hesabın var mı? giriş yap

  • yarımşar litre hidrojen ve oksijenin sıvı fazda bulunabildiği ortamda bulunuyorsanız, karışımı içmekten daha büyük dertleriniz olacaktır, bundan emin olabilirsiniz.

    oksijenin 1 atm basınç altında sıvı fazda bulunabildiği sıcaklıklar -218 ile -182 santigrat arasında.
    hidrojen'in sıvı fazda bulunabilmesi içinse -252 santigrattan daha düşük sıcaklık gerekiyor.

    ikisinin de sıvı fazda bir arada bulunabileceği bir ortam pek mümkün değil sanırım. veya tabi insan vücudunu saniyeler içerisinde parçalayacak basınçlara çıkarırsanız ortamı, belki yaşamsal fonksiyonları gerçekleştirebilecek bir sıcaklıkta ortam elde edebilirsiniz. her şekilde, sıvı hidrojen ile sıvı oksijen karışımı bir sıvıyı içemezsiniz. ki zaten oksijen ve hidrojen molekülleri bir araya geldiklerinde, gibbs serbest enerjisi negatif olduğundan, kendiliğinden su molekülü oluşturmaya başlayacaktır. her mol oksijen molekülü başına 2 mol hidrojen molekülü telef olarak su moleküllerini oluşturacaktır. bu tepkime standart şartlarda çok yavaş gerçekleşmektedir.

  • bütün arabalar durmusken bayağı yüksek bir hızda emniyet şeridinden giden motorcudur.

    sen motorlu taşıt değil misin birader? diğer butun araçlar normal şeritte iken senin ne işin var emniyet şeridinde? uyanık ya..

    o ölseymis çok üzülmezdim.. ata yazık olmuş.

    oradan at değil de bebek arabası taşıyan biri de çıkabilirdi..

    edit: at arabasının karayoluna çıkmaya hakkı yok diyen olmuş.

    karayolları trafik yönetmeliğinde şöyle der.

    --- spoiler ---

    1) trafik: yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleridir.

    2) karayolu: trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlardır.

    https://www.tsb.org.tr/…ult.aspx?pageid=654&yid=806
    --- spoiler ---

    kaldi ki orada karsidan karşıya geçen bir at arabası değil bir çocuk da olabilirdi.

    velhasıl-ı kelam, atın yolda olmaya hakkı varken motorun emniyet şeridinde devam etmeye asla hakkı yok.

  • sanki koskoca osmangazi köprüsü değil, zamdan önce sigara istifleyen bakkal. o beş dakikalık sürede kaç liralık kâr etmiş olabilirsin - ki aradaki zararını zaten devlet bizden alıp sana veriyor.

    küçücük hesapların adamları kocaman yerlere gelmiş memlekette.

  • gençlerbirliği'nin 6 türk, 5 yabancı futbolcudan oluşan ilk 11 ile sahaya çıkacağı karşılaşmadır. olayın ilgi çeken tarafı ilk 11'deki 6 türk'ün tamamı gençlerbirliği altyapısındandır.

    (bkz: ahmet yılmaz çalık)
    (bkz: ramazan köse)
    (bkz: ahmet oğuz)
    (bkz: halil ibrahim pehlivan)
    (bkz: doğa kaya)
    (bkz: irfan can kahveci)

    bunun yanında yedek kulübesinde oturan 7 futbolcudan 2 tanesi yine gençlerbirliği altyapısındandır.

    (bkz: artun akçakın)
    (bkz: berat tosun)

    altyapımız yok yeeaa, türk futbolu ölüyor yaaee, fenerbahçe türkiye kupasında 19 yaşında adam oynattı ooouuvv diyen türk basınına haber niteliği taşımaktadır ama tabiki yine bir bok yazmayacaklardır.

    18 kişilik gençlerbirliği kadrosunda 7 tane u-21 futbolcu vardır bu da ayrıca not düşülsün.

    edit: gençlerbirliği'nin 5-0 kazandığı maçtır ayrıca

  • halüsinasyon görmediysem eğer az evvel bir köpek trafik ışıklarının altında sesli yönlendirme sistemleri var ya hani heh işte geldi o butona patisiyle bastı 20 saniye kadar bekledi beklerken önümde duran çocuğa baktı caddeye baktı sonra tekrar çocuğa baktı ben içimden allahım şimdi "birader az kenara çekil" diyecek galiba diye düşünürken şimdi karşıya geçebilirsiniz sesini duyunca koşarak karşıya geçti. kulağında sarı plastik küpesi ve çakaldan olma sırtlandan doğma bir görüntüsü vardı. ne sevimli şeydi yahu.

  • homer ölecektir, son gece çocuklarını yatağında ziyaret edip onlar uyurken onlara güzel şeyler söyler, över tek tek. maggie'ye "ne tatlısın, ne şirinsin" der, lisa'ya "ne zeki, çalışkan b kızsın , övünç kaynağımızsın" falan der. sıra bart'a gelir, bakar bakar diyecek bir şey bulamaz ve:

    -bart, (bi kaç sn. sessizlik) ,yorganın çok güzel

  • ne bill gates, ne de jude law'ın şu anki sevgilisi; şu dünya üzerinde kıskandığım, yerinde olmak istediğim tek insan türevi bunlar işte.

    şahsen gözlüksüz/lenssiz (yani doğal şartlarda) 3 metre mesafeden bülent arınç ile mehmet günsur arasındaki farkı anlayamam. anlayamadığım gibi daha net görebilmek için gözlerimi iyice kısarak öküz gibi bakarım bülentçiğime. o utangaç mazbutum da bu geyşa bendeniz yüzünden renkten renge girer, pancar gibi gider meclise. ansiklopedik utanç antolojisine yeni bir cilt kazandırır.

    - siz neden konuşmuyorsunuz sayın arınç?
    + ...

    madem en gelişmiş canlıyız bu göz niye bozuk gösteriyor behçet, neden yani?!

  • mümkün değildir. en azından bende öyle. şu an sabah akşam düşündüğüm biri var. adama ne selam veriyorum, ne sohbet ediyorum, ne yakınlarına oturuyorum, ne dokunuyorum...

    aksine kasıldığımı belli etmiycem diye, portakala limona bakar gibi bakıyorum. gözlerimi kaçırasım geldiğinde daha çok oyalanıyorum o civarda, sanki orada kalbimi hoplatan bir şey yokmuş gibi takılıyorum.

    iletişime geçmiyorum.

    malım galiba. biri bana flört101 versin lan hayrına!

    edit: bu arada rica ediyorum yanlış anlaşılma olmasın; katiyen "köpek çekmek" için yapmıyorum ( bu da ne ayıp bi deyim, neyse). aksine, utandığım; elimi kolumu nereye koyacağımı bilemediğim; reddedilmekten çekindiğim için böyle saçmalıyorum.