ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
200 tl'lik mazotla 1000 km yol gitmek
-
otobüs biletine 85 lira vererek 1300 km yol gittim siz neyin derdindesiniz.
ezgi's iphone
-
iphone'da cihaza isim verilirken kullanilan default parametrenin "isim's iphone" oldugunu bilmeyen, kisisel erisim noktasi kullanilarak wi-fi yayini yapilabileceginden haberi olmayan mal beyanati.
gece çorapla uyumak
-
şehrinde doğalgaz; evinde kalorifer, klima olmayan ve karbonmonoksit zehirlenmesinden korktuğu için sobalı odada yatamayan üşüyen insandır. herkes saten gecelikli bihter anasını satayım.
mecidiyeköy'de kazaya sebep olan martı
-
kaza sonrası martı arazi olmuştur.
rus ordusunun türkiye'ye doğru harekete geçmesi
gülhane parkı
-
istanbulun ağaç, kuş sesleri ve huzura aç insanları için bir kaçış yeri. günlük koşuşturmadan, kalabalıktan sonra farklı bir boyuta geçiriverir adeta. sakin bir vakitte yalnız gidip asırlık çınarları uzun uzun dinlemek, kuş cıvıltıları eşliğinde kitap okumak, sarayburnuna çıkıp boğaz manzarasının büyüsünü yaşamak en güzel geleneğimdir.
acun ılıcalı'nın korsan yayın açıklaması
-
hahaha, korsan yayın yapan siteler, ana yayıncılardan daha kaliteli yayın yapıyor amk. bein connect defalarca kopup bağlantı hatası verirken selçuksports 5 farklı yayın açıyordu.
fubtolun gelişmesi için değil, kendi gelişmeleri için istiyorlar. futbol yayınlarını şifresiz yapın bakalım gelişiyor mu :)
erkekleri çekici yapan detaylar
-
üst edit: entry ile ilgili mesaj atan, destek olan, "aaaaaaaaaaa vallahi aynı ben" diyen herkese teşekkürler arkadaşlar. hepiniz kaderdaşımsınız; hepinizi çok seviyorum. fakat yaklaşık 2 yıllık bir vücut geliştirme süreciyle aşağıdaki maddelerin hemen hemen hepsini (hala komik yürüyorum amk sorun kamburlukta değilmiş) sikip atmış bulunmaktayım. yakın bir zamanda da çok ufak bir estetik operasyonum var. kısacası: kocalarınıza sahip çıkın ahahahaha.
***********************************************************
muhtemelen hiçbiri bende olmayan detaylar. hiç kimseden bir iltifat duymadığım gibi, sevgilim de hiç olmadı denebilir. bu yüzden size kendi özelliklerimden bazılarını sayacağım ki bunları yapmayın, çekici olabilin. öhöm :
-bir kıyafeti yırtılmadığı sürece asla değiştirmem. hatta kollarının uçları paramparça olmasına rağmen çok sevdiğim bir uzun kollum var. fermuarı da bozuk. nasıl seviyorum ama var ya ev yansa ilk bunu kurtarmaya çalışırım.
- nadiren yeni kıyafet alırım.
-marka takıntım yoktur.
-olur da bir kıyafet alırsam renginin bana uyup uymamasını siklemem. rahat olması yeter.
-ayakkabılarım genelde lescon gibi az kişinin bildiği süper ürünler sınıfındandır. dolayısıyla gösterişsizdir. birçok gören 'pazardan mı aldın bunları' demiştir.
-berbere gitmek benim için tam anlamıyla bir eziyet. berberde olan biten sohbetleri geç , bir iş mülakatına gideceğim zaman sakallarımdan ayrılacağımın korkusu bile yetiyor bana.
-hiç güneş gözlüğüm olmadı.
-biraz kamburum. yürürken çok komik görünüyor.
-dar paçalı pantolonlar klostrofobimi tetikliyor. o derece uzağım.
-bir saatim var , fena birşey de değil. ama takmıyorum hiç.
-gömlek giymem.
tam terslerini deneyin işte. başarısız olma şansınız yok.
edit: ben askerdeyken ev taşındı. bahsi geçen uzun kollumu annem atmış. yastayım. beyler :(
mühendise 25 bin işçiye 35 bin veriyoruz
-
orta anadolulu ilkokul mezunu esnafın okumuş kesimden intikam almaya çalışmasını izliyoruz.
ölen kişiden geriye kalan en hüzün verici nesne
-
13 yaşındaydım. yaz tatili için anneannem ve dedemle köyde kalıyordum. bir sabah dedem erkenden kalkmış, güzelce giyinmiş kokulanmış beni uyandırdı. "ben şehre iniyorum kızım bir şey istiyor musun" diye sordu. ben de sabahın köründe beni uyandırdığı için sinirlenip dünyanın en gereksiz atarını yaptım. aşırı huysuz bir şekilde "falım sakız al, buranın bakkalındaki sakızları beğenmiyorum" deyip kıçımı dönüp geri yattım.
dedem şehre gittiğinde karşıdan karşıya geçerken bir dolmuşun kendisine çarpması yüzünden birkaç gün hastanede yatıp sonra da öldü. şehir merkezinde işleri olduğunda hep elinde taşıdığı içine evraklarını koyduğu küçük kahverengi bir çantası vardı. hastane, cenaze vs süreçleri geçtikten sonra annemle çantasını açtık. içinden 10'a yakın falım sakız çıktı. günlerce o sakızlara bakıp bakıp ağladım. şımarıklığıma, domuzluğuma öfkelendim. o sakızlar bana bazen çok basit olarak görebileceğin bir nezaketsizliğin nasıl ömürlük bir pişmanlığa dönüşeceğini öğretti.
hatırladıkça hala burnumun direği sızlar. hiç geçmeyeceğini bildiğim bir hüzne kapılırım.
sun tzu
-
stratejik yönetim konularında sıkça bahsedilen benchmarking kavramının nerelere dayandığını gösteren şu sözün sahibi büyük savaşçı ve filozof.
"başkasını ve kendini bilirsen sen, 100 kere savaşsan da tehlikeye düşmezsin;başkasını bilmeyip, kendini bilirsen bir kazanır bir kaybedersin;ne kendini ne başkasını bilirsen, girdiğin her savaşta tehlikedesin demektir.savaşın beş kuralı vardır;ölçme, değerlendirme, hesaplama, kıyaslama ve zafer.mevzi ölçmeyi, ölçme değerlendirmeyi, değerlendirme hesaplamayı, hesaplama kıyaslamayı, kıyaslama ise zaferi doğurur."