor. sonra da birileri tarafından (diyanet oluyor bu birileri) eline tutuşturulan kupkuru bir metni okuyor. iki rekat da namaz kılınıyor hepsi bu. peki bu adamlar neden imam selam verir vermez yardım kuyruğunda birbirini ezenler gibi davranıyor? bizim milleti bilmeyen birisi olsa "adamlar bir saniyeyi boşa harcamamak için işlerine koşuyor" diyecek ama değil. nedir bu acele arkadaş, nereye yetişeceksin? o namaz hep birlikte senkronize olarak eğilip kalkabiliyor musunuz bakalım diye farz kılınmadı ki. cuma demek toplanma günü demek, bir araya gelip birbirinizin halinden haberdar olun diye farz kılındı o namaz. salat demek dayanışma demek.
bir cuma günü camiden çıkan müslümanlara bakın ne durumda olduklarını anlarsınız, başka bir şeye ihtiyaç yok. cumadan çıkınca yedikleri naneleri saymıyorum daha.
yıllar sonra editi: akp kongresi gibi hutbeleri sebebiyle cuma namazlarını çoktan bıraktım. 3 yıldır gitmiyorum.
son edit: agnostisizm durağında biraz oyalanıp hayatın anlamını arıyorum. dinin kültürü, psikolojisi, sosyolojisi, felsefesi ve tarihi dışında hiçbir şey gündemim ve ilgimde değil artık. gavur oldum ben, bazılarının anlayacağı dilde.
british airways uçağının pisti pas geçme anı
-
iskoçya'nın aberdeen kentinden hareket eden bir british airways uçağının şiddetli rüzgar nedeniyle londra heathrow havalimanı'ndaki piste iniş denemesini iptal ettiği an.
işte o anlar
akıllara 1983 ankara esenboğa uçak kazasını getirdi.
ayrıntılı bilgi
pardon filmindeki aydın
erkeklerin sevgili olmak istediği kızda aradıkları
-
olması.
müsiad'ın asgari ücret artmasın çağrısı
-
"komşusu açken tok yatan bizden değildir"den, "yeter ki belli bir zümre daha çok kazansın gerekirse sadakayla yaşatırız işçiyi, hem bonus sevapta alırız fena mı"ya doğru gelinen nokta.
bunların aç bıraktıklarından en çok oyu alıyorlar olmaları da ayrı bir komedi.