ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
21 yaşında hala bilgisayar oyunu oynayan ezik
-
öğretmen, öğrencisine;
-fatih senin yaşındayken istanbul'u fethetti. peki sen ne yapıyorsun ? hala çocuk gibi şımarıp, oyun oynuyorsun.
öğrenci: ama hocam, onun da hocası akşemseddin'di, der.
bu kısa ve özlü hikayeden bihaber olan insan beyanatıdır.
present perfect tense
-
iki gün önce katıldığım ingilizce öğretmenlerine yönelik hizmet içi eğitim seminerinde, semineri veren kişi bir ifadenin farklı şekillerde söylenebildiğini, öğretirken saf dilbilgisine yoğunlaşmamamız gerektiğini vurgularken arada şöyle bir diyalog geçti.
- bildiğiniz gibi bir filmi izlemişseniz bunu "i have seen this film" diye söylersiniz ingilizcede. fakat amerikalılar bunu "i saw this film" olarak söyler. içimizde amerikalı var mı?
farklı birimden bir amerikalı öğretmen anında atılır ve:
- ben present perfect tense'i türkiye'de öğrendim!
diyerek bütün salonu yarar geçer.
osmangazi köprüsünün zamdan önce kapatılması
-
sanki koskoca osmangazi köprüsü değil, zamdan önce sigara istifleyen bakkal. o beş dakikalık sürede kaç liralık kâr etmiş olabilirsin - ki aradaki zararını zaten devlet bizden alıp sana veriyor.
küçücük hesapların adamları kocaman yerlere gelmiş memlekette.
sıra sıra taksilerin önünden bavulla geçmek
-
metro sayesinde yaşadığım büyük haz. mına koduklarım, yağmurlu havada, sıkışık trafikte almazsınız di mi... işte şimdi siz düşünün demektir.
(bkz: mükemmel bir olay)
yabancıymış gibi duran türk markaları
-
zamanın birinde londra' da yaşayan remzi bey ufak bir terzi dükkanı açar. gel zaman git zaman bizim remzi bey londra ahalisince pek sevilir. remzi aşağı remzi yukarı derken, "remzi, remzi, remzi" olur sana "ramsey".
(bkz: ramsey)
the walking dead
-
daryl okuyla her zombi öldürüşünde, okunu zombinin kafasında unutup gidecek diye gerim gerim gerildiğim dizi.
çok dert ettim bu konuyu.
mustafa kemal atatürk'ün kirli sakallı hali
-
bu halini hep ahmet mekin ağabeyimize benzetirim. onun mustafa kemal atatürk'ü oynayacak fırsatı bulamadan yaşlanıp gitmesi de türk sineması için trajik bir hikayedir. ne çok yakışırdı halbuki.
6 kelimelik hikayeler
-
aşağıdaki örnek bana ait değil, bir yerde okudum ama çok beğendiğim için eklemeden geçemedim:
"strangers. friends. best friends. lovers. strangers."
elit kesimin çocuklara koyduğu sikimsonik isimler
puro
-
puronun hatunlarin bacaginda sarildigi gibi bir geyik mevcuttur. nasil oloor da oloor diye gormek icin gezdigimiz havana'daki puro fabrikasinda bunun dogru olmadigini gorduk, puroyu sarmak oldukca zor ve zahmetli bir is (sarmaya baslamadan once sirf bu is icin dokuz aylik bir kurstan geciyorlarmis), bacak gibi duz olmayan bir yuzeyde kotarilmasinin imkani yok. ama bacaklarinin uzerinde tutun yapraklarini yayip, ayiriyorlar, ayni boy ve renkteki tutun yapraklari birarada olacak sekilde. butun markalar ayni fabrikada yapiliyor, ama hangi markaya hangi tutunden ne kadar konacagi vs. ayrintilari degisiyor, sarilmalari bittikten sonra ayri bir bolumde paketlenip, cicileri giydiriliyor. fabrikanin bir bolumu de kalite kontrol, ki herhalde burada calisanlar puro meraklilarinca dunyanin en sansli insanlari olarak nitelendirilebilir; adamlarin tek isi, yapilan purolardan ornekleri deneyip, olmus mu olmamis mi karar vermek. akciger-girtlak kanseri gibi bir riski vardir herhalde ama olacak o kadar... ne kadar zor ve emek isteyen bir is oldugunu gorunce puronun neden korkunc fiyatlara satildigini da anlamis olduk.
ayrica (bkz: partagas)
kapalı alanda sigara içerken rte'ye yakalanmak
-
sigara ve dumanının montaj olduğunu söylerlerse ceza almayabilirler.
entel ama çirkin kız vs düz ama taş kız
-
hem çirkin, hem düz kız olarak muaf olduğum karşılaşma.